Tütün içmek haram mıdır? Tütün, sigara içmek haram mıdır? İslam âlimleri bu konuda ne
bildirmişlerdir? CEVAP Dürr-ül-muhtar kitabının beşinci cildinde buyuruluyor ki: Hanefi
âlim İbni Nüceymi Mısri,
Eşbah kitabında diyor ki: Âyet-i
kerimede ve hadis-i şeriflerde haram olduğu bildirilmeyen şeyler, aslı
üzere helal olur. Veya helal ve haram diye hüküm verilemez. Hanefi ve
Şafii âlimlerinin çoğu, böyle şeyler helal olur dedi. İbni Hümam,
Tahrir kitabında da böyle
söylüyor. Bunun için, Besmele ile kesildiği bilinmeyen hayvana ve zararı
görülmeyen ota helal denir. Tütün de böyledir. Âlimlerin çoğuna göre,
helaldir. Birkaçına göre ise, hüküm verilemez. [Uyun-ül-besair’de,
Hamevi Eşbahı şerh ederken, (Buradan tütün içmenin helal olduğu anlaşılıyor)
buyuruyor.] Hanefi âlimlerinden, Şam müftüsü, Abdürrahman İmadi, Hediye adındaki kitabında, (Tütün; soğan, sarmısak gibi mekruhtur) buyurdu. İbni Abidin, bu satırları açıklarken buyuruyor ki: Vehbaniyye şerhinde,
(Tütün içmek ve satmak yasak edilmelidir) diyor. [Tütünü yasak eden
dördüncü Murad han zamanında bulunan Şernblali
de, (Halife mubahları yasak edince haram olur) diyerek, tütün yasak
edilmeli demiş, fakat yine de haram veya mekruh dememiştir.] Mısır’da, Maliki âlimlerinin büyüklerinden Ali Echüri hazretleri
tütünün helal olduğunu bildiren kitap yazıp, dört mezhep âlimlerinin,
tütünün helal olduğunu bildiren fetvalarını nakletmiştir. Abdülgani
Nablüsi hazretleri de tütünün mubah olduğunu bildiren, Essulhu beynelihvan
kitabında diyor ki: Tütün bazılarına zarar verirse, yalnız bunlara haram olur,
başkalarına haram olmaz. Bal, safra hastasına zarar verir. Fakat, başkalarına
haram değildir. Herşey aslında helaldir. Haram
veya mekruh diyebilmek için, delil lazımdır. Şarap habislerin en kötüsü
iken ve Resulullah İslamiyetin bildiricisi olduğu halde, şaraba haram
demedi. Âyet-i kerime ile yasak edilmesini bekledi. O halde, tütün içmek
mubahtır, helaldir. Kokusu ise tab’an mekruhtur.
Şer’an mekruh değildir. İbni Abidin hazretleri devam ederek buyuruyor ki: Tütün içmek Şafii’de haram değil, tenzihen mekruhtur. Hatta,
zevce tütünü bırakınca, zarar görmezse, meyve gibi olur. Kocasının tütün
parası vermesi lazım olur. Tütünü bırakınca, kadın zarar görürse, ilaç
gibi olur. Tütünü haram sananların vesika olarak ileri sürdükleri, Berika kitabının sahibi Muhammed Hadimi hazretleri diyor ki: Bazıları, (Tütün ve
kahve kullanmak da, âdette bid’attir. İkisi de haram değildir ve mekruh
da değildir. Doğrusu da budur. Bunlara haram diyen, âdette bid’ati haram
etmiş olur) dedi. Bize göre, kahve belki böyledir. Fakat, bunu da, kullanmamak
daha iyidir. Çünkü, hakkında söz birliği yoktur. Tütüne gelince, haram
olmadığı doğru ise de, mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, helal olmasında
söz birliği yoktur. Hadis-i şerifte, (Soğan, sarmısak yiyen, mescidimize
gelmesin) buyuruldu. Çünkü, melekler pis kokudan incinir. Cüzzam,
baras hastaları, yarası kokanlar, üzeri balık
kokanlar da böyledir. tütünü içmek de bunun için mekruh olur dedi. Salih
olan kimse, bu hadis-i şeriften korkarak tütün içmez. (Berika) Abdülgani Nablusi hazretleri diyor ki: Tütün ve kahve için
çeşitli şeyler söyleniyor ise de, sözün doğrusu, ikisine de haram ve
mekruh dedirtecek bir sebep yoktur. Her ikisi de, (Âdette
bid’at)dir. Herhangi bir sebep göstererek
bunlara haram diyen kimse, âdette bid’at olan şeye haram demiş olur.
Âdette bid’ate haram denilemeyeceğini, cumhuri
ulema bildirmiştir. (Hadika
s.143) İsmail
Hakkı hazretleri, ilk zamanlarında tütünün haram olduğunu yazmıştı.
Çünkü, sultan Murad, tütün içmeyi yasak etmişti. İçen öldürülüyordu. Bu âlim,
tütünü değil, tütün içmeyi, idama sebep olduğu için haram demişti. Hükümet,
tütün yasağını kaldırdıktan sonra, yazdığı kitabında, tütünün haram
olmadığını bildirmiştir. [Bursa’da Orhan kütüphanesinde bu kitap vardır.] Maliki âlimlerinden Ali
Echüri hazretleri buyuruyor ki: Tütün, aklı gidermiyor. Necis de değildir. Böyle olunca, tütün
içmek haram değildir. Başka türlü zararlara sebep olursa haram olur.
Zarar vermeyen kimseye haram değildir. Afyonu, aklı gidermeyecek az
miktarda yemek caiz olduğu gibi, tütünü de aklı gidermeyecek miktarda
içmek caiz olur. Bu ise, insanlara göre ve içilen miktara göre değişir.
Bir kimsenin aklını gideren miktar, başkasının aklını gidermez. Tütün
haramdır, diye kesin söylenemez. Bunu ancak din cahili olan söyler.
Aklı gidermeyince, helal olduğu anlaşılmaktadır. Tütün, israf olduğu
için haramdır da denilemez. Çünkü, mubah olan şeyi almak için verilen
mal israf olmaz. Zararlı olduğundan haramdır demek de ilmi bir söz değildir.
Çünkü, zarar verene haram olur. Zarar vermeyene haram olmaz. Hanefi
âlimlerinden şeyh Muhammed Nihriri,
uzman doktorun sözü ile veya tecrübe ile zarar verdiğini anlayan kimseye
tütün içmek haram olur. Böyle kesin anlaşılmadıkça, helal olduğuna fetva
vermiştir. Tütün hakkında bir hadis yoktur. Hanbeli âlimlerinden Meri
bin Yusüf Mukaddisi, Tahkikul-burhan fi-şanid-duhan kitabında, başka zarar vermedikçe tütünün
haram olmadığını, ateş dumanını ağza çekmek gibi olduğunu, bunun haram
olacağını ise kimsenin bildirmemiş olduğunu yazmaktadır. Yeni meydana
çıkan bir şey, mubaha benzerse mubah olur. Harama benzerse haram olur.
Aklı olan bir din adamı, tütünü elbet mubahlara benzetir. Zarara sebep
olmadıkça haram diyemez. Aklı gidermeyecek kadar tütün içmenin haram
olmadığını dört mezhep âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. (Gayet-ül-beyan)
Tütün, aklı giderir veya zarar verirse yahut nafakası vacip
olanın nafakasını terke veya namazın vaktini kaçırmaya sebep olursa,
haram olur. Başkalarının içmesi haram olmaz. Uyuşturucu maddenin aklı
gidermeyen kadar az miktarını satmak da caizdir.
(Celal-ül-hak fi keşfi ahvali şiraril-halk) Tütün içmek, alkollü içkiler ve afyon, morfin, esrar ve benzerleri uyuşturucu maddeler gibi, haram edilmemiştir. İbni Abidin, (Zebaih) kısmında, (Allahü teâlânın, helal ve haram diye açıklamadığı şey, Allahü teâlânın af ettiği şeylerdendir) hadis-i şerifini yazarak, haram olduğu bildirilmeyen ve haram edilmiş olanlara benzemeyen her şeyin mubah olduğunu göstermektedir. Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan
şeyi kullanmaya kötü alışkanlık denmez. Boğazına düşkün olanlar, yiyeceğe
benzetilemez diyerek de tütünü kötülüyorlar. Tütün bitkisini yakıp,
dumanını çekmek, ihtiyaç değil, caiz olmaz diyorlar. Günnük,
ud ağacı, tütsü otunu yakıp koklamak mubahtır.
Bunlar, yenmez, içilmez, caiz olmaz denemez. Ölülerde ve dirilerde kullanılması
sünnet olan şeyi de, yakılıp dumanı savruluyor diye, kötülenemez. Bunlar
ve pis kokulu otlar, Araf suresindeki, (Yerden çıkardığı ziynet)
kelimesine dahil olunmuştur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: (Çok yiyince sarhoş eden katı madde ve otların aslı temizdir,
mubahtır) (Redd-ül-muhtar
5/ 295) Bir kimseye zarar veren mubah şey, ona haram olur. Zarar vermediği
kimselere haram olmaz. Aşırı içen bazı kimselere zarar verirse, bunların
çok içmesi haram olur. Fakat, bunların az içmelerine ve zarar görmeyenlere
de haram olur denilemez. Çoğu zarar veren şeyin azı da haram olur demek
pek yanlıştır. Her şeyin çoğu zarar verir. Ekmeğin, suyun da çoğu, zarar
verir. Bunun içindir ki, doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, çoğu
zarar veriyor diye, az yemek, içmek, haram olur mu? Abdülgani
Nablusi hazretleri buyuruyor ki: Yemesi, içmesi zararlı olanlar üçe ayrılır: 1- Öldürücü
olanlar. Her zehir, cam tozu ve benzerleri böyledir. Bunları yemek,
içmek haramdır. 2- Öldürücü
olmayanlar. Toprak, çamur, kil ve benzerleri böyledir. Bunları çok yemek,
içmek mekruh olup, zararsız miktarları mubahtır. 3- Organlarında zafiyet olanlara
zarar verenler. Sağlam olanlara zarar vermezler. Bazı kimselere balık
eti, süt, yumurta, biber gibi şeyler zarar verir. Bunlar, yalnız zarar
verenlere haram, mekruh olur. Zarar vermeyenlere ise mubahtır. (Hadika) Tütüne zararlıdır diyenler üçüncü maddeye dahil ediyorlar. Her içeni öldürücü bir zehir olduğunu bildiren bir ilim adamı yoktur. Tütündeki nikotinden dolayı, günde bir iki sigara içen zehirlenir diyen de yoktur. Çünkü bu söz, havada, boğucu olan karbondioksit gazı bulunduğu için, nefes alan zehirlenir demeye benzer. Nikotinden çok daha zehirli olan siyanür asidi, acı bademde de vardır. Bu zehirden dolayı acı badem yemek haramdır, mekruhtur diyen yoktur. Her şeyi fazla yemek, içmek zararlı olur. Aşırı tütün içmek elbette zararlıdır. Bunun için sigara herkese zararlıdır, kansere sebep olur diyerek, günde 1-2 sigaranın da zararlı olacağını sanmak, bu yüzden haram veya mekruh demek ilme aykırıdır. Hanefi âlimi seyyid Ahmed Tahtavi diyor ki: Şafii âlimlerinin
çoğu, tütüne tenzihen mekruh dedi. Hanefi mezhebinde, soğan, sarmısak
gibi tenzihen mekruhtur. (Dürr-ül-muhtar
haşiyesi) İbni Abidin, abdestin sünnetlerini anlatırken diyor ki: Pezdevi üsulünde
denildiği gibi, haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey, sözbirliği
ile mubahtır. Çünkü, Allahü teâlâ Bekara suresinde, (Yerlerde olan
her şeyi sizin için yarattım) mealindeki âyet-i kerimede, hepsinin
mubah olduğunu bildirmektedir. Tahrir
kitabında bildirildiği gibi, Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğunluğuna
göre, her şey yaratılışında helaldir. Ekmel-üd-din,
(Pezdevi) şerhinde
de böyle bildiriyor ve bir şeyin haram olduğunu işitmeyen kimselerin,
o şeyi yemesi mubahtır diyor. İmam-ı Muhammed, (Leş ve şarap, yasak
edildikten sonra haram oldu) diyerek, her şeyin aslında mubah olduğunu,
yasak edilince haram olduklarını bildiriyor. Milyonlarla salih Müslümanın ve halife-i müsliminin, şeyh-ül
İslamların kullandığı şeye, kendi aklı ile kötü alışkanlık demek, bunu
haramlara benzetmeye kalkışmak, ancak cahillerin yapacağı iştir. İkinci Abdülhamid han tütün içerdi. Kendisine
Şemdinan ve İskeçe
şehrinden tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinan
ve Samsun tütünleri, kıyılmış halinde, latif kokmaktadır. Çubuğa koyup
içerlerken, etrafa hoş kokusu yayılmaktadır. Bozuk, karışık tütün içerken
iyi kokmazsa, halis ve hoş kokulusu kötülenemez. Acı biberi sevmeyen
kimse, tatlı biberi, hatta acısını da kötüleyemez. Bunlara mekruh diyemez.
Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes, sevmediği şeye haram, mekruh
derse, din-i İslam, Hıristiyanlığa döner. Onun gibi karmakarışık olur. Tütünü bırakmak nefis ile mücadele sevabı kazandırmaz. Bedene
ihtiyacını vermemek, zulüm olur. Günah olur. Nefs, ihtiyaca kavuşmakla doymaz. İhtiyaçtan fazlasını
ve haramları ister. O halde, nefisle mücadele, haramlardan ve mubahların
fazlasından sakınmaktır. Günde bir kere tütün içmemek, nefisle mücadele
değildir. Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak miktarda fazla içmemek
mücadeledir. Yalnız tütün ile değil, bütün mubahlarla da nefis mücadelesinin
böyle olması gerekir. Tütünü, afyona benzetmek de, onun herkese haram olacağını göstermez.
Tersine olarak, zarar yapmayacak kadar az içenlere mekruh bile olmadığını,
gösterir. Çünkü müctehidler, afyon gibi uyuşturucu maddeleri, haram
olan içkilerden ayırmaktadır. Dürr-ül-muhtar 3. cilt,
166.sayfada, (Benc veya Ban otu denilen uyuşturucu
otu yemek mubahtır. Çünkü ottur. Bununla sarhoş olmak haramdır) diyor.
İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken
buyuruyor ki: (İmam-ı Muhammede göre, çoğu sarhoş
edenin azı da haram olması, sıvı olan içkiler içindir. Böyle olmasaydı,
safran, anber gibi, fazlası sarhoş eden birçok
katı maddelerin az miktarını yemek de haram olurdu. Bunlara haram diyen
hiçbir âlim yoktur. Ban otu ve benzeri zehirli otların necis olduğunu
hiçbir âlim bildirmedi. Ban otunun ilaç olarak kullanılması caizdir.
Aklı giderip keyif verici olarak kullanılması caiz değildir. İmam-ı
Muhammedin sözü sıvı haldeki içkiler içindir. Ban otu ve benzerleri,
katı oldukları için, ancak sarhoş olmak için kullanılmaları haram olur.
Bu da, çok miktarda kullanılmaları haram olur demektir. Az miktarda
kullanılmaları haram olmaz. Mesela, Amber ve benzerlerini koku için
ve Skamonya denilen zehirli mahmude otunu
müshil olarak kullanmak ve diğer katı zehirli ilaçları az miktarda kullanmak
haram olmaz. Caiz olur. Zarar veren çok miktarlarını kullanmak haramdır.)
[Redd-ül muhtar] Tütün abes de değildir. Abes, faydasız iş yapmaya, boş yere
vakit geçirmeye denir. Çalgı ile, oyun ile vakit geçirmek böyledir.
Tütün, vakit öldüren bir iş değildir ki, abes denilsin. Tütün içmek,
faydalı iş yapmaya mani olmuyor. Tütün içerken kitap okunur. Misafir
ile sohbet edilir. Büyüklerin yanında, camilerde, vaazlarda, muhterem yerlerde içilmemesi de, haram veya mekruh olacağını göstermez. Büyüklerin yanında yatılmaz. Bunlara ve Kâbe’ye karşı ayak uzatılmaz. Vaazda, derste ekmek bile yenmez. Böyle, birçok yerlerde ve sıkıntı duyanların yanında yapılmayan çok şey vardır ki, başka yerlerde ve yalnız iken hiçbiri haram veya mekruh değildir. Camide alış veriş etmek, yüksek sesle konuşmak, kan aldırmak mekruhtur. Fakat bunlar, cami dışında mekruh değildir. İhtiyaç deyince yalnız yiyip içecekleri anlamak, pek basit
bir görüştür. Bedenin, ruhun çeşitli ihtiyaçları olduğu, din kitaplarında
yer almaktadır. Bütün duyu organlarımızın farklı ihtiyaçları olduğu
gibi, sinir sisteminin, hatta her organın ayrı ihtiyaçları vardır. Bu
ihtiyaçların, ekmek, su gibi önemli olduğu, herkesçe bilinmektedir.
Fıkıh kitaplarında, akla gelmeyen, çeşitli ihtiyaçlar görüyoruz. Mesela,
Dürr-ül-muhtar’da,
(Burnu ve teri silmek için mendil satın almak, ihtiyaç için olursa caizdir.
Gösteriş için olursa, tahrimen mekruhtur) diyor. Görülüyor ki, bir şeyi kullanmak bile, niyete göre ihtiyaç
olmaktadır. Doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, oruç tutmak veya
misafiri utandırmamak için olunca, helal, hatta sevap oluyor. Misafire
ikram için, haram, helal oluyor da, haram olmayan tütünü ikram etmek
neden suç olsun? Tütünü kötüleyenler, bu hücumlarını, keşke, İslamiyetin
haram ettiği şeylere karşı yapsalardı, çok sevap kazanırlardı. İslama
büyük hizmet etmiş olurlardı. Fakat, şeytan herkesi bir taraftan yakalıyor.
Hem İslamiyete saldırtıyor, hem de, ibadet yaptığını sanarak, kibre,
ucba sürüklüyor. Bunları anlamadan konuşmak,
dine de, söz sahibine de kusur getirir. Hissi, yani kendi görüşlerini,
dinin emirleri ve yasakları durumunda göstermeye kalkışmak ve yapılan
işlerin, helal mi, haram mı olacağını ayırırken taassuba kapılıp, nasslara
dayanmamak felakettir. Birkaç âlim ise, nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını
rahatsız etmesi, çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şartlarda tütüne
haram veya mekruh demişlerdir. Yoksa, mücerret [soyut olarak] tütünün
içilmesini kötüleyen hiçbir âlim yoktur. El-Ukud-üd-dürriyye’nin ve Hadika
ikinci cildinin sonunda, tütünün haram olmadığı vesikalarla ispat edilmiş
ve Tahtavi’nin Merakıl-felah
haşiyesi, orucu bozanlarda da uzun yazılıdır. Şam âlimlerinden Mustafa Rüştünün Tuhfet-ülihvan ma kile fiddühan
kitabında, insanın sıhhatini bozan, zarar veren şeyleri ve israfı uzun
anlattıktan sonra, tütünün böyle olmadığını bildiriyor. Tütüne haram
demek, vera ve takva da olmaz. Vera sahipleri, Allahü teâlânın haram
etmediği şeye, haram diyemez diyor. Hanefi âlimlerinden allame Abdüllah
bin Muhammed Nihriri ve Şafii âlimlerinden
Ali bin Yahya Nevreddin Ziyadi
ve Abdürraufi Münavi ve şeyh Ali Şevberi
ve şeyh İsmaili Sencidi
ve Maliki âlimlerinden allame Külli ve Hanbeli âlimlerinden şeyh Meri,
tütünün haram olmadığına fetva vermişlerdir diyor. Zararı ve lüzumu
olmayan şey için mubah, zihin durgunluğunu giderip, hafızasını kuvvetlendirene
mendub, terk edince zarar verene vacib,
kullanınca zarar verene haram, içmek istemeyene, tütün içmesi mekruh
olur, diyor. Şarap böyle değildir. Şaraba alışan, tövbe etse, şarabı
terk ettiği için hasta olup, ölse, sevap olur. Âlimlerin çoğu tütüne mubah demiştir. Mesela Şeyh-ul İslam Ebülbeka,
Ahmed bin Ali Hariri, İsmail Meraşi,
kadi Abdürrahim,
Ganim bin Muhammed Bağdadi, Şeyhul İslam Behai,
Muhammed Tarsusi, Muhammed Kehvaki,
Mısır âlimlerinden Yusüf Decvi
ve Muhammed bin Abdülbaki Zerkani,
allame Abdülgani Nablusi, Abdürrahman
bin Muhammed İmadi, allame Ali Echüri,
Mahmud-i Samini, Osman Bedreddin,
seyyid Abdülhakim efendi, büyük âlim, veliyyi
kâmil mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyorlar ki: (Zarar ve alışkanlık yapmayacak kadar az içilen tütüne haram
ve mekruh demekten sakınmalı, kesesine ve sıhhatine zarar vermeyecek
kadar az içenleri fasık, günahkâr bilmemelidir.) Tütün içmek
israf mıdır? İsraf, malı haram olan yere vermektir. Azı da, çoğu da israf
olur. Büyük günah olur. İçki ve kumar için vermek böyledir. Sigara haram
olsaydı, buna az veya çok verilen para israf olurdu. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (İnsanın bazı arzuları, tabiatından ileri gelmektedir. Hiç
kimse bu isteklerden kurtulamaz. Mesela, sıcakta, insanın tabiatı serin
bir şey içmek ister. Soğukta, sıcak bir şey ister. Böyle istekleri yapmak
nefse uymak değildir. Çünkü, tabiatımızın zaruri istekleri mubahtır.
Bu ihtiyaç maddelerini lazım olduğu kadar kullanmak sünnettir. Çünkü,
bu tabii istekler nefsi emmarenin arzularının dışındadır. Nefis, mubahların
lüzumundan fazlasını ve haramları ister.) [Mektubat
3/27] Malı, ihtiyaç olan mubahlara harcamak israf değildir. Günah
olmaz. Sigaraya alışmış kimsenin tabiatı ekmek ister gibi, tütünü istiyor.
Böyle kimsenin, ihtiyacı kadar kullanması israf olmaz. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |