Nefsi
terbiye etmek için
Nefsimizi nasıl terbiye edebiliriz? CEVAP İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlâ, (Şehvetlerinizi, [yani nefsin arzularını]
haramlardan almamaya uğraşın ve bu cihadda sebat edin, dayanın)
buyuruyor. Bunun içindir ki, aklı olanlar, din büyükleri, bu dünyanın
bir pazar yeri gibi olduğunu ve burada, nefs ile alışverişte olduklarını
anlamışlardır. Bu ticarette kâr Cennet, zarar da Cehennemdir. Yani kârı,
ebedi saadet, ziyanı da, sonsuz felakettir. Akıllı kimse nefsini, ticaretteki ortak yerine koyup, gerekli
nasihati yapar. Bunlardan altısı şöyle: 1- Ticaret ortağı, insanın para kazanmakta ortağı olduğu
gibi, bazen de, hıyanet yapınca, düşmanı olur. Halbuki dünyada kazanılan
şeyler geçicidir. Aklı olan, buna kıymet vermez. Her nefes, kıymetli bir cevher gibidir ki, bunlardan bir hazine
yapılabilir. Akıllı kişi, her gün, nefsine demeli ki: (Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir
ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle tekrar ele geçemez ve nefesler sayılıdır,
azalmaktadır. Ömür bitince, ticaret sona erer. Ticarete sarılalım ki,
vaktimiz azdır. Günlerimiz, o kadar kıymetlidir ki, ecel gelince, bir
gün izin istense de ele geçemez. Bugün, bu nimet elimizdedir. Aman nefsim,
çok dikkat et de, bu büyük sermayeyi elden kaçırma! Sonra ağlamak fayda
vermez. Bugün, ecelin geldiğini, şimdi, o günde bulunduğunu, farz et!
O halde, bugünü elden kaçırmaktan, bununla, saadete kavuşmamaktan daha
büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi haramdan kaç!) Asi nefsimiz, emirleri yapmak istemez ise de, riyazet yapmak,
istediklerini vermemek, ona tesir eder. İşte nefs muhasebesi böyle olur.
Resulullah efendimiz, (Akıllı, ölmeden önce hesabını gören, ölümden
sonra kendine yarayacak şeyleri yapan kimsedir) ve (Yapacağın
her işi, önce düşün, Allahü teâlânın razı olduğu, izin verdiği bir iş
ise, onu yap! Böyle değilse, o işten kaç!) buyurdu. 2- Nefsi kontrol edip ondan gafil olmamalı! Ondan gafil
olursa, kendi şehvetine ve tembelliğine döner. Allahü teâlânın, her
yaptığımız, her düşündüğümüz şeyi bildiğini unutmamalıyız. Bunu bilenin,
işleri ve düşünceleri edepli olur. Zaten buna inanmayan kâfirdir. İnanıp
da, yapmamak ise, büyük felakettir. 3- Her gün yatarken, o gün yaptığı işler için nefsi hesaba
çekmeli, sermayeyi, kâr ve zarardan ayırmalıdır. Sermaye farzlar, kâr
da, nafilelerdir. Ziyan ise, günahlardır. 4- Nefsin kusurları görülüp, ona ceza verilmez ise, cesaret
bulur, şımarır. Kendisi ile başa çıkılamaz. Şüpheli şey yemiş ise, ceza
olarak, aç bırakmalı, yabancı kadınlara bakmış ise, iyi mubahlara baktırmamalı.
Hep böyle ceza vermelidir! 5- Büyükler, nefsleri kabahat yapınca, ceza olarak çok
ibadet ederlerdi. Mesela bazısı, bir namazda, cemaate yetişmeseydi,
bir gece uyumazdı. İbadetleri seve seve yapamayan
kimseye en iyi ilaç, salih bir zatın yanında bulunmaktır. 6- Nefsi azarlamalı. Nefs yaratılışta iyi işlerden kaçıcı,
kötülüklere koşucudur, tembeldir ve şehvetlerine kavuşmak ister. Dinimiz,
nefsimizi, bu huyundan vazgeçirmeyi emrediyor. Bu vazifeyi başarmak
için, onu bazen okşamak, bazen zorlamak ve bazen söz ile, iş ile, idare
etmek gerekir. Çünkü nefs, öyle yaratılmıştır ki, kendine iyi gelen
şeylere koşarken, rastlayacağı güçlüklere sabreder. Nefsin, saadete
kavuşmaya mani olan en büyük perdesi, gafleti ve cehaletidir. Gafletten
uyandırılıp, saadetinin nelerde olduğu gösterilirse, kabul eder. Zira
Allahü teâlâ (Onlara nasihat et! Nasihat, müminlere elbette fayda
verir) buyurdu. (Zariyat 55) Kalb, ruh ile nefs arasındaki bir köprü gibidir. Marifetler, feyzler kalbe
ruh vasıtası ile gelir. Kalb, his organlarına da bağlıdır. His organları,
ne ile meşgul olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir şey görünce,
güzel bir ses duyunca, kalb bunlara bağlanır. Ruha veya nefse tatlı
gelenleri sever. Bu sevgi insanın elinde olmaz. Güzel, tatlı demek,
kalbe güzel, tatlı gelen şey demektir. İnsan, çok defa hakiki güzelliği
anlayamaz. Nefse güzel gelen ile, ruha güzel geleni karıştırır. Ruh
kuvvetli ise, gerçek güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i
kerimeler, hadis-i şerifler, evliyanın sözleri gibi kıymetli şeyler,
aslında güzeldir. Çok tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı azalıp nefsin
elinden kurtulunca, bunları okuduğu, duyduğu zaman, bunların güzelliğini
anlar ve bağlanır da, insanın haberi olmaz. İbadetleri yapınca, Allahü
teâlâyı sever. Kalbi, nefsin elinden kurtarmak için, nefsi ezmek,
kalbi kuvvetlendirmek gerekir. Bu da, Resulullaha uymakla olur. Kalbini,
nefsinin pençesinden kurtaran kimse, bir evliyanın Resulullahın vârisi,
Allah’ın sevgili kulu olduğunu anlar. Allah’ı çok sevdiği için, Allah’ın
sevdiğini de çok sever. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |