Nefsini temizleyen
hakiki imana kavuşur Nefsimizi nasıl temizleriz? CEVAP İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Nefs-i emmare, dine inanmaz. Bunun için nefsi tezkiye etmek,
kötülüklerden temizlemek ve faziletlerle doldurmak gerekir. Şems suresinde,
(Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini, günahta, cehalette, dalalette
bırakan zarar etti) buyuruldu. Bekara suresinin (Kalblerinde
hastalık vardır) âyet-i kerimesi ile bildirilen hastalık, tedavi
edilmedikçe, hakiki iman ele geçmez. Kalbi hasta olanın imanı, imanın
suretidir. Nefsini temizleyen hakiki imana kavuşur. Yunus suresinin,
(Allahü teâlânın evliyası için azap korkusu, nimetlere kavuşmamak
üzüntüsü yoktur) mealindeki âyet-i kerimesindeki müjde, hakiki imana
kavuşanlar içindir. Herkesin nefsi, baş olmak sevdasındadır. Başkasının emri altına girmeyi
asla istemez. Nefsin bu arzusu ilah olmak, herkesin kendine tapınmasını
istemek demektir. Allah’a ortak olmak ister. Daha da ileri giderek bizzat
ilah olmak ister. Hadis-i kudside, Allahü teâlâ, (Nefsine düşmanlık
et, çünkü nefsin, benim düşmanımdır) buyuruyor. Demek ki nefsin
isteklerine boyun eğmek, Allahü teâlânın bu düşmanına yardım etmek olur.
Bu ise ne korkunç bir afettir. Dinin bütün emir ve yasakları nefsi ezmek,
taşkınca isteklerini önlemek içindir. Dine uyuldukça nefsin istekleri
azalır. Nefs, temizlenmedikçe, üstünlük sevdasından vazgeçmez. Nefsi temizlemek için en tesirli ilaç, kelime-i tevhidi söylemektir. Dışarıdan
gelen kötü istekler, şeytandan gelmiş olmakla beraber, geçici hastalıktır.
Küçük bir ilaç ile kolayca giderilebilir: (Şeytanın aldatması elbette zayıftır.) [Nisa 76] Nefsi kötülüklerden temizlemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (En üstün cihad, nefs ile yapılan cihaddır.) [İ.Neccar] Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli
olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor.
Yazıklar olsun ki, en şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı,
hayal olan ömrün sonuna bırakıyoruz. En şerefli olan zamanlarını, en
zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf ediyoruz.
Peygamber efendimiz, (Yarın yaparım diyen, aldandı) buyurdu.
Allahü teâlâ, insanları ve cinleri marifetullaha ve Allahü teâlânın
rızasına, sevgisine kavuşmak için yarattı. Nefslerimizin arzuları peşinde
koşan bizler, ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız? İnsanın, Allahü
teâlânın marifetine kavuşmasına mani olan en kuvvetli düşman nefsin
arzularıdır. Bu arzular bitip tükenmez. Hepsi de çok zararlıdır. Maksudun,
mabudundur buyuruluyor. Maksadın, arzun ne ise, ilahın odur. (Nefslerinin
arzularını ilâh edinenler) âyet-i kerimesi, bunun vesikasıdır. [Marifetullah, Allahü teâlânın zatını
ve sıfatlarını tanımaktır. Zatını tanımak, anlaşılmayacağını anlamaktır.] Nefse uymaktan kurtulmak, dünya nimetlerinin en büyüğüdür.
Çünkü nefs, Allahü teâlâ ile kul arasında en büyük perdedir. (Ebu Bekr Tamsitani) İbadetlerin en kıymetlisi, nefse uymamaktır. (Sehl bin Ab. Tüsteri) Her işte, nefsin arzularına uymak, nefse tapınmak olur. Nefsine
uyan, küfre girebilir veya haram işlemeye başlar. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki: (Hasislik, nefse uymak ve kendini beğenmek felakete sürükler.)
[Taberani] (Akıllılık alameti, nefse hakim olmak ve öldükten sonra gerekenleri
hazırlamaktır. Ahmaklık alameti, nefse uyup, Allah’tan af ve merhamet
beklemektir.) [Tirmizi] Tefsir-i Azizi’de buyuruluyor ki: Allahü teâlânın merhameti sonsuz olduğundan, nefsin
felakete sürüklenmesine mani olmak istedi. Hem nefsin arzularına uymayı
sınırlayan, hem de nefsi temizleyip emmarelikten yani aşırı, taşkın
olmaktan kurtaran emirler ve yasaklar gönderdi. Bir insan, işlerini
yaparken, İslam dinine uyarsa, nefsi emmarelikten kurtulup mutmainne
olur. Bu zaman şehveti ve gadabı faydalı olarak çalıştırır. Bu bakımdan nefse uymak,
tatlı gelir. Dine uymak ise, bu arzuları frenlediği için acı, zor gelir.
Akl-ı selim sahibi olan, nefsine uymaz. İslam dinine uyar.
Aklı dinlemeyen kimse ise, nefsine uyar. Şerefüddin Ahmed bin Yahya Müniri hazretleri
buyuruyor ki: İslamiyet, nefsin arzusu olan şehvet ve gadabın yok edilmesini değil, her ikisine hakim olup, dine uygun kullanılmasını emreder. Süvarinin atını ve avcının köpeğini yok etmesi değil, bunları terbiye ederek, kendilerinden faydalanması gerektiği gibidir. Yani, şehvet ve gadab, avcının köpeği ve süvarinin atı gibidir. Bu ikisi olmadıkça, ahiret nimetleri avlanamaz. Fakat, bunlardan faydalanmak için, terbiye ederek, dine uygun kullanılmaları gerekir. Riyazet, bu iki sıfatı yok etmek için değil, terbiye edip dine uymalarını sağlamak içindir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |