Nefs nedir?
Kalb, yürek, gönül, nefs hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir. Buna, yürek denir.
Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir.
Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir. Buna, gönül diyoruz.
Ampul yürek ise, ışığı da kalbdir, buna gönül de denir. Gönül insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz. Bedendeki bütün aza, kalbin
emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır.
İnsanın, inanmak, sevmek, korkmak, kalbindedir. İtikad eden, yani iman
eden, kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, dine uyar. Kalbi kötü olan
dinden kaçar. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü
teâlâ dinlerini peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi
temiz olan, herkese iyilik eder. Dünyada rahat, huzur içinde yaşarlar.
Ahirette de, ebedi, sonsuz saadete kavuşurlar. Yürekli cesur demek iken, kalbi var veya kalbli
demek yüreği hasta demektir. Yüreksiz, cesaretsiz, korkak demek iken,
kalbsiz, merhametsiz demektir. Gönül kalb demek ise de, gönülsüz demek,
kalbsiz demek değildir. Gönülsüz isteksiz demektir. Türkçe’den başka
dile tercüme yapılırken, kalb eşittir yürek diye tercüme edilirse tuhaflıklar
olur. İşte Arapça’dan veya başka dillerden Türkçe’ye tercüme yapılınca
bu incelikler bilinmezse gariplikler ortaya çıkar. Gönül bir de nefs anlamında kullanılır. Nefs kelimesi, yirmiyi aşkın anlamda
kullanılmaktadır. Ruh, can, kan, benlik, iç, kalb, büyüklük, yücelik,
irade gibi. Fakat daha çok iki anlamı vardır: Birincisi, bir şeyin özü, kendisi, kişi. Mesela, Kur'an-ı kerimde, (Her
nefs, ölümü tadıcıdır) buyuruluyor. İkincisi, dine uymayan isteklerin kaynağı olarak kullanılır. Buna nefs-i emmare
de denir. Bu nefs, Allah’ın düşmanıdır. Mesela hadis-i kudside (Nefsine düşmanlık et, çünkü o benim düşmanımdır)
buyurulmuştur. Nefsimizin mahiyeti nedir? CEVAP
Allahü teâlâ insanda üç şey yarattı: Akıl, kalb ve nefs. Bunların hiçbiri görülmez. Varlıklarını eserleri ile, yaptıkları işlerle ve dinimizin bildirmesi ile anlıyoruz. Akıl ve nefs dimağımızda, kalb, yüreğimizdedir. Bunlar, madde değildir, yer kaplamazlar. Buralarda bulunmaları, elektriğin ampulde bulunması gibidir. Peygamberler ve veliler hariç, herkesin nefsi, çok kötüdür. Bu kötü nefse, (nefs-i emmare) denir ki, kötülüklere sürükleyen nefs demektir. İnsanın en büyük düşmanı nefsidir. Daha sonra kötü arkadaş
ve şeytan gelir. Kötü arkadaş ve şeytan de nefse tesir ederek insana
zarar vermeye çalışırlar. Onun için nefsin, emmarelikten temizlenmesi
gerekir. Çünkü nefs, kâfirdir, daima Allahü teâlâya isyan etmek ister. Şeytan, verdiği vesveseye insanın uymadığını görünce, bundan
vazgeçer, başka bir vesvese verir. Âlimler, şeytanı köpeğe benzetmiştir.
Köpek kovalanınca kaçar ise de, başka taraftan yine gelir. Nefs-i emmare
ise kaplan gibidir, saldırması ancak öldürmekle biter. Nefsimiz de ölünceye
kadar yakamızı bırakmaz. Bunun için nefsi tanımak ve zararlarından korunmak
gerekir. İmam-ı Maverdi hazretleri buyuruyor ki: (Nefsin terbiyesi zaruridir. Hadis-i şerifte, (İnsanın en
kuvvetli düşmanı nefsidir, sonra çoluk çocuğu gelir) buyuruldu.
Kur'an-ı kerimde de mealen, (Nefs-i emmare, elbette günahları, kötülükleri
emreder) buyuruluyor. (Yusuf 53) Nefsini terbiye edemeyen, ona uyan acizdir, ahmaktır. Hadis-i şeriflerde,
(Asıl kahraman, nefsini yenendir), (Aklın alameti, nefse galip ve
hakim olmak ve öldükten sonra gerekenleri olanları hazırlamaktır. Ahmaklık
alameti nefse uyup, Allah’tan af ve merhamet beklemektir) buyuruldu.
Hz. Aişe, (İnsan Rabbini ne zaman tanır?) diye sual edince, Peygamber
efendimiz, (Nefsini tanıdığı zaman) buyurmuştur. (Edeb-üd-dünya) Nefs-i emmare ile cihad,
iki yolla olur: 1- Riyazet, 2- Mücahede. Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduğu için her
istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister. Mücahede ise,
nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet etmemizi
istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç gelir.
Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır. Nefs, dünya zevklerine, lezzetlerine
düşkündür. Bunların iyi, fena, faydalı, zararlı olduklarını düşünmez.
Arzuları, dinimizin emirlerine uygun olmaz. Dinimizin yasak ettiği şeyleri
yapmak, nefsi kuvvetlendirir. Daha beterini yaptırmak ister. Fena, zararlı
şeyleri, iyi gösterip, kalbi aldatır. Kalbe bunları yaptırarak, zevklerine
kavuşmak için çalışır. Kalbin nefse aldanmaması için, kalbi kuvvetlendirmek
ve nefsi zayıflatmak gerekir. Aklı kuvvetlendirmek, İslam bilgilerini okuyup, öğrenmekle
olduğu gibi, kalbin kuvvetlenmesi, yani temizlenmesi de, dinimize uymakla
olur. Dinimize uymak için, ihlas gerekir. İhlas, işleri, ibadetleri,
Allahü teâlâ emrettiği için yapmaktın. Kalbin zikretmesi ile, yani Allah
ismini çok söylemesi ile ihlas hasıl olur. Dinimize uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi zayıflatır.
Bu sebeple nefs, kalbin dinimize uymasını istemez. Dinsiz, imansız olmasını
ister. Aklına uymayıp, nefsine uyan, bunun için dinsiz olmaktadır. Allahü
teâlânın, kullarının ibadetlerine ihtiyacı olmadığı için, kulların işleyeceği
günahlar da Ona zarar vermez. Nefslerini terbiye etmeleri, nefsle cihad
etmeleri ve böylece Cennete girmeleri için kullarına bunları emrediyor: (Cenab-ı Haktan korkup, nefsini kötü arzulardan uzaklaştıranların
varacakları yer, muhakkak Cennettir.) [Naziat 40,
41] Dine uyan, arzusuna kavuşur. Kur'an-ı kerimde mealen, (Nefsine
uyanlardan, doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz)
buyuruldu. (Ankebut 69 Tefsir-i
Azizi) İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İnsanda kötü vasıfları toplayan nefsle cihad etmek, onu kırmak gerekir.
Hadis-i şerifte, (Senin en büyük düşmanın, seni çepeçevre kuşatan
nefsindir) buyuruldu. Peygamber efendimiz bir savaştan dönünce de,
(Küçük cihaddan büyük cihada döndük) buyurdu. Eshab-ı kiram,
(Ya Resulallah büyük cihad nedir?) diye sual edince, Peygamber efendimiz,
(Nefsle cihaddır) buyurdu. (Deylemi) Nefsi her zaman aşağılamak gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Nefsini zelil eden, dinini aziz etmiş, nefsini aziz eden de
dinini aşağılamış olur.) [Ebu Nuaym] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |