Sen kalbine
danış İslam âlimleri buyuruyor ki: Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine
danış! Şüpheli bir şeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı, kalb
çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı! Eğer, farzla çarparsa yapmamalı!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Elini göğsüne koy, helal şeyde
kalb sakin olur. Günah işte çarpıntı olur. Şüpheye düşersen, din adamları
fetva verseler de yapma!) [İ.
Ahmed, Hakim] (Günah olan iş yapılırken kalbde
çarpıntı olur.)
[Beyheki] (Nefse sükunet ve kalbe ferahlık
veren şey, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır.) [Beyheki, İ.Ahmed, Taberani] (Helal haram bellidir. Şüphelilerden
kaçın! Şüpheli olmayanları yapın!) [Taberani] (Seni rahatlatan şey iyidir. Seni şüpheye düşüren, sıkıntı
uyandıran şey günahtır. Sana fetva verse de böyledir.) [İ. Ahmed,
Beyheki, Taberani] (Kalbine
danış; iyilik, kalbin mutmain olduğu, rahatladığı şeydir. Günah ise,
canını sıkan, kalbinde tereddüt
uyandıran şeydir. Aksine fetva verseler de.) [Taberani, İbni Asakir] (Yapacağın
bir iş için, yedi defa Rabbinden hayırlı olanı
iste, sonra kalbine bak, hangisi kalbine ferahlık veriyorsa, hayırlı
olan odur.) [Deylemi] (Şüphelileri
bırak, şüphe uyandırmayana bak. Doğru işlerde kalb sakin olur, yalan
ise kalbde şüphe uyanır.) [Tirmizi,
Nesai] (Müftüler,
fetva verseler de sen, yine kalbine danış.) [İ.Ahmed] Ahir zamanda bilen bilmeyen herkes, din hakkında konuşup fetva
veriyor. Bazısı, son hadisi şerife dayanarak, bir çok sahih hadise,
“Bu benim kalbime yatmıyor” diyerek uydurma damgasını vuruyor. Dinimizde,
herkesin kalbi ölçü olsa idi, Kur’anı kerime, Peygambere ve alimlere
ihtiyaç kalmazdı. Bid’at fırkalarından mutezile de, (Akıl, iyi ile kötüyü,
hak ile batılı birbirinden ayırır) diyerek aklı ölçü kabul ediyorlar.
Bugün mutezile kafasında olanlar dindeki dört delile göre değil, aklına
göre konuşuyorlar. Dinimizde akıl da kalb de, bir şeyin haram olmasında
kesin ölçü olamaz. Mesela bir doktor, yazdığı kitabında (Dalak kandır ve haramdır)
diyor. Halbuki fıkıh kitaplarında dalak yemenin haram olmadığı bildiriliyor.
Bazıları da, (Ben Ankara’dan oğlumun bulunduğu İstanbul’a uçakla kısa
bir zamanda geldim. Bir gün kalıp gideceğim. Ben günlerce yol gitmedim
ki, hem gittiğim yer kendi evim sayılır, kendi evimden daha çok rahat
ediyorum. Niye İstanbul’da seferi olacakmışım ki. Üstelik Peygamberimiz,
aklı olmayanın dini yoktur, müftüler fetva
verseler de sen kalbine danış, demiyor mu? Öyle ise ben de aklıma
ve kalbime danıştım, Ankara’dan İstanbul’a gelmekle seferi olmam) diyorlar.
Halbuki, bir kimse Ankara’dan bir saatte İstanbul’a gelse, seferi olur
da, Pendik’ten Fatih’e iki saatte gelse yine seferi olmaz. Eğer dindeki dört delil esas alınmazsa, herkesin aklına ve
kalbine göre sayısız din meydana çıkar. Ölçüyü iyi bilmek gerekir. Bir kimse, bir memura hediye verse, müftü, bir
çıkarı olmadan, kendi rızası ile vermişse bu hediye helal diye fetva
verir. Ama o kimse, (Ben bunu memur işimi yapsın diye verdim, kalbim
bunu hoş görmüyor) diyorsa, burada kalbin rolü vardır. Müftü o hediye
diye fetva verse de sen rüşvete bulaşma. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |