Namazın dindeki yeri Namazın
önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği
ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı
düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.)
[Taberani] (Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların
döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed] (Allah buyuruyor ki, "söz veriyorum
ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale
çekmeden Cennete koyarım")
[Hakim] (Her peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.)
[Gunye] Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk
edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Maliki’de
büyük günah işlediği için ceza olarak katli gerektiği fıkıh kitaplarında
yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Namaz dinin direğidir, terk eden dinini
yıkmış olur.) [Beyheki] (Namaz kılan, Kıyamette kurtulacak, kılmayan
perişan olur.) [Taberani] (Namaz kılmayan, Kıyamette, Allahü teâlâyı
kızgın olarak bulur.) [Bezzar] (Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul
olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym] Namaz,
çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla ölmesi çok
zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları
işlemekten çekinmez. İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak ancak müminlere
kolay gelir. Kur'an-ı kerimde, (İman
ve ibadet etmek, müşriklere güç gelir) ve (Namaz kılmak müminlere kolay gelir) buyurulmaktadır. Namaz kılmamak,
iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti, dinimizin
emirlerine severek kolaylıkla uymaktır.) [C.1.m.191, 289] Namaz
kılmamanın ne kadar büyük günah olduğunu bilen, ayakta duramayacak kadar
hasta olsa bile, mutlaka namaz kılar. Ateşin yaktığını bilen kimse,
kendini nasıl ateşe atar? Cehennemden kaçan, Cenneti isteyen namaz kılmaz
mı? Hadis-i şerifte, (Cenneti
isteyip de, Allah’ın yasakladıklarından kaçınmayan, isteğinde yalancıdır)
ve (Cenneti isteyen, hayırlı işlere koşar, Cehennemden korkan, haramlardan
kaçar) buyuruluyor. (Beyheki) Tadil-i erkana riayet
etmek vaciptir. Namazın vaciplerinden biri bilerek terk edilirse, o
namazı tekrar kılmak vacip olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Hırsızların en büyüğü, namazından çalandır. Yani namazın
erkanına riayet etmez, rüku ve secdelerini hakkiyle yerine getirmez.)
[Vesilet-ün Necat] (Herkesin namazında, kalbin hazır olduğu kısımlar yazılır.
Kalbin hazır olmadığı namaza, Allahü teâlâ nazar etmez.) [Vesilet-ün Necat] Cemaatle
namaz kılmak erkeklere Sünnet-i hüdadır. Yani dinimizin şiarı, alameti
olan sünnettir. Özürsüz terk etmek asla caiz değildir. Bilhassa yatsı
ve sabah namazını cemaatle kılmak çok önemlidir. Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki: (Yatsı namazını
cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin
tamamını ibadetle geçirmiş sayılır.) [Müslim] (Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını
cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate
gelir.) [Buhari] En faziletli ibadet İbadetler içinde en
faziletlisi namazdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Cennetin anahtarı namazdır.) [Darimi] (Namazın farz olduğuna inanıp,
eksiksiz kılan, Cennete gider.) [Hakim] (Kıyamette, namaz kılan kurtulur,
kılmayan perişan olur.) [Taberani] (Allah, 5 vakit namazı farz
kıldı, eksiksiz eda edeni Cennete koyacağına söz verdi. Namaz kılmayana
verilmiş bir sözü yoktur, buna dilerse azap eder, dilerse Cennete koyar.)
[Ebu Davud] (Ümmetimin fesadı zamanında
sünnetime yapışan, [yani Ehl-i sünnet olan] ve beş
vakit namazı cemaatle kılanın amel defterine her gün yüz şehid sevabı
yazılır.) [İ.Nâsiruddin] Namaz kılmak böyle
büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Kasden [mazeretsiz]
namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ kabul etmez. Tövbe edinceye
kadar da Allah’ın himayesinden uzak olur.) [İsfehani] Bu
hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır: Bir arkadaş, (Ben
namaz kılmam ama, fakirlere yardım ederim, hayvanlara acırım. Bunlar
da ibadettir. Sadece namaz kılmakla olmaz. Vazife mukaddestir. Önce
iş, sonra namaz) diyor. Namaz kılmayanın yaptığı iyi
işler kabul olur mu? CEVAP (Sadece
namazla olmaz) demek,
namazı hafife almak olur. Namaz sanki iman gibidir. Nasıl ki, imanı
olmayanın hiçbir ibadetine, iyiliğine sevap verilmiyorsa, namaz kılmayanın
da hiçbir ibadetine sevap verilmez. Peygamber
efendimiz buyuruyor ki: (Kıyamet günü kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır.
Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse,
hiçbir ameli kabul edilmez.)
[Taberani] (Namaz kılmayanın ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym] (Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.)
[Taberani] (Vazife mukaddestir.
Önce iş, sonra namaz) diyerek namaz kıldırmamak doğru değildir. Namaz
kılmakla işverenin hakkı geçmiş olmaz. Yani işverenin namaza mani olma
hakkı olmaz. Vazife ne demektir? Vazife, âmir tarafından emredileni
yapmak, yasak edileni yapmamak demektir. Birkaç âmirin verdiği emir,
birbirine benzemiyorsa, daha üstün olan âmirin emri yapılır. Memuriyette
ve askerlikte de, birinci vazife büyük âmirin emrini yapmaktır. En büyük
âmir kimdir? Vazife elbette mukaddestir. Çünkü hadis-i şerifte, (İnsanların
en iyisi, insanlara faydalı olandır) buyuruldu. (Kudai) İnsanlara ne yapılırsa
faydalı olacağını da, en büyük âmir olan Allahü teâlâ bildirmiştir.
Birinci vazife, en büyük âmirin emrini yapmak olduğuna göre, en büyük
âmir ne diyor? (İmandan sonra en büyük vazife namaz kılmaktır)
buyuruyor. Namaz kılmayanın ibadetleri, iyi işleri kabul olmadığı gibi,
kazancı da bereketsiz olur. Namaz kılmak, işi aksatmaz.
Hatta namaz kılan, işini daha canla başla yapmaya gayret eder. Namaz
kılan, kul hakkından, haramdan korkar, vazifesini ihmal etmez. (Namaz
kılmaya vaktim yok) demek veya başka bahâne uydurmak, beynamaz mazeretidir,
namazın önemini bilmemektir. Hadis-i şerifte, (Bir
kimse, namazını kasten, mazeretsiz kılmazsa, Allahü teâlâ onun diğer
ibadetlerini faydasız kılar) buyuruldu. (İ.Gazali) Allahü teâlâ, namaz
kılmayanın iyiliklerine sevap vermez. (Sefer-i âhiret) Namaz çok önemlidir Seyyid Abdülhakim efendi
hazretleri buyurdu ki: Namaz kılmayan, her
şeyden önce bütün müminlere zulmetmiş olur. Çünkü her namazda (Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin) demekle bütün müminlere dua ediliyor.
Namaz kılmayan, her gün beş vakit namazda sünnetlerle beraber 21 kere
tekrarlanan bu duadan Müslümanları mahrum bırakıyor. Kıyamette bütün
müminler bu haklarını namaz kılmayanlardan alacaktır. Namaza gevşeklik gösteren, kıymetini bilmeyip hafif
tutan birçok cezaya uğrar: Ömründen hayır ve menfaat
görmez. Çeşitli hastalık, aşağılık, hakaret ve zilletler içerisinde
hayat sürer. Salihlerden saygı görmediği gibi, çeşitli mahrumiyet ve
sıkıntılara maruz kalır. Sıhhatinden hayır ve menfaat görmez. Genelde
kötü yerlerde çalışanlar, namaz kılmayan veya namaza gevşeklik gösterenlerdir.
Zahmetli, yorucu ve ağır işlerde çalışanlar da çoğunlukla bunlardır.
Namazı doğru kılan, hem salihlerin yanında, hem de, arkadaşları ve akrabaları
arasında saygı ve itibar sahibidir. Namaz kılanda yaratılışındaki
güzellikten başka bir güzellik ve cemal vardır ki, namaz kılmayan ne
kadar güzelleşmeye, süslenmeye çalışsa da, her gün yıkansa da, yeni
elbiseler giyse de, yine bu güzellik ve cemale kavuşamaz. Güzel kokular
sürünse de, kendisinde hasıl olan tiksindirici kokuyu, hissedenlerden
gizleyemez. Namaz kılanın yüzü güzel olur, uzun zaman yıkanmasa da, günlerce çamaşır değiştirmese
de, vücut, elbise ve çamaşırları pis kokmaz. Namaz kılmayan, sık sık yıkanıp çamaşır değiştirse de, o nezafete,
o zarafete sahip olamaz. Günde defalarca sadaka verse, yetimleri sevindirse,
yedirip giydirse, günlerce Kur'an okusa, her yıl hacca gitse, buna benzer
ibadet ve iyilik yapsa da sevap alamaz. Allahü teâlâ, o vakitleri namaza
mahsus kıldığından bu vakitleri namazda geçirmek gerekir. Bu vakitleri
Allahü teâlânın tayin ettiği şekilden çıkarmak yani bozmak zulmünde
bulunduğu için namaz kılmayanın her işinden, hayır ve bereket kalkar,
duası da makbul olmaz. Namaz kılan Ya Rabbi
dediği zaman, Allahü teâlâ, (Lebbeyk
= söyle yapılsın) buyurur. Namaz kılmayana lebbeyk,
işittim demez. Ancak namazı doğru kılan hayır ve berekete ve rahmete
vesile olur. Namazda, Hz. Âdem’den itibaren bütün müminlerin ve bütün
mahlukatın hakları vardır. Namaz terk edilince, Hakkın rahmeti, örtülü
kalır. Rahmetin gelmesine, kesilmesine sebep olduğundan bütün mahlukat
namazı terk edene buğzeder. Müslümanların dualarının bereketinden mahrum
kalır. Ölse, mezarı yanından geçen bir müslümanın okuduğu Fatihadan
gerektiği kadar faydalanamaz. Allahü teâlâ böylelerini,
uluhiyet makamında özel hizmet sayılan namaza
almadığından, bu önemli hizmetten kovulmuş olur. Bu hizmet için verilecek
olan faydalardan mahrum kalır. Namaz kılmayan, görünüşü bozularak yatağa düşer. Üstünü
başını, yatağını, yorganını ve diğer şeylerini pisleterek berbat eder.
Öyle olur ki, en yakınları, çocukları, hanımı, ana ve babası da ölümünden
nefret eder. Hiç kimseden saygı göremez. Bu kimse büyük bir padişah
da olsa, yine ölüm zamanında nefret edilen bir şekilde ölür. Namaz kılmayanın ölümünde; gözlerinde korku alametleri, telaş ve hüzün eserleri,
gözünü göğe dikme işaretleri görünür. Gözlerinin rengi değişir. Yukarıya
veya aşağıya doğru dikilir ki, bakmak mümkün değildir. Burun delikleri
kurur. Kuş tüyü yatakta, süslü odada ve sarayda bin bir ihtişam ve debdebe
içerisinde bulunsa da, yine zelil ve aşağı olur. Namaz kılmayanların hali Namaz kılmamakla iman
zayıflar. Bu kimsenin namaza saygısı olmadığından melekler, ölüler ve
diğer yaratıklar da ona saygı göstermez. Namaz kılmayan ölürken saçı sakalı karışır.
Namaz kılanın ise ölümünde de hayattaki durumu bozulmaz, canlı gibi
kalır. Onun ölümünü gören, ölümünden haberdar değilse, uyuduğunu zanneder. Namaz kılmayan ne kadar
çok yemek yese de, yine açlık ıstırabı dinmez. Gittikçe şiddetlenir,
dayanılmaz bir hal alır. Ne kadar fazla ve iyi yemekler yedirilse, bu
acı, bu ağrı, bu sızı dindirilemez. Bu ıstırap teskin olunamaz. Hep
açlıkla acı çeker. Açlık bir orantı halinde yükselir, artar. Nihayet
kıvrana kıvrana can verir. Çünkü namazı terk
etmek büyük günahtır. Cezası da o nispette büyük olur. Namaz kılan, güler yüzlü, parlak ve nurani yüzlü olur. Sevinç ve neşe alametleri yüzünde ve gözlerinde aşikâr
olur. Kendi kusurlarını ve Hak teâlânın lütuf ve ihsanını görür de,
alnından terler dökülür, burnunun delikleri sulanır. Kulak altları ve
burun delikleri hafif bir şekilde terler. Güzel bir şekilde kokar. Renginde
latif bir güzellik olur. Etrafa güzel kokular yayılır. En lezzetli ve
en nefis yemekler yemiş gibi tok ve kanmış olarak vefat eder. İbadetler imandan parça değildir. Yani inandığı halde bir ibadeti yapmayan veya bir haramı
işleyen kâfir olmaz. Ancak namazda sözbirliği olmadı. Hanbeli’de bir
namazı özürsüz terk eden kâfir olduğundan öldürülür. Yıkanmaz, kefene
sarılmaz, namazı kılınmaz ve müslümanların kabristanına konulmaz. Ayağına
ip bağlanır, murdar bir it gibi, bir çukur kazıp içine konur. Üzerine
toprak atılır. Üzerine kabir alameti de yapılmaz. Şafiî ve Maliki’de
büyük günah işlediği için ceza olarak öldürülür. Hanefi’de namaza başlayıncaya
kadar dövülüp hapse atılır. Namaz kılmamak imansız ölmeye, namaz kılmak
ise iki cihan saadetine sebep olur. Namazın önemi hakkında
hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.)
[Taberani] (Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.)
[Beyheki] (Namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani] (Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr] (Namaz kılmayanın müslümanlığı yoktur.) [Bezzar] (Namazı bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana
kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym] (Namaz kılmayanın diğer amellerini Allahü teâlâ kabul
etmez. Tövbe edinceye kadar da Allah’ın himayesinden uzak olur.) [İsfehani] (Bizimle kâfirlik arasındaki fark namazdır. Namazı terk
eden kâfir olur.) [Nesai] (İman, namaz demektir. Namazı itina ile, vaktine ve
diğer şartlarına riayet ederek kılan, mümindir.) [İbni Neccar] (Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır.
Namaz düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namaz düzgün değilse,
hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani] (Namaz, imanın başı ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cenne] (Beş vakit namazı terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından
mahrum olur.) [İbni Mace] (Her peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.)
[Gunye] Ehl-i sünnet âlimleri
buyuruyor ki: En büyük günahı işleyen
de kâfir olmaz. Tembellikle namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz,
çok önemli olduğu için, namaz kılmayanın imanla ölmesi kolay değildir.
Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemesi kolaylaşır.
Günahlar da insanı küfre sürükler. Sen kalbe bak
Bazı kimseler hiç ibadet etmediği ve her çeşit günahı
işlediği halde, "benim kalbim temizdir, sen kalbe bak" diyorlar.
Kalb nasıl kirlenir, nasıl temizlenir? CEVAP Önce kalb ile yüreğin
tarifini yapalım! Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki et parçası değildir.
Buna, yürek denir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte bulunan
bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyanı gibidir.
Buna, kalb veya gönül diyoruz. Gönül, insanlarda bulunur. Hayvanlarda
bulunmaz. Bedendeki bütün a'za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün
bilgiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak, kalbin işidir. İtikad
eden, yani iman eden ve kâfir olan kalbdir. Güzel, iyi ahlakın ve kötü
huyların yeri kalbdir. Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede lazımdır.
Riyazet, nefsin arzularını yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları
arzu eder. Bunlardan kaçmak lazımdır. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri
yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve
ibadet ederek kalbi temizlemelidir! Allahü teâlâ, dinleri, Peygamberleri,
kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, dinimizin emirlerine
uyar, yasak ettiklerinden kaçar. Kalbi kötü olan kimse, İslamiyetten
kaçar. Dinimizin emirlerini gericilik, tutuculuk olarak kabul eder.
Dine uymamayı da ilericilik, uygarlık, özgürlük olarak bilir. "Sen kalbe bak" demek Namaz kılmayan ve kendisine
farz olan diğer ibadetleri yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. Günah
işleyenlerin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartır. Zaten namaz kılmamak
en büyük günahlardan biridir. Hatta namaz kılmayana kâfir diyen âlimler
bile olmuştur. Namaz kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış demektir.
Her türlü rezaleti işleyip de, "sen kalbe bak" demek, dinsizlerin
veya din cahillerinin sözüdür. Bir yazar, kitabında, bir fasığı överken,
"Çok içki içerdi. Şarabı hamamın kurnasına koyar, oradan içerdi;
fakat tertemiz, pırıl pırıl bir kalbi vardı" diyor. Allahü teâlâ ve Peygamber
efendimiz, namaz kılmayanın ve içki içenin kalbi temiz olmaz buyururken,
cahil yazar, böyle söylemekle Allah’ı ve Resulullahı yalancı çıkarmaya
çalışıyor. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir
nokta hasıl olur. Eğer tövbe ederse, o leke silinir. Tövbe etmeyip tekrar
günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara
olur.) [Harâiti] İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki: Allahü teâlânın emirlerini
yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır.
İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve
yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah işleyenin, (benim kalbim temiz, sen
kalbe bak) demesinin ne kadar cahilce bir söz olduğu buradan da anlaşılır.]
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir. Kalbde, ya
dünya sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allah’ı anarak, ibadet yaparak,
kalbden dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe,
Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalb kararır, hastalanır,
dünya sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hali, bir şişeye
benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden
dolar. Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca
da, bu suyu çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalb de bardak gibidir. Kalbi
Allah sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi temizlemek lazımdır.
Bir kalbde iki veya daha fazla sevgi bulunamaz. Kur'an-ı kerimde, (Allah,
insanın içinde iki kalb yaratmamıştır) buyuruluyor. (Ahzab 4) Nefs-i emmare, dine
inanmaz. Bunun için, nefsi, tezkiye etmek, kötülüklerden temizlemek
ve faziletlerle doldurmak lazımdır. Şems suresinde mealen, (Nefsini tezkiye eden kurtuldu.
Nefsini, günahta, cehalette, dalâlette bırakan zarar etti) buyuruldu.
Hadika'da buyuruluyor
ki: Haram işleyenlerin,
sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri yanlıştır. Kendini ve müslümanları
aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyanın kalbi temiz olur.
Peygamber efendimiz, (Günaha
devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap işleyemez olur)
buyuruyor. (Bezzar) (La ilahe illallah)
kelimesini çok söylemek, kalbi temizlemekte çok tesirlidir. Her gün,
belli miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz söylenebilir. (c.1,
m.14.) Rabbimizin gazabını
söndürmek için (La ilahe illallah)
güzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu güzel kelime, Cehenneme
götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazaplarını elbette
söndürür. Bu güzel kelime, Kıyamet için ayrılmış olan 99 rahmet hazinesinin
anahtarıdır. Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için,
bu güzel kelimeden daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse,
bu kelimeye inanınca, imanın zerresi hasıl olur. (c.2, m.37) Allah’ı
anmanın, La ilahe illallah demenin faydalı olabilmesi için dinimize
uymak şarttır. Farzları ve sünnetleri yapmak ve haramlardan ve şüphelilerden
sakınmak lazımdır. (m.190) Kalbin
Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır, paslandırır. Bu
pası temizlemek lazımdır. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i seniyyeye
uymaktır. Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin kalbi karartan isteklerini
yok eder. Her
kötülüğün tek ilacı
Avrupa’da günah işlemek
için ortam hazırdır. Büyük günahlardan kurtulmanın çaresi nedir? CEVAP Her türlü günahın tek
ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı
kullanan her müslüman, alışkanlık haline gelen büyük günahlardan mutlaka
kurtulur. Ankebut suresi 45. âyet-i kerimesinde (Namaz,
münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla
ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten]
alıkoyar) buyuruldu. Bir genç, namaz kılar
ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumunu Resulullaha bildirdiler.
Peygamber efendimiz, (Bir gün
gelir namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkoyar) buyurdu. (Haram
işliyorsa, namaz kılmasın) demedi, (Namaza devam etsin) buyurdu. Aradan
çok zaman geçmedi. O genç günahlarına tövbe etti, iyi hal sahibi oldu.
Bu bakımdan mutlaka namaz kılmalıdır! Namaz kılmanın fazileti çok büyüktür.
Bir arkadaş namaz kıldığı
halde içki ve diğer kötülükleri bırakmıyor. Bu nasıl oluyor? CEVAP Doğru kılınan namaz
her türlü kötülükten alıkoyar. (Ankebut 45) Namaz, kötülükten alıkoymuyorsa,
namaz doğru kılınmıyor demektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Bir kişinin namazı, kendini fahşa
ve münkerden
[Her türlü kötülükten] alıkoyamıyorsa,
Allah’tan uzaklığı artar.) [Taberani] O halde yapılacak iş,
namazı doğru kılmaya çalışmaktır. Namazı doğru kılabilmek için önce
itikadın düzgün olması şarttır. Daha sonra diğer şartlar gelir. Guslün
ve abdestin doğru olması lazımdır. Bu şartlara riayet eden, mutlaka
her türlü kötülüğü bırakır. Kötülerle
gezmek bile çok zararlıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üflenince, ateş
kıvılcımları seni yakmazsa da, kokusu seni rahatsız eder.) [Buhari] (İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese
de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim] Müslüman olana ibadetler güç gelmez
Müslüman olmak isteyen gayrı müslimler, (Müslüman oluruz
ama, günde beş kere namaz kılmak, yılda bir ay oruç tutarak aç kalmak
ve daha başka emirler bize güç geldiği için müslüman olmuyoruz) diyorlar.
İbadet etmek niçin güç gelir? CEVAP Müslüman olana ibadetler
güç gelmez. Müslüman olsalar böyle şeyler söylemezler. İmam-ı Rabbani
hazretleri, (Mektubat)ında buyuruyor ki: (Allah, size hafif, kolay emretmek istedi, çünkü insan,
zayıf yaratılmıştır.) [Nisa
28] Namaz, oruç kolaydır.
Zekat için de malın tamamının değil, kırkta birinin verilmesini emretmiştir.
Dinin diğer emirlerine dikkatle ve insafla bakılırsa, bu kolaylıklar
görülür. Bununla beraber ibadet etmenin güç geldiği kimseler yok değildir.
İbadetlerin zor gelmesi, Allahü teâlânın düşmanı olan nefstendir. Namaz
kılmak ve diğer ibadetleri yapmak, ancak müminlere kolay gelir. Kalbi
kararmışlara zor gelir. Kur’an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Bu din [inanıp
ibadet etmek] müşriklere güç
gelir.) [Şura 13] ([Her çeşit günahtan
çekinmek, oruç tutmak ve diğer ibadetleri yapmak için] Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyiniz. Sabır ve namaz,
yalnız Allah’tan korkan müminlerden başkalarına zor gelir.) [Bekara
45] Namaz kılmamak, imansızlıktan
veya iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti,
dinimizin emirlerine severek, kolaylıkla uymaktır. Bedeni hasta olana
bazı işleri yapmak güç geldiği gibi, kalbi ve ruhu hasta olana da ibadet
etmek güç gelir.) [m.191, 289] (Kalbi temizlemek için,
iman edip, Allahü teâlânın nimetlerine şükretmek gerekir. Kur’an-ı kerimde
buyuruluyor ki: (Allah’a iman edip, nimetlerine şükrederseniz, size
niçin azap etsin?) [Nisa
147] Allah’a şükretmek,
Ona inanıp, emir ve yasaklarına riayet etmekle olur.) [c.3, m.41] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |