Ruh ölmez, ölü işitir
Ölüler işitmez. Peygamberler de ölüdür. Onlar da işitemez.
Onun için şefaat ya Resulallah
veya yetiş ya Resulallah demek şirktir diyenlere
nasıl bir cevap vermek gerekir? CEVAPŞirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden
ayrı bir varlıktır. Bir âyet meali şöyledir: (Allah, öleceklerin
ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır.
Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar
salıverir. Elbette düşünenler için bunda alınacak ibretler vardır.) [Zümer 42] Bu âyet-i kerime de ruhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu bildirmektedir.
İşiten ruhtur. Ruhsuz beden bir işe yaramaz. Ama bedensiz ruh, nimet
veya azaba duçar olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Müminlerin
ruhları 7. kat göktedir. Orada Cennetteki makamlarını seyrederler.)
[Deylemi] Hızır aleyhisselam gibi bir çok kişinin ruhunun iş yaptığı
görülmüştür. Bu bakımdan Allah yolunda ölmüş kimselere ölü bile demek
caiz olmaz. İki âyet meali şöyledir: (Allah yolunda
öldürülenleri ölü sanmayın, onlar, Rableri indinde diridir, rızıklanır.) [Al-i İmran 169] (Allah yolunda
öldürülenlere ölü demeyin! Onlar diridir; ama siz anlayamazsınız.) [Bekara
154] Allah yolunda öldürülenler şehiddir. Şehidden daha üstün olan Peygamber efendimize nasıl ölü denir.
O âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir, bütün âlemler Onun hürmetine
yaratılmıştır. Şehidler gibi peygamberlerin
bedenleri de çürümez. Beş hadis-i şerif meali şöyledir: (Toprak, peygamberlerin vücudunu
çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir
melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi"
der.) [İbni Mace] (Peygamberlerin vücudunu toprak
çürütmez.) [Ebu
Davud] (Her peygamber, kabrinde diri
olup namaz kılar.)
[Beyheki, Ebu Ya’la] (Ölü kabre konurken, ayak seslerini
işitir.) [Buhari] (Ölüler yaptığınız iyi işlerinize
sevinir, kötü işlerinize üzülürler.) [İbni Ebiddünya] Resulullahın Hayber’de yediği zehirli et, ölüm
hastalığında etkisini gösterdi ve şehid olmasına
sebep oldu. (Mevahib-i
ledünniyye) Ölülere işittiremezsin âyeti şu mealdedir: (Elbette
sen ölülere işittiremezsin. Arkalarını dönüp kaçan sağırlara da bu daveti
işittiremezsin. Hem sen o körleri sapıklıklarını bıraktırıp, hidayet
verici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize iman edecek kimselerden başkasına
işittiremezsin.) [Neml 27/80-81] Buradaki sağırların da kulaklarının sağır olmadığı, körlerin
de gözlerinin kör olmadığı, ölünün de gerçek ölü olmadığı açıktır. Bir de davet ve hidayet kelimeleri
geçiyor. Demek ki maksat işittirmek veya göstermek değil, onları hidayete
davet etmektir. Âyetin devamında, (Sen
ancak iman edeceklere işittirebilirsin) deniyor. Ötekilerin ise
iman etmeyecek kâfirler olduğu da pek açıktır. Sen ölüleri imana kavuşturamazsın
denmez ki. Sen ancak iman edeceklere işittirebilirsin deniyor ki, işittirmenin
kabul ettirmek olduğu bütün tefsirlerde bildiriliyor. Bu âyetin tefsirlerdeki
açıklaması şöyledir: (Ey Resulüm, sen ölüden farksız olan kâfirleri hidayete erdiremezsin, hakkı
işitmek istemeyen ve hakikati göremeyen kâfirleri de hidayete kavuşturamazsın.
Sen ancak iman edeceklere Müslümanlığı kabul ettirebilirsin.) [Beydavi] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |