Nakleden aziz olur * Şu iki kişinin çıkardığı fitneyi, şeytan bile çıkaramaz:
Dünyaya düşkün âlim ve ilimsiz sofu. * Ne söyleyeceğine ve ne zaman söyleyeceğine dikkat et! * Kişinin kelâmı, aklının
beyânı, faziletinin tercümanıdır. * Âlimlerin ziyneti; bilmiyorum demektir. Cahiller, atar atar söyler. Âlim, her kelimeden korkar, vesika bulmadan söyleyemez.
Her suale cevap vermek, bir âlim için ahmaklık işaretidir. * İnsanların çektikleri sıkıntıların sebebi kötü din adamlarıdır. Kötü din adamları, mahsulün önündeki suyu kesmiş kaya’lara benzer. Suyu bırakmazlar ki mahsul sulansın, hayat bulsun. Taş oldukları için, kendileri de istifade edemez. * En iyi âlim, en iyi insan nakledendir, vasıta
olandır. Kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil. Sakın ola ki,
kendinizden bir şey söylemeyin. Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri
kıyamete kadar aynıdır, değişmez. Naklederseniz aziz olursunuz, nakle
dayanmadan anlatırsanız rezil olursunuz. Ehl-i sünnet itikadını, ehl-i
sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerini yayın. Doğru iman ibadet bilgilerini
duymak insanların en tabii hakkıdır. Bu kıymetli ve şerefli bir hizmettir. * Âlim kimdir? Işığı karanlığı gören kimsedir. A’maya (kör olana) hep karanlıktır. Âlim, hakkı bâtıldan ayırt
eden insandır, islam âlimlerinden nakil yapan kişidir. * Âlimleri hafife alanların ahireti, ümerâyı hafife
alanların dünyası, dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır. * Ahirette en bedbaht
insan, hak diye gidecek öbür tarafa, bir de bakacak ki bâtılla uğraşmış,
yani Cenab-ı Hakkın razı olmadığı bir yolda bulunmuş, razı olmadığı,
sevmediği, beğenmediği bir şekilde amel etmiş, eyvaah
ne olacak benim hâlim şimdi diyecek. Hak, ehl-i sünnet itikadı ve gereklerini
yapmaktır. Bâtıl, buna uymayanlardır. * Her ne olursa olsun,
insanın iki şeyden birine tâbi olmak durumu vardır. Ya kendine tâbi
olur ya bir âlime tâbi olur. Kendine tâbi olan kendi gibi olur. Ama
bir âlime tâbi olan, bir âlimin sözüne mesela İmam-ı Rabbani hazretlerinin
sözüne göre hareket eden insan, olgunlaşır, yavaş yavaş
zamanla fazilet sahibi bir insan olur. Çünkü tâbi olunca, adeta onun
kalbi ile sizin kalbiniz arasında bir hat kurulur ve onun kalbinden
fışkıran iman dolu ihlas, muhabbet, Allahü teâlâya karşı olan muhabbeti,
Peygamberimize olan tâbiiyeti size inikas eder, size de akseder. Aynı,
karpuzun güneşin karşısında olgunlaşması gibi olur da, karpuzun haberi
bile olmaz. * Hiç kimse yağmura tepsi tutarak su biriktirmez. Cenab-ı Hak bu yağmuru toprağa indirir. Toprakta bu yağmur süzülüyor, kanallar meydana geliyor. Bu kanallar tekrar dünyaya çıkıyor. Tertemiz su belirli bir yerde toplandıktan sonra dağılıyor ve herkes bir musluğa gelip su içiyor. Yani esasında her yere yağan rahmet, su, bir musluktan içilmek ihtiyacına haiz. Musluğa gitmeyen suya kavuşamaz. Onun için kavuştuğumuz muslukların yani mezhep imamlarımızın, ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetini iyi bilelim. Su orda var çünkü. Evet su her yerde var ama dereden de akıyor yoldan da akıyor havadan da akıyor. Temiz su, kontrolden geçmiş, belediyenin devletin tasdik ettiği izin verdiği suyu ancak içebiliyorsun, diğerlerini mühürlüyorlar çünkü. Mühürlenmiş suyu içemezsiniz. Arzu ettiğiniz suyu içemezsiniz. Size verilen suyu içeceksiniz. Onun için bu suyun kıymetini bilin, bu muslukların kıymetini bilin. Ancak böyle kurtulmak mümkün olacaktır. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |