Doğru iman ve amel
Bazıları Allah’a inanan herkesin Cennete gideceğini sanıyor.
Bu çok yanlıştır. Amentüdeki altı esastan birine inanmayanın imanı geçersizdir.
Bunun için inanmak değil, doğru inanmak önemlidir. Ahirette kurtulmak,
ibadetin çok olmasına değil, doğru imana bağlıdır. İhlaslı ameli az
da olsa, hatta hiç ameli olmasa, zerre kadar doğru imanı olsa yine Cennete
girer. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Kalbinde
zerre kadar imanı olan Cehennemde kalmaz.) [Buhari, Müslim] Dünyadan herkes ahirete yolculuk yapıyor. Herkes bir vasıtaya
binip gidiyor. Bir vasıtaya binmek değil, doğru vasıtaya binmek önemlidir.
Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider.
Kâbe’ye gitmek için niyet edip Paris’e giden uçağa binen, niyeti halis
olsa da Kâbe’ye varamaz. Allahü teâlâ, doğruyu azcık merak edene, doğruyu arayana doğru
yolu yani hakiki İslamiyet’i nasip edeceğine söz vermiştir. [Ankebut
69, Şûra 13], Allah sözünden dönmez. (Al-i imran 9) Demek ki bâtıl yollardaki insanlar istemek bir yana merak bile etmiyorlar. Allahü teâlâ rızka kefildir ama imana kefil değildir. Doğru iman sahibi olmaya çalışmalıdır. İtikadı düzeltmeden önce ibadet etmenin faydası olmaz. Doğru itikad, ehl-i sünnet itikadıdır. Doğru itikad 1 rakamı gibidir. İhlaslı ibadetler sağına konan sıfır rakamı gibidir. Bir sıfır konunca 10, iki sıfır konunca 100 olur. Sağına ne kadar 0 konursa değeri artar. 1 çekilirse hepsi 0 olur. İhlassız, yani riya ile yapılan ameller de, soldaki sıfır gibi yani 1 rakamının soluna konan sıfır gibi değersizdir. İtikad doğru olunca ibadetleri arttırmak, insanın gayretine, ihlasına, ilmine bağlıdır. İstediği kadar artırır. Ancak, doğru itikadı, yani ehli sünnet itikadı yoksa ibadetlerinin hiç faydası olmaz, soldaki sıfır gibi değersizdir. Mutezile ve benzeri akılcı gruplara göre ibadetler imandan
bir parçadır. Onlara göre günah işleyen ve farzları yapmayan kâfir olur,
yani iman x amel diyorlar. Bunlardan birisi sıfır olursa netice
de sıfır olur diyorlar. Yani imansız amel de amelsiz iman da makbul
değil diyorlar. Ehl-i sünnette ise, amelsiz iman makbul, imansız amel
makbul değildir. Ehl-i sünnete göre amel x ihlas denebilir. Ancak
amel işlemeden, (Param olsaydı şu fakire yardım ederdim diye ihlasla
düşünen de, vermediği halde, amel işlemediği halde ihlaslı niyetinden
dolayı sevaba kavuşur. Bir kimsenin ihlası ne kadar çoksa, amel ile
çarpılınca netice büyük olur. Bizim ihlasımız 1 ise, bin fakire birer
ekmek versek, 1x1000=bin sevap eder. Eshab-ı kiramın ihlası çok kuvvetli
olduğu için, mesela onların ihlası 1 milyon olsun, bir fakire bir ekmek
verse bir milyon sevap alır. Nitekim hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yemin ederim
ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin
bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari] Eshab-ı kiramın imanları çok kuvvetli ve ihlasları çok fazla olduğu için böyle sevaplara kavuşuyorlar. Eshab-ı kiramdan biri diğerinden daha yüksek idi. Bunun için Hz. Ebu Bekir’in verdiği bir avuç hurmanın sevabı, diğer sahabeden birinin vereceği sevap arasında dağlar kadar fark vardır. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki: (Benden sonra,
Eshabımın ihtilaf edecekleri meseleler hakkında sual ettim. Rabbim bana
“Senin eshabın benim yanımda gökteki yıldızlar gibidir. Bazısı diğerinden
daha parlaktır. Onlardan birisine uyan hidayet üzerindedir” buyurdu.) [Deylemi] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |