Allahü teâlâ kullarına zulmetmez * Allahü teâlânın feyzleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri,
her an, insanların iyisine, kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal,
evlat, rızk, hidayet, irşad ve selamet ve
daha her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark, bunları kabulde,
alabilmekte ve bazılarını da almamak suretiyle, insanlardadır. Âyet-i
kerimede buyuruldu ki: (Allah, kullarına
zulüm etmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara sürükleyen
bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar.)
[Nahl, 33] Nitekim güneş, hem çamaşır yıkayan adama, hem de çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, adamın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır. [Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır. Biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve acılık hep güneşin ışıkları ile ise de, aralarındaki fark, güneşten değil, kendilerindendir. Allahü teâlâ, bütün insanlara çok acıdığı için ve bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok acıdığı için, dünyanın her tarafındaki, her insanın, her ailenin, her cemiyetin ve milletin her zamanda ve her işlerinde nasıl hareket etmeleri lazım geleceğini, dünyada ve ahirette rahat etmeleri ve seadet-i ebediyyeye kavuşmaları için, işlerini ne yolda yürütmeleri ve nelerden kaçınmaları lazım geldiğini, Peygamber efendimiz vasıtasıyla bildirdi.] İnsanların, ahiretteki nimetlere nail olmamaları, Ondan yüz
çevirdikleri içindir. Yüz çeviren, elbette bir şey alamaz. Ağzı kapalı
bir kap, Nisan yağmuruna elbette kavuşamaz. Evet, yüz çeviren birçok
kimsenin, dünya nimetleri içinde yaşadığı görülüp, mahrum kalmadıkları
zan olunuyor ise de, bunlara dünya için çalışmalarının karşılığını vermektedir.
Yalnız dünya için çalışanlara verdiği dünyalıklar hakikatte azap ve
felaket tohumlarıdır. Mekr-i ilahi ile, istidrac olarak,
yani Allahü teâlânın aldatarak, nimet şeklinde gösterdiği musibetlerdir.
Böyle olduğunu Müminun suresinde bildirmektedir. Kalbleri [gönülleri] Hak teâlâdan yüz çevirenlere verilen dünyalıklar,
hep haraplıktır, felakettir. Şeker hastasına verilen tatlılar, helvalar
gibidir. * Rızk tamam, ona Allahü teâlâ kefil ama çalışmak ibadettir. Çalışan Allah’ın sevgilisidir. Çoluğuna çocuğuna namusuna ırzına sahip çıkabilmek için rızkını kazanmaya çalışana Allahü teâlâ ihsanda bulunur. Bir gün Peygamber efendimiz aleyhisselam eshab-ı kiramla sohbet ederken bir genç acele ile yanlarından geçmiş. Eshab-ı kiram demişler ki, keşke gelip dinleyip bir şeyler öğrenseydi, dünya için bu kadar koşuşturmasaydı. Peygamber efendimiz hemen müdahale edip, öyle söylemeyin buyurmuşlar, eğer helalinden rızkının, çoluk çocuğunun nafakası peşinde ise yaptığı ibadettir, Allah yolundadır buyurmuşlar. * Yumuşak
olun. Sertliğin hiçbir yerde ve hiçbir kimseye karşı faydası yoktur.
*
İmanı muhafaza etmek için, imanı gideren şartları iyi bilmek lazım.
İman kalbde olur. Kalbin 40 tane hastalığı var. İnsan bu kırk tane hastalığı
öğrenmezse kalbi nasıl tedavi edecek. İnsan kalbinin hastalığını bilmezse
nasıl tedavi etsin. Evet kalbimizin hastalığı var. Allahü teâlâ onu
Kur’an-ı kerimde açık ve net olarak bildiriyor. Bu hastalık dünyaya
düşkünlüktür. Peygamber efendimiz, Dünyaya muhabbet bütün kötülüklerin
başıdır buyuruyor. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |