Kötüye iyilik
ederseniz
Bir kısım akrabalar din iman tanımıyor. Ne yapmalıyız? CEVAP Kâfir akraba ile de iyi geçinmek gerekir. Mümkün olduğu
kadar onlardan uzak durmaya çalışın.
Çok çabuk sinirleniyorum, ne yapayım? CEVAPSinirlenmemek için, dinimizin her emrine uymaya çalışmalıdır.
Sigarasızlığa sabreden sevap kazanır mı? CEVAP Nefsiyle mücadele eden, cihad-ı ekber sevabı kazanır.
Bir büyüğün yanında konuşulan konuyla ilgili aklımızda
olan bir söz veya hadis-i şerifi nakletmek edebe aykırı mıdır? CEVAP
Evet. Sadece dinlemek gerekir. Bilinen şeyler anlatılmaz.
Tabii o da büyüğüne göredir. Büyük sanılanlara göre değil.
Namaz kıldığımızı saklamamız caiz midir? CEVAP
Evet, gerekiyorsa gizli kılar.
Dindar bir kardeşimize, müslümanların kaynaşması niyetiyle
namaz kılan bir insan olduğumuzu belli etmeye çalışmak riya mıdır? CEVAP
Dindarlara gösterilebilir. Riya olmaz. Önemli olan fitneye
sebep olmamalıdır. Riya kalb işidir. Kalben öyle diyorsan öylesin, demiyorsan
öyle değilsin. Burada dilin önemi olmaz.
Dinimizde kıskançlık yasaktır ama Peygamber efendimizi
gören ve Onun zamanında yaşayanları ister istemez kıskanıyoruz, bu günah
olur mu? CEVAP Ona kıskanmak denmez, imrenmek denir. İmrenmek sevaptır,
iyidir.
Mısır’daki firavunların mezarlarını, merak edildiğinde,
müze gezer gibi gidip gezmekte bir mahzur var mıdır? CEVAP Caizdir.
İçki içtiği veya namaz kılmadığı veya müzik dinlediği
bilinen birisi fasık mıdır? CEVAP Elbette fasıktır. Üzmek kalb kırmak mı? CEVAP Hakaret ederek üzmek kalb kırmak olur. Her üzücü şey,
kalb kırmak olmaz.
Ateistlerin soruları
1-
Allah neden önceki ilahi dinlerin bozulmasını önlemedi de yeni bir ilahi
din gönderdi? CEVAP
Allah sorguya çekilecek makam değildir. Niye bunu böyle
yaptın diye kimsenin soru sormaya hakkı yoktur. Nasıl isterse öyle yapar.
Niye melek yarattı? Niye insanları imtihan ediyor? Niye çeşitli dinler
gönderdi? Bunları kimse soramaz, öyle istemiş öyle yaratmıştır. Önceki
dinler bozulduğu için yenisini göndermemiştir. Mesela daha önce iç yağı
yemek helal idi, Hz. Musa’nın kavmine haram etti. Daha sonra İsa aleyhisselamın
ve Muhammed aleyhisselamın dininde ise helal etti. Bozulduğundan dolayı
değil, öyle istedi. İçki de daha önceki dinlerde haram değildi. Muhammed
aleyhisselama gönderdiği dinde bunu haram etti. Hem de bir anda değil,
yavaş yavaş, toplumu alıştıra alıştıra haram etti. Bu Onun bileceği
iş, niye diğer dinlerde haram etmedi de son dinde haram etti? Hiç de
haram etmeyebilirdi. Öteki dinlerde haram olmadığı gibi bizim dinimizde
de haram olmazdı. Kıble de farklı idi. Mülk Onundur dilediği gibi kullanır.
Niye böyle demeye kimsenin hakkı yoktur.
2- Madem
Kur’anı muhafaza etmeyi başardı onları da koruyabilirdi... CEVAP
Başardı tabiri çok çirkindir. Çünkü başarmak yorularak
bir iş yapmaktır. Allah (Ol)
der demez olur. Bir karınca, bir buğday danesi yaratamayan insanın,
Allahü teâlânın, bu muazzam kâinatı yaratmasına başardı
gibi bir tabir kullanması çok çirkindir. Ol der demez hemen olur.
İncil bozulup değiştirildiği için yeni bir din gelmedi, Allah öyle istedi.
Ama İncil de değişti, İnciller oldu. Onun yeni bir din gelmesiyle ilgisi
yoktur.
3- Ve
Kur’anın bozulmadığının delili nedir? CEVAP
İlkokul talebesine, yüksek matematikten bahsedilince
anlamaz. Kur'andaki nazmı bilmeyene bunu anlatmak imkansız. Kur'andaki
ölçüleri bilen kimse böyle bir iddiada bulanamaz. Belli bir kalıpla
aruz vezni ile yazılan bir şiirin benzerini yazmak mümkün, fakat Kur'anın
ki mümkün değil. Bu bir mucizedir, kimse yapamaz. Bunu iddia eden ateistlere
soralım: (Haydi bir benzeri meydana getirin!) Getiremezler, getirmeleri
de mümkün değildir. Ölçüler bozulur, insan sözü olduğu hemen meydana
çıkar, bunu da ancak ehli bilir.
Allahü teâlâ da; her milletin kıymet verdiği şeylerde
mucizeler gönderdiği için, Muhammed aleyhisselama da benzeri yazılamayacak
olan bir kitap gönderdi. İnatçı kâfirler hariç, bir çok edip, bunun
insan sözü olmadığını, Allah’ın kelamı olduğunu anlayıp iman etti. Bir
benzerini hiç kimse söyleyemedi.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Kulumuza [peygambere] indirdiğimizden
[Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz,
Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp,
haydi onun benzeri bir sure meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla
yapamayacaksınız da.) [Bekara 23, 24] (De ki: Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere
insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun
ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88]
14 asırdır, din düşmanları, Allah’ı yalancı çıkarmak
için uğraşmışsa da yapamadılar. Peygamber efendimiz ümmi idi, okur yazar değildi, kimseden
bir şey okumamış, öğrenmemiş, hiçbir şey yazmamıştı. Allahü teâlâ, Peygamber
efendimize buyuruyor ki: (Sen
[Kur'an gelmeden] önce bir kitap
okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı müşrikler
[Kur'an-ı kerimi, başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan
almış] derlerdi.) [Ankebut 48]
Evet, ateistlere söylüyoruz, bir sure
meydana getirsinler, Kur'andaki nazma uydurmaya çalışsınlar. Bu yapılamadı,
yapılamaz da, yapılamayacaktır da. Bu da Kur'anın insan sözü olmadığının
bir isbatıdır.
4-
Muhammedin [aleyhisselam] Kur'anı uydurmadığının delili nedir? CEVAP
Yukarıdaki âyetlerde de yazılı. Okur yazar olmayan birinin
dünyaya meydan okuması kendi yazmadığına delil değil midir? Ayrıca çeşitli
mucizeler göstermesi de Onun peygamber olduğunu gösterir. Miraca gittiğinde
bütün kâfirler Onu imtihan etti, O da başka zaman görmediği Mescid-i
Aksa’yı kaç penceresi olduğuna kadar tarif etti. Bin kadar mucizesi
görülmüştür.
Gönderdiğim maildeki resim, ikiye kesilmiş bir domates
resmiydi. Domatesin çekirdeklerinin bulunduğu kısımda Arabi olarak Allah yazıyordu... CEVAP
Allah’a inanmak için öyle şeylere ihtiyacımız yok. O
iş başkalarını çok ilgilendiriyor. Komünistin birine, yumurtanın kabuğunda
Allah yazıyormuş dedim de, tavuk avucuma o şekilde yumurtlasa yine inanmam
demişti.
Tufandan sonra, bütün insanlar sadece Hz.Nuh’un çocuklarından
mı meydana geldi? CEVAP Evet, sadece Hz. Nuh’un çocuklarından meydana geldi.
Gezegenlerde insan var mı? CEVAP Yeryüzündeki gibi insan yoktur.
Feza sonsuz mu? CEVAP Hayır. Sonsuz sanılan feza, henüz birinci semadır.
İnşallah, Allah’ın izniyle
demeden, mesela gelirim, satarım, gelebilirim, gidersin, yaparım gibi
kararlılık sözleri, ifadeleri irdelenecek olursa şirk olmuyor
mu? CEVAP
Hayır şirk ile alakası yok. Onun içinde yine Allah’ın
takdiri vardır. Kapıyı açıyor musun diyene evet açıyorum demenin şirk
ile ilgisi yoktur. Zaten her şeyimizi yaratan Allah’tır, kapıyı bize
açtıran da Odur. İnşallah demek iyi olur.
İslam ahlakı kitabında: Günahın dünyadaki zararını düşünüp,
günahtan vazgeçmek tevbe olmaz, diyor. Öyleyse zinanın mala olan zararını
düşünerek, ondan vazgeçmek, tevbe olmamış mı oluyor? CEVAP
O ifade, günah işlemeye devam eden kimse içindir. Dünyadaki
zarardan hep mala zarar düşünmemeli. Mesela kimse görmediği zaman hırsızlık
yapıyor, insanlar varken yahut biri görür diye yapmazsa, hırsızlığa
tevbe etmiş sayılmaz demektir. Yakalanırsa hapse düşebilir, dünyasına
zararı olur. Zina da öyle. Hep zina ediyordur. Fakat duyulma ihtimaline
karşı zina yapmazsa, zinaya tevbe etmemiş demektir. Duyulursa adı kötüye
çıkar. Bu da dünyasına zarar verir. Problemlerimi çözemiyor, eş dosttan da yardım göremiyorum.
Ne yapmamı tavsiye edersiniz? CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İnsan, ihtiyaçlarını, Allah’a havale ederse, ihtiyaçlarını [husule getirecek sebepleri] ihsan eder.) [Hakim]
Mesela, herkesin sana merhamet ve hizmet etmesini temin
eder. Yahya bin Muaz Razi hazretleri
buyuruyor ki: "İnsanlar seni, Allah’ı sevdiğin kadar sever. Allah’tan
korktuğun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana
itaat ederler. Ona itaatin nispetinde, sana hizmet ederler. Hülasa, her
işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini
düşünme! Allahü teâlâdan başka, kimseye güvenme!"
Ebu Muhammed
Raşi hazretleri buyuruyor ki: "Kendin ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde
[engel], hep kendi menfaatini düşünmek ve kendin gibi, bir acize güvenmektir.
Sofilik, istediğin her yere gidebilmek ve bulutların gölgesinde rahat
etmek ve herkesten hürmet görmek değildir. Her halinde Allahü teâlâya
güvenmektir.
İbadet etmekle evliya olunur mu? CEVAP
Evet, dinin emir ve yasaklarına riayet eden
evliya olabilir. İmam-ı Muhammed Masum hazretleri, (Evliya olmak için ihlas ile dine uymak gerekir.
Dine uymak, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek,
sonra haramlardan sakınmak ve farz olan ibadetleri yapmaktır) buyurdu.
İtikadına veya ameline bid'at karıştıran evliya olamaz.
Bid'at ehlinin ibadetleri kabul olmaz. Bir kimse, ihlas ile dinin emirlerine
uyarsa, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okursa, Allahü teâlâ ona
bilmediği ilimleri öğretir. Böyle ihlaslı bir zatın, büyük evliyaların
ruhaniyetinden istifade ederek evliya olması kolaylaşır. (Hadika)
Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki: (Bütün feyzlere,
bütün nimetlere, üstadlarıma olan sevgim sebebi ile kavuştum. Kusurlu
ibadetlerimiz, bizi Allahü teâlâya yaklaştırmaya [evliya olmaya]
sebep olabilir mi?)
Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak için Allahü teâlânın
sevdiklerini sevmek, sevmediklerini, düşmanlarını sevmemek gerekir.
Mesela Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın hepsini sever. Bunlardan birini
sevmeyen, Ehl-i sünnet olamaz. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Bir kimse,
müminler için, her gün 25 kere, istiğfar okusa, Allahü teâlâ bunun kalbinden
hile ve hasedi çıkarır. İsmi ebdal denilen evliya arasına yazılır. Ona
bütün müslümanlar adedince, sevap verilir. Kıyamette bütün müminler,
"Ya Rabbi, bizim için istiğfar okuyan bu kulunu affet!" derler.)
[Miftah-ün-necat]
Hadis-i şerifte bildirilen nimetlere kavuşabilmek
için elbette Ehl-i sünnet itikadında olmak ve dinimizin emir ve yasaklarına
riayet etmek şarttır. İtikadı bozuk olanın, bid'at ehlinin okuması fayda
vermez.
Müminler için istiğfar şudur: (Allahümmağfir-li
velivalideyye, veli üstaziyye, velil-müminine vel-müminat, vel-müslimine
vel-müslimat, el-ahya-i minhüm vel-emvat, birahmetike ya erhamerrahimin.)
Yazılarınızda, İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma
hadis olamayacağını yazıyorsunuz. Bu yetmiyor gibi, bir de ata sözlerini
bile tevil ediyor, yanlış olmadığını bildiriyorsunuz. Onlar yanlış söz
söylemez mi? Mesela atalarımız diyor ki: (İyilikten maraz doğar), (İyilik et kele, duyursun seni
ele), (İyiliğe iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı) Bunlara nasıl doğru denebilir? Kimseye iyilik yapmayacak
mıyız? CEVAP O
atasözleri, bir çok ilim sahibinin onayından geçerek günümüze kadar
geliyor. Onun için bütün ceddimize suizan etmek yanlış olur. Bu sözler,
iyiliğin mutlaka zararlı olduğunu göstermiyor. Bazı kötü kimselere iyilik
edince onlardan bazı uygunsuz hareketlerin, zararların gelebileceğini
gösteriyor. En hafif ve leziz kuş etinin bile bazı hastalara dokunması
gibidir. Bu anlamda hadis-i şerifler hatta âyet-i kerime bile vardır.
Hz. Ali, (Kötü kimse, kendisine iyilik yapılınca katılaşır, iyilik edene
bir zarar verebilir) buyuruyor. Yine büyük bir zat, (kötüye iyilik edince,
ahmağa acıyınca, onlardan gelecek kötülükten sakının!) buyuruyor.
Demek ki birisine iyilik ettik, ondan
kötülük gelirse, o kimsenin kötü birisi olduğu anlaşılıyor. Mesela bayramlaşmaya
gelen bir şeker hastasına, onun hastalığını bilmeden baklava versek,
onun hastalığı artar. Kabahat baklavada ve baklava ikram edende değildir.
Kötü kimse de iyiliğe tepki olarak kötülük yapıyorsa, kabahat iyilikte
değildir. Kötü kimseler, mürüvvetsizdir, kadirşinas değildir, nankördür.
Kur'an-ı kerimde, tevbe suresinin
74. âyet-i kerimesinde, Allah ve Resulü kötü kimseleri lütufları ile
zenginleştirdiği zaman, bunların Resulullahtan öç almaya kalkıştıkları
bildirilmektedir. Demek ki atasözleri nanköre
yapılan iyilikten zarar gelebileceğini anlatmak istiyor.
Bunu hayatta yaşayan çok kimse
olmuştur. Birkaç örnek vermek gerekirse: 1-
Çoluk çocuğum açtır, bana bir iş yok mu diyor. Acıyıp bulaşık yıkama
işi veriliyor. Severek kabul ediyor. Çünkü gerçekten açtır. Aradan birkaç
ay geçip yerini sağlamladıktan sonra, durumunu sorduklarında, “Geldiğimde
kırk tabak yıkatıyorlardı, şimdi yüz tabak yıkatıyorlar, ben de birkaçını
kırıyorum” diye işinden şikayet ediyor, nankörlüğünü gizleyemiyor.
2-
Adam işsizdir. Yalvarması üzerine işe alınır, yıllarca kendisine ücret
verilir. Kriz sebebiyle işten çıkarılınca, hemen tazminat davası açar.
3-
Bir ressam gelir, bana iş verin der, acıyıp iş verilir. Ressama ücretle
bir resim yap denir, resmi yapar, parasını alır. Zamanla ücreti daha
fazla bir iş bulur. Ücretle yaptığı o resmi yeniden bastığınız zaman,
yasaların açık maddelerinden faydalanarak tekrar ücret için iş yerini
mahkemeye verir. Sen işsizken sana iş verilmemiş miydi? Bu nankörlük
değil mi?
4- Adam
yazardır. Ücretle gazeteye yazısını yazar. Parasını alır. Sonra da o
yazıları, kitap haline getirip satar. Sen o yazıların daha önce ücretini
almamış mıydın?
5-
Adam işsiz ve mesleksizdir. Ona acıyıp işe alınır. O da zamanla bir
meslek edinir. Adama ihtiyacınız olduğu zamanda, daha fazla ücret veriyor
diye gider başka işe girer.
Bunlar kadirşinaslık değildir.
Demek ki yukarıdaki atasözleri böyle kimseler için söylenmiştir. Aynı
atalar iyi kimseler için de iyi sözler söylemişlerdir. (İyilik et,
denize at, balık bilmezse Halık bilir. İyilikten kötülük gelmez. İyilik
eden iyilik bulur) demişlerdir. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |