Hidayete sebep olan Cennetliktir
Hidayet ve dalalet =
Hak yol ve sapıklık Hidayet, doğru yolu
gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın
insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik
verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi
ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın
manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslamiyet'i
seçme. Bir kişiyi hidayete kavuşturmak,
Peygamberler dahil hiç kimsenin elinde değildir. Allahü teâlâ Peygamber
efendimizi, âlemlere rahmet olarak gönderdiği ve bütün kâinatı onun
için yarattığı halde hidayete erdirme yetkisini vermemiştir. Hâdi ve Mehdi,
yani hidayet veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise sadece hidayete
sebep olurlar. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor
ki: (Allahü teâlâ, beni âlemlere
rahmet ve hidayet için gönderdi.) [Ebu Nuaym] (Ben hakka davet edici
ve Allah’ın emirlerini insanlara ulaştırıcı bir peygamber olarak gönderildim.
Hidayet benim elimde değildir. Şeytan da Allah’ın yasak kıldığı şeyleri
süslü, cazip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.) [İ.Adiy] (Allahü teâlâ buyurdu
ki: Ey kullarım! Benim hidayet ettiklerim hariç, hepiniz yanlış yoldasınız.
Benden hidayet isteyiniz ki, sizi doğru yola eriştireyim.)
[Müslim] Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin.
Allahü teâlâ dilediğine hidayet verir ve
hidayete girecek olanları en iyi o bilir.) [Kasas 56] (Biz onlara gökten melekleri indirsek
ve karşılarında ölüleri konuştursak ve her istediklerini onlara versek,
biz dilemedikçe yine iman etmezler.) [Enam 111] (Allah, dilediğini hidayete kavuşturur,
dilediğini dalalette bırakır.) [İbrahim 4] (Eğer rabbin dileseydi, yeryüzündeki
insanların hepsi iman ederdi. O halde inanmaları için insanları zorlayacak
mısın? Allah’ın izni olmadıkça, hiç kimse, iman edemez.) [Yunus-99,100] (Allah, kime hidayet etmek isterse,
onun göğsünü İslamiyet için genişletir. Dalalette bırakmak istediğinin
göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakikatin girebilmesi,
sahibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir. Böylece, inanmayanları
küfür bataklığında bırakır.) [Enam 125] ([Nuh aleyhisselam]
Ben size nasihat etmek istesem bile, Allah dalalette kalmanızı dilemiş
ise, size faydası olmaz.) [Hud 34] Kaza ve kadere inanmayan akılcı mutezile
fırkası ile bunların izinde gidenler, bu âyet-i kerimeler karşısında
şaşırıp sapıtıyorlar. Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Kur’an-ı kerimde bildirilen
misaller, çoğunu küfre sürüklediği gibi, çoğunu da hidayete ulaştırır.)
[Bekara 26] Hâşâ Allah kimseye zulmetmez. Müslüman
olmak isteyene mani olmaz. Dileyen Müslüman olabilir. Kur'an-ı kerimde
buyuruldu ki: (İsteyen iman etsin, dileyen inkâr
etsin. İnkârcılara Cehennem ateşini hazırladık.) [Kehf 29] (Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez,
onları azaba sürükleyen çirkin işleridir. Böylece kendilerine zulüm
ediyorlar.) [Nahl 33] (Zerre kadar hayır ve şer işleyen,
karşılığını görür.) [Zilzal 7,8] İmam-ı Rabbani hazretleri
buyuruyor ki: Allahü teâlânın feyzleri,
nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine, kötüsüne,
herkese gelmektedir. Rabbimiz, herkese mal, evlat, hidayet ve her iyiliği,
fark gözetmeden göndermektedir. Fark, bunları kabulde, alabilmekte ve
bazılarını da alamamak suretiyle, insanlardadır. Hidayete sebep olan Cennetliktir
Hidayette olmak ve insanları
hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i maruf ve nehy-i münker farzdır.
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (İman edip iyi işler
yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanlar zarardadır.)
[Asr 2,3] (Sizin içinizde, insanları
hayra, [edille-i şeriyyeye = dört delile uymaya]
davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten]
men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.)
[Al-i İmran 104] Hadis-i şeriflerde de
buyuruluyor ki: (Tahsilsiz ilme, rehbersiz
hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!) [İ.Gazali] (İbadetlerini ihlas ile
yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.)
[Ebu Nuaym] (İmamlar [önderler] hadi ve mehdi olduğu sürece, insanlar dal ve
mudil olsa da asla helak olmaz.) [Hâtib] (Hadi = doğru yolu
bulmuş, hidayete ermiş, Hidayet yolunu gösteren,
mürşid, Mehdi = hidayete vesile olan, hidayete getiren.
Dâl = sapık, mudil = saptıran) (Esselamü ala menittebeal hüda = Hidayete uyana, hak yolda olana selam olsun.)
[Nesai] (Ya rabbi,
bizi hidayetten sonra, başkalarının hidayetine vesile olanlardan eyle.)
[Buhari] İnsan
yaratılışta; hidayet ve dalâlet olmak üzere iki taraflıdır. Ona hidayeti
tanıtmak için bir rehbere veya bir üstadın kitabına ihtiyaç vardır.
Hidayet çok kıymetli olduğu gibi, hidayete sebep olmak da çok kıymetlidir.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Senin vasıtanla Allah’ın
bir kişiye hidayet vermesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı
her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberâni] (Bir kâfirin hidayetine sebep olmak,
kızıl develere malik olmaktan iyidir.) [Buhari, İ. Ahmed] (Bir insanın hidayetine sebep olan
[Onu ehl-i sünnet yapan] muhakkak Cennete girer.) [Buhari] (Bir
Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak
hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye veremez.)
[Ebu Ya’la] (Kim, hidayete [Ehl-i
sünnete] davet ederse, o yola girenlerin bütün sevapları ona da yazılır,
diğerlerinin ecrinden bir şey eksilmez. Kim de, sapıklığa davet ederse,
o yola girenlerin günahları, ona da verilir, o kötü yolda gidenlerin
günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Tirmizi] (Haktan bâtılı veya hidayetten
dalaleti red gayesi ile, ilim öğrenmek için
yola çıkan kimse, kırk yıl ibadet eden bir abid gibi ecir alır.) [Deylemi] Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek
de, hidayete sebep olmak gibi sevaptır. Hatta kitabı alan, o kitapla
amel etmemiş olsa, dalalette kalsa bile, kitabı veren niyetine göre
onu hidayete kavuşturmuş gibi sevap alır. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor
ki: (Hayrın
yolunu gösteren onu işleyen gibidir.) [Ebu
Davud, Tirmizi] (Emr-i
maruf ve nehy-i münker ederken ölen şehiddir.) [İ.Asakir] (Bütün
ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda cihada verilen sevaba göre,
deniz yanında bir damla su gibidir. Cihad sevabı da, emr-i maruf ve
nehy-i anil münker [dinin emir ve
yasaklarını yayma] sevabı yanında, denize nispetle bir damla
su gibidir.) [Deylemi] Sırf iyi niyetle sevap kazanmak Yukarıdaki yazıda, bir insanın hidayetine sebep olmanın dünyadaki
her şeyden daha kıymetli, hatta ona Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına
ulaştırmanın da aynı olduğunu bildirmiştik. Yani o kişi hidayete kavuşmasa
bile aynı sevaba kavuşulur. Bugün de aynı hususları bildirmeye devam
ediyoruz. İslam âlimleri, (Nice küçük ameller vardır ki, niyetler onları
büyütür, nice büyük ameller vardır ki, niyetleri onları küçültür) buyuruyor.
Eski ümmetler zamanında çok acıkan birisi, (Şu kum tepeleri buğday olsa,
bütün fakirlere dağıtırdım) diye düşünür. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine
şöyle vahyeder: (Ona de ki, Allah, senin halis niyetini kabul etti, o kadar
buğdayı sadaka vermiş gibi sana sevap yazdı.) [İhya] Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Kulun amelleri mühürlü zarflarla Allah’a arz edilir. Allahü
teâlâ, “Şu zarfları atın, çünkü bu amellerde benim rızam kastedilmedi.
Şu amelleri de ona yazın” buyurur. Melekler, “Ya rabbi bu kul,
o amellerin hiçbirisini işlemedi” derler. Allahü teâlâ, “Evet
yapmadı ama, yapmaya niyet etti. Yapmış gibi sevaba kavuştu” buyurur.)
[Dare Kutni] (Her
kim ki iyi bir işi işlemeye niyet eder de onu yapmazsa, Allah onu tam
bir iyilik olarak yazar. Niyet eder ve yaparsa, on mislinden yediyüz
misline kadar, hatta daha fazla bile yazar. Kötü bir işe niyet edip,
de, yapmayana tam bir hasene [iyilik]
sevabı, niyet edip yapana ise bir günah olarak yazar.)
[Buhari] (Savaşılmadığı halde bile Allah yolunda harp sahasında durmak; göz açıp yumuncaya kadar bile Allah’a isyan edilmeden yapılmış altmış senelik ibadetten efdaldir.) [İ.Neccar] (Evinden
namaz kılmak için çıkan namazdadır. Namaza yetişemese de.) [Hakim] (Bir
işte hazır olan, kalben memnun olmazsa, hazır olmamış sayılır. Bir işte
bulunmadığı halde ona razı olan da, o işte bulunmuş sayılır.) [Ebu Ya'la] (Hayra
delalet eden, onu yapan gibidir.) [Ebu
Ya'la] (En üstün amel, iyi niyetli olmaktır.)
[Hakim] (Niyeti güzel olan Müslüman Cennete gider.) [Deylemi] (Allah’ın
rızası gözetilmeden sevap kazanılmaz. Niyetsiz hiçbir amel olmaz.) [Deylemi] (Bir kimse, yapmak niyeti ile verdiği sözü tutamazsa günah
olmaz.) [Tirmizi] (Gece ibadete niyet edip yattıktan sonra, sabaha kadar uyuyup
kalana, niyeti sebebi ile gece ibadet etmiş gibi sevap yazılır, uykusu
da kendisine sadaka olur.) [Nesai, İ.Mace] (Hediyenin en faziletlisi, hikmetli
bir sözü öğrenip başkasına öğretmektir ki, bu da halis bir niyetle bir
sene ibadet etmekten daha sevaptır.) [İbni Asakir] (Allah’tan sıdk ve ihlas ile şehidlik isteyen, yatağında ölse
de, şehid olur.) [Müslim] (Şehidlerin çoğu, yatakta ölenlerdir. Savaşta öldürülenin niyetini
ancak Allah bilir.) [İ.Ahmed] (Amellerini
yapmasa bile kavminin yaptığını seven kıyamette onlarla haşr olur.) [Hatib] (İhlasla
şehidliği arzu eden, şehid olmasa da, şehidlik sevabına kavuşur.) [Müslim] (Allahü teâlâ meleklere buyurur ki: Kulum bir kötülük yapmak
isterse, hemen yazmayın. O işi yaparsa bir kötülük yazın. Eğer iyi bir
işe niyetlenir de yapamaz ise, niyetini bir iyilik olarak yazın. Niyetini
gerçekleştirir ise on iyilik yazın.) [Müslim] Resulullah efendimiz, (Güzel niyet, sahibini,
güzel komşu da, komşusunu Cennete sokar)
buyurunca, (Ya Resulallah, ama kendisi kötü olsa da mı?) diye soruldu.
Cevaben Evet buyurdu. (Deylemi) (Güzel komşu, ahlakı güzel, itikadı düzgün Müslüman demektir.) Yol gösteren
yapan gibidir Kur’an-ı kerimde iyi işe aracılık edene bir pay verileceği bildiriliyor. Bu bir pay ne kadardır? CEVAP Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (İyi ve kötü işe aracılık (Allah, zerre kadar iyiliğin sevabını da kat kat artırır ve ayrıca büyük mükafat verir.) [Nisa 40] (Bir iyilik
yapana on misli verilir; bir kötülük ise misli ile cezalandırılır; hiç
kimseye haksızlık yapılmaz.) [Enam 160] Peygamber efendimizin bu konudaki hadis-i şeriflerinden bazıları şöyledir: (Hayra delalet edene [yol gösterene],
o hayrı işleyen kadar sevap verilir.) [Buhari] (Hayra delalet
eden onu yapan gibidir.)
[Ebu Ya’la] (Kötülüğe
delalet eden onu yapan gibidir.) [Deylemi] (Doğuda biri
öldürülür de, batıda olan buna razı olursa, öldürme günahına ortak olur.) [İ.Gazali] (Dua edenle
âmin diyen, Kur’an okuyanla dinleyen, hoca ile talebe sevapta ortaktır.)
[Deylemi] (Dinimizde
iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı
verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin
sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kötü bir çığır açana da, bunun günahı
ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o yolda gidenlerin günahından
da bir şey eksilmez.) [Müslim] Bu hadis-i şeriflerden, iyi veya kötü bir işe aracılık edene,
o işi yapan kadar sevap veya günah verileceği anlaşılmaktadır. Ancak
aynı iyiliği yapan aynı sevaba kavuşamaz. İnsanların durumlarına göre
de değişir. İhlasına ve imanının kuvvetine göre değişir. Gençlikte veya
ihtiyarlıkta, rahat veya sıkıntılı durumlarda daha az veya daha çok
sevap alır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Bir kimse,
Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar
arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari] (Fitne zamanında
yapılan ibadet, benim yanıma hicret etmek gibi çok sevaptır.) [Müslim] (Fitne fesat
yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehid sevabı verilir!) [Hakim]
(Çünkü fitne fesat zamanında İslamiyet’e uymak, kâfirlerle savaşmak
gibi güç olacaktır.) (Rabbiniz,
rahimdir. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana, bir sevap verir.
Yapana, on mislinden 700 misli veya daha fazla sevap verir. Kötülük
yapmak isteyip de yapmayana bir sevap, yaparsa bir günah yazar, dilerse
onu affeder.) [Taberani] Demek ki iyilik yapana veya iyiliğe aracı olana ondan yedi
yüze kadar, hatta duruma göre daha çok sevap veriliyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Gençlikte, şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, İslamiyet’in
bir emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibadetten çok
üstün ve kıymetli olur. [Hele başka maniler de araya katılırsa, bunları
dinlemeyip yapılan ibadetin sevabı o kadar çoktur ki, ancak Allahü teâlâ
bilir.] Çünkü, engeller karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı,
o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Engel olmayarak, kolay
yapılan ibadetler, aşağıda kalır. Bunun içindir ki, insanların yüksekleri,
meleklerin yükseklerinden daha üstün olmuştur. Çünkü insan, engeller
arasında ibadet ediyor. Melekler ise, engel olmadan emre itaat ediyor.
Savaşta, askerin kıymeti artar ve savaşırken ufak bir hizmetleri, barış
zamanındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur. (3/35) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |