Gençlere sahip çıkmak

 

Gençler, ana, baba ve milletin elinde bir emanettir. Ana-baba olarak, millet olarak bu gençliğe sahip çıkmazsak emanete hıyanet etmiş oluruz. Bu hıyanetin cezasını dünyada da, ahirette de çekeriz.

Bir babanın, evladını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden, dünyalık sıkıntılardan korumasından daha önemlidir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı, farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla ve dinsiz, ahlaksız arkadaşlardan korumakla olur. İslam ahlakı üzere yetiştirmekle olur.

 

Bütün kötülüklerin başı, kötü arkadaştır. İnsanın üç büyük düşmanı olan, nefs, şeytan ve kötü arkadaştan en tehlikelisi, kötü arkadaştır. Bunun için her ana-baba, çocuğunu takip etmelidir. Kimlerle arkadaşlık kuruyor, nerelere gidip geliyor, hal ve hareketleri nasıldır, bunları adım adım takip etmelidir.

Başı boş bırakılan çocuğu sokak yetiştirir. Eskiden gence evde verilen bir islam terbiyesine karşı, sokak yani cemiyet, toplum dokuz veriyordu. Şimdi tersi oldu. Çocuk, evde verilen on terbiyenin dokuzunu sokağa, cemiyete çıktığı zaman kaybediyor.

 

Her âlimin, evliyanın çocuğu her zaman iyi bir müslüman olur, denemez. Çünkü, hidayet Allah’tandır. Az sayıda da olsa, âlimin oğlu zalim, zalimin oğlu âlim olabilir. Ancak herkes sebeplere yapışmak zorundadır.

 

Namazında, abdestinde bir müslümanın, akıl bâliğ yaşına gelmiş evladı, Kur'an-ı kerim okumasını, namaz surelerini ve namazın nasıl kılınacağını bilmiyorsa, bu gösterir ki, babası bunları ona öğretmemiş. Babası elinden geleni yapmış, fakat çocuğu namaz kılmıyorsa, baba sebeplere yapıştığı için vebale girmez. Emanete hıyanet etmiş olmaz. Kısacası, bizler önce üzerimize düşeni yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz, buna bakmamız lazımdır.

 

Bazı ana-baba çocuklarına kıyamıyor. Mesela, onları sabah namazına kaldırmıyor. Bu, ana-babanın çocuğuna yapmış olduğu en büyük kötülüktür. Çocuğunu kendi eli ile ateşe, Cehenneme atmasıdır. Ağaç yaş iken eğilir atasözü meşhurdur. Çocuk küçükken buna alışırsa, büyüyünce kalkması kolay olur. Alışmamış ise, daha sonra zor gelir ve böyle devam eder.

 

Peygamber efendimiz, (Bütün çocuklar müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları hıristiyan, yahudi ve dinsiz yapar) sözü ile müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en önemli işin, gençlikte olduğunu bildiriyor. Eğer çocuğa akıl bâliğ olduğu halde, bilmesi gereken iman bilgileri öğretilmemiş ise, bu çocuk mürted olur. Çocuklarına imanı, islamı öğretmeyen analar babalar, çocuklarını müslüman olmaktan mahrum etmiş, kâfir olmalarına sebep olmuş olurlar. Çocukları ile birlikte, kendileri de Cehennemde bunun cezasını, azabını çekerler. Namazları, oruçları ve hacca gitmeleri, kendilerini bu azaptan kurtaramaz.

 

O halde, her müslümanın birinci vazifesi, evladına İslamiyet’i ve Kur'an-ı kerimi öğretmektir. Evlat, büyük nimettir. Nimetin kıymeti bilinmezse, elden gider.

 

İslam düşmanları da, bu mühim noktayı anladıkları içindir ki, asrımızın en tehlikeli dinsizlik ocakları, (Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir. Çocukları dinsiz olarak yetiştirmeliyiz) diyorlar. Bunlar, İslamiyet’i yok etmek ve Allahü teâlânın emirlerinin öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için de, (Gençlerin kafalarını yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri öğrenirler) diyorlar. Maksatları o yaşa kadar bu bahane ile öğrenmelerine mani olmaktır: Daha sonra zaten çocuğun bunları öğrenmesi zordur.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri