Doğru iman nasıl olur? İman nedir ve doğru iman nasıl olur? CEVAP İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği
bilgilere inanmak ve inandığını dil ile söylemek demektir. Bu bilgilerin
herbirini araştırmak ve anlamak gerekmez. Dinimizin bildirdiği iman, acaba
doğru mu diye araştırılmaz. İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber
olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye
uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik
etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü
ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam
olmaz.Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba
iman ederler) buyuruyor. (Bekara 4) Resulü de, (Dini aklı ile ölçenden daha zararlısı yoktur) buyurdu. (Taberani) İman, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır. Yani Allah’a,
meleklerine, gönderdiği mukaddes kitaplarına, peygamberlerine, ahiret
gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra
dirilmeye inanmaktır. [Amentü şöyledir: Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülühi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulüh.] İmanın sahih, makbul ve muteber olması yani Ehl-i sünnet olmak
için gerekli şartlardan bazıları şunlardır: Allah’a iman Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud ve hakiki
mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır.
Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz, zamansız ve benzersiz
olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır diye kesin inanmaktır. İmanın temeli hubb-i fillah buğdi
fillahtır. Sevgi ve buğzu yalnız Allah için olmak. Allahü teâlânın düşmanlarını
sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Düşmanlarından uzaklaşmadıkça,
sevgiliye [Allah’a] dost olunmaz. Tevekkül imanın şartıdır. (Eğer imanınız varsa Allah’a tevekkül ediniz!) [Maide 23] (İhya) İmanda sabit olmak: Üç yıl sonra Hıristiyan
olacağım diyen, o anda kâfir olur. İman konusunda kıyas olmaz, ictihad veya kıyas edip yanılan
kâfir olur. Zaruri olarak ve icma ile bildirilmemiş olan iman bilgilerinde
ictihad edip de yanılan, kâfir olmaz ise de, bid'at sahibi olur. Mukallidin imanı muteberdir. [Ana babasını, hocalarını taklit ederek, doğru itikada kavuşan kimsenin imanı sahihtir. Ancak, inceleyip araştırmadığı için, yani fen bilgilerini kısaca öğrenip, Allahü teâlânın varlığını düşünmediği için, günah işlemiştir. Fen bilgisini öğrenmemiş bir kimse, ana babadan, kitaptan öğrenerek iman ettiği, düşünerek kabul ettiği, aklını kullanarak inandığı için, istidlali terk etmiş sayılmaz diyen âlimler de vardır.] İbadetler, ameller imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya katillik, gasp, zina gibi büyük günah işleyen müslümana kâfir oldu denilmez. İman artıp eksilmez. Yani iman edilmesi
gereken şeyler yönünden artıp eksilmez, fakat yakin
ve tasdik yönünden parlaklığı, kuvveti artıp eksilir. Müminler, iman
ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden
farklıdır. Kendi imanından şüphe etmemek. İmanım
var mı yok mu dememeli, elhamdülillah müslümanım demelidir. Bir müddet sonra, dinden çıkmayı
niyet eden, o anda dinden çıkıp kâfir olur. İtikadını İslam dininden almak. Resulullahın
bildirdiği şekilde iman etmek. Can boğaza gelmeden iman etmek: Kâfirin son nefesteki imanı
makbul değildir. Güneş batıdan doğmadan önce iman
etmek: Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır. Akıl baliğ olanın Allah’ı bilmemesi
özür olmaz. Gayba iman etmek. Gaybı yalnız Allah bilir. Dilerse
enbiya ve evliyasına da bildirir. Allah Mekandan ve zamandan münezzehtir.
[Necdiler ve selefiyeciler gibi Allah gökte
veya Arşta demek küfürdür.] Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları affedebilir.
Allahü teâlâ en faydalı olanı yaratmaya mecbur değildir. Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir. Müminler, Cennette
iken, hiçbir şeye benzemeden Allahü teâlâyı görünce başka nimetleri
unuturlar. Havf ve reca arasında olmak: Allah’ın azabından korkup, rahmetinden
ümit kesmemek. Günah İşleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimseyi
Allah dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba
uğratmaz. Meleklere iman Melekler, kâfirlerin dediği gibi, Allahü teâlânın ortakları
veya kızları değildir. Günah işlemezler. Meleklerde erkeklik dişilik
yoktur. Kitaplara iman Allahü teâlânın peygamberlerine gönderdiği kitapların hepsi
haktır, doğrudur. Yalan, yanlış yoktur. Kuran-ı kerim kelam-ı ilahidir, mahluk [yaratık] değildir. Kur’an-ı kerimdeki veya diğer din kitaplarındaki dini bir hükümden
şüphe etmemek: Mesela tesettür acaba farz mı diye şüphe etmemek. Helal da haram da rızktır. Herkes kendi rızkını yer, kimse
kimsenin rızkını yiyemez. Haramı haram, helalı helal bilmek. Harama helal, helale haram
diyen kâfir olur. Elfaz-ı küfürden bir sözü, anlamını kabul
etmese de söyleyen kâfir olur. [Yani şaka olarak veya güldürmek için
söylese yine küfür olur. Mesela şakadan ben peygamberim dese küfür olur.]
Sarhoş iken, elfaz-ı küfrü söyleyene
kâfir dememelidir. Bu kâinat sonradan yaratılmıştır. [Felsefeciler, bunu kabul
etmiyor, kâinat böyle gelmiş, böyle gider diyerek kâfir oluyorlar.] Evliyanın kerameti haktır. (Avarif-ül-mearif) Mestler üzerine meshi caiz görmek. Küfrü gerektiren bir iş yapmamak: Mesela haç takmamalı, şakadan
da, ben kâfirim dememeli. Dar-ül-İslamda fıskı bilinmeyen her imamın arkasında namaz kılmak. [Dar-ül-harbde ise, Ehl-i sünnet ve salih olduğu bilinmeyen imam arkasında namaz kılmamalı!] Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği
günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir
inanışı, manası çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle
bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.] Tasavvufu inkâr etmemek. (Avarif-ül-mearif) Kabir ziyareti haktır. Vefat etmiş Enbiyadan ve evliyadan yardım
istemek [tevessül] caizdir. (İrşad-üt-talibin,
Et-tevessül-ü bin-Nebi...) Okunan Kur'an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere
göndermenin caiz olduğuna, bu sevapların ve duaların ölülere vasıl olarak,
azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak. Peygamberlere iman Peygamber, yaratılışı, huyu, ilmi, aklı, zamanında bulunan
bütün insanlardan üstün, kıymetli, muhterem bir zat demektir. Hiçbir
kötü huyu, yoktur. Her Peygamberde yedi sıfatın bulunduğuna inanmak
lazımdır: Emanet, sıdk, tebliğ, adalet, ismet, fetanet
ve emnül-azl. Yani Peygamberlikten
azledilmez. Fetanet, çok akıllı, çok anlayışlı
demektir Bütün peygamberler, peygamberlikten önce de sonra da günah
işlemezler. Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hz. Ebu Bekir, sonra sırası ile diğer üç halifedir. Eshab-ı kiramın hepsi Cennetliktir. (Hadid suresi 10) Allahü teâlânın Eshab-ı kiramdan razı olduğu bildiriliyor.
Onlardan birini kötülemek, bu âyet-i kerimelere inanmamak olur. (Tathir-ül-cenan) Mucizelere inanmak. Mirac mucizesi ruh ve bedenle birlikte
olmuştur. Miracın Mescid-i aksaya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir
olur. Bundan sonrasına inanmayan ise, bid'at ehli, sapık olur. (Bahr-ür-raik) Kader, hayır ve şer
Allah’tandır İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü
teâlânın takdir etmesi iledir. Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer
mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına
kaza, ikisine birden kaza ve kader denir. Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır.
Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür. Çünkü insanların
işlerini Allahü teâlâ yaratır, fakat insana da irade-i cüziye vermiş,
yaptığından sorumlu tutmuştur. Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm
olmaz. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Hiç kimse, ecelinin
önüne geçemez ve onu geciktiremez.) [Araf 34] İntihar edenin namazı kılınır. (Dürr-ül-muhtar) Dirilmeye ve ahiret gününe inanmak Öldükten sonra herkes dirilecektir. Kabir suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr
müminler için kabir azabı vardır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. Buna inanmayan bid'at
sahibi olur. [Hadis olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam. Akıl
ve tecrübe, bunu kabul etmiyor, diyen ise kâfir olur.] Cennet ve Cehennem şu anda vardır. Cennette nimetler, Cehennemde azap vardır. Cennet ve Cehennem
hiç yok olmaz. Müminlerin, Cennete girmesi Allah’ın
fazlındandır. Çünkü kimse ameliyle Cenneti hak edemez. İnsanlar, dirilince hesaba çekileceklerdir. Ameller mizanda
tartılacaktır. Peygamberler, âlimler ve salihler, günahkârlara
şefaat edecektir. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir.
Dağlar kadar büyük günahı olanlar da, az veya çok şefaate kavuşacaktır.
Affa ve şefaate kavuşanlardan başka bütün günahkârlar, günahlarının
cezalarını çekeceklerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Her
peygamberin, müstecab [kabul
olan] bir duası vardır. Ben duamı,
ümmetime şefaat etmek için ahirete sakladım.) [Buhari] Şefaati inkârdan sakınmalı. Çünkü hadis-i şerifte, (Şefaatime inanmayan, ona kavuşamaz) buyuruldu.
(Şir’a) Günahkâr müminler, Cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz
kalır. (Bekara 81) Sırat köprüsü vardır. (Nuhbet-ül-Leali) [Köprü denilince, bilinen köprüler zannedilmemelidir!
“İmtihan köprüsü” diyoruz. Halbuki imtihanın köprüye benzer tarafı yoktur.
Sırat köprüsü de, bilinen köprülere veya imtihan köprüsüne hiç benzemez. Kıyamet alametlerine inanmak: Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Şu alametler
çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa gökten
iner, Duman, Dabbetül arz, Deccal, Yecüc Mecüc
ve Aden’den bir ateş çıkar.) [Müslim] Hazret-i Mehdinin geleceğine inanmak da, Ehl-i sünnet itikadındandır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamet
kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi
benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan
önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi,
İ.Asakir] [Bu bilgilerin hepsi,
Fıkh-ı ekber, Emali, R. Nasihin,
Mektubat-ı Rabbani, Feraidül fevaid
kitaplarından alınmıştır. Başka kitaplardan alınanların ise kaynağı
sonunda bildirildi.] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |