Hubb-i fillah buğd-i fillah
Kâfirlerin yanında izzet, şeref mi arıyorlar?
Gayri müslimlerle alışveriş
yapıyoruz, iş icabı da olsa dostluk
kuruyoruz. Neye dikkat edelim? Birisi papa için (şerefli) dedi, ben
de her türlü şeref İslamiyet’tedir, dışında şeref bulunmaz dedim. Bu
hususta da açıklama yapar mısınız.
CEVAP
Gayri müslimlerle
ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara
da iyi davranmak lazımdır. Hatta hidayete kavuşmaları, müslüman olmaları
için dua da edilir. Fakat onları şerefli kabul etmek caiz değildir.
Allah ve Resulünün düşmanı olan papa veya papaz, asla şeref sahibi olamaz.
Bunda bizim veya onların isteğinin hiçbir kıymeti yoktur. Yani izzet
şeref vermek insanların elinde değildir.
Hz. Ömer, (Biz, zelil
kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri Müslüman yapmakla şereflendirdi)
buyuruyor. İslamiyet’in, her çeşit fazilet ve şeref kaynağı olduğunu
bilmeyen papaz, nasıl şerefli olur? Şeref kelimesi sözlükte, yükseklik,
büyüklük, yüksek mertebe, insanlar arasında geçerli ve makbul olma,
cenab-ı Hakka itaat ve yüksek hizmeti ile çok ihsana kavuşma demek olup,
gerçek şeref, yalnız Müslümanlıktadır. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı kerimde
buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, şeref
mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]
(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin
hepsi Allah’ındır.) [Fatır
10]
(“Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı.
Oysa, şeref Allah’ın, Peygamberinin ve Müminlerindir.) [Münafikun 8]
(Allah indinde en üstününüz, en şerefliniz takvada en
ileri olandır.) [Hucurat
13]
[Takva, Allah’a ve
Resulüne inanıp, emirlerine riayet etmektir.]
(Kur’an-ı kerim, şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.)
[Hakka 40, Tekvir 19]
(Yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük
günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere [Cennete] koyarız.)
[Nisa 31]
(De ki, mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü
dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz, şerefli;
dilediğini de zelil edersin.)
[Al-i İmran 26]
Allahü teâlâ, son âyet-i
kerimede insanları dört sınıfa ayırmıştır:
1- Hem mülk,
hem de şeref verdikleri. [Süleyman aleyhisselam gibi]
2- Mülk verip,
şeref vermedikleri. [Firavun, Nemrut gibiler]
3- Şeref
verip, mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her Müslüman böyledir]
4- Şeref
ve mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan her kâfir böyledir]
Peygamberimiz de, (Şeref ve üstünlük, mal ile değil, ilim ve
irfan iledir) buyuruyor. Üstünlük, şeref, büyük bir zatın yakını
olmakta da değildir. Kan bakımından daha yakın olan, daha üstün olsaydı,
Hz. Abbas, Hz. Ali’den daha üstün olurdu. Kan bakımından çok yakın olan
Ebu Leheb’de ise, şeref ve üstünlük hiç yoktur.
Hz. Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken
deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam
ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp,
(Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların
halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler)
der.
Hz. Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözün, buradaki insanlar için çok
zararlıdır. İşitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve
süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve ibadet
yapmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ
Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Allahü teâlânın verdiği bu
şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her
şeyden aşağı eder. İzzet, İslamdadır. İslamın ahkamına uyan, aziz olur.
Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, şerefi, saadeti başka şeylerde arayan
zelil olur.)
Bu olay da, şerefin
yalnız Müslümanlıkta olduğunu göstermektedir. Kâfirlerle dostluk kurmak
caiz değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hıristiyanları da dost
edinmeyin! Onlar, [İslama
olan düşmanlıklarında] birbirinin
dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir]
olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
Allah’ın düşmanları hiç sevilir mi?
Kâfir dostu biri,
"Cehennem sonsuz değil, çok manasına sonsuz denmiş" diyerek
kâfirlerin de Cennete gireceğini yazıyor. Cennet-Cehennem sonsuz değil
midir?
CEVAP
Cehennemin ve Cennetin
sonsuz olduğuna dair birçok âyet-i kerime vardır. Mesela Bekara 25,
A.İmran 116, Maide 85, Enam 128, Tevbe 68, Hud 107.
Âyet-i kerimede Cehennem
için de, Cennet için de (Hüm fiha halidun
= Onlar orada ebedi kalırlar)
buyuruluyor. (Bekara 81, 82)
Eğer halidun kelimesi tevil edilirse, Cennetin de sonsuz olmadığı
ortaya çıkar. Halidun kelimesini Cehennem
için tevil edip de Cennet için niçin tevil etmiyor? Sizin de bildirdiğiniz
gibi, Yahudi ve Hıristiyanları Cennete koymaya çalıştığı gibi, şimdi
de bütün kâfirleri Cennete koymaya çalışıyor. Şeytanın yoldaşları ne
yapsa faydasızdır.
Allah indinde en kıymetli
amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine
de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir. Allah dostlarını sevmenin
ve düşmanlarına buğzetmenin önemi büyüktür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Camiler Allah’ın evidir”
Bir hoca, dinleri birbirine
yaklaştırmak gayesiyle, Allah’ın evi diyerek, kilisede Kuran-ı kerim
okudu. Hıristiyanlar da camide İncil okuyacaklarmış. Uygun mudur?
CEVAP
Dört incilden hangisini
okuyacaklar? İncillerin Allah kelamı olmadığını Hıristiyanlar da kabul
ediyor. Camide incil okunması caiz değildir. Camiye abdestsiz bile girmek
caiz değildir.
Allahü teâlâya ibadet
edilen yere Allah’ın evi denilir. Mesela Kâbe’ye Beytullah, yani Allah’ın
evi denir. Fakat kilise ve havra Allah’ın değil, şeytanın evidir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Camiler Allah’ın evidir.) [Hakim]
Kilisede namaz kılınmaz ve Kur’an-ı kerim okunmaz. Eğer başka
yer yoksa kilisede namaz kılmak caiz olur. Namazdan sonra hemen çıkmalıdır.
Çünkü, Kilisede, şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse namaz
kılmak mekruh olmaz. (R.Muhtar)
Dinler birleşmez.
Hak olan hangisi ise onda toplanılır. Hak dinin yalnız İslam olduğunu,
bundan başka din kabul etmeyeceğini Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde bildirmektedir.
Domuz sütü ile koyun sütü birleşmez. Birleşince hepsi domuz sütü hükmündedir.
İçilmesi haram olur.
Dinler birbirine nasıl yaklaştırılacak? Mesela Hıristiyanlar,
müslümanlığa yaklaşmak için üç tanrı inancını bırakıp iki tanrıya mı
inanacaklar? Müslümanlar da Hıristiyanlara yaklaşmak için iki tanrıya
mı inanacaklar? Hıristiyan, iki tanrıya, hatta bir tanrıya da inansa,
dinine bir zarar gelmez. Fakat müslüman iki tanrıya inanırsa kâfir olur.
Onun için Kâfirun suresinde, (Sizin dininiz size, benim dinim bana) buyurulmuştur.
Din cahili bir yazar,
(Kilise şeytanların evi demek, fikir faşizmidir. İslam dini, Hıristiyanlığı
ve kitaplı dinleri hak bilir) diyor.
CEVAP
İslamiyet niçin geldi?
Demek ki hıristiyanlık bozulup asli hüviyetini kaybetmiş ki, İslamiyet
gelmiştir. Hatta hiç bozulmamış olsaydı bile Allahü teâlâya (niye İslamiyet’i
gönderdin, niye öncekileri iptal ettin?) diye hâşâ hesap mı soracaktık?
Böyle din cahilliğine de cehalet faşizmi mi deniyor ki?
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor
ki:
(Hak din yalnız İslamdır.) (Al-i İmran 19)
(Sizin için din olarak İslamı beğendim.) [Maide 3]
(Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran
85]
“Ol Cehenneme girse gerek”
Bir yazar, Abduhçu birini överek, (Bu zat, mülhidleri,
ateistleri, zındıkları sevdiği için hoşgörünün zirvesine çıkmıştır.
Yunus Emre ise, bir taraftan “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü”
diyerek hoşgörülüğünü sergilerken, bir taraftan da, “Beş vakit namaz
kılmayan, bilin müslüman olmadı, ol Cehenneme girse gerek” diyerek müsamahasızlık
çukuruna düşmüştür) diyor. Yazarın dediği gibi hoşgörülü olmak gerekir
mi? Kâfiri seven küfre düşmez mi?
CEVAP
Hoşgörü ne demektir?
TDK’nın sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği
kadar hoş görme durumu) deniyor. Dikkat ediniz, her şey deniyor. Yine
TDK’da, Mezhebi geniş ifadesini tarif ederken,
(Namus konusunda aşırı hoşgörülü davranan kimse) deniyor. Yazara göre,
hoşgörü denilen şeyin bir sınırı yoktur. Ne kadar hoş görülürse, o kadar
iyidir.
Halbuki sınırsız hürriyet
gibi, sınırsız hoşgörü de çok yanlıştır. Kötüler hoş görülür mü? Anarşistler
ve diğer suçlular hoş görülürse, cemiyetin nizamı nasıl sağlanır?
Kâfirleri sevmemek
lazım ise de, dinimizin emri gereği, onlara eziyet etmek, kalblerini
incitmek haramdır. Zaruret olunca, onlara dostluk göstermek de caizdir.
Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir. Kâfir sevilmez. Din adına,
kâfirin, kâfirliğini hoş görmek tehlikelidir. Allahü teâlâ, bu yazarın
anladığı manada hiçbir müslümanı hoşgörünün zirvesine çıkarmasın!
Müslüman, dinimizin
izin verdiği ölçüde hoşgörülü olur. Bunun azı da, çoğu da zararlıdır.
Yunus Emre hazretlerinin, “Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü”
diyerek yetmiş iki millete aynı gözle bakması, dinimize aykırı değildir.
Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanlar
[insan olarak] bir tarağın dişleri
gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lâl)
Bunun için kâfir de
olsa, bir kimseden kendini üstün görmek caiz değildir. Çünkü kâfir,
müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir, müslüman da, maazallah küfre
düşüp Cehennemlik olabilir. Mevlana
Celaleddin-i Rumi hazretleri, (Gel, gel,
her kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya puta tapsan da gel!
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tövbeni yüz defa bozmuş
olsan da gel) diyor. Manası, (Gel sana müslümanlığı öğreteyim de gerçeği gör) demektir. Çünkü Allah
için olmayan sevgi ve düşmanlığın hiç önemi yoktur. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki:
(İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i
fillah, buğd-i fillahtır.)
[Ebu Davud]
(Yani, müslümanları
sevip, onlara yardım ve hayır dua etmek ve din-i İslamı beğenmeyenleri,
İslamiyet’e ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemek ve imana, hidayete
kavuşmaları için dua etmektir. Buğd, sevmemek, düşmanlık etmek demektir.
Buğd-i fillah, Allah için sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir.
Bunun zıddı ise “Hubb-i fillah”tır. Allah için sevmek, Allah için dostluk
etmektir.)
Resulullah buyurdu
ki:
(Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri,
Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir
ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!)
[Ey Oğul İlm.]
Allahü teâlâ, Hz.Musa’ya
sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için
namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak
yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin
zekatlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında,
sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için
ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık
ettin mi?
Musa aleyhisselam,
Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan en kıymetli amelin, Hubb-i fillah
ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)
Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya
da vahyetti ki:
(Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların
ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık
etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet]
Kişi sevdiği ile beraber olur
Ahirette, kişi sevdikleri
ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri,
hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek,
temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis olur. Bir kimse,
hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil'in
itikadını sevse Cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü
seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Allahü teâlâyı ve Onun
peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçmak demektir.
Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, düşmanlarına düşmanlık
etmektir. Hadis-i şerifte, (İbadetin
efdali, müslümanı müslüman olduğu için sevmek, kâfiri kâfir olduğu için
sevmemektir) buyuruldu. Allahü teâlânın düşmanını, mesela Ebu Cehili sevenin, (Allah’ı da seviyorum) demesi yalan olur.
Allah’ın sevdiğini sevmeyen de, Allahü teâlâyı sevmiş olamaz. Mesela
Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi sevmedikleri için, (Allah’ı ve Hz.
İsa'yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudiler de, Hz. İsa'yı
sevmedikleri için, (Hz. Musa'yı seviyoruz) deseler de, kıymetsizdir.
Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i
şerifini şöyle açıklıyor:
Bir kimse, salih bir
mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel işlemeye
gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman bilirse,
ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur.
Bir kimse de hem müslümanları,
hem de gayri müslimleri sever, gayri müslimlerin itikadlarını beğenirse,
gayri müslimlerle birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte
olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir. Fakat
iyileri sevdiği için, Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının
parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mektubat-ı
Rabbani, Hadika)
Bu yazıdan anlaşılıyor
ki, imansızları sevmek, onların itikadlarını beğenmek, insanı ebedi
Cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada
da onlarla beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir.
Kâfirleri dost edinen, Allah’ın
dostluğunu bırakmış olur
Bazı gruplar diyorlar
ki, (gayri müslimlerle arkadaş olmadan onlara İslamiyeti nasıl anlatacağız?
İlk önce onlarla samimi olacağız ki, böylece bizim her sözümüze güvenecekler.)
Bu sözleri doğru mudur?
CEVAP
Kâfirlerle dostluk kurmak caiz değildir. Kur’an-ı kerimde
mealen buyuruldu ki:
(Müminler, kâfirleri dost
edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]
(Ey iman edenler, Yahudileri
de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslama olan düşmanlıklarında]
birbirinin dostudur. Onları dost
edinen de onlardan [kâfir] olur.
Allahü teâlâ, [kâfirleri
dost edinip, kendine] zulmedenlere
hidayet etmez.) [Maide 51]
(Zalimler, [Kâfirler, İslama olan düşmanlıklarında]
birbirinin dostudur. Takva ehlinin
dostu ise Allah’tır.) [Casiye 19]
Hadis-i şerifte de
buyuruldu ki:
(Kâfir bir kavmi seven veya
onlarla dostluk kuran kimse, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
Peygamberimiz, (Bid'at sahibine düşman gözü ile bakan kimsenin kalbini Allahü teâlâ eman ve iman ile doldurur. Bid'at sahibini kötü bileni Allahü
teâlâ, Kıyamet gününün korkularından korur. Bid'at sahibine hakaret
edene, Allahü teâlâ, Cennette yüz derece ihsan eder. Bid'at sahibini
güler yüzle karşılayan veya ona iyilik eden, Allahü teâlânın Muhammed
aleyhisselama göndermiş olduğu İslamiyet’i beğenmemiş olur) buyurdu.
İmam-ı Rabbani hazretleri
54. mektubunda buyuruyor ki:
İyi biliniz ki, bid'at
sahibi ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, katkat
daha fenadır.
Mazher-i Can-ı Canan
hazretleri buyuruyor ki,
(Kâfirleri ve bid'at sahiplerini ve açıkça günah işlemeye devam
eden fasıkları sevmememiz emrolundu. Bunlarla
konuşmamalı, evlerine, toplantılarına gitmemeli, selam vermemeli, arkadaşlık
yapmamalıdır. Zaruret ve ihtiyaç olduğu zaman, zaruret miktarı kadar,
bu yasaklara izin verilmiştir. Bu zaman, onlarla ihtilat caiz olur ise
de, kalbin yine onları sevmemesi lazımdır)
Müminin kâfiri sevmesi,
arkadaşlığı üç türlü olur:
Birincisi, onun küfrünü beğenir. Bunun için sever. Bu muhabbet
yasaktır. Çünkü onun dininden razı olmuştur. Küfrü beğenen kâfir olur.
Böyle muhabbet, imanı giderir.
İkincisi, herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmektedir.
Bu yasak değildir.
Üçüncüsü, ikisi ortasıdır. Onlara meyleder, yardım eder. Dininin
bâtıl olduğunu bilerek, akrabalık, iş arkadaşlığı sebebi ile dostluk
yapar. Bu muhabbet küfre sebep olmaz ise de, caiz değildir. Çünkü bu
muhabbet, zamanla dinini beğenmeye sebep olur. (Mektubat-ı
Masumiyye c.3, m.55)
Şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, bunlar gibi diyalog kurmamışlar.
Kitap neşretmişlerdir. Onlara zulmetmemişlerdir. Gerektiğinde Cehenneme
gitmeyip, Cennete gitsinler diye kılıçla yola getirmeye çalışmışlar,
savaş etmişlerdir.
Kimleri sevmeli?
Müslüman kimi sevmelidir?
Kime düşmanlık etmelidir?
CEVAP
Müslüman, gafletle
yaşamamalı, her niyeti, her işi, dostluğu, düşmanlığı yalnız Allah rızası
için olmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç şey imanın tadını artırır: Allah ve Resulünü her
şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek
ve Allah düşmanlarını sevmemek.)
[Taberani]
(İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah
için düşmanlıktır.) [Ebu
Davud]
(Sevdiğini yalnız Allah için seven, imanın tadına kavuşur.)
[Taberani]
İbadeti çok olan mümini,
az olandan daha çok sevmek gerekir. İsyanı daha çok olan, küfrü ve fuhşu
yayan kâfirleri daha çok sevmemek gerekir. Allah için düşmanlık edilmesi
gerekenlerin başında, insanın kendi nefsi gelir. Sevmek demek, onların
yolunda bulunmak demektir. İmanın alameti de, (hubb-i
fillah ve buğd-i fillah)tır.
Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, peygamber
değildir. Peygamberler ve şehidler, kıyamet günü bunlara imrenirler.
Bunlar, birbirini tanımayan, uzak yerlerde yaşayan, Allah için birbirine
seven müminlerdir.) [Berika]
(İnsan, dünyadaki kimi seviyorsa, ahirette onun yanında
olacaktır.) [Buhari]
Onun yolunda bulunmazsa,
sevgisi sahih olmaz. İnsan, dinine ve emanetine güvendiği salih kimselerle
yani iyilerle arkadaşlık etmelidir.
Yahudiler ve nasraniler, peygamberlerini sevdiklerini söylüyorlar. Fakat,
onların yolunda olmadıkları için, hahamların, papazların uydurdukları
yanlış yolda oldukları için, ahirette peygamberlerinin yanında olmayacaklar,
Cehenneme gideceklerdir.
Yüksek ruhlar, sevdikleri
ruhları yukarı çekerler. Alçak ruhlar da, aşağı çeker. İnsan, öldükten
sonra, ruhunun nereye gideceğini, dünyada sevdiklerinin halinden anlamalıdır.
İnsan, başkasını tabiat icabı veya akıl icabı veya kendisine yaptığı
iyilikler icabı veya Allahü teâlânın rızası için sever. Dünyada birbirini
seven kimselerin ruhları birbirlerini cezbettiği
gibi kıyamette de birbirlerini cezbederler.
Kâfirleri seven onlarla birlikte Cehenneme gidecektir.
Sevdiğine tâbi olmamak,
insanın elinde değildir. Sevmenin en kuvvetli alameti, sevdiğinin sevdiklerini
sevmek, sevmediklerini sevmemektir.
Sevginin kaynağı
Allah için sevmek ve
Buğzetmek nasıl olmalıdır?
CEVAP
Allah
için sevmenin derecesi çok yüksektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah için dost olan kimseyi, Allahü
teâlâ, Cennette hiçbir ameli ile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.) [İ.E.Dünya]
(Birbirini Allah için seven iki kişinin
Allah katında en kıymetlisi, arkadaşını daha çok sevendir.) [Hakim]
(Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur
gibi parlayan zatlar bulunur. Peygamberler ve şehidler bunlara imrenir.
Bunlar, Allah için birbirini seven, Allah için buluşan, Allah için birbirini
ziyaret edenlerdir.) [Nesai]
(Allahü teâlâ buyurur ki: Benim için birbirini
ziyaret eden sevgimi kazanır. Benim için birbirini seven sevgime mazhar
olur. Benim için veren, sevgimi hak eder. Benim için birbirine yardım
eden, muhabbetimi kazanır.) [Hakim]
(Allahü teâlâ kıyamette buyurur ki: Benim
azametim için birbirini sevenleri hiçbir himayenin bulunmadığı bugün,
rahmetim altında himaye ederim.) [Müslim]
(İmanın temeli ve en kuvvetli alameti,
hubb-i fillah ve buğd-i fillahtır. Yani müslümanları sevmek ve dine
düşmanlık edenleri sevmemektir.)
[İ. Ahmed]
Cenab-ı Hak, İsa aleyhisselama
buyurdu ki:
(Eğer yer ve gökte bulunan bütün mahlukatların ibadetlerini
yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç
faydası olmaz.) [İ. Gazali]
İsa aleyhisselam, (Allah düşmanlarına buğzederek, Allahü teâlânın
sevgisini kazanın! Onlardan uzaklaşarak Allah’a yaklaşın! Onlara kızarak
Allah’ın sevgisini arayın! Gördüğünüz zaman Allahü teâlâyı hatırlatan,
sözü ile iyiliklerinizi artıran ve sizi iyiliğe teşvik edenlerle arkadaşlık
ediniz!) buyurdu.
Allahü teâlâ Musa aleyhisselama: (Herhangi bir arkadaşın, seni benim sevgime teşvik etmezse, o senin düşmanındır)
buyurdu. Davud aleyhisselama da, (Kendine dost ara! Beni sevmekte sana uymayanlarla arkadaşlık etme! Çünkü
onlar senin düşmanındır, kalbini karartır ve seni benden uzaklaştırmaya
çalışır) buyurdu.) [İ. Gazali]
(Allahü teâlâ, "Benim için birbirini
seven, benim için toplanıp dağılan, benim için birbirini ziyaret eden,
benim için birbirine yedirip içiren kimseleri severim" buyurdu)
[İ.Malik]
(Kıyamette Arşın gölgesinde bulunacak
yedi sınıf kimseden birisi de Allah için birbirini seven, Allah için
toplanıp Allah için dağılan kimselerdir.) [Buhari]
Vatana,
millete zararı dokunan kimselerle arkadaşlık etmemeli, zalimlerden kaçınmalıdır.
Fakat yalnız kendisine zulmedenleri affetmek ve onların zulümlerine
sabretmek iyidir. İmam-ı Mücahid hazretleri buyurdu ki:
(Allah
için birbirini sevenler, birbirlerinin yüzüne gülünce, ikisinin de günahları
ağaçlardan yaprak dökülür gibi dökülür.)
Gerçek
sevgi iyilikle artmaz, kötülükle eksilmez. Hakiki sevgi, sevdiği şeyleri,
sevdiği için vermektir.
(İstediğin gibi yaşa, elbette öleceksin.
İstediğini yap, yaptığının karşılığını elbette bulacaksın! Dilediğini
elde et, bir gün ondan ayrılacaksın! Müminin şerefi ibadetinden, izzeti
ise insanlara muhtaç olmamasındandır) hadis-i şerifini düşünüp dinimize uygun bir hayat sürmeliyiz.
Madem
ki her yaptığımızın karşılığını göreceğiz, o halde iyilik yaparak iyilik
bulmalıyız. Darı eken nohut biçemez. Zulüm eken, rahmet biçemez. Günah
eken, sevap biçemez. Sevmeyen sevilemez.
Allah’ın sevdiklerini
sevmemenin veya düşmanlarını sevmenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
Çok tehlikelidir. Hadis-i
şerifte buyuruluyor ki:
(İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah
ve buğd-i fillahtır. Yani müslümanları sevmek ve dine düşmanlık edenleri
sevmemektir.) [İ.Ahmed]
Allah’ı sevenin, Onun
sevdiklerini de sevmesi, düşmanlarını sevmemesi gerekir. Onun Resulünü
ve yakınlarını da sevmesi gerekir. Resulullah efendimize yakın olmak
üç türlüdür:
1) Evlat ve akrabası. "Radıyallahü teâlâ anhüm ecmain."
2) Zevceleri. "Radıyallahü teâlâ anhüm ecmain." Cenab-ı Hak, Kur'an-ı kerimde,
neseb ile yakınlığı, nikah ile yakınlıkla
birlikte zikretmektedir.
3) Eshabı.
"Radıyallahü teâlâ anhüm ecmain." Ona, yardıma koşmuşlar,
Ona yardım için canlarını feda etmişlerdir. Bu yakınlık, her yakınlıktan
daha üstündür.
Bütün müminleri sevmek
de gerekir. Müminin günah işlemesi sevilmez. Fakat günahkâr olsa da
kendisi sevilir. Kâfirleri sevmemek farzdır. Bunu emreden âyet-i kerimeler
çoktur.
Allahü teâlâyı seven
ondan gelen her şeye rıza gösterir. Onun kazasına rıza, en büyük makamdır.
Peygamber efendimiz, bir kavme, imanlarının alametini sordu. Onlar da,
(Belaya sabreder, nimete şükrederiz, kazaya
razı oluruz) diye cevap verdiler. Peygamber efendimiz onları tasdik
etti. Allahü teâlânın rızasını talep eden kimse, Onun işinden razı olmalıdır.
Rabbimizin her işinden razı ol ve Onun razı olacağı işleri yap!
Kavmi, Musa aleyhisselama,
(Allahü teâlâ neden razı ise, onu yapalım) dediler. Vahiy geldi. Cenab-ı
Hak, (Benden razı olun, sizden razı olayım) buyurdu.
Allah’tan razı olan kimse, onun bütün emirlerine uyar ve yasakladığı
her şeyden kaçar. Allah’ın takdirine razı olur. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Kıyamette ümmetimden bir kısmı uçarak Cennete giderken,
melekler derler ki:
- Hesabınız görüldü mü, ameliniz tartıldı mı, Sıratı
gördünüz mü?
- Hayır hiçbirisini görmedik.
- Siz kimsiniz?
- Biz, Muhammed aleyhisselamın ümmetiyiz.
- Ne amel işlediniz de böyle büyük ihsana kavuştunuz?
- Bizim iki hasletimiz vardı. Biri, yalnız iken de günah
işlemeye utanırdık. İkincisi de, Allahü teâlânın verdiği az rızka razı
olurduk.
- Bu ihsanlar sizin hakkınızdır.)
Böyle Allah sevgisi olur mu?
Bazıları hem Allah’ı
seviyoruz diyorlar, hem de Allah’a inanmayanlarla dostluk kurup, onlarla
birlikte olmaktan rahatsız olmuyorlar. Böyle Allah sevgisi olur mu?
CEVAP
Kur'an-ı kerim ve hadis-i
şerifler, Allahü teâlânın kâfirlere düşman olduğunu, açıkça bildiriyor.
Onun düşmanlarını seven, Onu sevmiş olur mu? Kâfirler, Allahü teâlânın
düşmanı olmasalardı, (Buğd-i
fillah) vacip olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızasına kavuşturacakların
en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Hak Sözün Vesikaları kitabındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, Allahü teâlâyı sevmezse ve Allahü teâlânın
düşmanlarını düşman bilmezse, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah
için sever ve kâfirleri düşman bilirse, Allahü teâlânın sevgisine kavuşur.)
(Bir kimse, Allah’ın dostlarını sever, düşmanlarını
düşman bilirse ve Allah için verir ve Allah için vermezse, imanı kâmil
olur.)
Sevenin, sevgilinin
sevdiklerini sevmesi ve sevmediklerini sevmemesi gerekir. Bu sevgi ve
düşmanlık, insanın elinde değildir. Sevginin icabıdır. Burada, diğer
işlerde gereken iradeye ve kesbe ihtiyaç yoktur. Kendiliğinden hasıl
olur. Dostun dostları, insana sevimli görünür. Düşmanları, çok çirkin
görünür. Bir kimse, birisini seviyorum derse, onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça,
sözüne inanılmaz. Ona münafık denir. Şeyhül-islâm
Abdullah-ı Ensari diyor ki: (Ben Ebul-Hasen
Semunu sevmiyorum. Çünkü üstadım Hıdri’yi
üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer, sen de ondan üzülmezsen, köpekten aşağı
olursun.)
|