Cevşen duası hakkında Daha çok Iraklı ve İranlı
Şiilerin rağbet ettiği Cevşen duası hakkında bilgi verir misiniz? CEVAP
Diyanet Ansiklopedisinin
Cevşen maddesinde özetle diyor ki: Farsça asıllı olduğu
kabul edilen cevşen kelimesi sözlükte, "zırh, savaş elbisesi"
anlamına gelmektedir. Terim olarak Şii kaynaklarında Ehl-i beyt tarikiyle
Hz. Peygamberimize isnat edilip, Cevşen-i Kebir ve Cevşen-i Sağır denilen
iki duanın ortak adıdır. Cevşen-i Kebir: Anlatıldığına göre Asr-i saadette cereyan eden savaşların birinde (bir rivayette Uhud’da) muharebenin kızıştığı ve üzerindeki zırhın kendisini fazlasıyla sıktığı bir sırada, Hz.Peygamber ellerini açarak Allah’a dua etmiş, bunun üzerine gök kapıları açılarak Cebrail gelmiş ve, "Ya Resulullah, Rabbin sana selam ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duayı okumanı istiyor. Bu dua hem sana hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacaktır" demiştir. Olayla ilgili Şii kaynaklarına göre Allah Cevşen-i Kebiri dünyayı yaratmadan 50 bin yıl önce arşa yazmıştır. Bu duayı okuyan veya yazılı olarak üzerinde bulunduran kimse, dünyada her türlü beladan, afet, hastalık, yangın ve soygundan korunduğu gibi Allah ile kendisi arasında perde kalmaz ve bütün istekleri yerine getirilir. Cevşen-i Kebir ile Allah’a münacatta bulunan kimseye, Bedir şehidleri derecesinde 900 bin şehid sevabı verilir. Bu duayı kefeninin üzerine yazan mümin ise azap görmez. Onu okuyan kimse, dört semavi kitabı okumuş gibi olur, her harfi için kendine Cennette iki ev ile iki zevce verilir, ayrıca insan ve cinlerden olan bütün müminlerinki kadar sevap kazanır, asla Cehenneme girmez. Cebrail, Hz.Peygamberden duayı kâfirlere öğretmemesini, sadece mümin ve takva sahibi kişilere tâlim etmesini istemiştir. Kefenlere de yazılmış, Cevşen-i Kebir özellikle Şii dünyasında oldukça rağbet görmüş, gerek müstakil olarak gerekse çeşitli dua mecmuaları içinde birçok defa basılmıştır Cevşenin Şii dünyasında bu derece rağbet görmesinde, Ehl-i beyt tarikiyle rivâyet edilmiş olmasının yanında, faziletleriyle ilgili haberlerin de büyük etkisi olmuştur. Dua, Şia bölgelerinde özel matbaalarca kefen üzerine yazılmakta ve cenazenin kefenlenmesinde kullanılmaktadır. Cevşen-i Kebir Türkiye’deki bazı Sünni müslümanlar arasında da ilgiyle
karşılanmıştır. Duayı, A. Z. Gümüşhanevi,
tarikatla ilgili Mecmuatül-ahzab adlı eserinde
nakletmiş, daha sonra özellikle Risale-i Nur cemaati tarafından müstakil
olarak birçok defa basılmış ve Türkçe’ye de tercümeleri yapılmıştır.
Ayrıca Şii kaynaklarında zikredilen metinle bu eserlerdeki metin arasında
bazı eksiklik veya fazlalıklar göze çarpmaktadır. Cevşen-i Kebir diye
bilinen ve Musa el-Kazımdan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygamberimize
nispet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen, yaklaşık 15 sayfalık
metnin sahih olması mümkün görünmemektedir. Zira bu metin, bilinen bir
olayı, bir kıssayı veya tarihi bir vakayı anlatan, hafızada tutulması
kolay metinlerden farklı olarak, her kelime ve cümlesinin büyük bir
titizlikle raptedilip tekrarlanması, Hz. Peygamberimizden alınıp rivayet
edilmesi imkansız denecek kadar güçtür. Duanın Sünni hadis mecmualarında
yer almaması, ayrıca Şii hadis külliyatının ana kaynağı durumundaki
Kütüb-i erbeada da bulunmaması, sadece dua
mecmuaları gibi ikinci derecede kitaplarda mevcut olması da bu görüşü
desteklemektedir. Cevşen sahih değildir
Cevşenin faziletleriyle ilgili olarak nakledilenlere gelince, Allah’ın
insana verdiği imkan ve yetenekler, ona tanıdığı haklar ve yüklediği
görevler karşısında kişinin bir duayı okumakla dünya ve ahiretin bütün
kötülüklerinden korunup mutluluğa erişmesi, İslamiyet açısından, hatta
bütün semavi dinler bakımından mümkün değildir. Ayrıca her bölümünde
tevhidi vurgulayan ve yoğun kudsi duygularla örülmüş bulunan bir duanın
iman etmeyenler tarafından okunmasının ne anlamı var ki, Cebrail bu
konuda Hz. Peygamberimizi uyarmış olsun. Kaldı ki bu dua, herkesin vakıf
olabileceği bir açıklıkla literatüre geçtiğine göre, gizli tutulması
da fiilen imkansızdır. (Cevşen maddesi s.462-464) Diyanet Ansiklopedisi’ndeki bu bilgiye göre, Cevşen duasının Ehl-i sünnet kaynaklarında
bulunmaması ve fazileti ile ilgili rivayetlerin İslamiyet inançlarına
aykırı bulunması, Şiilerce muteber kabul edilen Kütüb-i erbeada bulunmaması da, bunun sahih olmadığını göstermektedir.
Bu duayı üstünde taşıyanın
asla Cehenneme girmemesi de, ilim ile bağdaşmayan bir ifadedir. Çünkü
Kefene mübarek isimlerin,
yazıların yazılmasını, irin, kan gibi necasetin içine bulaşacağı için,
Ehl-i sünnet âlimleri uygun bulmamıştır. Şiiler, Cevşeni savaşlarda kullanmışlarsa da, bir faydasını görmemişlerdir.
Mesela Irak-İran harbinde ölen Iraklı Şii askerlerle, İranlı Şii askerlerin
üstlerinde cevşen duası bulunmuştur. Ayrıca üzerinde cevşen olduğu halde
kaza geçiren çok kimse görülmüştür. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |