Hıristiyanlarla dostluk kurmak
Mektubat-ı Masumiyye’de buyuruluyor ki: Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur: 1- Onun küfrünü beğenir. Bunun için sever.
Bu muhabbet yasaktır. Çünkü onun dininden razı olmuştur. Küfrü beğenen
kâfir olur. Böyle muhabbet, imanı giderir. 2- Herkesle iyi geçinmek lazım olduğu
için onlarla da iyi geçinilir. 3- İkisi ortasıdır. Onlara meyleder,
yardım eder. Dininin bâtıl olduğunu bilerek, akrabalık, iş arkadaşlığı
sebebi ile dostluk yapar. Bu sevgi küfre sebep olmaz ise de, caiz değildir.
Çünkü bu sevgi, zamanla onun dinini beğenmeye sebep olur. Zaruretsiz
gayri müslimler ile beraber olmak, kiliselerine gitmek, ayinlerine katılmak
caiz değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Ey iman edenler, Yahudileri
de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de
onlardan [kâfir] olur. Allahü
teâlâ, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere
hidayet etmez.) [Maide 51] (Müminler, müminleri
bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın
dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28] Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Bir kavmi sevip de onlarla
dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.)
[Taberani] [Yani bir milletin, âdete, tekniğe ait işlerini değil de, onların
dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler, kıyamette
onlarla birlikte Cehenneme giderler. Fenne ait işlerini ve günah olmayan
âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır. Çünkü Fen, müminin kaybettiği malıdır,
nerede bulursa alması lazımdır. Gayri müslimler ile ticaret yapılır.
Aldatılmaz, kötülük yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır.
Müslüman olmaları için dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli
kabul etmek caiz değildir. Cenab-ı Hak buyurdu ki: (Kâfirleri dost edinenler,
onların yanında izzet, şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet
yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139] (İzzet ve şeref isteyen,
bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10] (Münafıklar, “Eğer bu
savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki,
şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın,
Resulünün ve müminlerindir; ama münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.) [Münafikun
8] Hz. Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken
deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üzerinde idi. Şam
ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah,
bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar,
bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana
bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der. Hz. Ömer buyurur ki: (Ya Eba Ubeyde,
senin bu sözün, çok zararlıdır. İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte
ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta olduğunu
anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla
bizleri şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka şeref ararsak,
Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır.
İslam’ın ahkamına uyan, aziz olur. Bu ahkamı beğenmeyip, izzeti, şerefi
başka şeylerde arayan zelil olur.) Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirmiştir.) [Tirmizi] |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |