Müslüman havf
ve reca arasında olmalı
Bazı kimseler, hırsızların, hainlerin, ırz düşmanlarının, hatta
gayri Müslimlerin bile affa kavuşacağını bildirip, azap âyetlerinden
hiç bahsetmiyorlar. Allah’ın azabından bahsetmek yanlış mı? CEVAP İslamiyet, ifrat ve tefritten [aşırılıklardan] uzak bir dindir.
Allah’ın rahmetini de azabını da bildirmek gerekir. Çünkü Allahü teâlâ
Kur’an-ı kerimde kendi bildiriyor. Bunu gizlemek, örtbas etmek ihanet
olur. Ahirette kâfire af ve merhametin zerresi yoktur. Ebedi azap içinde
kalacaklardır. Cennete girme şartı Müslüman olmaktır. Müslüman da havf
ve reca arasında olmalıdır. Havf,
Allah’tan korkmak, reca da
Allah’ın rahmetini ümit etmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Havf ve
reca arasındaki mümin, umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi] Hep Allah’ın azabından bahsedip insanları korkutmak
doğru olmadığı gibi, hep Allah’ın rahmetinden bahsedip azabından hiç
bahsetmemek de Kur’an-ı kerime aykırıdır. Mümin yaşarken havfı,
ölürken recası daha fazla olmalıdır! Allahü teâlânın rahmeti çoktur.
İki âyet-i kerime meali şöyledir: (Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden
ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53] (Kötülük edip, nefsine zulmeden, mağfiret
dilerse, Allah’ı gafururrahim bulur.) [Nisa 110] İki hadis-i şerif meali de şöyledir: (Hak teâlâ buyurdu: Kulun günahı göklere
kadar yükselse, tevbe ederse affederim.) [Tirmizi] (Allahü teâlâ,
kullarına bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha merhametlidir.)
[Buhari] Allahü teâlânın rahmeti böyle çok olduğu gibi azabı da şiddetlidir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Elbette
azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7] (Allah’ın
kahrı da pek şiddetlidir.) [Nisa 84] (Kullarıma
haber ver! Gafururrahim olduğum gibi, azabım
da çok şiddetlidir.) [Hicr 49-50] (O gün gerçek
hükümranlık Rahmanındır. Kâfirler için de pek çetin gündür.) [Furkan 26] (Allah’a ve Resulüne itaat edip Allah’tan korkup sakınanlar,
kurtuluşa erenlerdir.) [Nur 52] (İşlediklerinin cezası olarak, artık az gülüp, çok ağlasınlar.)
[Tevbe 82] (Rablerinin huzuruna çıkacaklarından kalbleri korku
ile çarpar) [Müminun 60] Bu âyette
bildirilenlerin hırsız mı, zani mi olduğu
sorulunca, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Bunlar, namaz, oruç ve zekat gibi ibadetlerini yerine
getirdikleri halde “acaba ibadetlerimiz kabul olmadı mı” diye korkan
kimselerdir.) [Tirmizi] Şeyh Yahya Müniri hazretleri buyuruyor
ki: Allahü teâlâ, kerim, rahim olduğu gibi, azabı da şiddetlidir.
Bu dünyada, çoklarına fakirlik ve sıkıntı veriyor. Çok kerim ve Razzak olduğu halde, çiftçilik sıkıntısı çekmeyene mahsul
vermiyor. Herkesi yaşatan O olduğu halde, yiyip içmeyen kimseyi yaşatmıyor,
ilaç kullanmayan hastaya şifa vermiyor. Yaşamak ve mal sahibi olabilmek gibi dünya nimetlerinin hepsi için sebepler yaratmış, sebebine yapışmayana hiç acımayıp dünya nimetlerinden mahrum bırakmıştır. Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Kâfirliği ve cahilliği, ruhu öldüren zehir yapmıştır. Tembellik de, ruhu hasta yapar. İlaç kullanılmazsa, ruh hastalanır, ölür. Tembelliğin ilacı da, namaz kılmaktır. Bir kimse, zehir yer ve (Allah rahimdir, rahmeti her şeyi kuşatmıştır, beni korur) derse, hastalanır, ölür. İshal olan müshil içerse, şeker hastası tatlı yerse, hastalık artar. O halde, Allah’ın bildirdiği sebeplere yapışmamız gerekir. “Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı yok. İbadet yapan, boşuna sıkıntı çekiyor” veya “Ben içki içersem, zina edersem Allah’a ne zararı olur ki” diyen de çıkıyor. Böyle yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastaya doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, Perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz diyerek, perhiz yapmıyor. Evet doktora zararı olmaz, fakat kendine zarar vermektedir. Doktor, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa şifa bulur, uymazsa ölür gider. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |