Allah’ın
dost ve düşmanları
Bir yazar, Abduhçu birini överek,
(Bu zat, mülhidleri, ateistleri, zındıkları
sevdiği için hoşgörünün zirvesine çıkmıştır. Yunus Emre ise, bir taraftan
Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü diyerek
hoşgörülüğünü sergilerken, bir taraftan da, Beş vakit namaz kılmayan, bilin müslüman olmadı, ol Cehenneme girse gerek
diyerek müsamahasızlık çukuruna düşmüştür) diyor. Yazarın dediği
gibi hoşgörülü olmak gerekir mi? Kâfiri seven küfre düşmez mi? CEVAP Hoşgörü ne demektir? TDKnın sözlüğünde, Her
şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu deniyor.
Dikkat ediniz, her şey
deniyor. Yine TDK’da,
Mezhebi geniş ifadesini tarif
ederken, (Namus konusunda aşırı hoşgörülü davranan kimse) deniyor. Yazara göre, hoşgörü denilen şeyin bir sınırı yoktur. Ne kadar
hoş görülürse, o kadar iyidir. Halbuki sınırsız hürriyet gibi, sınırsız
hoşgörü de çok yanlıştır. Kötüler hoş görülür mü? Anarşistler ve diğer
suçlular hoş görülürse, cemiyetin nizamı nasıl sağlanır? Kâfirleri sevmemek gerekir ise de, dinimizin emri gereği, onlara
eziyet etmek, kalblerini incitmek haramdır. Zaruret olunca, onlara dostluk
göstermek de caizdir. Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir. Kâfir
sevilmez. Din adına, kâfirin, kâfirliğini hoş görmek tehlikelidir. Allahü
teâlâ, bu yazarın anladığı manâda hiçbir müslümanı hoşgörünün zirvesine
çıkarmasın! Müslüman, dinimizin izin verdiği ölçüde hoşgörülü olur. Bunun
azı da, çoğu da zararlıdır. Yunus Emre hazretlerinin, Yaratılmışı hoş gördük, Yaratandan ötürü diyerek yetmiş iki millete
aynı gözle bakması, dinimize aykırı değildir. Dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir hadis-i şerifte, (İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri gibi eşittir) buyurulmuştur.
(İbni Lal) Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek
caiz değildir. Çünkü kâfir, müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir,
müslüman da, maazallah küfre düşüp Cehennemlik olabilir. Mevlana Celaleddin-i
Rumi hazretleri, Gel, gel, her
kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya
puta tapsan da gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tevbeni
yüz defa bozmuş olsan da gel diyor. Manası, (Gel sana Müslümanlığı
öğreteyim de gerçeği gör) demektir. Çünkü Allah için olmayan sevgi ve
düşmanlığın hiç önemi yoktur. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (İmanın en
sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubbi-i
fillah, buğd-i fillahtır.) [E.Davud] (Yani, müslümanları sevip, onlara yardım ve hayır dua etmek
ve din-i İslam’ı beğenmeyenleri, İslamiyet’e ve müslümanlara düşmanlık
edenleri sevmemek ve imana, hidayete kavuşmaları için dua etmektir.
Buğd, sevmemek, düşmanlık etmek demektir. Buğd-i fillah, Allah için
sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir. Bunun zıddı ise “Hubb-i fillah”tır. Allah için sevmek, Allah için dostluk etmektir.)
Resulullah buyurdu ki: (Cebrail
aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve
kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız
kabul olmaz!) [Ey Oğul İlm.] Allahü teâlâ, Hz.Musa’ya sordu: - Ya Musa, benim için ne işledin? - Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim,
zikrettim. - Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur,
kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekatlar,
kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında,
sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın? - Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi? - Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık
ettin mi? Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan
en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve
Buğd-i fillah olduğunu
anladı. (Mektubat-ı Masumiyye) Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya da vahyetti
ki: (Eğer yerlerde
ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı
sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet] Allah’ın dost ve düşmanları
Yukarıdaki yazımızda, Allah indinde en kıymetli amelin, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek olduğunu bildirdik. Şimdi ise, Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin önemi bildirilecektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Üç şey imanın
lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini
sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını
sevmemek.) [Taberani] (Kişi, dünyada
kimi severse, ahirette onun yanında olur.) [Buhari]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: (Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, aşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.) [c.4, m.29] (Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek
gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman
bilip sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik]
sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir.
Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı
gerektirir.) [m. 165] (Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür.) [m. 163] Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki: (Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'an-ı kerime uymamız farzdır.) [m.29]. Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının
meali şöyle: (Allah’a
ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa
da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22] (Kâfirleri
dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [A.İmran
28] (Yahudileri
ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 54] (Ey iman
edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin, onları sevmeyin!) [Mümtehine 1] (Kâfirlerle,
münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]
Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler)
diye övmektedir (Feth 29) Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Allahü teâlâyı
sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz.
Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine
kavuşur.) [İ.Ahmed] (Allah’ın
dostunu seven, düşmanını düşman bilen iman-ı kâmil olur.) [E.Davud]
(İsyan edenlere
düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi
sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.)
[Taberani] (Kâfirlere
karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad edin!) [R.Muhtar]
Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan
var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler.
Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini
dost edinemem) dedi. Ebu Musel
Eşari hazretleri
anlatır: Halife Ömer’e dedim ki: - Hıristiyan kâtibim çok işe yarıyor. - Niçin, bir müslüman kâtip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin)
âyetini işitmedin
mi? - Dini onun, kâtipliği benim. - Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini
aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma! - Basra’yı onunla idare edebiliyorum. - Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu
değiştir! |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |