Dinsizlerin iyi işleri kıymetsizdir

 

Sadece İslam’a inanan kişiler yani müslümanlar mı Cennete girecek? Yahudi ve hıristiyanlardan iyi işler yapanlar, Cennete niçin giremezler?

CEVAP

İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:

(Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama tâbi olanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler, bütün keşifler, Muhammed aleyhisselamın yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona tâbi olmayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretin harap olmasına sebep olur.) [Müjdeci Mektublar]

 

Allahü teâlâ, Hud suresi 16. ve Tevbe suresi 17.âyet-i kerimelerinde, gayri müslimlerin iyi amellerinin hiç fayda vermeyeceğini, Muhammed aleyhisselama tâbi olmadıkları için Cehennemde sonsuz kalacaklarını bildirmektedir. İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi, yani Ehl-i sünnet olmak gerekir. (Kitab-üt-tevhid)

 

Diğer din’ler değişmiştir

Her asırda gelen Peygamberlerle, daha önceki asırda gelen Peygamberin getirdiği dinin imana ait olmayan kısımlarında, değişiklik olmuştur. Onun için Hz. Musa veya Hz. İsa’nın dinleri bozulmamış bile olsa, bugün onlarla amel etmek caiz değildir. Çünkü Resulullah efendimizin getirdiği din, bütün peygamberlerin [amentüde bildirilen] iman hariç, diğer hükümlerinden bazılarını neshetmiş, değiştirmiştir. (Mearic)

 

Hz. Âdemden beri gelen Peygamberlere o devirde yaşayanlardan, onların bildirdikleri şekilde iman edenler, günahları ne kadar çok olursa olsun, günahlarının cezasını çektikten veya affa uğradıktan sonra mutlaka Cennete girecektir.

 

Dünyada bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, yaptığı iyiliklere bakılmadan bulunduğu devletin kanunlarına göre cezası ne ise verilir. Hak teâlâ da, imansızlıktan, yani küfürden başka günahları, dilerse affedeceğini; fakat imansızlığı, yani küfrü asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa 48]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]

(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hakim]

(Cebrail aleyhisselam, müşriklerden [kâfirlerden] başka herkesin muhakkak Cennete gireceğini müjdeledi.) [Buhari, Müslim]

 

İmanı olmayanların, iyiliklerinin hiç kıymeti yoktur. Müslümanın yaptığı iyi işler, ibadet olduğu halde, gayri müslimlerin yaptıkları bütün hizmetler boşunadır. Çünkü onun imanı yoktur. İmanı olan müslüman da, çok günahkâr olsa da, yine er-geç Cennete girecektir. (Tefsir-i Kurtubi)

 

Küfrün cezası sonsuzdur

İmanlı olmak bu kadar mühim olduğu gibi, imansız olmak da o nispette kötüdür. Kâfir, imansızlığı sebebiyle, Cennete hiç giremeyecek, sonsuz olarak Cehennemde kalacaktır. Kâfir, dünyada sonsuz yaşasaydı, sonsuz kâfir kalmak niyetinde olduğu için cezası sonsuzdur. Allahü teâlâ, her şeyin yaratıcısı, sahibidir. Mülkünde dilediğini yapması hakkıdır. Ona hiç kimse, hesap soramaz. Sormaya da hakkı yoktur. Çünkü Allahü teâlâ layüseldir. (Berika)

 

[Layüsel, yaptığı işlerden hesap sorulmayan, hükmü elinde olan, istediği gibi hareket eden demektir. Yalnız Allahü teâlâ layüseldir. İnsanlar layüsel değildir.]

 

Mülkün sahibi, dolayısıyla Cennetin sahibi Allahü teâlâ Cennete girmek için iman şartını koymuştur. Kötü bir kimsenin zerre kadar imanı olsa da Cennete girer, tersine, bütün dünyaya yol köprü, çeşme, cami aşevi, yapsa bütün dünyanın fakirlerini doyursa imanı yoksa Cennete giremez. Ölçü imandır. İmanlı kimse de çok kötü birisi olsa, insanları öldürse, hırsızlık yapsa, zina etse, gasp yapsa içki içse yine sonunda mutlaka Cennete gider.

 

İman demek Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, öldükten sonra dirilmeye ahiret gününe, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır. Peygamberlerden birisine bile inanmayan kâfir olur. Yahudiler Hz. İsa’ya inanmazlar onun için kâfirdir. Hıristiyanlar bizim Peygamberimize inanmazlar onun için kâfirdir. Kitaplardan birine de inanmayan kâfirdir. Mesela yahudiler İncile inanmazlar, hıristiyanlar Kur’ana inanmazlar. Onun için kâfir olurlar. Kâfir de ne kadar iyilik ederse etsin yeri Cehennemdir.

 

Bir yazar, (Allah’a inanıp barışa yönelik hizmetler veren herkes, ister yahudi, ister hıristiyan olsun Cennete girecek) diyor. Doğru mu?

CEVAP

Doğru değildir. Cennete yalnız müslüman olanlar girer. Kur’an-ı kerimde, gayri müslimlerin iyi amellerinin hiç fayda vermeyeceği, Muhammed aleyhisselama tâbi olmadıkları için Cehennemde sonsuz kalacakları bildirilmektedir. İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi bir müslüman olmak şarttır. (Kitab-üt-tevhid)

 

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Ey iman edenler, yahudileri de, hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardandır. Allah, [gayri müslimleri dost edinerek kendilerine] zulmeden kavme hidayet etmez.) [Maide 51]

 

(Eğer Ehl-i kitap [Kur'ana ve Muhammed aleyhisselama] iman edip [kötülükten] sakınsaydı, günahlarını örter, nimetleri bol Cennetlere koyardık.) [Maide 65]

 

(İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler yahudi ve müşriklerdir) [Maide 82]

 

(Hak din yalnız İslam’dır.) [Al-i İmran 19]

 

(İslam dininden başka din isteyenlerin, dinlerini Allah kabul etmez. Bunlar ahirette en büyük zarara uğrayacaklardır.) [Al-i İmran 85]

 

(Ey Resulüm, de ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olun!) [A.İmran 31]

 

[Ehl-i kitap] ("Yahudi ve hıristiyanlar hariç hiç kimse Cennete girmeyecek" dediler. O iddia, onların kuruntusudur. Onlara de ki "Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.") [Bekara 111]

(Kendi dinlerine uymadıkça, yahudilerle hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar.) [Bekara 120]

(İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan hanif, doğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.) [Al-i İmran 67]

 

Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa da her peygamber gibi müslüman idi. Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya o zaman inanan kimseler de müslüman idi. Şimdiki yahudi ve hıristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanmadıkça, yani müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir.

 

Bir kitapta okuduğuma göre, mazlum olarak ölen gayri müslimlerin şehid olacağı bildiriliyor. Şehid olmak için müslüman olma şartı yok mudur? Bir de Edison gibi iyi işler yapan kâfirlerin Cennete gideceği de söyleniyor. Cennete kâfir girer mi? Cennete girmenin ölçüsü nedir?

CEVAP

Cennete girmek için de, şehid olmak için de, müslüman olma şartı vardır. Müslüman olmadıktan sonra, iyi işler yapmış olmak veya mazlum olmak faydasızdır. Fakat müslüman günahkâr da olsa, hatta günah işlerken zulmen öldürülse şehid olur. (Fetava-i Hayriyye 1/16, Redd-ül muhtar 2/253)

 

Mülk Allah’ındır. Mülkün sahibi Odur. Allahü teâlâ, Cennete girmek için, sadece imanlı olma şartını koymuştur. Suç ve günah işlese de, iman kaydı bulunan mümin Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme gider.

 

Amentüde altı esas var

Cennete girmek için sadece Allah’a inanmak kâfi mi? Bir kimse, Allah’a, ahiret gününe inansa, Peygamberlerden sadece birine inanmasa kâfir olur mu?

CEVAP

Elbette kâfir olur. Çünkü Allahü teâlâ, kendisine inanmaktan başka, ahiret gününe, [ölüme, öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana] meleklere, [Allahü teâlânın gönderdiği] kitaplara, [bütün] peygamberlere inanmak gerektiğini bildirmiştir. (Bekara 177)
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Onlar, sana ve senden önce indirilen kitap ve peygamberlere ve ahiret gününe iman ederler.) [Bekara 4]

(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.) [Ahzab 38]

(Kendilerine bir iyilik dokunsa, “Bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de “Bu senin yüzünden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de!) [Nisâ 78]

 

Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimdeki imanla ilgili âyetleri açıklayıp imanı şöyle tarif etmiştir:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır.) [Nesâi]

 

Amentüdeki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur. Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. (Hıristiyanlar da Allah’a inanıyor. Onlara kâfir denmez) demek yanlıştır. Bizim peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmaları gerekir.

Yahudiler, Hz. İsa’ya, Hıristiyanlar da, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Bir müslüman da, Amentüde bildirilen altı husustan birini, mesela kaderi inkâr etse, mürted yani kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur. (Redd-ül muhtar)

 

Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

(Onlardan kimi, ona [Muhammed aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisâ 55-56]

 

Bekara suresinin 62. âyet-i kerimesinde, diğer peygamberlere, onların zamanlarında iman edenlerin, o zamanki Yahudi ve Hıristiyanların Cennete gideceği bildirilmektedir. Buna bugünkü Yahudi ve Hıristiyanların da dahil olduğunu söylemek, Kur’an-ı kerime iftiradır. Önceki peygamberlerin dinlerinde şarap haram değildi. Bir kâfir, müslüman olduktan sonra, şaraba helal dese, tekrar kâfir olur. Dinimiz gayri müslimlere selam vermeyi bile caiz görmez. Hadis-i şerifte (Yahudi ve Hıristiyanlara selam vermeyin) buyuruldu. (Müslim)

Allah şirki asla affetmez

Bir arkadaşım, iyi iş yapan gayr-i müslimlerin de Cennete gireceğini söyledi. "Mesela, elektrik ampulünü yaratan Edison Cennete girecektir" dedi. Edison gibi, insanlığa hizmeti geçmiş gayri müslimler Cennete girecek midir?

CEVAP

Cennet ve Cehennemin sahibi Allahü teâlâdır. Cennete girmek için imanlı olmak şartını koymuştur. İmanı olmayanların hepsi Cehenneme girecektir. Ancak şu kadar var ki, kimi diğerine göre daha fazla ceza görecektir. Amerikalı Fizikçi Thomas Edison imansız ölmüş ise, Cehenneme gidecektir. Cenab-ı Hakkın kanunu böyledir.

 

Dünyada bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, bulunduğu devletin kanunlarına göre, yaptığı iyilikler nazar-ı itibara alınmaz. Hak teâlâ da, imansızlıktan başka günahları dilerse affedeceğini; fakat imansızlığı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allah [Ahirette] şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa 48]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]

(Beni duyup da iman etmeyen yahudi ve Hıristiyan [müslüman olmayan herkes] muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hakim]

 

Phonograph, megaphon elektrik ampulü gibi aletleri ilk defa bulan Thomas Edison, bunları yaratmamış, yapmamış, yapılmasına sebep olmuştur. Bunları yaratan, Allahü teâlâdır. Edisonun bunları yaratması şöyle dursun, mevcut maddeleri bir araya toplayıp, yeni aletlerin yapılmasına sebep olurken, elinin, ayağının, gözünün, diğer duygularının, çeşitli hücrelerinin, kalbinin, ciğer, böbrek ve daha nice organlarının işlemesinden ve kullandığı maddelerin, aletlerin yapısından, içlerindeki atom, proton kuvvetlerinden haberi bile yoktu. Ne kendinin, ne de kullandığı şeylerin bir çok inceliklerinden haberi olmayan bir vasıtaya, bir sebebe yaratıcı denilir mi? Yaratıcı, bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. (S. Ebediyye)

 

Elektrik ampulünü yaratarak büyük hizmet eden Edison’un, yaptığı işin Allah indinde faydasız olduğu, Müslüman olmadığı için Cennete girmeyeceği yazıldı. Bu yetki nereden alındı? Edison ile birlikte ahirete gidip de mi onun Cehennemde olduğu görüldü?

CEVAP

Allahü teâlâ, insanlar için, (Şunu yapan Cennete, şunu yapan Cehenneme gider) diye hiç değişmeyen kanun koydu. Bu kanuna göre, mümin olan Cennete, kâfir olan Cehenneme gider.

 

Türkistanlı bir Türk, Türkiye’ye gelse, Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece, profesör olsun, Edison gibi bilim adamı olsun Türk vatandaşına tanınan haklardan faydalanamaz. Mesela, oy kullanamaz, milletvekili olamaz. Çünkü T.C. vatandaşı değildir. Vatandaş olmayan, bu haklara sahip olamaz. Allahü teâlâ da Cennete girmek için, mümin olma şartını koymuştur.

 

Bir Türk, resmi dairedeki bir memurun yanına gelip, ona günlerce yardım etse, ay sonunda o Türk’e bir kuruş para verilmez. Halbuki o dairedeki herhangi bir personel, çok az çalışsa, hatta izinli olsa da, ay sonunda maaşını alır. Çünkü bu personelin o dairede kaydı vardır. Başka kimselerin o dairede kayıtları bulunmadığı için, çalışmaları nazarı itibara alınmaz. Mümin olan kimse, suç ve günah işlese de, iman kaydı bulunduğu için Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme gider.

 

Pasaportsuz giremez

Hacca veya bazı ülkelere giderken pasaport isterler, pasaportsuz veya vizesiz olanı o ülkeye sokmazlar. İman pasaportu olmayan da, ister Nobel ödülü alsın, ister elektriği bulsun, isterse dünyanın her yerine yol, çeşme, cami yaptırsın, onun hiçbir iyiliğine sevap verilmez ve Cennete giremez.

Cennet ve Cehennemin sahibi Allahü teâlâdır. Cennete girmek için mümin olma şartını koymuştur. Müslüman değil ise, iyi işlerinin faydası olmaz. Ama Müslüman çok günahkâr olsa, hatta günah işlerken zulmen öldürülse şehid olur. (Fetava-i Hayriyye 1/16, Redd-ül muhtar 2/253)

 

Müslüman olmayanların hiçbir iyiliğine sevap verilmez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur. Dünyada yapılan bütün iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona uymayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretinin yıkılmasına sebep olur.) [Müjdeci Mektuplar 184]

 

İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için, düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bid’at ehli bile, Müslüman olduğu hâlde, ibadetlerine sevap alamaz. Nerede kaldı ki, gayri müslimler, iyiliklerine sevap alıp da Cennete girsin. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bid’at ehlinin hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [İbni Mace]

 

Bir profesör, insanlığa faydalı çok eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, yaptığı iyiliklere bakılmadan, bulunduğu devletin kanunlarına göre cezası ne ise verilir. Hak teâlâ da, imansızlıktan, yani küfürden başka günahları, dilerse affedeceğini; fakat kâfirliği, yani gayri müslim olmayı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Müslüman olmayan herkes gayri müslimdir, yani kâfirdir. Kâfirin de yaptığı hiçbir iyiliğin Allah katında kıymeti yoktur. Hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz.

 

Allah kâfiri hiç affetmez

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah şirki [kâfirliğin her çeşidini] affetmez. Diğer bütün günahları ise dilediği kimseden affeder.) [Nisa 48]

 

(Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, ahirette de boşa gider.) [Bekara 217]

 

(Kimi, ona [Muhammed aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi ki, bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri elbette ateşe atacağız.) [Nisa 55-56]

 

(Kâfirlerin [iyi] işleri, engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır. Ama, yanına varınca, umduğunu bulamaz. [Kâfir de, kıyamette, iyiliklerini serap gibi yapan, yani yok eden] Allah’ı bulur ve Allah da onun hesabını eksiksiz görür.) [Nur 39]

 

(Rablerini inkâr edenlerin [imansızların faydalı] işleri, fırtınalı bir günde, rüzgarın şiddetle savurduğu küle benzer; o işlerin hiç faydası olmaz.) [İbrahim 18]

 

(Ehl-i kitap [Yahudi ve Hıristiyanlar, İslam’a uygun] iman edip [kötülükten] sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.) [Maide 65]

 

(Kâfirlerin [beğenerek] yaptığı bütün işler, kıyamette boşa gider.) [Tevbe 17]

(İmansızın ameli boşa gider, ahirette de ziyana uğrar.) [Maide 5]

 

(Kâfirlere ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri boşa gider.) [Hud 16]

(Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman ederiz.) [Furkan 23]

 

(Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir.) [Kehf 103-104]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Cennete ancak Müslüman girer.) [Buhari]

(İmanı olmayan Cennete girmez.) [Tirmizi]

 

(Bana inanmayan Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hakim]

(Cebrail, müşrik hariç herkesin Cennete gireceğini müjdeledi.) [Buhari] 

 

İnsan yaratıcı olamaz

Fonograf, megafon, elektrik ampulü gibi aletleri ilk defa bulan Edison, bunları yaratmamış, yapmamış, yapılmasına sebep olmuştur. Bunları yaratan, Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allah, her sanatkârın ve sanatının yaratıcısıdır.) [Buhari]

 

Demek ki, Edisonu da, elektriği de yaratan Allahü teâlâdır. Edison’un bunları yaratması şöyle dursun, mevcut maddeleri bir araya toplayıp, yeni aletlerin yaratılmasına sebep olurken, elinin, ayağının, gözünün, diğer duygularının, çeşitli hücrelerinin, kalbinin, ciğer, böbrek ve diğer organlarının işlemesinden ve kullandığı maddelerin, aletlerin yapısından, içlerindeki atom, proton kuvvetlerinden haberi yoktu. Böyle birine yaratıcı denilir mi?

 

Yaratıcı, bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. (S. Ebediyye)

 

Yaratmak Allah’a mahsus

Yaratmak Allah’a mahsustur. Mecaz olarak da, insanlar için “yaratıcı” demek, yazmak çok çirkindir. Küfre düşürür.

 

Yaratmak, hiç yoktan var etmek veya mevcut şeyleri, fiziko-şimik, fizyolojik veya metafizik kanunlarla, bir şekilden başka hassalı şekillere çevirmek demektir. Allahü teâlâdan başka yaratıcı yoktur. Her var olanı, o yaratmıştır. Maddeleri hareket ettirir. Yerlerini değiştirir. Bir zamandan, başka zamana götürür. Bir hâlden başka hâle döndürür. Akıllara hayret verecek şeyler yaratır. Bir damla nutfeden ve görülemeyen spermatozoidden bir olgun insan yaratır.

 

Nuh aleyhisselam gibi bir peygamberden, âsi, kâfir ve ahmak bir oğul yaratır. Ebu Cehil gibi taş yürekli, örümcek kafalı bir kâfirden, İkrime gibi bir mümin oğul yaratır.

 

En küçük zerre olan, mikroskopta bile görülemeyen atomun derinliğinde, çekirdeğinde, dağları deviren nükleer kuvvetler yaratır. Pancarda şeker yaratır. Yaprakta fotosentez, özümleme kuvveti yaratır. Arıda bal yaratır. Cansız yumurtada, canlı hayvan yaratır. Çiçeklerde güzel kokular, esanslar yaratır. Kuru ağaçta, yapraklar, çiçekler, meyveler yaratır. Su içinde hayvanlar, çiçekler, ağaçlar yaratır. Acı su içinde tatlı su yaratır.

 

Kimya reaksiyonları ve nice fizik ve kimya özelliklerini yaratır. Toprağı bitki hâline, bitkiyi hayvan hâline döndürür. İnsanları, hayvanları çürütüp toprak maddelerine, su ve gazlara döndürür.

Her şeyin tersini de yaptığı, reversibl tepkimeler yaptığı gibi, bunun da ters, geri dönen hâlini yaratır.

Bu kâinat fabrikasında her şeyi, hesaplı, düzenli yaratmaktadır. Gelişigüzel, yıkıcı, bozucu görünen değişmelerin, hepsinin de çok hesaplı, çok ahenkli, bağlılıklar, akıllara hayret veren bir düzen içinde yaratıldığı, günden güne daha iyi anlaşılmaktadır.

 

İmam-ı a’zam hazretleri, (Yaratıcı yalnız Allahü teâlâdır) buyuruyor.

Bursalı İsmail Hakkı hazretleri de, yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. İnsan için yaratıcı demek ilhaddır, diyor. (Huccet-ül- baliga)

[İlhad, dinsizlik demektir]

 

Allah yoktan var eder

Allahü teâlânın, hiçbir işinde, ortağı yoktur. Her varlığın hâlıkı yalnız Odur. Yaratmak, yoktan var etmektir. Maddeyi, elemanı yok iken var etmek ve var ettikten sonra, başka bir varlığa çevirmek de yaratmaktır. Mesela, insanı, nutfeden; cinleri ateşten yarattığını bildiren âyet-i kerimeler böyle olduğunu bildirmektedir. (Rahman 15, Müminun 12-14)

 

Allahü teâlâdan başkasına, her ne maksatla olursa olsun, yaratıcı demek caiz değildir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Nitekim Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Yaratmak Allah’a mahsustur.) [Araf 54]

(Allah’ın yarattığı gibi yaratıcı ortaklar buldular da, bu yaratmayı birbirine benzer mi gördüler? Her şeyi yaratan Allah’tır.) [Rad 16]

 

(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.) [Mümin 62]

(Yaratıcı ancak Rabbindir.) [Hicr 86]

(Her şeyin hâlıkı ancak Odur.[Allahü teâlâdır]) [Enam 102]

 

Cenab-ı Hak, bu âyetlerde, tek yaratıcı kendisi olduğunu ve başka ortağının bulunmadığını bildirirken, insana yaratıcı demek hiç caiz olur mu?

 

Kur’an-ı kerimde geçen Ahsen-ül hâlıkin ifadesi, asla, (Yaratıcıların en güzeli) demek değildir. Beydavi tefsirinin Şeyhzade haşiyesinde buyuruluyor ki:

(Ahsen-ül-hâlıkin, takdir edenlerin [tasvir edenlerin, suret verenlerin] en güzeli demektir.) [4/68 ve Savi 3/114]

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri