Çeşitli sual cevaplar Yabancılar, müslümanlıkta
sevginin olmadığını, sevgi hakkında Kur'anda hiçbir âyet bulunmadığını
söylüyorlar. Bu hususta bilgi verir misiniz? CEVAP Müslümanlık,
sevgi, kardeşlik, af, mağfiret ve güzel ahlak dinidir. Kur'an-ı kerim,
hadis-i şerifler ve İslam tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Sevgi
hakkındaki sayısız âyet-i kerimelerden birkaçı mealen şöyle: Allahü
teâlâ şunları sever: (İyilik edenleri sever.) [Bekara 195] (Sabredenleri sever.) [A.İmran 146] (İhsan edenleri sever.) [A.İmran 134] (Adalet edenleri sever.) [Maide 42] [Ey
Habibim, Yahudi ve Hıristiyanlara] de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin!
) [A.İmran 31] Allahü
teâlâ şunları sevmez: (Zalimleri sevmez.) [A. İmran 57] (Fesatçıları sevmez.) [Maide 64] (İsraf edenleri sevmez.) [Enam 141] (Kibirlenenleri sevmez.) [Nahl 23] (Çirkin sözün açıklanmasını sevmez.) [Nisa 148] Hadis-i şeriflerde sevgi (Kendi için sevdiğini arkadaşı için sevmeyen, mümin
olamaz.) [Buhari] (Allah indinde en sevgili kimseler, ahlakça en güzel
olanlardır. Bunlar, başkaları ile ülfet ederler, kendileri ile de kolayca
ülfet olunur. Allahü teâlânın sevmediği kimseler ise, laf taşıyanlar,
kusur araştıranlar, iki kişinin arasını açanlardır.) [Hatib] (İyiliği, iyilik edeni sevin! ) [Ebuş-şeyh] (Allah tektir, teke riayet edeni sever.) [Beyheki] (Allah, komşusuna ve zimmilere zulmedeni sevmez.) [Deylemi] (Allahü teâlâyı
seven haya sahibi olur.) [Ramuz] (Mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe
de mümin olamazsınız.) [Müslim] (Aşık olup, sevgisini gizleyen ve iffetini muhafaza
eden, şehid olarak ölür.) [Hatib] (Seven sevdiği ile beraberdir.) [Buhari] (Allah cemildir [güzeldir] cemal sahiplerini sever.)
[Müslim] Hz. Âdem'e secde Allah’tan başkasına
secde edilmediğine göre, Allahü teâlâ, Hz. Âdem'e secde edilmesini niçin
emretmiştir? CEVAP Allahü teâlânın Âdem'e secde edin emri, Âdem'e doğru secde edin demektir. Nasıl
biz, Kâbe için değil de, Kâbe istikametine secde ediyorsak, melekler
de Âdem aleyhisselama doğru secde ettiler. Fakat İblis secde etmedi.
Halbuki İblis, daha önce hep secde
ederdi. Kendini Hz. Âdem’den üstün gördüğü için ona doğru secde etmedi.
(Mektubat-ı Rabbani) Âdem
aleyhisselamdan, İbrahim aleyhisselama
kadar, selamlaşma, birbirine secde etmekle olurdu. Sonra, bunun yerine
boynuna sarılmakla oldu. Muhammed aleyhisselam zamanında, el ile müsafeha
sünnet oldu. Araplar ve bedeviler Tevbe suresinin 97.
âyetinde, (A’rabiler [bedeviler] küfür
ve nifakta daha beter) deniyor. Bunun açıklaması nasıldır? CEVAP Tefsirlerde, A’rab kelimesi, bedevi olarak geçmektedir.
Kâdı Beydavi tefsirinde, bu âyetin açıklamasında buyuruluyor ki: Şehirden uzak, çölde
yaşayan bedeviler, küfür ve nifak yönünden şehir halkından daha ileridedir.
Bedevilerin şehir medeniyetinden
uzak kalışları, kalblerinin kasvetli oluşu, ilim ehli ile az görüşmeleri,
kitap ve sünneti az bilmeleri sebebiyle onlar bu duruma düşmüşlerdir. Bu tefsirin Şeyhzâde haşiyesinde de şöyle buyuruluyor: Buradaki A’rab
kelimesi Arap milleti değildir. A’rab şehir
dışında, çölde yaşayan bâdiye halkıdır. (Arabı sevmek imandandır) hadis-i şerifi,
A’rabi ile Arabın
farklı olduğuna delildir. Zira Arap övülüyor, A’rab
ise kötüleniyor. A’rabiler, yani bedeviler,
terbiye altına girmek istemeyen, isyankâr ve kalbleri kararmış vahşi
kimselerdir. İlim ehli ile görüşmezler, Allah’ın kitabını, Resulullahın
kalblere şifa veren sözlerini dinlemezler. Bunlar, elbette sabah akşam
ilim ve hikmet ehlinin ve Resulullahın sohbetini dinleyenlerle aynı
olamaz. Şehirde yaşayanla bâdiyede yaşayan
arasındaki fark, dağda yetişen meyve ile bahçede [tekniğe uygun olarak]
yetiştirilen meyveye benzer. (2/448) Bedevilerin Müslümanları
da elbette vardır. Fakat hüküm ekseriyete göre verilir. (Bu âyet-i
kerimedeki A’rabilerden maksat, Müslümanların arasında yetişen mürtetler
ve münafıklardır. Bunların kâfirlik ve nifakları, diğer kâfirlerden
daha şiddetlidir) diyen âlimler de olmuştur. İslam huzurlu olmaya
yeterli mi? CEVAP Elbette. Yetmez diyen, hâşâ,
eksik göndermiş diye Allah’a kusur isnat etmiş olur. İslam’a tam uyan
tam huzurlu olur. İslamiyet insanların dünya ve ahiret saadetine kavuşmaları
için ihsan edilmiştir. Ama insanın itikatta ve amelde noksanı olursa
huzursuz olabilir. Hıristiyanın mürtedi
ile müslümanın mürtedi aynı mıdır? CEVAP Hayır, kâfirlerin hepsi
bir dinden sayılır. Bana İslam dininin
gayesini sordular. Bunu nasıl tarif edebiliriz? CEVAP Dini, aklı, nesli,
bedeni ve malı korumak olarak tarif edilir. Bu beş esasın gayesi de,
imanı muhafaza ederek Müslüman olarak ölmektir. Kur’an-ı kerimde (Müslüman olarak can veriniz) buyuruluyor. (Al-i İmran 102) Bilmeden İslamiyet’e
uygun yaşayan, dünyada faydasını görür mü? CEVAP Evet. Allahü teâlâ,
kullarına çok acıdığı için, rahat ve saadet menbaı
olan dinlerini gönderdi. Dinlerin sonuncusu İslam dinidir. Diğer dinler,
kötü insanlar tarafından değiştirildi. Müslüman olsun, kâfir olsun,
herhangi bir insan, bilerek veya bilmeyerek İslamiyet’e uygun yaşarsa,
dünyada hiç sıkıntı çekmez. Rahat ve neşe içinde yaşar. Avrupa’da ve
Amerika’da İslamiyet’e uygun çalışan kâfirler böyledir. Fakat, kâfirlere
ahirette hiç sevap ve mükafat verilmez. Böyle çalışan, eğer müslüman
ise, ahirette de sonsuz saadete kavuşacaktır. Hz. İsa ile Hz. Muhammed
aleyhisselam arasında peygamber gelmiş midir? CEVAP
Hz. Âdem’den beri birçok
peygamber geldiği kitaplarda yazılıdır. Bunlardan bin senede bir gelene
Resul denir. Her asırda en az bir peygamber gelerek, Resullerin
bildirdiği dinleri kuvvetlendirmişlerdir. Resullere tâbi olan bu peygamberlere
Nebi denir. Hz. İsa’dan sonra da
nebiler gelmiştir. Mesela Hz. Yahya, İsa aleyhisselamla aynı senede
doğmuştur. Hz. İsa’ya İncil inince, Hz. Yahya da Ona tâbi olup İncilin
hükümlerini bildirmiştir. Hz. İsa’dan sonra da
nebiler [peygamberler] gelmiştir. Bunlardan üçünün hayatı, Türkiye Gazetesi’nin
yayınlarından Peygamberler Tarihi Ansiklopedisinin 5. cildinde bildirilmiştir.
Bunlar, Şemun, Circis
ve Halid bin Sinandır. (Aleyhimüsselam) Şemsi ve Kameri yıl
başlangıcı neye göre oldu? CEVAP Peygamber efendimiz
622 yılında Mekke’den Medine şehrine hicret eyledi. Eylül ayının yirminci
pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi.
Bu tarih müslümanlar için Şemsi
yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, Kameri
yılbaşı oldu. Burada bir vaiz, Hz.Fatıma’ya
Fatıma Ana, Hz.Meryem’e Meryem
Ana demenin küfür olduğunu söyledi. Sebebi de, Kur'an-ı kerimde,
Peygamberin hanımları sizin analarınızdır
buyuruluyormuş. Bu bakımdan Hz. Fatıma’ya Ana denince, Hz. Ali’ye peygamber denmiş
oluyormuş. Hz. Meryem’e ise, Ana
demekle, teslis kabul edilmiş oluyormuş. Bunlara Ana denenin
mahzuru var mıdır? CEVAP Hangi kadın olursa
olsun Ana demenin hiç mahzuru olmaz. Bilakis
büyük kadınlara Ana demek
iyi olur. Hz. Ali’yi peygamber bilen kimse, Hz. Fatıma’ya ana demese
de yine kâfir olur. Teslise inanan kimse de, Hz. Meryem’e
ana demese de yine müslümanlıktan çıkar. Harama helal, helale
haram demek veya mubah bir şeye küfür demek çok tehlikedir. Kitaptan
nakletmeyenlerin sözlerine itibar etmemelidir. Muteber kitapların hiç
birinde, Hz. Fatıma’ya ve Hz. Meryem’e Ana demenin küfür olacağı yazılı
değildir. |