Osmanlı düşmanlığı Mısırlı bir yazar, "Osmanlıların savaşlarda kazandığı zaferler, İslam’a şeref vermiştir. Ancak Osmanlı elinde İslam, manasından çok şey kaybetmiş, gelişmesi durdurulmuş, ilme gereken önem verilmemiş, ictihad durdurulup fıkıh ilmi de dondurulmuştur. Nihayet İslam, Osmanlıların bağlayıcı kaydından kurtulup bağımsızlığını kazanmıştır" diyor. Bir cevap verir misiniz? CEVAP
İslamiyet’e şeref verilemez. Ondan şeref alınır. Hz.Ömer, Biz, zelil, aşağı kimselerdik. Allahü teâlâ,
bizleri müslüman yapmakla şereflendirdi buyuruyor. İslamiyet’in,
her çeşit fazilet ve şerefler kaynağı olduğunu bilmeyen, İslamiyet’e
şeref verilecek zanneder. İstanbul’dan Viyana’ya doğru giden İslam ordusu, Belgrad yakınlarında, bir su başında, mola verir. Çeşme, abdest alan, kablarına su koyan askerlerle doludur. Yakındaki kilisenin papazı, bir hile düşünür, güzel kızları süsler, ellerine birer kab verip, çeşmeye gönderir. Papaz gizlice seyreder. Kızlar gelince, askerler hemen çekilirler. Kızlar rahatça doldurup kiliseye dönerler. Papaz, İslam askerlerinin bu güzel ahlakını, edebini ve merhametini görünce, haçlı kumandanlarına, (bu ordu hiç yenilemez, boş yere kan dökmeyin) diye haber gönderir. Hadimül-HaremeynYazar, İngiliz Lord Davenport’un kitabını okumuş olsaydı, İslam ordusu gittiği her yere, adalet, fazilet ve medeniyet götürmüştür.
Boynu bükük mağlup düşmanı daima af ile karşılamıştır bilgisini
öğrenir de, biraz edepli davranırdı. Abbasilerden sonra, halifelere
zindan hayatı yaşatanlar, hutbelerde kendilerine, Sultanül-haremeyn demekten çekinmiyorlardı. Yavuz Sultan Selim Han, Mısırı fethedip, hilafeti esaretten
kurtarınca, alışkanlıkla kendine de Sultanül-haremeyn diyen hatibe, Benim
için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz.
Bana Hadimül-haremeyn deyin buyurmuştur.
İslam ahlakını, Osmanlılar mı, yoksa Mısırlılar mı dondurmuş, buradan
da anlaşılmaktadır. İkinci Abdülhamid Han, siyasal bilgileri birincilikle bitirene,
her sene sarayda görev verir, böylece, gençleri çalışmaya teşvik ederdi.
Katip seçilen Esad bey, Hatırat-ı Abdülhamid Han-ı Sani kitabında diyor ki: Bir gece yarısı şifre yazdım. İmza için, sultanın yatak odası
kapısını çaldım. Açılmadı. Bir daha vurdum. Yine açılmadı. Üçüncüyü
vuracağım anda, kapı açıldı. Karşıma çıkan sultan, havlu ile yüzünü
siliyordu. (Evlad, seni beklettim. Kusuruma bakma, ilk çalışta kalkmıştım.
Gece yarısı, mühim bir imza için geldiğini anladım. Abdestsiz idim.
Bu milletin hiçbir kağıdını abdestsiz imzalamadım. Abdest almak için
geciktim) dedi. Besmele
çekerek imzalayıp, Hayırlı olsun
inşaallah dedi. İşte Osmanlı sultanları İslamiyet’e böyle
bağlı, böyle saygılı idi. Eyyup Sabri Paşa Mirat-ül Haremeyn kitabında diyor ki: (Sultan Abdülmecid Han, Mustafa Reşit
Paşanın mason olduğunu, İslamiyet’e aykırı bir yol tuttuğunu anlayınca,
üzüntüsünden hastalandı. Yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız,
mühim şeyler okunup irade-i şahane
alınıyordu. Sıradaki bir yazı için, Medine
halkının bir dilekçesi okunacak denildi. Durun,
okumayın, beni oturtun buyurdu. Arkasına yastık konup, oturtuldu.
(Onlar, Resulullah efendimizin komşularıdır.
O mübarek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten haya ederim. Ne
istiyorlarsa, hemen yapınız! Fakat, okuyunuz da, kulaklarım bereketlensin!)
buyurdu. Ertesi gün vefat etti.) İşte, Osmanlı sultanlarının ahlakı, hayası ve dine saygıları
böyle idi. Osmanlı, İslamiyet’i dondurdu sözünde,
sinsi bir İslam düşmanlığının habis kokusu duyulmaktadır. Molla Fenariler, molla Hüsrevler, Hayaliler,
Gelenbeviler, İbni Kemaller, Ebüssüudlar, Birgiviler, İbni Abidinler,
Abdülgani Nablüsiler,
Mevlana Halid-i Bağdadiler, Süveydiler
ve Abdülhakim Efendiler ve Abduhu
rezil eden Mustafa Sabri Efendi ve daha nice fıkıh ve kelam âlimleri,
hattatlar, Mimar Sinanlar, Sokullular, Köprülüler,
hangi devlette yetişti? Osmanlı âlimlerinin yazdıkları yüzbinlerce
ilim kitapları, her vilayetteki milli kütüphaneleri doldurmuştur. İslam
âlemine altıyüz sene fetva veren, her müşkülü
çözen, Hıristiyanlığa ve sapık fırkalara reddiyeler yazarak, onları
rezil eden, Osmanlı Şeyh-ül-islamları değil
mi idi? Hayali’nin ilm-i kelam haşiyeleri, Molla Hüsrev’in
Düreri, Halebi’nin Mültekası
ve İbni Abidin’in Redd-ül-muhtarı ve Ebüssüud’ün tefsiri ve Şeyhzade’nin
Beydavi haşiyesi bugün, İslam âlemine ışık tutmaktadır. Mecelle ise,
dünyada benzeri bulunmayan bir hukuk abidesi oldu. (Faideli Bilgiler) Fatih Sultan Mehmed’e iftiraOkuduğum bir romanda, Fatih Sultan Mehmed’in
namaz kılmadığı, içki içtiği ve daha başka çirkin işler yaptığı yazılıdır.
Bu iftiralar niçin yapılıyor? CEVAP İftiraların kaynağı Hıristiyanlardır. İstanbul’un fethine tahammül
edemiyorlar. Yerli maşaları ile bu büyük sultana hücum ediyorlar. Peygamber efendimiz, İstanbul’un fethedileceğini evvelden haber
vermiş ve bu şehri zabt eden kumandan ve askerleri
için, (Ne mutlu onlara) buyurmuştu.
Bu hadis-i şerif imam-ı Süyuti hazretlerinin
Camiussagir isimli hadis kitabının 444. sayfasındaki
7227 numaralı hadistir. İmam-ı Süyuti, bu
hadisin sahih olduğunu, imam-ı Ahmed’in “Müsned”inde
ve Hakim’in “Müstedrek”inde
bulunduğunu bildirmektedir. Mezkur hadis-i şerifin meali şöyle: (İstanbul
elbette fethedilecektir. Bunların kumandanı ne güzel bir emir, askerleri
ne güzel askerdir.) Peygamber efendimiz, İstanbul’u fethedecek kumandanın iyi bir
zat olduğunu bildirirken, Hıristiyanların ve onların yerli maşalarının
Fatihi kötülemeleri, Resulullah efendimizin hadis-i şeriflerini inkâr
etmek için sinsi bir oyundur. İstanbul’u fethederek tarihte yeni bir çığır açan Fatih Sultan
Muhammed Han, bunu bütün dünyaya ilan için Hıristiyanlığın sembolü olan
Ayasofya’yı, cami haline, yani Müslümanlığın sembolü şekline
koymuştu. Fatih camii, Yedikule camii, Kireç İskelesi camii, Şehremini
camii ve Rumeli-hisarı, Fatih Sultan Mehmed’in
Türklere bıraktığı yadigârlardandır. Molla Gürani hazretleri, Bursa kadısı
iken Evkafa dair bir fermana, (Şeriate mugayirdir)
diye bildirince, Fatih Sultan Muhammed Han, özür dilemiştir. Altı dil
bilen Fatih, âlimlerle istişare ederek, ahkam-ı şer’i
şerife uygun kanunlar hazırladı. Bu kanunlar, Kanuni Sultan Süleyman
tarafından ikmal olunarak, devletin anayasası son şeklini aldı. (Tarih-i devlet-i Osmaniye) Fatihin bir emirnamesiFatih Sultan Mehmet Hanın namaz kılınması hakkında Rum vilayetlerine
gönderdiği bir fermanı varmış. O ferman nasıldır? CEVAP Elimize Fatihin fermanı diye bir
yazı geçti. Özeti şöyle: "Allahü teâlâ, emirlerinin yerine
getirilmesini bize nasip ve müyesser eylesin! İşittiğime göre, Rum diyarındaki
şehir ve kasaba ve köylerde yaşayan müslüman ahali, İslam dininin emrettiği
farzları yapıp, sünnetlerine riayet etmekte, Kur'an-ı kerime ve hadis-i
şeriflere uymakta gevşeklik gösterip muhalefet ederler imiş. Allahü
teâlânın "Namazı ikame ediniz"
emrine ve "Namaz dinin direğidir.
Onu doğru kılan dinini korumuş, terk eden dinini yıkmış olur" hadis-i
şerifine uymayıp, tuğyan yoluna sapanlar böylece camileri harabeye döndürüp,
fısk ve fücur yerlerini mamur ederler imiş. Emr-i bil maruf
ve nehy-i anil münker eylemek vacip olduğundan,
bir adamımı bu iş için vazifelendirdim. Şöyle emir eyledim ki: "Namazı terk edeni tazir eylemek
meşrudur. Rum diyarında namazını geçirenler tespit edilip, İslam dininin emrinin gereği yapılsın. Halka
namaz kılmaları tembih edilip, kılmayanlar teşhir edilsin! Hiç kimse
ne olursa olsun bu cezaya mani olmaya!.. Rum sancağı beyleri ve kadıları
ve subaşıları ve bunların emrindeki diğer memurlar, gönderdiğim
vazifeliye yardımcı olalar. Böylece İslamiyet’in yüce ahkamı, emri ve
yasaklarını yerine getirmekte gevşeklik ve tembelliğe asla meydan verilmeye.
Öyle ki, mescitler dolacak, medreseler mamur edilecek ve din-i İslam
kuvvetlendirilmiş olacaktır. Böylece müslümanlar, huzur ve saadet içinde
olacaklardır." Yıldırım Beyazıd hanYıldırım Beyazıd Hanın içki içtiği söyleniyor. Doğru mudur? CEVAP İslam düşmanları, hiç bir vesikaya dayanmadan (Yıldırım içki
içerdi) diye yalan söylüyorlar, iftira ediyorlar. Maalesef müslümanım
diyen bazı ahmak kimseler de, bu dinsizlerin tesiri altında kalıp, onları
vesika göstererek yüce padişaha aynı iftirayı yapıyorlar. Dinsizin biri, bir kitap yazıyor. Kitapta (Falanca padişah
içki içerdi, masondu) diyor. Başka bir dinsiz de bu kitabı vesika gösteriyor,
sayfa numarası veriyor. (İşte masonluk vesikası) diyor. Müslümanım diyen
bazı ahmaklar da bunları vesika olarak gösterip Osmanlı sultanlarına
iftira ediyorlar. Osmanlı sultanlarına olan düşmanlığın altında din
düşmanlığı yatmaktadır. Avrupa’nın Yıldırım
Hana düşmanlığı neden ileri geliyor? Bu kahraman padişah, Alman,
Macar ve Fransız ordularını Niğbolu’da perişan
etti. İstanbul’u fethetmeye çalıştı. Bizans imparatoru on bin altın
cizye vermek mecburiyetinde kaldı. Nefes darlığından vefat etti. Bursa’ya
defnedildi. Yıldırımın ölüm haberini işiten Timur
Han,
(Yazık oldu, büyük bir mücahidi kaybettik) dedi. Çok cesur ve adil
bir sultan idi. Bursa’da yaptırdığı Cami-i kebir, bu kahraman
mücahidin İslamiyet’e olan bağlılığının bir vesikasıdır. Kızını Emir
Sultan gibi evliya bir zatla evlendirdi. Emir Sultan hazretleri
de, mücahid bir padişaha damat olmakla şereflendi. Evliya bir zat, kötü
bir kimsenin kızı ile evlenmek istemez. Timur HanTimur müslüman değil miydi? CEVAP Timur Han, müslüman idi. Çok medrese ve kütüphane yaptı. Teftazani gibi büyük âlimlerin sohbetinde bulunur, nasihatlerini
dinlerdi. Yıldırım Beyazıd ile
savaştığı için Osmanlı tarihçileri bunu haksız olarak kötülemektedir.
Savaş yapılınca elbette insanlar ölür. Bunu zulüm olarak göstermek doğru
olmaz. Dördüncü MuratDördüncü Murat’ın içki içtiği söyleniyor. Doğru mudur? CEVAP Dördüncü
Murat, Osmanlı padişahlarının 17.sidir. 1640 da vefat etti. Babası,
birinci Ahmed hanın türbesindedir. Kardeşi İkinci
Osman Han da buradadır. 1623 de halife oldu. Yavuz gibi cesur idi. Annesi Mahpeyker Kösem Sultanın yardımı ile, iş başına, kıymetli adamlar getirerek,
ortalığı düzeltti. Şah Abbas,
Bağdadı alıp, otuzbin Ehl-i sünneti [kadın,
çocuk ayırmadan] kesti. Sadr-i A'zam Hafız Ahmed Paşa Bağdadı geri aldı. İran askeri telef oldu. Diğer Osmanlı sultanları gibi, Dördüncü Murat Han da içki içmezdi. Din düşmanları "içki içerdi"
diye iftira etmişlerdir. Tütün, enfiye ve içkiyi yasak etti. Kendi harbe
giderek Tebriz’i geri aldı. İkinci defa giderek Bağdat’ı tekrar aldı.
Kâbe-i muazzamayı yeniden yaptırdı. Yavuz Sultan Selim HanYavuz nasıl halife oldu? Bir kimse, halifeliği güç kullanarak
alsa veya bir halife, halifeliğini başka birine devretse, halifeliği
sahih olur mu? CEVAP Tarihi kaynaklar diyor ki: 1258de, Hülagü Han, Bağdat’ı alıp,
Abbasi hilafetini yıkmış, halifeyi de çocukları ile birlikte öldürmüştü.
Üç sene halifesiz kalınmıştı. Bir Abbasi şehzadesi, halife
olmuştu. Bundan sonraki halifelerin devlet işleriyle alakaları yoktu.
Sadece din reisi idiler. Kölemen sultanı Kansu-Gavri ile beraber Merci
Dabık savaşında bulunan son halife 3. El- Mütevekkil,
Osmanlının zaferi üzerine Yavuza teslim olmuştur. Yavuz ona gerekli
hürmeti gösterip Kahire’ye iade etmişti. Bu son Abbasi halifesi, birçok ilim, sanatkâr ve söz sahibi
şahsiyetlerle İstanbul’a geldi. Mısır ve Osmanlı uleması toplanıp, halifeliğin,
Yavuz Sultan Selim Hana devredilmesi kararlaştırılmış, El-Mütevekkil,
sırtındaki hilati çıkarıp Yavuza giydirmiştir. (İ.H. Danişmend,
İzahlı Osmanlı Tarihi kronolojisi
c.2, s.37) Yavuz, halifeliği devralmayıp zor kullanarak da almış olsaydı,
yine sahih olacağı aşağıdaki yazıdan anlaşılmaktadır. Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri,
İzalet-ül hafa kitabında
halife seçiminin dört türlü olduğunu bildirip dördüncüsünü şöyle anlatmaktadır: (Birinin güç kullanarak, halifeliği zorla elde etmesidir. Bu
da iki türlü olur: Halifeliği zorla alan kimse, ya halifeliğe layıktır veya değildir.
Halifeliğe layık olmayanın da dine uygun olan emirlerine uyulur.
Abdülmelikin halifeliği böyle idi. Bunlara
da beyat edilince meşru halife oldular.) [R.Muhtar,
Hadika] Padişahlar ve hacSolcu bir yazar, Osmanlı padişahlarının hacca gitmelerinin
yasak olduğunu, gittikleri takdirde, öldürüldüğünü yazmaktadır. Osmanlı
Padişahları niçin hacca gitmez? CEVAP Tarihi olaylarda tarih kitaplarına, dini konularda ise dini
kitaplara bakılır. Hacca gitmek dini bir vazifedir. Bunun nasıl yapılacağı,
hangi hallerde, kimlerin bu vazifeden muaf tutulacağı hakkında din kitaplarına
bakılır. Hangi olayda hangi kitaplara, hangi kaynaklara bakılacağını,
neyin nereye sorulacağını bilmeyen kimsenin boyundan büyük çam devirmesi
işten değildir. Halkı yönlendiren, bir köşe yazarının rastgele
yazması, çok tehlikelidir. Hacca gitmek isteyen padişah kim, niçin öldürür? Osmanlı devleti,
Osmanlı halkı müslüman değil miydi, gavur muydu da dinin bir emrini
yerine getirmek isteyen padişahı öldürsünler. Osmanlı padişahlarının her işlerini Şeyh-ül-İslam’a sordukları,
bütün tarih kitaplarında da yazmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman Hanın,
bir sandıkla gömülmesini vasiyet ettiği meşhurdur. Vefatında bahsettiği
sandığı açtıklarında, yaptığı her işinde, Şeyh-ül-İslam’dan fetva aldığı,
sandıktaki kağıtların bu fetvalar olduğu görülmüştür. Dini meselelerde bu kadar, hassas davranan kimseler, İslam’ın
beş şartından biri olan Hac hususunda da elbette çok titiz davranmıştır. Bir olayı incelerken o zamanın şartlarını da göz önüne almak
gerekir. O zamanın imkanları ile hacca gidip gelmek aylar sürüyordu.
Bir devlet başkanının aylarca devletinin, ordusunun başından ayrılması,
devlet için her zaman tehlikedir. İşte bu sebepten dolayı Şeyh-ül-İslamlar,
Padişahların hacca gitmelerine, devletin, milletin selameti açısından
izin vermediler. Bu hususta meşhur fıkıh âlimi İbni
Abidin hazretleri buyuruyor ki: Lubab Şerhinde sultan ve sultan vazifesi gören
emirler, padişahlar, sultanlık halleri devam ettiği müddetçe, hacca
gitmezler, yerlerine bedel gönderirler. (Redd-ül-Muhtar
Hac bahsi) Kuyucu Murat PaşaKuyucu Murat Paşa nasıl bir zattır? CEVAP Murat Paşanın aleyhinde söylenen sözlerin aslı yoktur. Murat Paşa, Nemçe, yani Avusturya muharebesinden başarı ile dönünce,
hicri 1015de sadrazam oldu. Üçüncü
Mehmet hanın son senesi 1012de Şah
Abbasa yenilen
ordudan kaçanlar, hurufilerle birlikte Celali isyanı çıkardılar. Bu isyan Anadolunun yarısına yayıldığından, Murat Paşa, 1017de bunların
üzerine yürüdü. Reisleri olan Canpolat, Kalenderzade ve Kara
Sait gibi eşkıyayı ve otuzbinden ziyade
hurufinin, çoğunu öldürerek kuyulara gömdürdü. Doğu Karahisardaki yuvalarını da basarak, yüzbin
asiyi imha etti. 1019da İran’a yürüdü. Zafer kazandıktan sonra, hastalanarak
Miladi 1611 senesinde doksan yaşında vefat etti. İstanbul’a getirilip
medresesine defnedildi. Çok gayretli ve dindar bir paşa idi. Âmirsiz toplum olmazGeçen gün bir ajansta görevli biri, bir radyoda (Saltanata
alışmış, güdülmeye alışmış bir milletiz) diyerek Osmanlı devletini,
emirlik ve sultanlık sistemini kötüledi. İddiasını ispat için de, Kur'an-ı
kerimdeki, (Raina demeyin,
ünzürna deyin) âyetini
delil getirdi. Bu âyet milleti gütmemek gerektiğini mi bildiriyor? CEVAP Âyet-i kerimeyi kendi görüşüne
göre yorumlamak çok tehlikelidir. Peygamber efendimiz nasıl bildirmişse,
âlimler nasıl açıklamışsa öylece bildirilir. Mektubat-ı Rabbanideki hadis-i şerifte, (Kur'anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. Şimdi,
aklı değil de, nakli esas alarak âyet-i kerimenin iniş sebebini ve manasını
bildirelim: Eshab-ı kiramdan bazıları, Peygamber efendimize, Bizi de gözet, iyi anlayalım ya Resulallah
manasına, Raina ya Resulallah derlerdi. Halbuki Raina İbranicede
Ey çoban, ey ahmak gibi manalara gelmekteydi.
Bir yahudi bir yahudiye hakaret etmek istese Raina derdi. Müslümanların (Raina ya Resulallah)
demelerini fırsat bilen yahudiler, Raina kelimesini andıracak şekilde ağızlarını eğerek, hakaret kasdı ile Peygamber efendimize Raina demeye başlamışlardı. İbranice bilen Sad bin Muaz, bunu işitince, Resulullaha karşı böyle söyleyeni bir daha işitirsem, boynunu vururum
demişti. Yahudiler de, Siz,
böyle dediğiniz için biz de öyle söylüyorduk diye kaçamak bir cevap
vermişlerdi. Bunun üzerine, (Ey iman edenler, raina
demeyin, ünzürna deyin) âyet-i kerimesi nazil olmuştu. (Tibyan) Emirlere itaatin önemiDiğer tefsirlerde de aynı şey bildiriliyor. Dinimizde birlik
ve beraberliğin sağlanması için emire itaatin önemi büyüktür. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah’a,
Peygambere ve sizden olan emirlere itaat edin!) [Nisa 59]
Allah’a, Peygambere ve emirlere itaat etmeye, güdülmeye alışmış olmak denir mi? Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki: ([Ey aile
reisleri] Kendinizi ve aile efradınızı
Cehennem ateşinden koruyunuz!) [Tahrim 6] Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki: (Hepiniz
çobansınız ve hepiniz raiyesinden [güttüklerinden, evindekilerden ve
emri altındakilerden] mesuldür.
Emir çobandır ve raiyesinden mesuldür. Kadın, kocasının evinde çobandır
ve raiyesinden mesuldür. Hizmetçi, efendisinin malının çobanıdır ve
raiyesinden mesuldür. Evlat, babasının malının çobanıdır ve raiyesinden
mesuldür. Şu halde hepiniz çobansınız ve çoban sürüsünü koruduğu gibi,
siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız!
Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.) [Buhari, Müslim,
Tirmizi, Ebu Davud, İ.Ahmed, Taberani] (Bana itaat
eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş
olur. Benim tayin ettiğim emire itaat eden, hakikatte bana itaat etmiş,
ona isyan eden de hakikatte bana isyan etmiş olur.) [Buhari] (Habeşli
siyah bir köle olsa da, emirinize itaat edin!)
[Buhari] (Malını zorla
alsa da emirin sözünü dinle ve ona itaat et!) [Buhari] (Müslüman,
hoşuna gitse de, gitmese de, emirin sözünü dinler ve ona itaat eder.
Emir, günah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.) [Buhari]
(Emirin,
beğenmediğiniz işlerine sabredin, zira cemaatten ayrılan imansız ölür.) [Buhari]
Çobanlık kötü müdür?Görüldüğü gibi, dinimiz, cemiyetin huzuru ve kargaşadan uzak
olmak için emir kötü de olsa, onun meşru emrine itaat edilmesini, yani
güdülmeyi emretmektedir. Her rejimde,
gütme ve güdülme vardır. Zaten dünyada âmirsiz, memursuz hiçbir sistem
yoktur. Bir sürüyü
gütmek, çobanlık etmek kötü bir şey değildir. En sahih hadis kitabındaki
bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Allah, çobanlık etmemiş olan bir Peygamber göndermedi.)
[Buhari] Demek ki,
Peygamber efendimiz dahil, her Peygamber çobanlık etmiştir. Saltanat
yani sultanlık ve emirlik sistemi kötü değildir. Sultan kötü ise kötülük
eder, iyi ise iyilik eder. Her rejimde de öyledir. Belediye başkanının
biri halka hizmet eder, biri de rüşvet yer, hainlik yapar. Bir hadis-i
şerifte buyuruldu ki: (Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir. Ona ikram eden
kimse, ikram görür, ona ihanet eden kimse de ihanete maruz kalır.) [Taberani] Sultan, Allah’ın
gölgesidir demek, (Sultan, Allah’ın emirlerini tatbik etmek salahiyetine
malik olan kimsedir) demektir. |