Irkçılığın dinimizdeki yeri
Bütün insanlar, Hz. Âdemin neslinden geldiğine göre, zenciler
ve diğer ırkların nasıl meydana çıktığını açıklar mısınız? CEVAP Biyolojide modifikasyon denilen görünüş değişikliği yanında, mutasyon denilen genlerde değişiklik olayı vardır. Beyaz insandan siyah, esmer veya sarı insanların türemesi mümkündür. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
Âdem aleyhisselamı yeryüzünün her tarafından alınan topraktan yarattı.
Bu sebeple neslinden, siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu
gibi, bu renkler arasında bulunanlar da oldu. Bazısı yumuşak, bazısı
sert, bazısı da halis ve temiz oldu.) [Ebu Davud] Irkçılığın dinimizdeki yeri nedir? CEVAP Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, ırkçılığı, ırk üstünlüğünü
kesin olarak reddetmektedir. Birkaç misal verelim! Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki: (Ey insanlar,
sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için
milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takvada
en ileri olanınızdır.) [Hucurat 13] [Takva, Allah’a inanıp, Onun emir ve yasaklarına riayet etmektir.
Kısaca haramlardan sakınmak demektir.] Bir önceki âyet-i kerimede, Ey iman edenler buyurulurken, bu âyet-i kerimede Ey insanlar şeklinde hitap edilmektedir.
Hitap yalnız inananlara değil, bütün insanlaradır. Bütün insanlar, aynı
ana-babadan, yani Hz. Âdem ile Hz. Havva’dan meydana geldiler. Bu bakımdan
bir ırkın diğerine üstünlük taslamaya hakkı yoktur. Âyet-i kerimede, tanışmakta
kolaylık olması için, milletlere ve milletler içinde kabilelere
ayrıldığımız ve Allah indinde üstünlüğün, Müslümanlığa bağlılıkla ölçüleceği
bildirilmektedir (Araplar veya Yahudiler üstündür) denmiyor. Birkaç
âyet önce de Müminler ancak kardeştir
buyuruluyor. [Hucurat 10] Müminler kardeştir Arapların veya başka bir ırkın değil, yalnız müminlerin kardeş
olduğu açıkça bildirilmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbiniz
bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının
karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine
üstünlüğü yoktur. Ancak takva bakımından biri diğerinden üstün olabilir.)
[İbni Neccar] [Acem, Arap olmayan milletler demektir.] (Acemlerden,
dininizi kabul edenler ve nesebinize katılanlar olacaktır.) [Hakim] (Müslümanlar
kardeştir. Takva hali hariç, kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.) [Taberani,
Ebu Nuaym] (Allahü teâlâ,
cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz
Âdem aleyhisselamın evlatlarısınız. Âdem ise topraktan yaratılmıştır.)
[Tirmizi] (Ey Kureyşliler, kıyamet günü herkes ameli ile gelir. Siz dünyayı
omuzlayarak gelmeyin! Bu halde gelip de, "Ya Resulallah" deseniz,
tarafınıza bakmam.) [Taberani] (İnsanlar
[insan olarak] bir tarağın
dişleri gibi eşittir.) [İbni Lal] Peygamberimizin
tevazuu Peygamber efendimiz, (Ben sizin en iyiniz olduğum gibi, babam da babalarınızdan
daha iyidir) buyurmuştur.
Böyle söylemek öğünmek değildir. Peygamber efendimiz tevazu ehli idi.
Böyle söylemesi hakikati bildirmek içindir. (Ben evliyayım) demek öğünmek
olur. Fakat (Ben Peygamberim) demek böyle değildir. Gerçeği bildirmek
vazifesi olduğu ve vazifesini yapmak mecburiyetinde de olduğu için böyle
buyurmuştur. Nitekim imam-ı Rabbani hazretlerinin, Müjdeci Mektublar kitabında
bildirdiği hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Kıyamette,
önce gelenlerin ve sonra gelenlerin seyyidiyim.
Hakikati bildiriyorum, öğünmüyorum.) (Allahü teâlânın
habibiyim. Peygamberlerin reisiyim. Öğünmek
için söylemiyorum.) (Peygamberlerin sonuncusuyum,
öğünmüyorum, ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im
“aleyhissalatü vesselam”. Allahü teâlâ insanları
yarattı. Beni insanların en iyisinde yarattı. Allahü teâlâ, insanları
fırkalara [kavimlere,
ırklara] ayırdı. Beni, en iyisinde bulundurdu. Sonra bu en iyi
fırkayı kabilelere [cemaatlere] ayırdı.
Beni, en iyisinde bulundurdu. Sonra, bu cemaati evlere ayırdı. Beni,
en iyi evden [yani
aileden] dünyaya getirdi. İnsanların en iyisiyim. En iyi ailedenim.
Kıyamette, herkes sustuğu zaman, ben söyleyeceğim. Kimsenin kımıldayamadığı
vakitte, onlara şefaat ediciyim. Kimsede ümit kalmadığı bir zamanda,
onlara müjde vericiyim. O gün her iyilik, her türlü yardım, her kapının
anahtarı bendedir. Liva-i hamd benim elimdedir. İnsanların en hayırlısı,
en cömerdi, en iyisiyim. O gün emrinde binlerce hizmetçi vardır. Kıyamet
günü, Peygamberlerin imamı, hatibi ve hepsine şefaat edici benim. Bunu
öğünmek için söylemiyorum.) [Hakikati bildiriyorum. Hakikati
bildirmek vazifemdir. Bunları söylemezsem, vazifemi yapmamış olurum.] Peygamber
efendimizin ırkı Muhammed aleyhisselam, Araptır. Arap, güzel demektir. Mesela, lisan-ı Arap, güzel
dil demektir. Coğrafyada Arap demek, Arabistan yarımadasında doğup büyüyen
ve onların kanından olan kimse demektir. Peygamberimizin akrabasını,
Arapları sevmek ve saymak ibadettir. Onları her Müslüman sever. Anadolu’ya
misafir gelen esmer fellahlar ve zenciler; saygı gösterilsin diye kendilerini,
Arap diye tanıttırmış. Anadolu’nun temiz, saf Müslümanları da Araba
olan hürmetlerinden dolayı, bunları sevmişlerdir. Çünkü, dinimizde siyah,
beyaz ayırımı yoktur. Siyah bir Müslüman beyaz bir kâfirden
çok üstün, çok daha kıymetlidir. Siyah olmak, imanın şerefini azaltmaz.
Resulullahın çok sevdiği Hz. Üsame ve Bilal-i Habeşi hazretleri siyah
idi. Ebu Leheb ve Ebu Cehil kâfirleri beyaz
idi. Allahü teâlâ insanın rengine değil, iman ve takvasına kıymet vermektedir.
Siyahların, esmerlerin kendilerini
Arap olarak tanıtmaları, İslam düşmanlarının işlerine yaradı. Bu düşmanlar,
siyah insanları, aşağı ve iğrenç olarak tanıttılar, köle olarak kullandılar.
Arabı siyah olarak tanıtmaya, böylece Müslümanları Peygamberimizden
soğutmaya uğraştılar. Siyah resimlere, kara köpeklere, resmin negatif
filmine Arap dediler. Arap saçı, Arap sabunu, kara Fatma böceği gibi
uydurma isimlerle Arap milletini kötülediler. Aşağıda Peygamber efendimizi
öven hadis-i şerifler ayrıca Arap milletinin de üstünlüğünü göstermektedir. (Her asırdaki
insanların en iyilerinden dünyaya getirildim.) [Buhari] (Allah, İsmail
aleyhisselamın soyundan Kureyşi seçti, Kureyşten de, Haşimoğullarını sevdi.
Onlardan da, beni süzüp seçti.) [Müslim] (Allah, beni
insanların en iyilerinden vücuda getirdi.) [Tirmizi] (Allahü teâlâ,
Arabistan’daki seçilmişler arasından beni seçti.) [Taberani] (Ensarı müminden
başkası sevmez, münafıktan başkası da buğzetmez.)
[Buhari] (Arabı sevmek imandan, onlara buğz
etmek küfürdür.) [İ.Neccar] (Bana buğz eden dinden çıkar, Araba buğzeden,
bana buğz etmiş olur.) [Hakim] (Şu üç şey
için Arabı sevin: Ben Arabım,
Kur'an Arapça, Cennet dili de Arapçadır.)
[Hakim] Şimdi gerçek Arap çok azalmıştır.
Çoğu Asya’ya cihada gitmiş, bir daha dönmemiştir. Arap bu kadar övüldüğü
halde, ırkçılık yapanlarının Cehenneme gideceği de bildirilmiştir. Bir
hadis-i şerifte, (Arap, ırkçılık yüzünden sorgusuz
sualsiz Cehenneme atılır) buyurulmuştur.
(Ebu Ya’la) Kâfir olan bir Arap, Müslüman Fransız’dan
üstün olamaz. Böyle bir ırkçılık dinimize aykırıdır. Dinimizde ırkçılık
yoktur. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Ey insanlar,
sizi, bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için
milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah indinde en üstününüz, takvada
en ileri olanınızdır.) [Hucurat 13] Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Rabbiniz
bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, [Arap olmayana] Acemin Araba üstünlüğü olmadığı
gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir
milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.) [İbni Neccar] (Irkçılık
yapan, ırkçılık için savaşan ve ırkçılık uğrunda ölen, bizden değildir.)
[Ebu Davud] Vatanı sevmek imandandır Vatan sevgisi imandadır hadisi uydurma mıdır? CEVAP Art niyetli kimseler İslam âlimlerine olan itimadı sarsmak
için, iyi niyetli kimseler de buradaki maksadı anlamadıklarından dolayı
böyle hadisleri uydurma sanıyorlar. Halbuki her dilde, çok zaman zarf
söylenir, mazruf anlaşılır. Mazruf, zarfın içindeki demektir. Mesela
soba yanıyor dediğimiz zaman, sobanın kendisi değil içindeki odun, kömür,
gaz yanıyor demektir. Yoksa sobanın kendisi değildir. Bu sınıf tembel
dendiği zaman, sınıftaki öğrencilerin tembel olduğu anlaşılır. Böyle
örnekler Kur'an-ı kerimde de vardır: (Köy halkına sor) yerine, (vese’lil
karye = köye sor) ifadesi kullanılmıştır. (Yusuf 82) Zalim köylüler manasına (Karye-tiz-zalim = zalim
köy) ifadesi kullanılmıştır. (Nisa 75) Vatanını seven herkese mümin denmez. Fakat mümin vatanını sever.
Yani, vatanını sevmek mümin olmanın alametlerindendir. Temizlik imandandır buyuruluyor. Yani müminin alametlerinden
biri de temiz olmaktır. Fakat her temiz olana mümin denmez. Kâfirlerden
de temiz olanlar çıkar. Haya imandandır buyuruluyor. Yani, imanlı olmanın
alametlerinden biri de hayalı olmaktır. Fakat her hayalı olana mümin
denmez. Arabı sevmek imandandır buyuruluyor. Her Arabı değil, Müslüman
olan Arabı sevmek gerekir. Ebu Cehil de, Ebu
Leheb de Arab idi.
Halbuki bu Arapları seven kâfir olur. Vatan sevgisi de böyledir. Müslüman
olan vatan sevilir. Vatanın Müslümanlığı, halkının Müslümanlığı demektir.
Vatanını sevmek, taşını, toprağını değil, oradaki Müslümanları, yakınlarını,
akrabalarını sevmek demektir. (Vatan sevgisi imandandır) hadis-i şerifi, İslam âlimlerinin
en büyüklerinden ve ikinci bin yılın müceddidi olan imam-ı Rabbani hazretlerinin,
Mektubat kitabının 155. mektubunda ve hümanistlerin bile sevdiği
Evliyanın büyüklerinden Mevlana Celaleddin Rumi hazretlerinin Mesnevi’sinde
vardır. Millet ve milliyetçilik(Millet din demektir. Bunun için Fransız milleti, Türk milleti
denmez. Türk milliyetçisiyim demek de, Türkün dinindenim demek olur
ki çok yanlıştır) diyenler çıkıyor. CEVAPMillet kelimesi çeşitli manalara gelir. Birkaçı şöyledir: 1- Din manasında kullanılır. "Millet-i İbrahim",
"Millet-i Resulullah" gibi. 2- Ümmet manasında, bir din mensuplarının tamamına denir. "İslam
milleti", "Yahudi milleti" gibi. 3- Topluluk manasına gelir. "Kâfirler tek
millettir", "Kâfir milleti zalimdir" gibi. 4- Sınıf, cins, taife manasına kullanılır. "Kadın
milleti", "Şoför milleti" gibi. 5- Halk manasına kullanılır. "Bu millet, iyiye layıktır"
gibi. 6- Kavim manasında kullanılır. Din, dil, tarih, gelenek, kültür,
ideal ve vatan birliği olan topluluk demektir. "Türk milleti",
"Arap milleti" gibi. Milliyetçi demek, aynı dine mensup, aynı dili konuşan, ortak tarihi olan, aynı gelenekleri ve aynı kültürü olan, aynı ideale ve aynı vatana sahip olan kimse demektir. "Ben milliyetçiyim" demek yanlış olmaz. Kelimenin yalnız bir manasını düşünmek doğru değildir. Fransa’dan yazıyorum. Mısırlı bir arkadaşım var. Bayrağını
din gibi kabul etmektedir. Bayrağıma paçavra diyen kâfir olur diyor.
Böyle sevgi ve ırkçılık olur mu? CEVAPMısır bayrağının diğer bayraklardan farkı ne de, ona bez veya
paçavra diyen kâfir oluyor? İster Mısır, ister Libya veya diğer milletlerin bayraklarına
paçavra demek, uygun değilse de, kâfir olmayı gerektirmez. Her millet,
kendi bayrağını sevebilir. Fakat ırkçılık yaparak, (Hangi milletten
olursa olsun benim bayrağımı sevmeyen kâfir olur) demek çok yanlıştır. Tesettüre riayet eden, namazlarını kılan müslüman bir çingene
kızıyım. Müslüman bir Türk ile evleneceğim. Fakat babam, ırk ayrımı
yapıyor, (ileride sorun çıkar) diyor. Dinimizde ırk ayrımı var mıdır?
(Çingene ile evlenince, tuğla eriyinceye kadar yıkanılsa cünüplük çıkmaz)
sözü doğru mu? CEVAPTürk, Arap, Ermeni, Fransız nasıl bir ırk ise, çingene de bir
ırktır. Türkün, Arabın müslümanı ve başka
dinden olanı olduğu gibi, çingenelerin de, müslümanları ve başka dinden
olanları vardır. Dinimizde ırk ve renk ayrımı yoktur. Allah indinde, Müslüman
bir çingene, Müslüman olmayan bir Türk kralından çok üstündür. Biri
ebedi Cennetlik, öteki ebedi Cehennemliktir. Hiç mukayese kabul eder
mi? Siyah olan Bilal-i Habeşi, beyaz Ebu Cehil'den çok üstündür. (Çingene ile evlenince, tuğla eriyinceye kadar yıkanılsa cünüplük
çıkmaz) sözü, cahillerin uydurdukları çirkin bir iftiradır. Bir kimse
nasıl cünüp olursa olsun, gusledince, yıkanınca temiz olur. İkiniz de İslamiyet’in emirlerine uyduğunuza göre, hiçbir sorun
çıkmaz. Evlenmeniz çok iyi olur. Mutluluklar dileriz. Yunus Emre ve hoşgörüYunus Emre’yi kötüleyen biri, (Bir taraftan “Yaratılmışı hoş
gördük, Yaratandan ötürü” diyerek hoşgörülüğünü sergilerken, bir taraftan
da, “Beş vakit namaz kılmayan, bilin müslüman olmadı, ol Cehenneme girse
gerek” diyerek müsamahasızlık çukuruna düşmüştür. Hoşgörünün zirvesine
çıkmak gerekir) diyor. Hoşgörü ne demektir? TDK’nın
sözlüğünde, (Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme
durumu) deniyor. Dikkat ediniz, her şey deniyor. Her şeyi anlayışla
karşılamak diye tarif ediyor. Yine TDK’da,
Mezhebi geniş ifadesini tarif ederken, (Namus konusunda aşırı hoşgörülü
davranan kimse) deniyor. Yunus Emre’yi kötüleyen kimseye göre, hoşgörü denilen şeyin
bir sınırı yoktur. Ne kadar hoş görülürse, o kadar iyidir. Halbuki sınırsız
hürriyet gibi, sınırsız hoşgörü de çok yanlıştır. Kötüler hoş görülür
mü? Anarşistler ve diğer suçlular hoş görülürse, toplumun nizamı nasıl
sağlanır? Kâfirleri sevmemek gerekir ise de, dinimizin emri gereği, onlara
eziyet etmek, kalblerini incitmek haramdır. Zaruret olunca, onlara dostluk
göstermek de caizdir. Sevmemek ayrı, onları üzmek ayrı şeydir. Din adına,
kâfirin, kâfirliğini hoş görmek tehlikelidir. Allahü teâlâ, bu kimsenin
anladığı manada hiçbir müslümanı hoşgörünün zirvesine çıkarmasın! Tarak dişi gibi eşitMüslüman, dinimizin izin verdiği ölçüde hoşgörülü olur. Bunun
azı da, çoğu da zararlıdır. Yunus Emre hazretlerinin, “Yaratılmışı hoş
gördük, Yaratandan ötürü” diyerek yetmiş iki millete aynı gözle bakması,
dinimize aykırı değildir. Çünkü dinimizde ırk üstünlüğü yoktur. Bir
hadis-i şerifte, (İnsanlar [insan olarak] bir tarağın dişleri
gibi eşittir) buyurulmuştur. (İbni Lal) Bunun için kâfir de olsa, bir kimseden kendini üstün görmek
caiz değildir. Çünkü kâfir, müslüman olup ebedi saadete kavuşabilir,
müslüman da, maazallah küfre düşüp Cehennemlik olabilir. Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri, (Gel, gel, her kim olursan ol gel, müşrik, mecusi olsan veya puta tapsan da gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Tevbeni yüz defa bozmuş olsan da gel) diyor. Manası, (Gel sana Müslümanlığı öğreteyim de gerçeği gör) demektir. Çünkü Allah için olmayan sevgi ve düşmanlığın hiç önemi yoktur. Hadis-i şerifte, (İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alâmeti, hubbi-i fillah, buğd-i fillahtır) buyuruluyor. [Ebu Davud] Yani, müslümanları sevip, onlara yardım ve hayır dua etmek ve din-i İslam’ı beğenmeyenleri, İslamiyet’e ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemek ve imana, hidayete kavuşmaları için dua etmektir. Buğd, sevmemek, düşmanlık etmek demektir. Buğd-i fillah, Allah için sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir. Bunun zıddı ise “Hubb-i fillah”tır. Allah için sevmek, Allah için dostluk etmektir. Allah için sevmekResulullah buyurdu ki: (Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah
için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiç bir ibadetiniz,
hayrat ve hasenatınız kabul olmaz!) Allahü teâlâ, Hz.Musa’ya sordu: - Ya Musa, benim için ne işledin? - Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim,
zikrettim. - Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir.
Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekatlar, kıyamette, sana
gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların
faydası sanadır. Benim için ne yaptın? - Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi? - Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi? Musa aleyhisselam, Allahü teâlâyı sevmenin, Onun için olan
en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı.
(Mektubat-ı Masumiyye) Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya da vahyetti ki: (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan,
dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası
olmaz.) [K.Saadet] Allah’ın dost ve düşmanlarıAllah indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası
için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık
etmektir. Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin
önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve
Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası
için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]
(Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun
yanında olur.) [Buhari]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: (Sevgi, sevgilinin
dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi
ve düşmanlık, âşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen
bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz.
Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir.
Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden
daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı
Allah’tan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye
dost olunmaz.) [c.4, m.29] Resulullaha uymak içinMuhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek
gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman
bilip sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir
kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn
muhaldir. Yani iki zıttan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir.
(m. 165) Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus
olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür,
birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret
ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan
Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik
göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin
düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla
kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini
müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz
kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını
sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek]
gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (m. 163) Açık emir varMuhammed Masum hazretleri de, (Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı
kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'an-ı kerime uymamız farzdır) buyurdu.
(m.29) Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının
meali şöyledir: (Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri
ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele
22] (Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [A.İmran
28] (Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 54]
(Kâfirlerle, münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık
yap!) [Tevbe 73] Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gazap ederler,
birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir (Feth 29) Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını
düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven
ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ. Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman
bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a
yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran,
kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle
cihad edin!) [Redd-ül
Muhtar]
Halife Ömer’e, (Hire’li bir Hıristiyan
var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler.
Kabul etmedi. (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin)
mealindeki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem)
dedi. (Irkçılık yapan bizden değildir) ne demek? CEVAPBiz Müslümanlarda ırk üstünlüğü yoktur. Buna rağmen, iyi kimseler
geldiği için Arabı severiz, Türkü severiz.
Sevmemizin mahzuru olmaz. Fakat Müslüman bir Arabı,
Müslüman Fransız’dan üstün tutamayız. Böyle bir ırkçılık yapmak dinimize
aykırıdır. Hele Hıristiyan bir Türk, Müslüman Araptan
üstündür demeyiz. Böyle söyleyen Müslümanlıktan çıkar. İslamiyet hangi ırk, dil ve ülkeden olursa olsun, bütün müslümanların
birbirinin kardeşi olduğunu bildirir. İslam dininde, Allahü teâlânın
huzurunda herkes birbirine müsavidir. Namaz kılarken, en büyük rütbeli
bir müslüman ile en küçük rütbeli, en zengin ile en fakir, bir beyaz
ile bir zenci müslüman yan yana durur ve Allahü teâlâya birlikte secde
ederler. Dinimizde ırk ve millet üstünlüğü yoktur. Müslüman zenci bir
hizmetçi, kâfir bir beyaz Türk kraldan üstündür. Kâfir kral, ebedi Cehennemde,
müslüman zenci hizmetçi ise, ebedi Cennette kalacaktır. Yahudi kendini asil bilir. Hıristiyan, zenciyi aşağı görür.
İslam’da ise ırk, renk ve dil ayrımı yoktur. İslam dini, ırk, renk,
milliyet, siyasi inanç, lisan ve tahsil seviyesi ayırt etmeksizin, her
insanın şeref ve itibarına hürmet eder. Bu sebepten de, yabancılar arasında
müslümanlık yayılmaktadır: (İslam’da, ırk, renk ve dil farkı gözetilmediğini, herkesin
eşit olduğunu, namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüm.
Müslüman oldum.) (Thomas Clayton – Amerika) |