İslam’dan önce
imanı anlatmak
Hıristiyanlarla iman birliğimiz var diyen bir yazar, şunları yazıyor: “Bir Alman Müslüman bana, (Sizler hep İslam’ı anlatıyorsunuz. Halbuki insanların ihtiyacı İslam’a
değil, imanadır) dedi. Bir hoca da vaazında, (Yeryüzü bir kitaptır. Bitkiler, varlıklar da bu kitabın harfleridir,
satırlarıdırlar. Bu kitabı iyi okuyan imanı öğrenir. Kâinatın bir yaratıcısı
olduğunu anlar. Bitkiler çamur yer bize meyve verir. Hayvanlar ot yer,
bize et verir, süt verir. Bunların bir yaratıcısı oluğunu düşünmek imandır)
dedi. Bu hoca gibi kimse imanı anlatmıyor, herkes, imanı değil hep İslam’ı
anlatıyor. Kaybımız da buradan oluyor.” Şimdi soruyorum: İslam’ı anlatmak kayıp mıdır? İnsanların İslam’a
ihtiyacı yok demek küfür değil midir? İman İslam’dan farklı mıdır? CEVAP Sadece Allah’ın varlığını anlatmak iman değildir. Bir Yahudi
de, bir Hıristiyan da Allah’ın varlığına inanır. Çünkü kâinattaki her
şey, bütün fen ilimleri, Allah’ın varlığını göstermektedir. İnsan aklı
ile bir yaratıcının olduğunu bilebilir. Ama Allah’a nasıl iman edileceğini,
nasıl ibadet edileceğini bilemez. Bunun için İslamsız iman olmaz. İman
Amentü’de bildirilmiştir. Amentü’deki
altı esastan biri eksik olursa o iman olmaz. Sadece kâinat kitabını
okumakla iman edilmiş olmaz. İmanın altı esasını anlatmak da yetmez.
Elde edilen iman muhafaza edilmezse imanı anlatmanın ne önemi var? İmanı
muhafaza edebilmek için iki şey lazımdır: 1- Doğru imana
yani Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak. 2- Salih amellere
sarılmak. İman, muma benzer, ibadetler mum etrafındaki fener gibidir.
Mum ile birlikte fener de, İslamiyet’tir. Olmazsa fener, mum çabuk söner.
İmansız İslam olmaz, İslam olmayınca, iman da yoktur. Bunun için Kur’an-ı
kerimde, (İman edip salih amel
işleyenler) ifadeleri geçmektedir. Demek ki imanı muhafaza edebilmek
için, salih ibadetlere sarılmak şarttır. Bunun için de fıkhı iyi bilmek
gerekir. Bilmeden yapılan ibadet boşa gider, hem de iman muhafaza edilemez.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Dinin temel
direği, fıkıh bilgisidir.) [Beyheki] (Allah indinde
en üstün kimse fakihtir.) [M.Zühdiyye]
(Fakih = fıkhı bilen) (İbadetlerin
en kıymetlisi fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.) [İbni Abdilberr] (Âlimlerin
en hayırlısı fakihlerdir.) [İ.Maverdi] (Fıkhı bilmeden
ibadet eden, gece karanlıkta bina yapıp, gündüz yıkana benzer.) [Deylemi] Resulullah efendimiz fıkhı böyle överken, fakih için, Allah indinde en üstün kimse
ve fıkıh için de, en kıymetli
ibadet buyururken, fıkha ihtiyacımız yok diye fıkhı kötülemek elbette
küfür olur. İmam-ı a’zam hazretleri fıkıh için (lehine ve aleyhine olanı
bilmektir) diyor. Kârını zararını bilmeden iş yapana deli denir. Dinde
de kârını zararını bilmemek felakettir. Fıkıh bilmeden ibadet yapılamaz,
iman da korunamaz. Allah’ın varlığını ispata çalışmakla da iman kurtarılmaz.
Küfre düşürücü söz ve hareketleri bilmeyen her zaman küfre düşer. Mesela
Allah düşünür demek veya İslamiyet bir düşünce sistemidir demek, ilahi
şuur demek küfürdür. Allahü teâlâ, (İman
edip salih amel işleyenler hariç herkes zarardadır) buyurdu. (Asr
suresi) Bir dinsiz de, kâinata bakarak bir yaratıcıyı kabul edebilir. Onun için
sadece Allah’ın varlığını kabul etmek iman olmaz. İman kalb ile olur.
İslam kalb ve dil ile birlikte olur. İman kalbe mahsustur. İslam ise,
kalbin, dilin ve bedenin hepsine mahsustur. İman, altı şeyi öğrenip,
bunlara inanmak demektir. İman eden, dinin emirlerine uyarak Müslüman
olur. Cennete girme şartı müslüman olmaktır. İslam’ı bilmek ve uymak
şarttır. Bir âyette, (Allah indinde hak din ancak İslam’dır)
buyuruluyor. Yoksa İslamiyet niye geldi? Hâşâ Allah İslam’ı lüzumsuz
yere mi gönderdi? |