Ehl-i sünnet olmak için

 

Ehl-i sünnet olmak için gereken itikadlar nelerdir?

CEVAP

Bazıları şunlardır:

Kur’an-ı kerimin Kelam-ı İlahi olup mahluk [yaratık] olmadığına inanmak.

Kendi imanından şüphe etmemek.

Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek.

Cennette Allahü teâlânın görüleceğine inanmak.

 

Dar-ül-İslam’da fıskı bilinmeyen her imamın arkasında namaz kılmak. [Dar-ül-harbde ise, Ehl-i sünnet ve salih olduğu bilinmeyen imam arkasında namaz kılmamalıdır!]

 

Ehl-i kıbleyi tekfir etmemek, yani namaz kılan müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. [Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, manası çok açık olan kati bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibadeti yapsa da kâfir olur.]

 

İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir, büyük günahları affedebilir.

 

İman artıp eksilmez. [Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.]

İman, dil ile ikrar, kalb ile de tasdiktir. İman herkese gerekirken, her amel herkese gerekmez. Mesela nisaba ulaşmayan fakir zekat vermez. Hayz ve nifas halinde namaz kılınmaz. Fakat fakire ve böyle

kadına iman gerekmez denemez.

 

Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak. Miracın Mescid-i aksaya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir olur. Bundan sonrasına inanmayan ise, bid’at ehli, sapık olur.

 

Tasavvufu inkâr etmemek.

Mucize ve keramet haktır.

Mest üzerine mesh caizdir.

Bugün için dört hak mezhepten birine uymak, mezhepsiz olmamak.

 

Hz. Ebu Bekir ve Hz.Ömer’in halifeliklerine ve üstünlüklerinin halifelik sırasına göre olduğuna inanmak.

Ölüden yardım istemek,

Kabir ziyareti, enbiyadan ve evliyadan yardım istemek caizdir.

 

Okunan Kur’an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere göndermenin caiz olduğuna, bu sevapların ve duaların ölülere vasıl olarak, azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak.

 

Kabir suali haktır.

Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır.

Sırat köprüsü vardır.

 

Şefaate, hesaba ve mizana inanmak.

Öldürülenin kendi eceli ile öldüğüne inanmak.

Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez.

 

Allahü teâlâ, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini dalalette bırakır.

Hayrın ve şerrin takdiri Allah’tandır.

Kul ve yaptığı işler mahluktur.

 

Yaratıcı ve rızık verici yalnız Allah’tır.

Cennet ve Cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, Cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz kalır. Cennet ve Cehennem ebedidir.

 

Aşere-i mübeşşereye inanmak.

Muhammed aleyhisselam son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmez.

Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir. Bunlardan on tanesi [aşere-i mübeşşere] dünyada ismen de Cennetle müjdelenmiştir. Dört halife bunlardandır.

 

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü 4 halifedir. Üstünlükleri halifelik sırasına göredir.

Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.

Ölümden sonra herkes dirilir.

 

Hak âşığından, evliyadan da ilahi teklifler kalkmaz. Onların da ibadetleri yapmaya mecburdur.

İmansız ölmekten korkmak gerekir.

 

Hak bir mezhebe mensup olmak, mezhepsiz olmamak gerekir.

Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez.

 

Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hz.Mehdi’nin geleceğine, Hz. İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve diğer bildirilenlere inanmak. [Bunları tevil edenlere itibar etmemek gerekir] (R.Nasıhin, Feraid, İtikadname)

 

Cehennemden kurtulan tek fırka 

Ben dini bilgilerden mahrum olarak yetiştim. Dinimi doğru olarak öğrenmek istiyorum. Birçok kitap aldım. Kitaplarda oldukça çok farklılık var. Kur'an mealleri de farklı. Kendi başıma doğruyu bulmam mümkün değildir. Aynı konuları hocalara sordum. Onlar da farklı şeyler söylediler. Dinimi doğru olarak öğrenmeden ölürsem, mazur sayılır mıyım? Yoksa yanlış bildiğimden sorumlu olur muyum?

CEVAP

Aynı ve benzer sualleri çok kimse soruyor. Her fırka, her grup, benim yolum doğru diyor. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Hadis-i şerifte, müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan herbiri, İslamiyet’e uyduğunu, Cehennemden kurtulacağı bildirilen bu fırkanın kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmektedir.) [Müminun 53 ve Rum 32]

 

Bu çeşitli fırkalar arasında kurtuluş fırkasının alametini Peygamberimiz bildirmiştir:

(Bu fırkada olanlar, benim ve Eshabımın gittiği yolda bulunanlardır.) [Tirmizi]

 

Peygamber efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshab-ı kiramı da, söylemesine lüzum olmadığı halde, bunları da söylemesi, (Benim yolum, Eshabımın gittiği yoldur. Kurtuluş yolu, yalnız Eshabımın gittiği yoldur) demektir. Eshab-ı kiramın yolunda giden, elbette Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Cehennemden kurtulan fırka, yalnız bunlardır. (Müjdeci Mektublar m.80)

 

Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Bu bakımdan Ehl-i sünnet itikadının ne olduğunu bilmek şarttır. Bu bilindikten sonra doğruyu, hakkı bilmek zor olmaz. İslamiyet’i işitince, doğru olarak öğrenmek isteyene, Allahü teâlâ, bunu nasip edeceğini vaad buyurmuştur. (Ya Rabbi doğru yolunu bana nasip eyle!) diye ihlasla, samimiyetle dua edene Cenab-ı Hakkın, doğru yolunu gösterdiğini birçok âlim bildirmiştir.

 

İyilerin hali

İyi kimselerin hali Kur'an-ı kerimin çeşitli yerlerinde bildirilmiştir. Mesela Furkan suresinde buyuruluyor ki:

(Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklığı ile vakar ve tevazu ile yürürler. Cahiller, onlara sataşacak olursa, bunlara [sağlık ve selamet sizin üzerinize olsun gibi] güzel sözler söylerler [yani, büyük bir yumuşaklık gösterirler] Onlar geceleri secde ve kıyamdadırlar [yani, namaz kılarlar]. Onlar, Ya Rabbi, Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Cehennem azabı devamlıdır ve çok şiddetlidir. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır, derler.

 

Bir şey verdikleri zaman, israf ve cimrilik yapmazlar. İkisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemezler. Allah’a şerik koşmaz, Ondan başkasına yalvarmazlar. Allah’ın dokunulmasını haram ettiği cana kıymazlar, hiç kimseyi haksız olarak öldürmezler, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa günah işlemiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur. Orada zelil ve hakir olarak ebedi bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden ve doğru iman eden ve ibadet yapan, faydalı iş yapanların kötülüklerini iyiliğe çevirir.

 

Allah, af ve merhamet sahibidir. Kim tevbe eder, amel-i salih işlerse Allahü teâlâya [tevbesi makbul ve Onun rızasına kavuşmuş olarak] döner. Onlar yalan yere şahitlik yapmazlar. Faydasız ve zararlı işlerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okunduğu zaman, kör ve sağır değildirler [dikkat ile dinleyip emredileni yaparlar.] (Furkan 63-73)

 

Ölmeden önce itikadı düzeltmek lazımdır

Allah’ın her günahı affedebileceği söyleniyor. Halbuki en büyük günah olan şirki affetmeyeceği Kur'anda yazılı imiş. Bu hususu açıklar mısınız?

CEVAP

İtikadımızı düzeltmeliyiz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(İtikad edilecek şeylerde, bir sarsıntı olursa, kıyamette Cehennemden hiç kurtulmak olmaz. İtikad doğru olup da işlerde [ibadetleri yapmakta, haramlardan kaçmakta] gevşeklik olursa, tevbe ile ve belki tevbesiz de af olabilir. Eğer af olunmazsa, Cehenneme girse bile, sonunda yine kurtulur. İşin aslı, temeli itikadı düzeltmektir.) [m.193]

 

Yine imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Her müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre düzeltmelidir. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan itikada uymayan fena, bozuk itikadlar, imanlar, yani bunlara gönül bağlamak, gönlü öldüren bir zehirdir. İnsanı sonsuz azaba götürür. Amelde, ibadetlerde tembellik, gevşeklik olursa, affolunabilir. Amma itikadda gevşek davranmak affolunmaz. Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Allah [ahirette] şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez. Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder.) [Nisa-48]

O halde ölmeden önce itikadı düzeltmelidir.) [C.2, m.67]

 

Görüldüğü gibi, şirk yani küfür üzere ölen kimse, ebedi olarak Cehennemde kalır. Dünyada iken, yani ölmeden önce şirke [küfre] düşen kimse, tevbe ederse affolur.

 

Bir kâfir, kâfirliğine tevbe ederse, tertemiz, günahsız müslüman olur. Bir müslüman da şirke [küfre] düşerek kâfir olur, sonra pişman olup tevbe ederse, yine müslüman olur. (Allah şirki affetmez) sözü yanlış anlaşılmaktadır. Şirk üzere ölen affolunmaz. Fakat, hayatta iken, defalarca şirke düşüp sonra tevbe eden affolunur.