İman herkese lazımdır

 

İman nedir?

CEVAP

İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Allahü teâlâ, (Onlar gayba iman ederler) buyuruyor. (Bekara 4)

 

Ateist bir yazar “Kur’an nazardan bahsederdi ama ben inanmazdım, bugün fen, gözle görülemeyen şuaların iş yaptığını açıklıyor. Mesela bir kumanda ile Tv’yi, radyoyu veya arabamızı açıp kapatabiliyoruz. Bunun için gözlerden çıkan şuanın zarar verebileceğine inanıyorum. Ben de müminim” demişti.

 

Bu yazar dine değil, kumandadan çıkan şuaya inanıyor. Yahut şua ile birlikte Kur’ana inanıyor. Yani fen kabul ettiği için inanıyor ki bu iman olmaz. Fen ispat edemese de yine inanmak lazımdır. Mesela Cennete, Cehenneme, cinlere inanmak lazım. Birisine bile inanmamak imansızlık olur. Bugün bazı din adamları cin ve meleklerin varlığını akıllarına sığdıramadıkları için, hep tevil etmişler, mesela melek denilen şey, rüzgardır demişlerdir. Böyle iman sahih olmaz. Hakiki iman gayba imandır, görmeden inanmaktır. Gördükten sonra artık o iman olmaz. Mesela güneşin varlığına ben inanırım demek tuhaf olmaz mı? İnkâr eden yok ki senin inanmanın bir kıymeti olsun.

 

İman ne kadar kıymetli ise, zıddı olan küfür de o kadar kötüdür. İmanı kurtarmak için ibadetleri yapmak ve haramlardan kaçmak gerekir. Bilhassa küfre düşürücü söz ve hareketlerden sakınmak gerekir. Mesela imanını çok kuvvetli sanan biri, Allah dostlarından birine düşman olsa veya Allah düşmanlarından birini sevse, yahut dinin bir emrini lüzumsuz görse, yaptığı ibadetler kıymetsiz olur ve Cehenneme gider. Küfre düşürücü ifade kullananın imanı gider de haberi olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Öyle bir zaman gelir ki, kişinin imanı gider de haberi olmaz. Ondan, gömleğin çıktığı gibi, iman çıkmış olur.) [Deylemi]

 

İnanmayan bir kimse ölünce, kendi inancına göre, yok olacak. Müslümana göre ise, Cehennemde sonsuz azap görecektir. İnanan, bir kimse ölünce, inanmayana göre, yok olacak. İnanan kimse ölünce, kendi inancına göre, sonsuz zevkler, nimetler içinde yaşayacaktır. Aklı, bilgisi olan bir insan, bu ikisinden elbette, ikincisini seçer. Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimal bile olsa, bunu hangi akıl kabul eder? Halbuki, ahiret hayatı, bir ihtimal değil, meydanda olan bir gerçektir. O halde aklı, ilmi olanın, Allah’ın varlığına, birliğine ve ahirete inanması gerekir. İnanmamak, ahmaklık ve cahillik olmaz mı?

İslamiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır. Birinin aklına uygun gelmeyen bir şey, selim akıl sahibi için uygun gelebilir. Akla göre din olsa, insan sayısı kadar din olur. İslamiyet’te aklın ermediği şey çoktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allah’a ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsaydı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilseydi, Peygamberlere lüzum kalmazdı. İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri bulabilirdi ve Allah, hâşâ Peygamberleri boş yere göndermiş olurdu. Bunlar bilinemeyeceği için, Allahü teâlâ, her asırda, Peygamber göndermiş ve son olarak da bütün dünyaya, Muhammed aleyhisselamı göndermiştir.