Doğru imanın esasları Yazılarınızdan anladım ki, mezhepsizlerin kitaplarını okuya
okuya neye ve nasıl inanacağımı da karıştırmışım. Bu yüzden,
imanımın doğru ve sahih olması için gerekli şartları bildirir misiniz? CEVAP
Bid'at ehlinin amelleri boşa gider. Onun için bid’at karışmamış
bir itikada sahip olmak gerekir. İman, sıfatları ile birlikte Allah’a, meleklerine, gönderdiği mukaddes kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanmaktır. İmanın sahih, makbul ve muteber olması için gerekli şartlardan
bazıları: 1- İmanda
sabit olmak: Üç yıl sonra dinden çıkacağım diyen, o anda kâfir olur. 2- Havf ve
reca arasında olmak: Yani Allah’ın azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek.
3- Can boğaza
gelmeden iman etmek: Ölürken, ahiret hallerini gördükten sonra kâfirin imanı
muteber olmaz. Fakat o anda da, müslümanın günahlardan tevbesi kabul
olur. 4- Güneş
batıdan doğmadan önce iman etmek: Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı
kapanır. 5- Gaybı
yalnız Allahü teâlâ bilir: Fakat Allah’ın bildirdiği peygamber veya evliya da bilebilir. 6- Küfür
alameti kullanmamak ve küfrü gerektiren söz söylememek: Mesela haç
takmamak, şakadan da olsa, ben kâfirim dememek gerekir. 7- Dini bir
hükümde şüphe etmemek: Mesela namaz farz mı, kumar haram mı diye tereddüt
etmemek. 8- İtikadını
İslam dininden almak: Tarihçilerin, felsefecilerin değil,
Muhammed aleyhisselamın bildirdiği şekilde iman etmek gerekir. 9- Hubbi fillah, buğdi
fillah üzere olmak: Sevgi ve buğzu yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek,
onları dost edinmek, Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir.
Mesela Sokratı sevmek, İmam-ı Gazali hazretlerine düşman olmak gibi. 10- Ehl-i
sünnet vel cemaate uygun itikad etmek. Doğru imanı açıklayan âlimler bildiriyor ki: Bir müslüman şu şekilde imana sahip olmalıdır: Kur’an-ı kerimin Kelam-ı İlahi olup mahluk [yaratık] olmadığına
inanmak. Kendi imanından şüphe etmemek. Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek. Cennette Allahü teâlânın görüleceğine inanmak. İslam diyarında açıkça günah işlediği bilinmeyen her imamın
arkasında namaz kılmak. Namaz kılan Müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek.
İbadetler, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen ve günah
işleyen mümine kâfir denmez. Allahü teâlâ, küçük günaha azap edebilir,
büyük günahları affedebilir. Mest üzerine mesh caizdir. İman artıp eksilmez. [Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir.] Miracın ruh ve bedenle birlikte olduğuna inanmak. Miracın Mescid-i
aksaya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir olur. Bundan sonrasına inanmayan
ise, bid'at ehli, sapık olur. Tasavvufu inkâr etmemek. Mucize ve keramet haktır. Bugün için dört hak mezhepten birine uymak, mezhepsiz olmamak.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in halifeliklerine ve üstünlüklerinin
halifelik sırasına göre olduğuna inanmak. Kabir ziyareti caizdir. Kabirde yatan enbiyadan ve evliyadan yardım istemek caizdir.
Okunan Kur'an-ı kerimin ve verilen sadakanın sevabını ölülere
göndermenin caiz olduğuna, bu sevapların ve duaların ölülere vasıl olarak,
azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak. Kabir suali haktır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. Sırat köprüsü vardır. Şefaate, hesaba ve mizana inanmak. Öldürülenin kendi eceli ile öldüğüne inanmak. Herkes kendi rızkını yer, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Allahü teâlâ, dilediğini hidayete kavuşturur, dilediğini dalalette
bırakır. Cennet ve Cehennem şu anda vardır. Günahkâr müminler, Cehennemde sonsuz kalmaz, kâfirler sonsuz
kalır. Aşere-i mübeşşereye inanmak. Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğuna inanmak. Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz,
Hz. Mehdi’nin geleceğine, Hz. İsa’nın gökten
ineceğine ve diğer bildirilenlere inanmak. Bunlardan birine bile inanmamak tehlikelidir. |