Ruh çağırmak Bazı medyumlar, "Kaybolan
şeyleri ve başınıza gelecekleri de biliyoruz" diyorlar. Medyum,
fincanla ruh çağırırken "Falancanın
ruhu gel" diyor. "Şu,
şöyle mi?" gibi bir soru sorunca, fincan, evet veya hayır yazılı
tarafa yahut harfler üzerinde dolaşarak hareket ediyor. Böylece sorulan
şeye cevap verilmiş oluyor. Bazen isabet ettiği de görülüyor. Bunun
sebebi nedir? CEVAP Kur'an-ı
kerimde, gaybı Allah’tan başkasının bilemeyeceği bildiriliyor. (Cin 26) Gayb, duyu
organları ile veya hesap ile, tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir.
Birisinin altınları çalınır. Medyuma, ruhçuya veya cinci denilen kimselere
gidilir. Bunlar, çalanı tarif eder. Bazen isabet ettiği de olur. Çalınan
şey, bize göre gayb ise de, çalana ve onu gören başkalarına göre gayb
değildir. Onu çalanı bir cin görmüşse, cin çalanı tarif eder ve bulunur.
Cin gaybı bilmiş olmaz. Ruh çağırıyoruz denildiğinde de gelen cindir.
Cin de geleceği, gaybı bilmez. Bilmediği Kur'an-ı kerimde yazılıdır.
(Sebe 14) Cin, gaybı
bilmediği gibi, melek, hatta peygamber de bilmez. Ancak Allahü teâlâ
bildirirse, elbette onlar da bilir. (Cin
27) Peygamber
efendimizin devesi kaybolunca, münafığın biri (Cennetten, Cehennemden
bahsediyor. Halbuki kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dedi. O
anda Allahü teâlâ, devenin nerede olduğunu Resulüne bildirdi. Peygamber
efendimiz, yuları bir ağaca takılmış olduğu halde deveyi görüp tarif
etti. Gittiler, tarif edilen yerde buldular. (M.
Kâinat) Evliyanın kerametleri
Gaybdan haber veren evliyanın kerametleri çok görülmüştür.
Mesela Hz. Ömer’in, Medine’den İran’daki ordusunu görüp, kumandanına
(Dağa çekil dağa) dediği meşhurdur. Abdülkadir-i Geylani hazretlerinden
o kadar çok keramet görülmüştür ki, bilmeyen müslüman yok gibidir. Evliyanın
ruhları da yardım eder. (Şevahid-ün-nübüvve) Ruh çağıranlar,
ölenin ruhu geliyor diye milleti kandırıyorlar. Kâfirlerin ruhları hapsedilmiştir.
Gelmeleri mümkün değildir. Müslümanların ruhları ise, fasıkların, kâfirlerin
çağırması ile gelmez. Kâfirlerin ruhları hapis olduğu için rüyada bile
görülmezler. Şeytan onların şekline girip görünür. Ruhçuların ruh hakkındaki
söylediklerinin hemen hepsi yalandır. Çünkü Kur'an-ı kerimde insanlara
ruh hakkında çok az bilgi verildiği bildiriliyor. (İsra 85) Ruhçular,
ruh konusunda büyük kitaplar yazan felsefeciler, ruh hakkında fazla
bir şey bildiklerini iddia ediyorlarsa, bu âyeti inkâr olur. İmam-ı
Rabbani hazretleri, tenasühe inananın kâfir olacağını bildiriyor. (C.2, m.58) Kötülerin halleri
Dine aykırı birçok hareketleri bulunan, kötü kimselerden de
olağanüstü bazı haller görülebilir. Böyle kimseleri makbul biri zannetmemelidir!
Günümüzde böyle harikulade halleri görülen kimselere hemen evliya diyorlar.
Belki bunların çoğunun imanı bile yoktur. Evliya olan kimse, keramet
göstermeye utanır. Muhammed Masum
Serhendi hazretleri buyuruyor ki: (Başkalarının
düşündüklerini keşfetmek, kaybolan şeylerden haber almak ve ettikleri
duaların kabul olması gibi Allahü teâlânın âdeti dışında böyle şeylerin
bir insanda hasıl olması, o kimsenin velî olduğunun alameti değildir.
Bunlar, istidrac sahiplerinde de hasıl olur. Riyazet çekerek
nefslerini parlatan kâfirlerde de hasıl olur. Bazılarında riyazet çekmeden
de hasıl olmaktadır. Evliya olmak için riyazet çekmek şart olmadığı
gibi, keramet göstermek de şart değildir. Fakat riyazet çekmek, harikaların
çok olmasına yardım eder. Peygamberlerden başka herkesin son nefesi
şüphelidir. Bu bakımdan imansız ölmekten çok korkmak gerekir.) [Mektubat-ı Masumiyye m. 182] Allahü teâlâ,
her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere iş yapabilecek
tesir, kuvvet vermiştir. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü
teâlânın âdeti içinde meydana gelmektedir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara
ikram olsun diye, azılı düşmanlarını da aldatmak için âdetini bozarak,
bunlar vasıtası ile sebepsiz şeyler yaratıyor. Bu harikulade haller
beş çeşittir: 1- Enbiyadan meydana gelene Mucize denir. 2- Evliyadan meydana gelene Keramet denir. 3- Evliya olmayan müslümanlardan meydana gelene Firaset denir. 4- Fasık veya günahı çok olan müslümanlardan meydana gelene İstidrac denir. 5- Kâfirlerden zuhur edene Sihir
denir. Kötü kimselerden
ve gayrı müslimlerden meydana gelen olağanüstü hallerden dolayı onları
iyi bir kimse zannetmemelidir! Cinlerin
etkisi Cin, insanın içine girebilir. Bu husus hadis-i şerifle sabittir.
İnsanın his ve hareket sinirlerine tesir ederek, hareket ve ses hasıl
ederler. İnsanın, bu kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece
vaktiyle Roma’da ve Peşte’de ve Türkiye’de
konuşan çocuk ve hastalar görülmüştür. Bunları konuşturan cin, uzak
ülkelerdeki veya eski zamanlardaki şeyleri söylediklerinden, bazı kimseler,
bu çocukların iki ruhlu olduğunu veya başka insanın ruhunu taşıdığını
sanmışlardır. Bunun yanlış olduğunu dinimiz açıkça bildirmektedir. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (Çeşitli yaşlarındaki bedenleri başka başka
olan bir insan, aynı boy ve aynı şekilde, fakat başka zerrelerden yapılmış
bir bedenle kabirden kalkacaktır. Bu husus anlaşılınca, insan insanı
yerse, yenilen organın, hangi insan ile yaratılacağı, yiyen ile mi,
yoksa yenilen ile mi birlikte yaratılacağı gibi sorulara lüzum kalmaz.
Çünkü, o organların kendileri değil, benzerleri yaratılacaktır.) Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Onlar, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’ın, kendileri gibilerini
de, [benzerlerini de] yaratmaya kadir olduğunu düşünmüyorlar
mı?) [İsra 99] Beden değişir, Ruh değişmezHerkes, öldüğü zamandaki şekli, boyu ve organları ile mezardan kalkacaktır. Herkesin kuyruk sokumu kemiği değişmeyecek, başka organlar, bu kemik üzerine yeniden yaratılacak, ruhlar bu yeni bedenleri bulup, ona ait olacaklardır. Ruhların bu başka bedenlerle beraber olmaları tenasüh değildir. İnsan bedeni, organları dünyada da değişiyor. Kırk yaşındaki insanın eti, yağı, derisi, kemikleri başkadır, çocukluğunda bulunanlar başkadır. Fakat o, hep aynı insandır. Çünkü insan, ruh demektir. Beden değişiyor ise de, ruh değişmez. Ruh değişmediği gibi, parmak izi de hiç değişmez. Hiçbir insanın
parmak izi, başkasının parmak izine benzemez. Bir insanın parmak uçlarındaki
çizgilerin şekli, doğmadan önce, ruh bedenle beraber olduğu sıralarda
teşekkül eder. İnsan ölüp çürüyünceye kadar hiç değişmez. Beşbin
yıllık mumyalarda aynen kaldıkları görülmüştür. Parmak ucundaki çizgilerden
herbiri yan yana dizilmiş deliklerden meydana gelmiştir. Her delikçikten,
ter sızmaktadır. İnsan bir şeyi tutunca, sızan ter, o şeyin üzerinde
çizgilerin şekli gibi yapışıp kalır. Teri boyayan bir ilaç sürünce,
o kimsenin parmak izi, o şey görünür. Hırsız parmak izinden bulunabilir. Ölen bir kimsenin ruhu, başka birine geçmez. Fen ilerlediği
zaman bu durum daha da kolay anlaşılır. Mesela bütün insanların parmak
izleri bir yere alınır. Eskiden ölmüş bir kimseden bahseden çocuğun
parmak izi ile karşılaştırılınca tutmadığı görülür. Daha başka usullerle
de tespiti mümkündür. Dine inanmayan bir yazar, kelebekler hep ölüp diriliyor diyerek
reenkarnasyonun gerçek olduğunu savunuyor. Dünyada her canlının bir
hayat devresi vardır. Kelebeklerde, Yumurta, Tırtıl, Pupa, Kelebek devreleri
vardır. Kelebeklerin nesilleri böyle devam eder. Bunun reenkarnasyon
hurafesi ile bir ilgisi yoktur. Bitkilerin, kavunun, karpuzun, tohumla
yetişen diğer sebzelerin çoğalması da buna benzer. Mesela bir karpuz
çekirdeği toprağa atılınca, çekirdekten yeşil aksam meydana gelir. Yeşil
aksamdan da karpuz olur. Karpuzun içinde de çekirdekler bulunur. Böylece
neslini devam ettirir. Yeni meydana gelen karpuzlar, çekirdeği ekilen
karpuza benziyor diye eski çekirdek yeniden meydana geldi mi denir?
Yahut karpuz ölüp ölüp diriliyor denmez. Her
canlı ölür. (Rahman 26) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |