Ticarette ihsan

 

Ticarette ihsan ne demektir, nasıl olur?

CEVAP

Ticarette adaletle hareket eden, kendi sermayesini kurtarmış olur. Fakat kâr, ihsan edenedir. Aklı olan, ahiret kârını kaçırmaz. İhsan, emredilmeyen iyiliği yapmaktır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti elbette çok yakındır.) [Araf 56]

 

Ticarette ihsan altı türlü elde edilir:

1- Müşteri, piyasayı bilmediği için veya malı beğendiği için yahut bu mala fazla ihtiyacı olduğu için, çok kâr vermeye razı olsa bile çok kâr istememelidir! Yüksek fiyatla satıp, bir kimseyi aldatmamalıdır!

Sırri-yi Sekâti hazretleri, % 5’ten ziyade kâr istemezdi. Bir kere, 60 altınlık badem içi almıştı. Badem fiyatı ansızın yükseldi. Sırri-yi Sekâti hazretleri, badem satmak için gelen dellâla dedi ki:

- Bademi 63 altına sat!

- Bugün bu kadar badem 90 altın ediyor.

- Ben yüzde beşten fazla kâr almam. Âdetimi ve kararımı değiştirmem.

- Ben de bir dellâl olarak, senin malını, rayiçten aşağı fiyatla satmam.

- Ben de salih bir satıcı olarak yüksek fiyatla satılmasına asla razı olmam.

İşte ihsan böyle olur.

 

Din büyüklerinden Muhammed bin Münkedir hazretleri, çeşitli kumaş satardı. Kimisinin metresi beş altın, kimisinin, on altın idi. Bir gün, kendisi yok iken, çırağı, bir köylüye, beş altınlık kumaşı, on altına satmış. Kendi gelip, haber alınca, akşama kadar köylüyü aradı. Köylüyü bulunca, (Bu kumaş beş altından fazla etmez) dedi. Köylü, (Ben bunu, seve seve aldım) deyince, (Ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem. Ya satıştan vazgeç, ya beş altını geri al, yahut gel, on altınlık kumaştan vereyim) buyurdu. Köylü beş altını geri aldı. Köylü, (Bu mert zat kim) diye sorunca, (Muhammed bin Münkedir) dediler. Bu ismi duyunca, (Sübhânallah! Bu, öyle kimsedir ki, çölde susuz kalınca yağmur duasına çıkıp, onun adını söylediğimiz zaman rahmet yağar) dedi.

 

Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar, bunu daha bereketli bulurlardı.

Hz. Ali, Kufe şehri çarşısında dolaşarak, (Az kârı red etmeyiniz! Çok kârdan mahrum kalırsınız!) buyururdu. Eshab-ı kiramın büyüklerinden Abdurrahman bin Avfa, o büyük serveti nasıl kazandın? dediler. Çok az kâra da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim. Hatta bir gün, bin deveyi sermayesine satmıştım. Yalnız dizlerindeki ipleri kâr kalmıştı. Her ip, bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise, bin dirhem olmuştu, buyurdu.

 

Alış-verişte malın kusurunu gizlemek zulümdür. İtimat edene hile yapmak daha çirkindir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Satıcıya itimat eden müşteriden fazla para almak haramdır.) [Taberani]

 

2- Fakirin malını fazla para ile almalıdır! Mesela dul kadınların eğirdiği ipliğine, çocukların sattığı meyvelere çok para vermelidir! Bu suretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapan Peygamber efendimizin duasına mazhar olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Alış-verişte kolaylık gösterene Allahü teâlâ merhamet eylesin!) [İ.Gazali]

 

Zenginden mal alırken aldanmak sevap değildir. Malı zâyi etmektir. Pazarlık edip ucuza almalıdır!

Hz. Hasan ve Hüseyin, her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine: Bir günde binlerle dirhem sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? dediklerinde, (Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alış verişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır) buyururlardı.

 

3- Biraz ucuza satmalıdır. İhsanın en kıymetlisi fakirlere, peşin sattığı fiyatla veresiye vermektir. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zaten vaciptir. İhsan değil, adalet ve vazifedir. Fakat, malı olup da, ziyan ile satmadıkça veya muhtaç olduğu bir şeyi satmadıkça, ödeyemiyecek bir halde olanların ödemesine zaman vermek ihsandır ve büyük sadakadır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Kıyamette günahı çok bir kimseyi hesaba çekip derler ki:

- Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı?

- Hayır, yalnız çırağıma, (Fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle! İstediklerini yine ver, boş çevirme) derdim.

Allahü teâlâ, (Ey kulum, bugün sen fakir, muhtaçsın. Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün ben de sana acırım) buyurup o kulu affeder.) [Müslim]

 

Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir Müslümana, Allah rızası için ödünç veren kimseye, her gün için sadaka sevabı verilir. Fakirden, alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir.) [Hakim]

 

Büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzu etmezdi. Her gün, o malı sadaka vermiş gibi sevap kazanmayı tercih ederlerdi. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki,

(Sadaka için on sevap, ödünç için ise onsekiz sevap vardır. Çünkü, borç, ihtiyacı olana verilir. Sadaka belki, ihtiyacı olmayanın eline düşebilir.) [Taberani]

 

4- Borç ödemekte ihsan, istemeye vakit bırakmadan, önce vermektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ödünç alan, iyice ödemeyi niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler dua eder.) [İ.Ahmed]

Malı olduğu halde, borcunu ödemeyi bir saat geciktiren zalim olur. Namaz kılarken de, oruç tutarken de, her an, lanet altında bulunur. Borç ödememek öyle bir günahtır ki, uykuda bile durmadan yazılır.

 

5- Alış veriş ettiği kimse pişman olursa, yapılan satıştan vazgeçmelidir! Çünkü çok sevaptır ve ihsan etmektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir kimse, [karşısındaki pişman olunca] alış verişi fesheder, malı geri alırsa, Hak teâlâ onun günahlarını affeder.) [Hakim]

 

6- Fakirlere veresiye verip, parası olmayandan, istememelidir! Fakirler için defter tutmayan, getirenden alıp getirmeyenden istemeyen eski salih esnaflar gibi olmaya çalışmalıdır!

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri