Tehevvür
(Atılganlık, aşırı sertlik)
Gadabın
yani öfkenin, sertliğin aşırı ve zararlı olmasına (Tehevvür), atılganlık
denir. Tehevvür sahibi hiddetli, sert olur. Bunun aksine kazm, hilm,
yumuşaklık denir. Halim kimse, gadaba sebep olan şeyler karşısında kızmaz,
heyecana gelmez. Korkak olan, kendine zarar verir. Gadaplı kimse ise,
hem kendine, hem de başkalarına zarar verir.
Tehevvür,
insanın aklını giderir, küfre kadar götürür. Hadis-i şerifte, (Gadap,
imanı bozar) buyuruldu. Resulullahın dünya için gadaba geldiği görülmedi.
Allah için gadaba gelirdi. Gadap sahibi, karşısındakinin de kendisine
karşılık yapacağını önceden düşünmelidir. Gadaba gelen kimsenin sinirleri
bozulur, kalb hastası olur. Bu bozukluk, dışına da sirayet ederek, çirkin
ve korkunç bir hâl alır.
Gadabı
yenmek çok sevaptır. Gadabını yenene, Cennet müjdelendi. Allah rızası
için gadabını yenen kimse, karşısındakini af edip, ona karşılık yapmaz
ise, Allahü teâlâ onu çok sever, Cennetin, bunlar için hazırlanmış olduğunu
bildirmiştir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, Allahü teâlânın rızası için gadabını def
ederse, Allah da, ondan azabını def eder)
(Bir
Müslümanda üç şey bulunursa Allahü teâlâ onu muhafaza ve himaye eder,
onu sever, merhamet eder. Nimete şükür etmek, zalimi af etmek, gadaba
gelince, gadabını yenmek)
[Nimete şükür etmek, onu İslamiyet'e uygun olarak kullanmak
demektir.]
(Gadaba gelen bir kimse, dilediğini yapmaya kâdir olduğu
halde, yumuşak davranırsa, Allahü teâlâ, onun kalbini, emniyet ve iman
ile doldurur)
(Bir kimse gadabını örterse, Allahü teâlâ onun ayıplarını,
kabahatlerini örter)
Abdullah ibni Abbasa bir kimse sövdü. Buna karşılık
olarak, bir ihtiyacın varsa, sana yardım edeyim, buyurdu. Adamcağız
başını öne eğerek ve utanarak özür diledi.
Hz. Hüseynin oğlu Zeynel Abidin Aliye bir kimse sövdü.
Elbisesini çıkarıp ona hediye eyledi.
İsa aleyhisselam,
Yahudilerin yanından geçerken, kendisine çok kötü şeyler söylediler.
Onlara iyi ve tatlı cevaplar verdi. Onlar, sana kötülük yapıyor, sen
onlara iyi söylüyorsun dediklerinde, (herkes, başkasına, yanında bulunandan
verir) buyurdu.
İslamiyet'ten, kitaptan almayıp da, kendi kafasından
çıkarıp, sert, hiddetli vaaz vereni dinlememek de, bunun gadabına sebep
olur. Bunun ilacı, doğruyu, yumuşak ve tatlı söylemektir. Hz. Hasan
ve Hüseyin çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyarın abdest aldığını gördüler.
Abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, böyle
abdest sahih olmaz demeye sıkıldılar. Yanına giderek, mübarek efendim!
Birbirimizden daha iyi abdest aldığımızı söylüyoruz. Bir abdest alalım.
Hangimizin haklı olduğunu bize bildir, dediler. Önce Hasan, sonra Hüseyin
güzel bir abdest aldılar. İhtiyar, dikkatle baktı. Evlatlarım! Abdest
almasını şimdi sizden öğrendim, dedi.
Haram işleyecek kimseye gizlice nasihat edilir. Haram
işlemekte olana, tatlılıkla orada söylenir. Herkese önce gizli, tenhada
nasihat vermek, daha tesirli olur. (İslam Ahlakı)
|