Şükür

 

Şükür nedir?

CEVAP

İslam âlimleri şükrü şöyle tarif etmişlerdir:

Şükür, her nimetin Allah’tan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir. Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak şükretmek olur. İnsanların hidayeti için çalışmak, onları irşat etmek de şükür sayılır.

 

Şükür, Allah’ın verdiği nimetleri yerinde sarf etmek, günahlardan kaçınmaktır. İnsan, Rabbin verdiği nimetlerle günah işlerse, nankörlük etmiş olur.

 

Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Nimeti vereni bilip gereğiyle amel etmektir. Bu amel, kalb, dil ve diğer azâlarla olur. Kalb ile iyiliğe niyet eder. Dil ile hamd eder, şükrünü açıklar. Uzuvlarla şükür ise, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerli yerinde kullanmaktır. Mesela gözün şükrü, müslümanların, arkadaşların kusurunu görmemektir. Kulağın şükrü, söylenilen ayıpları duymamış olmaktır.

 

Şükür, Allahü teâlânın verdiği nimetleri Onun sevdiği yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâ bir kula birbirini takip eden çeşitli nimetler verince, kul buna layık olmadığını düşünüp utanması da şükür olur. Şükürdeki kusurunu bilmesi de şükür olur. Şükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de şükürdür. (Allahü teâlâ, kusurlarımı örtüyor) demesi de şükürdür. Şükür vazifesini yerine getirmenin Allahü teâlânın bir lütfu olduğunu düşünmek de şükürdür.

Şükür, kendini o nimete layık görmemektir. Şükür, İslamiyete uymak demektir.

Şükür, yapılan iyiliği anarak ihsan edeni övmektir. Yani dil ile teşekkür de şükürdür.

 

Nimeti muhafaza ve artırmak için

Şükür, hem eldeki nimeti yok olmaktan kurtarır, hem de yeni nimetlere kavuşturur.

Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) (Bekara 152)

(Allah’tan sakının ki şükredebilesiniz.) [Nisa 123]

(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım.) (İbrahim 7)

 

Allahü teâlâ, şükredene bol bol nimet verir. (Fâtır 30)

Hz.İbrahim, Rabbinin nimetlerine şükretti, Rabbi de onu doğru yola iletti. (Nahl 121)

 

Cenab-ı Hak, kudretinin eseri olarak insanların istifadesi için birçok hayvan yaratmıştır. Kimine binilir, kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden vesairesinden istifade edilir. (Yâsin 71-73)  

Bu hayvanlar, şükretmemiz için istifademize verilmiştir. (Hac 36)

 

Çoğu bilmez, azı şükreder

Allahü teâlâ, insanlara bol nimet vermiştir; fakat insanların çoğu şükretmez. (Bekara 243, Yunus 60, Neml 73, Mümin 61)

 

Allahü teâlâ, çeşitli nimetler verdiğini, fakat şükredenlerin az olduğunu, az şükredildiğini bildiriyor. (Secde 9, Sebe 13, Araf 10, Müminun 78, Nahl 78, Mülk 23)

 

Kıymetli şeyler ekseriya az olur. Mesela altın pek çok olsa, bu kadar kıymeti olmaz.

Azların kıymetli olduğunu bildiren ayet-i kerimelerden birkaçı şöyle:

Emrimiz gelip, tandırdan sular kaynamaya başlayınca, [Hz. Nuha] "Her cinsten birer çifti ve aleyhine hükmedilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve inananları gemiye bindir" dedik. Pek azı, onunla beraber iman etmişti. (Hud 40)

 

İnanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da çok azdır! (Sad 24)

İsrailoğullarından, "Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin" diye söz almıştık. Sonra pek azınız müstesna, sözünüzden döndünüz. (Bekara 83)

 

İnkârlarından dolayı, Hak teâlâ, onları lanetlemiştir. Onların pek azı inanır. (Bekara 88)

 

Allah yolunda savaşacaklarını söylemişlerdi ama savaş onlara farz kılınınca, azı hariç, yüz çevirdiler. (Bekara 246)

 

Nice az topluluk, çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir. (Bekara 249)

Allah’ın size bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız. (Nisa 83)

 

İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün, yine de sen, onları affet ve aldırış etme! Allahü teâlâ, iyilik edenleri elbette sever. (Maide 13)

 

Yaptıklarının cezası olarak, bundan böyle az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe 82)

 

Günahlarımızı düşünerek elbette üzülmemiz, ağlamamız gerekir. (Az gülsünler) demek, (Güler yüzlü olmayın) demek değildir. Müslüman her zaman güler yüzlü olur. Fakat günahlarını düşünerek üzülür ve ağlar.

 

Namaz, şükür ve kanaat

Namazı doğru kılan, Allahü teâlânın sayılamayacak kadar çok olan bütün nimetlerine şükretmiş sayılır. Hadis-i şerifte, (Namaz, şükrün bütün aksamını câmidir) buyurulmuştur. Demek ki doğru namaz kılan şükretmiş olur. Namaz kılmayan ise, nankörlük etmiş olur.

 

Hadis-i kudsilerde buyuruldu ki:

(Beni anan şükretmiş, beni unutan nankörlük etmiş olur.) [Hatib]

(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ.Gazali]

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kanaat eden, en çok şükredenlerden sayılır.) [İbni Mace]

(Kıyamette “Şükredenler gelsin!” diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her hâlükârda Allah’a şükredenlerdir.) [İ.Gazali]

 

(Bir nimet için, Elhamdülillah diyen, daha iyisine kavuşur.) [T.Gafilin]

(Yiyip içtikten sonra Elhamdülillah diyen Cennete girer.) [Hakim]

(Bir nimet için Elhamdülillah diyen, nimetin şükrünü eda etmiş olur.) [Beyheki]

 

(Cennetin bedeli “Lâ ilâhe illallah”, nimetin bedeli “Elhamdülillâh”dır.) [Deylemi]

(İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allah’a şükretmez. Aza şükretmeyen de, çoğa şükretmez. Allah’ın nimetini söylemek şükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür.) [Beyheki]

 

(Nimete şükür, o nimetin gitmesine karşı emandır.) [Deylemi]

(Nimete kavuşunca şükreden, belaya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af dileyen, zulme uğrayınca bağışlayan, emniyet ve hidayettedir.) [Taberani]

 

(İyiliği anmak şükür, iyiliği gizlemek nankörlüktür.) [Ebu Davud]

(Bir nimetle her karşılayışta, şükrünü yenileyene, Allah da, onun her şükrüne karşı yeniden sevap verir. Kim de başına gelen musibeti her hatırlayışta, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" derse, Allah da her seferinde onun sevabını artırır.) [Tirmizi]

 

Mümin kabirde doğru cevap verince, hemen o anda kabrin sağ tarafından ay yüzlü bir kişi çıka gelir. (Ben senin, dünyada, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyamete kadar, sana yoldaş olurum) der. Ne mutlu sabredip şükredenlere...

 

Hâline şükret, haset etme

Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin hâlini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediği için üzüntü içindedir. Kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu posunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir.

 

İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan, Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olur. İyi kalbli ve herkesin iyiliğini isteyen insan, Allahü teâlânın himayesinde demektir.

Bir hadis-i şerifte, (Bir müslüman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir müslüman için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülüğü, istemediği halde, o kötülüğü başka bir müslüman için isterse, onun imanı tam değildir) buyurulmuştur. Yani, Peygamberimiz yalnız kendisini düşünenleri beğenmiyor. Başka müslümanları düşünenleri beğeniyor ve öyle yapmalarını istiyor. Düşünün bir kere; bütün dünya, Peygamberimizin bu emirlerini yapmış olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?

 

Haset, tekebbüre sebep olur. Başkasında bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup öğrenmek istemez. Kendinden yüksek olduğunu bildiği halde, ona tekebbür eder. İmam-ı Gazali hazretleri, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riya, ucub) buyurdu.

 

Haset eden, çekemediği kimseyi gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamette, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır hasenat işleyenlere, on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Haset edenin duası kabul olmaz.

 

İyiliğe teşekkür edilir

İyiliğe teşekkürün dindeki yeri nedir?

CEVAP

İyilik edene, mal ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve sena, teşekkür ve dua eder. İyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren, lüzumlu uzuvları, kuvvetleri ihsan eden, herbirini bir ahenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zeka bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıda, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nimetleri sebepsiz, karşılıksız ihsan eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhafaza eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve ne alçak bir vaziyet olur? Hele, Ona ve nimetlerin Ondan geldiğine inanmamak veya bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüz karası olur.

 

Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye olunsa, bu kimse, o ihsan sahibini her yerde, herkese nasıl över. Gece gündüz onun sevgisini, teveccühünü, onun kalbini kazanmaya uğraşmaz mı? Onu dertlerden, sıkıntılardan muhafaza etmeye çalışmaz mı? Ona hizmet edebilmek için, kendini tehlikelere atmaz mı? Bunları yapmasa, o ihsan sahibine hiç kıymet vermese, herkes onu ayıplamaz mı? Hatta, insanlık vazifesini yapmıyor diye cezalandırılmaz mı?

 

İyilik eden bir insanın hakkına böyle riayet ediliyor da, her nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen, Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak niçin gerekmesin? Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek gerekir. Çünkü, Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta diğerlerinden gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir.

 

İnsanlık vazifesi

Nimete şükür nasıl olur?

CEVAP

İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:

İnsanın, bu nimetleri gönderen Allahü teâlâya gücü yettiği kadar şükretmesi insanlık vazifesidir. Aklın emrettiği bir vazife, bir borçtur. Fakat, Allahü teâlâya yapılması icap eden bu şükrü yerine getirebilmek, kolay bir iş değildir. Çünkü, insanlar, yok iken sonradan yaratılmış, zayıf, muhtaç, ayıplı ve kusurludur. Allahü teâlâ ise, hep var, sonsuz vardır. Ayıplardan, kusurlardan uzaktır. Bütün üstünlüklerin sahibidir. İnsanların Allahü teâlâya hiçbir bakımdan benzerlikleri, yakınlıkları yoktur. Böyle aşağı kullar, öyle bir yüce Allah’ın şanına yakışacak bir şükür yapabilir mi? Çünkü çok şey vardır ki insanlar onları güzel ve kıymetli sanır. Fakat Allahü teâlâ, bunları beğenmez. Saygı ve şükür sandığımız şeyler, beğenilmeyen, bayağı şeyler olabilir. Bunun için insanlar, kendi kusurlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükretmeye, saygı göstermeye yarayan vazifeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.

 

İşte, insanların Allahü teâlâya karşı, kalb ile ve dil ile ve beden ile yapmaları ve inanmaları gereken şükür borcu, kulluk vazifeleri, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş v Onun sevgili Peygamberi tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazifelerine İslamiyet denir. Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibadeti, Allahü teâlâ kabul etmez, beğenmez. Çünkü, insanların, iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslamiyet, bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir. (c.3 m.17)

Kısacası şükür, İslamiyete uymak demektir.

 

Dil ile şükür

Dil ile şükrün önemi nedir?

CEVAP

Peygamber efendimiz, bir kimseye (Nasılsın?) buyurdu. O kimse, (İyiyim) dedi. Üçüncü defa sorunca o kimse, (Elhamdülillah iyiyim) dedi. Peygamber efendimiz, (İşte senden bu cevabı bekliyordum. Bunun için soruyu tekrarladım) buyurdu. (Taberani)

 

Âlimler, salihler, bir kimseyi Allah’a şükrettirmek için, (Nasılsın?) derlerdi. İnsan ya şükreder, ya susar veya şikayette bulunur. Allah’tan şikayet etmek ise çok çirkindir. Kulun Mevlasına zillet göstermesi izzettir. Mevlayı başkasına şikayet etmesi ise zillettir. Şükür, ihsanını, iyiliğini anmak suretiyle ihsan edeni övmektir. Yani dil ile teşekkür de şükürdür. Bir grup kimse, Halife Ömer bin Abdülaziz hazretlerini ziyarete geldiklerinde, içlerinden gencin birisi, (Üstün faziletinizi adaletinizi duyduk. Size dilimizle teşekkür etmeye geldik. Teşekkür edip döneceğiz) der.

 

Allahü teâlâ, Hz. Musa’ya buyurdu ki:

(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur) buyurdu. (İ. Gazali)

 

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Beni İsrailde bir abid var idi. Beşyüz yıl ibadet etmişti. Kıyamet günü Allahü teâlâ, "Bu Abidin benim ihsanımla Cennete götürün!" buyurur. Abid, "Ben ihsan ile değil, yaptığım beşyüz yıllık ibadetle Cennete girmek istiyorum" der. Allahü teâlâ emreder, hesabı görülür. Yalnız göz nimeti beşyüz yıllık ibadetten fazla gelir. Melekler abidi Cehenneme götürürler. Abid, "Ya Rabbi beni rahmetinle, ihsanınla Cennete koy" diye dua eder. Allahü teâlâ buyurur ki:

"Ey kulum, seni yoktan kim yarattı? [Abid, sen yarattın, der.] Seni yaratmam, senin tarafından mı oldu, yoksa benim ihsanımla, benim rahmetimle mi oldu? [Abid, senin rahmetinle oldu, der.] Allahü teâlâ verdiği bazı nimetleri de sayar. Abid, "Hepsi senin rahmetinle, ihsanınla oldu" der.) [T. Gafilin]

 

Nimet umumi olunca, herkese gelince insan bu nimetin kıymetini bilemez. Görmek büyük nimet iken, herkeste göz olduğu için göz nimetine her zaman şükretmeyiz. Gençler, yaşlanmadıkça gençliğin kıymetini bilmez. Hastalar sağlığın kıymetini anlar. Fakirler zenginliğin kıymetini bilir. Hayatın kıymetini de ancak ölüler anlar. Şu halde yaşlanmadan gençliğin, hastalanmadan sıhhatin ve ölmeden önce de hayatın kıymetini bilip şükretmelidir.

 

Nimetlerle övünmek

Allah’ın verdiği nimetleri, başkalarına bildirerek övünmek uygun mudur?

CEVAP

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlânın verdiği nimetleri bildirmek, bunlara şükretmek olur.) [Beyheki]

Övünmek haramdır. Kendindeki iyilikleri, nimetleri, kendinden bilirse, Allahü teâlânın verdiğini düşünmezse, övünmek olur. Yani (Tezkiye-i nefs) olur. Bu nimetlerini Allahü teâlâdan geldiğini bilir, kendinin kusurlu olduğunu düşünürse, (Şükür) olur.

Hamd ve şükür

Çok şükür mü demek iyidir, yoksa Elhamdülillah demek mi?

CEVAP

İkisi de aynı ise de, Elhamdülillah demek daha faziletlidir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(Sevilenin her şeyi, sevenin gözünde her zaman sevgilidir. İncitirse de, iyilik ederse de sevilir. Sevmek nimeti ile şereflenenlerin, sevmenin tadını alanların çoğu, sevdiğinin iyiliklerine kavuşunca sevgileri artar. Yahut incitmesinde de, iyiliğinde de, sevgileri değişmez. Sevdiğinin hiçbir hareketi ona çirkin gelmez. Sıkıntılı ve neşeli zamanlarında hep hamd eder. Hamd etmek, şükretmekten daha kıymetlidir. Çünkü şükretmekte nimetleri göz önündedir.

 

Hamd ederken nimetleri de, elemleri de sevilmektedir. Çünkü Allahü teâlânın verdiği elemler, nimetler gibi güzeldir. Hamd devamlıdır. Nimet zamanında da, sıkıntılı hâllerde de hamd edilir. Şükür ise nimet zamanlarında olur, nimet kalmayınca, ihsan bitince şükür de kalmaz.) [c.2, m.33]

 

İyilik eden bir insanın hakkına riayet ediliyor da, her nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak, niçin lazım olmasın? Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek lazımdır. Çünkü, Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri, deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta onlardan gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir. O halde, hamd ve şükre devam etmek gerekir.

 

Kuran-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Biz şükreden kimseleri mükafatlandırırız.) [A.İmran 145]

 

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

(Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah, nimetin bedeli Elhamdülillah’tır.) [Deylemi]

(Müminin her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca da, sabreder, yine hayra kavuşur.) [Müslim]

 

Hâline şükretmenin yolu

Hâline şükretmenin yolu nedir?

CEVAP

Ahiret işinde, salih kimselere bakıp, onlar gibi olmaya çalışmak gerekirken, dünya işlerinde, kendimizden daha aşağıda olan fakirlere bakmak gerekir. Kendimizden daha çok zengin olanlarla sık sık görüşmemek iyi olur. Peygamber efendimiz, (Zenginlerdeki mal ve nimetleri görüp, hâlinizden şikâyet etmemek ve sahip olduğunuz nimetleri küçümsememek için onların yanına seyrek gidin) buyuruyor. (Hakim)

 

Zengin de, fakir de olsak, dilencilere değil, fakirlere yakın olmak çok iyidir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Fakirlerin kıyamette saltanatı vardır. Onlara “Allah rızası için sana bir şey vereni, bir lokma veya bir yudum su vereni Cennete götür” denir. Onlar da alıp götürürler.) [İ.Asakir]

(Fakirlerle dostluk kurun. Zirâ kıyamette devlet onlarındır.) [Ebu Nuaym]

 

İnsan, içinde bulunduğu duruma isyan etmemelidir. Belki o durumu kendisi için daha iyidir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak zenginlikle salâh bulur. Eğer o fakir olsaydı, küfre girerdi. Kimi de, ancak fakirlikle salâh bulur, [doğru, iyi yolda olur], eğer zengin olsaydı, küfre düşerdi. Kiminin imanı da, ancak sıhhatte olması ile tamam olur. Eğer hastalansa, küfre girerdi. Kiminin imanı hastalık içinde bulunmakla olgunlaşır. Eğer sıhhatte olsaydı küfre sürüklenirdi.”) [Hatib]

 

Kanaat      

Aza kanaat etmek, çoğu istememek değildir. Bulunduğu duruma razı olmak demektir. Hadis-i şerifte, (Kim Allah’ın verdiği az rızka razı olursa, Allah da onun az ameline razı olur) buyuruldu.

 

Fakir bir kimsenin de şükretmesi gerekir mi?

CEVAP

Elbette gerekir. Cenab-ı Hak, göz, kulak gibi uzuvların yanında akıl ve iman gibi nimetler vermiş, insanlar için çeşitli gıdalar yaratmıştır. Bunlara şükretmek gerekir. İmam-ı Rabbani hazretleri, şükrün İslama uymak olduğunu, Cenab-ı Hakkın, (Şükrederseniz nimetimi artırırım) buyurduğunu bildirmektedir.

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kul, Allah’ın verdiği nimet için Elhamdülillah derse, nimetin şükrünü eda etmiş olur. İki defa söylerse sevabı artar. Üç defa söylerse günahları mağfiret olur.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ, yiyip içtiğinde Elhamdülillah diyeni, bu sözü için Cennete koyar.) [İbni Asakir]

 

İmam-ı Mücahid hazretleri Nahl suresinin, (Onlar, Allah’ın nimetini bilip itiraf ederler. Sonra da onu inkâr ederler) mealindeki 83. âyet-i kerimesini, (Onlar, nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler. Fakat, "Bu nimetleri biz kazandık veya bize miras kaldı" diyerek nankörlük eder) diye tefsir etmiştir. İnsan, bir hasta veya sakat görünce, kendisinin böyle bir derde müptela olmadığı için şükretmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir kimse, hasta, sakat birini görünce, "Allahü teâlâya hamdolsun ki beni böyle etmedi. Bundan ve daha başka dertlilerden üstün kıldı" derse, nimetin şükrü olur.) [Beyheki]

 

Nimete şükredince, hem eldeki nimet yok olmaktan kurtulur, hem de yeni nimetlerin ele geçmesine sebep olur. Hadis-i şerifte, (Az veya çok bir nimete kavuşan, "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) buyuruldu. Şükredenden Allahü teâlâ razı olur. Hadis-i şerifte, (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.

 

Şu üç şeyi yapan tam şükretmiş olur:

1- Bir nimet gelince Allah’tan bilip şükretmek.

2- Allahü teâlânın verdiği her şeye razı olmak.

3- Verilen nimetten istifade edildiği müddetçe, Allahü teâlâya isyan etmemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Din işlerinde kendinden üstün olanı görüp ona uyan, dünya işlerinde ise kendinden aşağısına bakıp Allah’a hamd eden şükretmiş olur.) [T.Gafilin]

 

Allahü teâlânın başta iman nimeti olmak üzere verdiği sayısız nimetlere her zaman şükretmek, hamd etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir.) [Taberani]

 

Âyet-i kerimelerde de buyuruluyor ki:

(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152]

[Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.]

(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]

 

Çirkin görünüş

Görünüşüm çok bozuk, aşağılık duygusuna kapılıyorum. Ne yapmam uygun olur?

CEVAP

Sıhhat, afiyet, zenginlik, asalet, güzellik gibi nimetlere sahip olmak ve bunları yaratılış gayesine uygun kullanmak çok iyidir. Fakat bunlar maksatları dışında kullanılırsa çok kötü olur.

Bunlar birer bıçak gibidir. Bunlarla iyi iş de, kötü iş de yapılır.

 

İnsana verilen nimet çok olunca, şükrü o nispette zorlaşır. Rabbimiz size iki göz vermiştir. Sağır ve dilsiz değilsiniz. Eliniz, kolunuz sağlam. En önemlisi de, deli değilsiniz, aklınız vardır. Hepsinden daha önemlisi de imanlısınız. Daha bizim bilmediğimiz ne nimetlere sahipsinizdir.

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, bitiremezsiniz.) [Nahl 18]

 

Bunca nimetlere acaba hakkıyla şükrediyor muyuz?

Sizin durumunuzda olmayan çok insan vardır. Acaba bu hallerine şükrediyorlar mı? Sizde ise, başkalarında bulunan sakatlık yoktur. Bunun için şükrediyor musunuz?

 

İnsanlar şükür yönünden gafildir. Elindeki nimet gitmeyince kıymetini bilemez. Nimet içinde yüzen şükrü kolay hatırlayamaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır.) [Sebe 13]

 

İnsan; zayıf, aciz yaratıldığı için sabrı ve şükrü azdır. Sayısız nimete şükretmez, fakat bir bela gelince feryat ve figan eder. Hasta olup gece uyuyamayan, hep Allah’ı anar. Fakat sağlam iken hatırlamaz.

Müslüman Allah’ın dostudur. Dostluğun alameti, dostun belalarına sabretmektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kimi çeşitli nimete kavuşunca, Allah’ı anmaktan yüz çevirir, [hastalık, fakirlik, bela gibi] bir şer dokununca da [Allah’ın rahmetinden] ümidini keser.) [İsra 83]

(Sabreden kimselere, mükafatları hesapsız verilir.) [Zümer 10]

 

([Her zaman, her yerde] sabredenlerle beraberim.) [Bekara 153]

(Sabredenlerin mükafatını, yaptıklarının daha güzeliyle vereceğiz.) [Nahl 96]

(Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık, mal, can ve mahsulün eksilmesiyle imtihan edeceğiz. Sabredenlere [lütfumuzu, ihsanımızı] müjdele!) [Bekara 155]

 

Bu âyet-i kerimedeki (korku) Allah korkusu ile gazada düşman korkusu; (açlık) Ramazan orucu ile kıtlık; (malın eksilmesi) malın zararı; (canın eksilmesi) hastalık; (mahsulün eksilmesi) ise, çeşitli afetler yüzünden mahsulün azalması veya mahsul denilen evlatların ölmesi olarak açıklanmıştır. İmtihanı kazanmak için sabretmek gerekir. Sabreden büyük nimetlere kavuşacaktır.

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allah sabredeni sever.) [Taberani]

(Haline sabredeni çok severim.) [İ. Gazali]

(Sabır, Cennet hazinesidir.) [İ. Gazali]

(Sabır imanın yarısıdır.) [Beyheki]

(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.) [Tirmizi]

 

İnsan arzusunun sonu yoktur. Her istediğine kavuşmak ister. Her istenilene kavuşmak, insana muhakkak mutluluk getirmez. Onun için hakkımızda hayırlı olanı istemek gerekir.

Zenginlik çok iyi olmasına rağmen, bazılarının felaketine sebep olmaktadır. Sırf parası için öldürülebilir. Bir arabaya sahip olan kimse, çoluk-çocuğuyla bir uçurumdan aşağı yuvarlanabilir.

Çok zeki olan bir kimse, zekasının kurbanı olabilir.

 

Vücudumuzdaki bütün organlar bize emanettir. Yaratılış gayesine uygun kullanmak gerekir. Mesela harama bakan kimse, gözünün şükrünü yerine getirmediği gibi, üstelik günah da işlemiş olur.

Güzel sohbet edenin maksadı, dinleyicilerin teveccühünü kazanmak ise, dilini hayra değil, şerre kullanmış, kendini dili ile felakete sürüklemiş olur.

 

Her uzvu hayra kullanmak büyük saadet olur. Hz. Ebu Bekir, boş bir şey konuşmamak için, mübarek ağzına taş koymuştur. Onun için, (Ya hayır konuş, ya sus) buyurulmuştur. Hep şer konuşan için dil bir afettir.

 

Her erkek yakışıklı, her kız da güzel olmak ister. Herkes için güzellik faydalı olmayabilir. Mesela, güzelliğine güvenip artist olmak için İstanbul'a gelen birçok kızın, ne felaketlere maruz kaldığını gazetelerde okuyoruz. Güzellik muhakkak nimet değildir. Kimini mutlu ettiği gibi, kimini de felakete sürüklemektedir.

 

İyilik edene dua

İyilik eden arkadaşa, teşekkür etmeyip, gıyabında dua etsek uygun olur mu?

CEVAP

Yüzüne karşı teşekkür etmeli, gıyabında da dua etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İyilik gördüğüne, Cezakellahü hayran kesira [Allah, seni çok hayırla mükafatlandırsın] diyen, ona en büyük duayı etmiş olur.) [İ. Asakir]

(Bir müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, “Aynen bir mislini de Allah sana versin” diye dua eder.) [Müslim]

Meleğin duası ise elbette kabul olur.

 

Şükür secdesi

Şükür secdesi nedir, nasıl yapılır?

CEVAP

Kendisine nimet gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için şükür secdesi yapması müstehaptır. Şükür secdesi, tilavet secdesi gibidir. Şükür secdesi yapacak olan, niyet edip, secdeye gidince, önce Elhamdülillah der. Sonra secde tesbihini okur. Sonra Allahü ekber der ve ayağa kalkar. (Tahtavi)

Şükür duası

Sıkıntılı bir halimizden kurtulduk. Acaba böyle bir durumda en güzel şükür nasıl olur? Dua, secde vb...nasıl hareket etmeliyiz? 

CEVAP

1- Her gün sabah ve akşam aşağıdaki duayı okuyunuz:

("Allahümme ma esbaha bi min nimetin ev bi ehadin min halkıke, fe minke vahdeke lâ şerike leke, felekel hamdü ve lekeşşükür" duasını, gündüz okuyan o günün, akşam okuyan o gecenin şükrünü ifa etmiş olur.) [Akşam okurken esbaha yerine emsâ denir.]

[Bu dua çok kıymetlidir, ezberleyip gündüz ve akşam okumayı ihmal etmemeli.]

 

2- Şükür secdesi yapınız.

 

3- İki rekat şükür namazı kılınız.

 

4- Mali durumunuz iyi ise hayatınızın şükrü için hayvan kesin ve fakirlere dağıtın.

 

5- Şükür İslama uymak demektir. Dinin her emrine uymaya çalışınız.

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri