Nasihatin önemi

 

Nasihatin dindeki yeri nedir?

CEVAP                                           

Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdiği nimetin onda kalarak, dinine ve dünyasına faydalı olmasını istemek demektir. İlim sahipleri, imkan nispetinde emr-i maruf ve nehy-i münker yapmalı, yani iyiliği yaymaya, kötülükten sakındırmaya çalışmalıdır! Nasihatten uzak kalan kalb kararır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Dinin temeli nasihattir.) [Buhari]

(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]

(Allah’ın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.) [İ. Ahmed]

 

Nasihatin edepleri

Vaaz ve nasihat ederken dikkat edilecek hususlar nelerdir?

CEVAP

Vaaz ve nasihat eden şunlara dikkat etmelidir:

1- Nasihat eden, yumuşak, mütevazı olmalıdır! Kur'an-ı kerimde, (Âl-i İmran suresinde) Allahü teâlâ, Peygamber aleyhisselamın yumuşak davrandığını, bilfarz kaba ve katı yürekli olsaydı, etrafında kimse kalmayıp dağılmış olacaklarını bildirmektedir. Demek ki, söylenilen söz, ne kadar kıymetli ve hikmetli olursa olsun, güler yüzlü, yumuşak olmadıkça, sözlerin tesiri olmaz. İnsanların hayırlısı, herkesle iyi geçinendir. İnsanların şerlisi ise geçimsiz olandır. Şu halde mütevazı olup, herkesle iyi geçinmelidir!

 

2- Daima doğru konuşmalı, yalandan uzak durmalı, ihtilaflı konulara girmemelidir! Hz. Lokman Hakim'e bu dereceye ne ile çıktığı sual edildiğinde, (Doğru konuşmak, emanete riayet etmek ve bana gerekmeyeni bırakmakla) buyurdu.

 

3- İnsanları yoracak kadar uzun anlatmamalıdır!

 

4- Daha çok, kendisinin amel ettiği, tatbik ettiği hususları söylemelidir! Çünkü Allahü teâlâ, (İnsanları iyiliğe teşvik edip de kendinizi unutur musunuz? Niçin kendi yapmadıklarınızı başkalarına söylersiniz) buyurmaktadır. (Bekara 44)

 

Başkalarına, (Şunu yapmayın) der de, kendisi onu yaparsa, sözü tesirli olmaz. Mesela gıybet etmeyin dediği halde, kendisi gıybet eden, hem insanların, hem de Allahü teâlânın yanında kıymetten düşer.

 

5- Umumi konuşmalı, herkese hitap etmeli, devamlı bir kişiye bakmamalıdır!

 

6- Allahü teâlânın rahmetinden ümit kesici, azabından emin olucu şekilde konuşmamalı, korku ile ümidi bir arada söylemelidir! Bir gün Allahü teâlânın rahmetinin bolluğundan bahsederken, başka bir zaman da azabının şiddetinden bahsetmelidir!

 

7- Eğer konuşmayı uzatacaksa, insanların hoşlandığı şeyleri, güzel menkıbeleri anlatmalıdır! Hz. Ömer, ahiretten bahseder, dinleyenlere ağırlık çöktüğünü görünce, dünya işlerinden bahsederdi. Onların açıldıklarını görünce, tekrar ahiret konusuna dönerdi.

 

8- İhsan sahibi olmalı, alıcı değil verici olmalıdır! Veren elin, alan elden üstün olduğunu bilmelidir! Hz. Ali, (Her şeyin bir kıymeti vardır. İnsanın kıymeti ise, ihsanı ve edebidir) buyurdu. Her işte, her yerde edebi muhafaza etmelidir!

 

9- Faydalı şey anlatmalıdır! Kulağa hoş gelse de, faydasız şeylerden uzak durmalıdır! Hikmet ehli diyor ki:

(Faydalı ilim ve edep, öyle bir kazançtır ki, onları hiçbir hırsız çalamaz. Bunlar Cennetin ziynetidir. Din ve dünya güzelliği bunlardır.)

 

10- Öğrendiği ilmi kâfi görmemelidir! Çünkü Kur'an-ı kerimde, her ilim sahibinin üstünde bir âlim bulunduğu bildirilmektedir. (Yusüf 76)

Öğrendiği ilimle, insanlara faydalı olabilmek için, dinin yayılmasına hizmet etmelidir!

 

Hiç kimsenin kalbini incitmeyin

Bir kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek, uygun mudur?

CEVAP

Büyük islam âlimi Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin son satırı şöyledir:

(Hiç kimsenin kalbini incitmeyin.)

 

Kur'an-ı kerimde, (Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel öğütlerle çağır!) buyuruluyor. İyi ve doğru şeyleri, bilmeyenlere, en güzel tarzda öğretmek gerekir. Çünkü ilmin zekatı, bilmeyenlere ilmi öğretmekle ödenir. Emr-i maruf yapan, tavsiye ettiği iyi şeyleri kendi yapmalı, kötü olarak bildirdiği şeyleri kendisi işlememelidir! Yoksa sözü etkili olmaz. Kur'an-ı kerimde, (İnsanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz) buyuruluyor .

 

Allahü teâlâ, Hz. İsa’ya, (Önce kendine nasihat et, eğer kendin bu nasihati tutarsan, kendin bunu yaparsan, başkalarına da söyle! Kendin yapmazsan benden utan) buyurdu. O halde emr-i maruf yapan, ilmi ile amel etmelidir.

 

Hadis-i şerifte, (Miraca çıktığım gece ateşten makaslarla, dudakları kesilen insanlar gördüm. Suçunuz ne diye sordum. Onlar da, “İyiliği emreder, kendimiz yapmaz, kötülüğü nehy eder; kendimiz sakınmazdık” diye cevap verdiler) buyuruldu.

 

Bir kimsenin kusurunu, emr-i maruf için de olsa, herkesin önünde söylemek, uygun değildir. Aksine, kusurlarını gizlemek gerekir. Hadis-i şerifte, (Kim arkadaşının aybını örterse, Allahü teâlâ da kıyamette, onun aybını örter. Kim de, müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allah da onun aybını açığa vurur) buyuruldu.

 

Birisine nasihat eder gibi yanlışını söylersek, ona, (Sen cahilsin, sen bunları bilmiyorsun) demiş oluruz. Böylece o üzülmüş olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Kalb kırmaktan pek sakının! Allahü teâlâyı en çok inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur) buyuruyor.

 

Hadis-i şeriflerde de, (Bir müslümanı incitmek, kalbini kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır.) (İnsanların en kötüsü, insanlara zarar veren, onları incitendir) buyuruluyor. İyi Müslüman hiç gönül kırmaz, bilir bundan büyük günah olmaz. İyiliği tavsiye için üç şart gerekir: İlim, akıl ve ihlas.

 

İlim: Anlatacağı iyiliğin iyi, kötülüğün kötü olduğuna dair muteber kitaplardan delili bulunmalıdır! Sabretmesini bilmelidir! İlmi noksan olan, tebliğ edeceğini kendisi bilmeyen ve kendi tatbik etmeyen, başkalarına doğruyu nasıl öğretebilir? Tecrübesi de yoksa, birçok yanlışlık yapar, fayda yerine zarar verir.

 

Akıl: Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta aciz ise, ilmi de noksan olur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz işler yapar. İlm-i siyaseti bilmeyen, yumuşak söylemeyen, insanları idare etme sanatından uzak olan kimse de, fitneye sebep olur. Akıllı yumuşak konuşur. Sert ve kaba konuşan, fitneye sebep olur. Tatlılıkla söylemeli, şefkatle muamele etmelidir. Bir vaiz, zâlim sultan karşısında doğruyu söylemek cihad diyerek, Halife Memun’a, sert sözlerle nasihat etti. Halife, (Ey vaiz, Allahü teâlâ, senden iyisini, benden kötüsüne gönderdiği halde, o, yumuşak konuştu) dedi. Vaiz, (Benden iyi ve senden kötü olan kim) dedi. Halife, (Benden kötü olan Firavun, senden iyi olan da Hz. Musa’dır) dedi. Allahü teâlâ da, Hz. Musa’ya, Firavunla konuşurken yumuşak konuşmasını emretmiştir.

 

İhlas: İhlas yoksa, yaptığı işleri dünya menfaati için yapıyorsa, o işin hayrı olmaz.

Genelde kendini beğenen, kibirli olan kalb kırar.

 

Bu konuda Yunus Emre diyor ki:

 

Tevazu ile gelsin, kimde erlik var ise.

Merdivenden iterler, yüksekten bakar ise.

Kim ki yüksekte gezer, er geç yolundan azar

Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.

 

Aksakallı bir koca, hiç bilmez ki hal nice

Boşa gitmesin hacca, bir gönül yıkar ise.

Gönül Çalab’ın tahtı, Çalab gönüle baktı

İki cihan bedbahtı kim gönül yıkar ise.

 

Bir kez gönül yıktınsa kıldığın namaz değil,

Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil.

Yol odur doğru vara, göz odur Hakkı göre,

Er odur yerde dura, üstten bakan göz değil.

 

Doğru yola gittinse, er eteğin tuttunsa,

Bir tek hayır ettinse, biri bindir az değil.

Yunus sözleri çatar, balını yağa katar,

Çok kıymetli mal satar, cevherdir o, tuz değil

 

İyiliği tavsiye etmenin şartları

Kendisi iyi olmayan bir kimse, başkalarının iyi olmalarını tavsiye edebilir mi?

CEVAP

Bazıları, bu husustaki âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden hakkı tavsiyeyi ancak günahsız insanın yapabileceğini zannetmişlerdir. Doğru olmayan kimsenin başkasını doğrultmaya çalışmasının, salih olmayan kimsenin başkasını ıslah etmesinin doğru olmadığını sanmışlardır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Kendiniz tam yapamasanız da iyiliği emredin! Kendiniz tam sakınamasanız bile kötülükten sakındırınız!) [İ.Gazali]

 

Demek ki iyiliği tavsiye etmek için günahsız olmak şart değildir. Sonra Peygamberler hariç günahsız kul bulmak kolay mıdır? Yukarıda bildirilen âyet-i kerime ve hadis-i şerif iyiliği emri ve kötülüğü men etmeyi yasaklamıyor, iyiliği emrederken kendimizi unutmamamız bildirilmektedir. Çünkü kötülüklerin tehlikesini bilen âlime yapılacak azap daha şiddetlidir.

 

Âlim günah işlerse, (Bilmiyordum) diye bir mazeret ileri süremez. Fakat iyiliği tavsiye ettiği ve kötülükten sakındırdığı için günaha girmeyecektir. Âlim, kendisi yapmazsa bile iyiliği bildirmesi farzdır. Farzı yapan da ihlâsına göre ecir kazanacaktır.

 

Vaaz yolu ile irşatta bulunan kimsenin fasık olması, fasıklığının bilinmesi, sözünün tesirsiz olmasına sebep olur. Allahü teâlâ, önce kendimize öğüt vermemizi, eğer kendimiz yaparsak, başkalarına da tavsiye etmemizi bildiriyor. İyiliğe kendimizden başlamamız gerekir, kendimiz yapamazsak bile iyiliğe tavsiye etmekten vazgeçmemeliyiz.

 

İyiliği tavsiye edecek kimsenin dikkat edeceği hususlar:

1- Niyeti düzgün olmalıdır! Yalnız rıza-i ilahi için iyiliği tavsiye etmeyi düşünmelidir!

2- Tavsiye edeceği iyiliğin iyi olduğuna, men edeceği kötülüğün kötü olduğuna dair muteber kitaplardan delili bulunmalıdır!

3- Sabretmesini bilmelidir!

 

Bu üç şartın yanında iyiliği tavsiye edecek kimsede üç haslet bulunmalıdır:

1- Rıfk ile konuşmalıdır. Rıfk yumuşaklık demektir. Katılığın tersidir. Yumuşak yerine sert ve kaba konuşan fitneye sebep olur. Kur'an-ı kerimde Firavuna yumuşak şekilde nasihat edilmesi emredilmiştir.

2- İlim sahibi olmalı, doğru söylemelidir. İlmi olmayan iyiliği tavsiye edemez. Fayda yerine zarar verir.

3- Hilm ile tatlılıkla söylemelidir. Hadis-i şerifte iyiliği tavsiye eden kimsenin, yumuşaklıkla, şefkatle muamele etmesi emredilmektedir.

Bu şartları taşıyan akıllı kişi, gücü nispetinde iyiliği tavsiye etmelidir. Akıllının kim olduğu hadis-i şerifte şöyle bildirilmektedir:

(Aklın alameti, nefse hakim olup öldükten sonra gerekenleri hazırlamaktır. Ahmaklık alameti nefse uyup, Allah’tan af ve merhamet beklemektir.) [Tirmizi]

 

Bu hususların yanında, iyiliği tavsiye eden kimse, güzel ahlak sahibi olmalıdır. Güzel ahlak sahibi

olmayan kendini ıslaha çalışmalıdır.                  

(İnsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) ve (Hediyeleşirseniz, birbirinizi seversiniz) hadis-i şeriflerine uymaya çalışmalıdır. Hediyenin en kıymetlisi güler yüz, tatlı dildir. Bid'at sahiplerinden başka herkese, dost, düşman, müslüman ve kâfire, daima güler yüz, tatlı dil göstermelidir. Kimse ile münakaşa etmemelidir. Münakaşa, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır.

 

Nasihatin önemi ve çeşitleri

Nasihat nasıl olmalıdır?

CEVAP

Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdiği nimetin onda kalarak, dinine ve dünyasına faydalı olmasını istemek demektir. İlim sahipleri, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmalı, yani iyiliği yaymaya, kötülükten sakındırmaya çalışmalıdır! Nasihatten uzak kalan kalb kararır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Dinin temeli nasihattir.) [Buhari]

(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]

(Kendi için istediğini din kardeşi için de istemeyen, iman etmiş olmaz.) [Buhari]

(Allah’ın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.) [İ. Ahmed]

 
Nasihat dört çeşittir

1- Allahü teâlânın var olduğunu, bir olduğunu, bütün kemal ve cemal sıfatlarının Onda bulunduğunu, Ona layık olmayan sıfatların, ayıpların, kusurların Onda bulunmadığını, halis niyet ile Ona ibadet etmek gerektiğini, gücü yettiği kadar Onun rızasını almaya çalışmasını, Ona isyan edilmemesini, Onun dostlarına muhabbet, düşmanlarına muhalefet edilmesini, Ona itaat edenleri sevmeyi ve isyan edenleri sevmemeyi, nimetlerini saymayı ve bunlara şükretmeyi, bütün mahluklarına acımayı, Onda bulunmayan sıfatları Ona söylememeyi bildirmek, Allahü teâlâ için nasihat etmek olur.

 

2- Kur'an-ı kerimde bildirilenlere inanmayı, emredilenleri yapmayı, kendi aklı ile, görüşü ile uydurma tercümeler yapmamayı, onu çok ve doğru olarak okumayı, ona abdestsiz el sürmek caiz olmadığını, insanlara bildirmek, Kur'an-ı kerim için nasihat etmek olur.

 

3- Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerinin hepsine inanmak gerektiğini, Onun sünnetlerini yapmayı ve yaymayı, Onun güzel ahlakı ile huylanmayı, ehl-i beytini ve eshabını ve ümmetini sevmeyi bildirmek, Resulullah için nasihat olur.

 

4- İnsanlara dünyada ve ahirette faydalı olan şeyleri yapmak ve zararlı olan şeyleri yapmamak gerektiğini ve kimseye eziyet etmemeyi, kalb kırmamayı, bilmediklerini öğretmeyi, kusurlarını örtmeyi, farzları emretmeyi, haramlardan nehyetmeyi, bunların hepsini tatlılıkla bildirmeyi, küçüklere merhamet, büyüklere hürmet edilmesini, kendilerine yapılmasını istemediklerini başkalarına da yapmamalarını, onlara bedenleri ile, malları ile yardım edilmesini bildirmek de, bütün insanlar için nasihat etmek olur.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Müslümanlara yardım etmeyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalışmayan, onlardan değildir. Gece ve gündüz, Allah için ve Kur'an-ı kerim için ve Resulullah için ve devlet reisi için ve bütün müslümanlar için nasihat etmeyen kimse de, bunlardan değildir.) [Taberani]

 

İlmiyle amil olmayanın sözleri her ne kadar tesirsiz olsa da, sözü tesirli olan İslam âlimlerinin hikmetli sözlerini naklederek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak gerekir.

Nasihati rıfk ile söylemeli, sert olmamalıdır. Hadis-i şerifte buyurulmuştur ki:

(Emr-i maruf yapan, yumuşak ve şefkatle yapmalıdır.) [İ. Gazali]

 

Ayrıca nasihati gizli yapmalıdır. Herkesin yanında yapmak, onu teşhir etmek ve elâleme rezil etmek olur. İmam-ı Şafii hazretleri buyurdu ki:

(Arkadaşına gizli nasihat eden gerçek öğüt vermiş ve onu yükseltmiş olur. Halk arasında nasihat vermeye kalkan onu rüsvay ve perişan etmiştir.)

 

Herkes doğruyu, doğru olan öğüdü kabul etmez. Doğru olan öğüdü kabul edenler iyi kimselerdir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah’tan korkan öğüt kabul eder.) [Ala 10]

 

Herkes Allah’tan hakkıyla korkmaz. Salih âlimler daha çok korkar. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kulları içinde ancak âlimler Allah’tan korkar.) [Fatır 28]

Hadis-i şerifte de, (Hikmetin başı Allah korkusudur) buyuruluyor. (Beyheki)

 

Hikmetin bir çok manası vardır. Faydalı ilim, fen ve sanat, manevi ilim gibi manalara gelir. Şu halde Allah’tan korkup haramlardan kaçan ve ibadetleri yapan kimsenin hikmet sahibi, akıllı biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte, (En akıllınız, Allah’tan en çok korkan, dinimizin emir ve yasaklarına en güzel şekilde riayet edendir) buyuruldu. (İ. Gazali)

 

Sözümüzün tesir etmesi için önce o işleri kendimiz yapmamız gerekir. Allahü teâlâ, (Önce kendine, sonra başkalarına vaaz et! Böyle yapmayan benden utansın!) buyuruyor. Nasihat, uygun şekilde yapılırsa tesir eder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Onlara nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]

 

Günah işleyene tatlı sözle nasihat edilir. Dinlemezse, fitne çıkacak ise edilmez, susulur. Sözü dinlenecek ise, sert söylenir. Kötü söylenmez. (Hindiyye)

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri