Müdara
ve Müdahene
Müdahene ve müdara ne demektir? CEVAP
Müdahene, gücü yettiği halde, haram işleyene
mani olmamak, dalkavukluk yaparak,
birinin gönlünü alırken, İslamiyet’in dışına çıkmak, günaha girmektir.
Kendisine veya başkalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyiliği emretmek
ve haramı men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak
için susmaya, müdara denir.
Müdara, dini zarardan kurtarmak için dünya
menfaatinden vermek, insanlarla iyi geçinmektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, farzları emrettiği gibi,
müdara etmemi de emretti.) [Hakim] (Müdara etmek sadakadır.) [Deylemi] (Müdara edenler, şehid olarak ölür.) [Deylemi] (Şerefinizi mallarınızla [para ile], dininizi de dilinizle [müdara ederek] koruyun!) [İ. Asakir] (İyi geçinmek aklın başıdır.) [Beyheki]
Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü olmak gerekir. Talebeye ders
verirken müdara gerekir. Hanımına müdara etmeyenin rahatı, huzuru kalmaz.
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki, insanlar üç kısımdır: 1- Gıda gibi olanlar, her zaman gerekir. 2- İlaç gibi olanlar, bazen gerekir. 3- Hastalık gibi olanlar. Bunlar gerekmez ise
de, gelip musallat olur. Bunlardan kurtulmak için, müdara etmek gerekir.
Savaşta, hile yapmak, yalan söylemek caizdir. Bir örnek: Düşmanın biri, oturmakta olan Hz. Alinin karşısına aniden kılıçla çıkıp,
“Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?” der. Hz. Ali de, parmağı
ile adamın arkasını gösterip “Peki
dövüşelim, fakat iki kişiyle mi?” der. Düşman, arkadaki kim diye
bakınca, Hz. Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşmanı,
“Bana hile yaptın?” der. Hz. Ali de,
(Savaş hiledir) hadis-i şerifini bildirip, “Ama
sen de beni gafil avlayacaktın” der. Yani seninki hile değil miydi
demek ister.
Hindiye’de, (Günah işleyene tatlı sözle öğüt verilir.
Dinlemezse, fitne çıkacak ise susulur. Kötü söylenmez) deniyor. Kur'an-ı
kerimde buyuruldu ki: (Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle
çağır! Onlarla en güzel şekilde tartış!) [Nahl 125]
Kadı zade Ahmed efendi buyuruyor ki: El ile, güç kullanarak nehy-i münker yapmak, yani günah işleyene mani olmak;
hükümetin vazifesidir. Söz ile, yazı ile cihad etmek, âlimlerin vazifesidir.
Kalb ile dua etmek ise, her müminin vazifesidir. Etkili olacaksa, bu
vazifeleri yapmak vacip olur. Fitneye sebep olacağı umulursa, terk etmek
vacip olur. Fitne bulunan yere zaruretsiz gitmek caiz değildir. Eğer
dinini korumak için hicret ederse, güzel olur, Cennete girmeye layık
olur.
Abdülgani Nablusi hazretleri de buyuruyor ki: (Emr-i maruf ve nehy-i münkeri
el ile yapmak, hükümete, dil ile yapmak, din adamlarına, kalb ile yapmak
da her müslümana farzdır. Kendinin ve Müslümanların dinine veya dünyasına
zarar gelecek işleri bırakmak vacip olur. Öldürüleceğini bilenin cihad
yapması caiz olmaz. Sultanın, kendi aklı ile, arzusu ile verdiği emirlerine
itaat etmek gerekmez. Fakat sultan zalim ise, eziyet ve işkence ediyorsa,
onun emirlerine uymak gerekir. Hele, itaat etmeyenleri öldürüyorsa,
kendini tehlikeye atmak, kimseye caiz olmaz. Emr-i maruf, fitneye yol
açarsa yapılmaz.) [Hadika]
Kötülerin zararlarından korunmak için onlara iltifat
yapmak uygun mudur? CEVAP Kendisine veya başkalarına zarar gelme korkusundan dolayı
iyiliği emretmek ve haramı men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda
fitneye mani olmak için susmaya, müdara
etmek denir. Müdara,
dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermektir.
Kalbi, haramı men etmek istediği halde, müdara yapmak caizdir. Hatta
sadaka sevabı hasıl olur. Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü
olmak gerekir. Çifte
standart ve müdara Çifte standart
ve müdara aynı manaya mı gelir? CEVAP Çifte standart, riya,
nifak, takıyye, müdara gibi kelimelerin ifade ettiği manalar, birbirine
benziyorsa da, farklı muamele yapan herkese aynı kelime kullanılmaz.
Hz.
Âişe validemiz bildirir: Bir
gün içeri girmek için birisi geldi. Resul-i ekrem, (Müsaade edin, içeri girsin! O kabilesinin en kötüsüdür) buyurdu.
O kimse, odaya girince, gülerek karşılayıp iltifat etti. O kimse gidince
merak edip sordum: -
Ya Resulallah, kötü biri dediğiniz kimseye iltifat etmenizin sebebi
nedir? Buyurdu
ki: - İnsanların kötüsü, zararından korunmak
için kendisine ikram edilendir.) [Buhari]
Resulullah
efendimizin bu farklı hareketine çifte standart değil, müdara denir.
Müdara sünnettir. Müdarayı
iyi bilmek gerekir. Müdara yapan herkese münafık demek doğru olmaz.
Müdara nedir?
Müdara, dini zarardan kurtarmak için dünya menfaatinden vermek, güler
yüz göstermek, İslamiyet’in dışına çıkmadan, gönül almaktır. Müdahene,
gönül alırken, İslamiyet’in dışına çıkmak, günaha girmektir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, farzları yapmamı emrettiği gibi, müdara etmemi
de emretti.) [Deylemi]
Dine, kendine
veya başkasına zarar gelme korkusundan dolayı iyiliği emredip haramı
men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya
müdara etmek denir. Herkese karşı
hep tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır! Fakat, kötülere ve sapıklara
müdahene etmemeli, onun sapık yolundan razı olduğunu zan ettirmemelidir!
[Hindiyye]
Cihadda çifte standart uygulamak, hile
yapmak, yalan söylemek caiz ve gerekir. Bu meseleleri
iyi öğrenip müslümanlara suizan etmekten, onlara kâfir, münafık gibi
çirkin kelime söylemekten sakınmalıdır! Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir
olur.) [Buhari]
Müslümanım
diyen, kelime-i şehadet söyleyen kimseye kâfir denmez. Bir savaşta,
kelime-i şehadet getiren birisini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz,
(Kelime-i şehadet söyleyen kimseyi niçin öldürdün?)
buyurdu. O kimse de, (Dili ile söylüyordu ama, kalbi ile inkâr ediyordu)
dedi. (Kalbini yarıp da baktın
mı?) diyerek onu azarladı. Onun için mümine kâfir demekten, ona
lanet etmekten sakınmalıdır!
Lanet,
sahibine döner. Hadis-i şerifte, (Lanet
edilince, lanet edilen buna müstehak değilse, kendine döner) buyuruldu.
(Beyheki) Karşılaştığımız insanların kimisi iyi, kimisi kötüdür.
Herkesle iyi geçinebilmek için ne yapmak gerekir? CEVAP İnsanlarla iyi geçinebilmenin iki
şartı vardır: 1-
İyi bir insan olmak, 2-
İnsanları iyi tanımak.
Bu iki şarta malik olan, herkesle
iyi geçinir. İyi insan olmak için, dinimizin emir ve yasaklarına riayet
etmek kâfidir. İnsanları tanımak için de şunları bilmek gerekir:
İnsanlar üç kısımdır: Birinci kısımdakiler,
gıda gibidir, her zaman gerekir. İkinci kısımdakiler, ilaç gibidir,
bazen gerekir. Üçüncü gruptakiler hastalık gibidir, istenmez, fakat
musallat olur. Bunlara müdara edilir.
Kendisine veya başkalarına zarar
gelme korkusundan dolayı iyiliği emretmek ve haramı men etmek mümkün
olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya, müdara etmek
denir. Müdara, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermektir.
Kalben nefret edip, haramı men etmek istediği halde, müdara yapmak caizdir.
Hatta sadaka sevabı hasıl olur. Ancak akıllı kimse, iyi geçinir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki: (İyi geçinmek
aklın başıdır.) [Beyheki] (İyi geçinmek
aklın yarısıdır.) [Deylemi] (Allahü,
farzları emrettiği gibi, müdara etmemi de emretti.) [Deylemi]
Müdara ederken tatlı dilli ve güler
yüzlü olmak gerekir. Herkesle müdara ederek sohbet etmelidir! Yani,
hep tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır. İyi ve kötü, herkes ile karşılaşınca,
böyle olmalıdır. Fakat, kötülere ve sapıklara müdahene etmemeli, onun
sapık yolundan razı olduğunu zan ettirmemelidir. (Hindiyye)
(İyi
geçinmek aklın başıdır) hadis-i şerifi, ancak akıllı kimsenin
insanlarla iyi geçineceğini bildirmektedir. (Beyheki)
İbrahim Hakkı hazretleri buyuruyor
ki: Allahü teâlâ, insanlarla iyi geçinmemizi
emrederek hadis-i kudside, (Kötülük
edene iyilik eden, gelmeyene giden, uzak durana yaklaşan, yemek vermeyene
yemek veren, en üstün olandır. Affedin, ayıp örtün, merhamet edin ki
merhamete kavuşun! İnsanlara karşı iyi huylu olanı severim ve insanlara
onu sevdiririm) buyurdu.
Edep
ehli buyuruyor ki: Cömertlik insanın süsüdür. Af, en
güzel bir ihsandır. Kerim aza şükreder, adi kimse, çoğu beğenmez. Kerim,
sözünde durur, sözünde durmayanı da affeder. Herkesin verdiği eziyete,
sıkıntıya katlanır, fakat hiç kimse ondan incinmez. Kendine söylenince
razı olmayacağın sözü başkalarına söyleme! Başkalarının seninle nasıl
konuşmasını istiyorsan, sen de onlarla öyle konuş! Özür dileyenin özrünü
kabul et! Seni üzeni affet, ona iyi davran! Verdiğin sözü tut, ettiğin
iyiliği gizle, başa kakıcı olma! Başkası için kuyu kazan kendi düşer.
Halka ihsan eden, Haktan ihsan görür. Sana söz getiren, senden de söz
götürür. (M.Name)
Dosta, düşmana, iyi, kötü, herkese,
tatlı dil ve güler yüz göstermeli, fitne çıkarmamalı, düşman kazanmamalıdır.
İnsanlara yapılacak en faydalı ihsan, en kıymetli hediye, tatlı dil
ve güler yüzdür. İneğe tapanları görünce, ineğin ağzına ot vererek,
düşmanlıklarına mani olmalıdır! Hafız-ı Şirazinin, (Dostlara doğru söylemeli,
düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile idare etmelidir) sözüne uymalı,
af dileyenleri affetmelidir! Herkese karşı iyi huylu olmalı, yumuşak
söylemeli, sert söylememelidir! Kimse ile münakaşa etmemelidir! Münakaşa,
dostluğu azaltır, düşmanlığı artırır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Haklı
iken de, münakaşayı terk edene, Cennette bir köşk verilir)
[Taberani] (Haklı
da olsa, münakaşayı terk etmeyen, hakiki imana kavuşamaz) [İ.Ebiddünya]
Herkese
iyi davranmalı
Herkes çevresinde ve işyerinde çeşitli karakterde insanlarla
karşılıyor. Bir müslüman olarak onlara karşı hareketlerimizi bilmemiz
gerekir. İmam-ı Gazali hazretleri insanları dört kısma ayırmaktadır: 1- Yiyip içmek ve zevk etmekten başka
bir şey bilmeyenler. 2- Şiddet, zulüm ile hareket edenler. 3- Hile ile etrafındakileri aldatanlar. 4- Güzel ahlak sahibi olan, gerçek
müslümanlar.
Unutmamak gerekir ki, her insanın kalbinden Allahü teâlâya giden bir yol
vardır. Bütün mesele, bu yoldan İslam nurunun insanlara ulaştırılmasıdır.
O nuru kalbinde hisseden bir insan, hangi kısımdan olursa olsun, yaptığı
kötülüklere pişman olur ve doğru yolu bulur.
Eğer bütün insanlar, İslam dinini kabul etseler, dünyada
kötülük, hile, savaş, anarşi ve zulüm kalmazdı. Bunun için, tam ve mükemmel
bir müslüman olmaya gayret etmek ve müslümanlığın esasını ve inceliklerini
izah ederek, ve kendimiz de yaşayarak bütün dünyaya yaymak, herkesin
boynuna düşen bir borçtur. Bunu yapmak cihad olur.
Hangi dinden olursa olsun bütün insanlara, dinimizin
emrettiği şekilde, daima tatlı dil ve anlayışla hitap etmelidir. Müslüman
olmayanın yüzüne karşı, kâfir, dinsiz diyerek, onun kalbini incitmenin
günah olduğu, böyle söyleyenin cezalandırılması gerektiği, fıkıh kitaplarında
yazılıdır. Maksat, herkese İslam dininin yüceliğini anlatmaktır. Bu
cihad da, ancak tatlı dille, sabır, ilim ve imanla olur.
Bir kimseyi bir şeye inandırmak isteyenin önce kendisinin
ona inanması şarttır. Mümin ise, hiçbir zaman sabrını kaybetmez ve inandığını
anlatmakta zorluk çekmez. İslam dini kadar, açık ve mantıki hiçbir din
yoktur. Bu dinin esasını anlayan, herkese bu dinin biricik hak din olduğunu
kolaylıkla ispat edebilir.
Kâfir olmak, yani Müslüman olmamak, her zaman ve her yerde kötüdür. Çünkü
küfür, insanı dünyada ve ahirette felakete götüren zararlı bir inanış
ve bozuk bir yaşayıştır. Bununla beraber, başka dinden olan kimselerin
hepsini, kötü huylu bir insan kabul etmemelidir. İçlerinde iyiliğe elverişli
kimseler bulunabilir.
Allahü teâlâ, İslam dinini, insanların dünyada
rahat ve huzur içinde, kardeşçe yaşamaları ve ahirette sonsuz azaplardan
kurtulmaları için göndermiştir. Kâfirler, yani müslüman olmayanlar,
bu saadet yolundan mahrum kalmış zavallı kimselerdir. Bunlara, acımalı
ve incitmemelidir! Bunları gıybet etmek bile haramdır. Bunlar, şeytanın
veya Müslümanlıktan haberi olmayanların aldattıkları zavallı kimselerdir.
Bunların çoğu, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, yanlış yola saptırılmış
insanlardır. Biz bunlara sabır ile, tatlı dille, akıl ve mantık ile
doğru yolu göstermeliyiz!
İslam dini, ırk, milliyet, siyasi inanç, dil
ve tahsil seviyesi ayırmaksızın, her insanın şeref ve itibarına hürmet
eder. Herkes aynı haklara, aynı itibara sahiptir. Ferdin, muayyen bir
topluluğun, hatta yalnız müslümanların değil, bütün insanlığın, hür
ve medeni bir hayat seviyesine ulaşmasını emreder. Bu sebeplerden dolayı
da, yabancılar arasında Müslümanlık yayılmaktadır. Allahü teâlâ, Kur'an-ı
kerimde bütün insanları doğru yolda bulunmaya davet ediyor. Doğru yola
kavuşan insanın, geçmişteki bütün günahlarını affedeceğini vâd buyuruyor. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |