Kusurları gizlemek

           

Nahoş iş yapan samimi bir arkadaşım var. Ondan uzaklaşmam uygun mu?

CEVAP

Arkadaş, bir günah veya bir kusur işleyebilir. Bunlarda ısrar ediyorsa hâlini düzeltecek şekilde güzel nasihatlerde bulunmalıdır.

 

Hz. Ömer’in Şam’da bir arkadaşı vardı. Gelenlerden onu sordu. (Şeytana arkadaş oldu. Günah işliyor) dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer öyle diyen kimseyi susturup (Giderken bana uğra!) dedi. Dönüşte o kimseye bir mektup verdi. Mektubunda Mümin suresinin ilk üç âyet-i kerimesini yazıp, lüzumlu nasihatlerde bulundu. 3. âyet-i kerimede, Allahü teâlânın her şeyi bildiği, günah işleyenlerin tevbesini kabul edeceği ve azabının şiddetli olduğu bildiriliyordu. Şam’daki arkadaşı mektubu okuyunca ağladı. (Elbette Allahü teâlânın söylediği doğrudur. Ömer de bana nasihat etti) diyerek tevbe edip günahlarından vazgeçti.

 

Salih bir kimsenin arkadaşı günahlara dalmıştı. (Artık onunla arkadaşlığı bırak! Çünkü o sapıttı) dediler. O ise (Arkadaşım asıl şimdi bana muhtaçtır. Böyle bir anda onu bırakmak arkadaşlığa yakışmaz. Arkadaşımın düzelmesi için çalışacağım ve ıslahı için dua edeceğim) dedi.

 

Arkadaşımızı, hoşlanmadığımız hareketlerinden dolayı terk etmemeliyiz. Yerinde ikazlarımızla tevbekâr olup eski haline dönmesine çalışmalıyız. Eğer ondan yüz çevirip münasebetlerimizi kesersek, günah ile felaket ile onu başbaşa bırakmış oluruz. Arkadaşa karşı vefalı olmalıdır. Vefa demek, ihtiyaç halinde ona yardım etmektir. Arkadaşın dindeki ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Onunla beraberken, günah işlemeye utanabilir. Arkadaşlık, yakın akrabalık gibidir. Çocuğumuz, kardeşimiz, bir günah işlerse onu hemen terk etmeyiz. Arkadaşı da hatasından dolayı tamamen terk etmek uygun olmaz. Kusurunu düzeltemeyen arkadaşı bırakmamalı, çünkü dörtbaşı mamur arkadaş bulunmaz.

Kötü biri arkadaşlık etmek elbette uygun olmaz. Fakat arkadaşımızın bazı kusurları görülünce, onu tamamen terk etmek de doğru değildir. Çünkü kusursuz dost olmaz.

 

Arkadaşımızın kusurlarını yüzüne vurmak, aramızın açılmasına sebep olur. Şeytanın da istediği budur. Onun için, şeytanın dediğini yapmamalı, arkadaşın kusurlarını gizlemeli. Bize karşı işlediği hatalarına gelince, bunu affetmemiz gerekir. Hatta hatasını tevil etmemiz, mazur görmeye çalışmamız vaciptir.

Arkadaşımızın bize karşı olan bir kusuru için, bir çok mazeret aramalıdır. Şayet kalbimiz yine mutmain olamazsa, kabahati kendimizde bulmalıyız. Kendi kendimize (Sen ne katı yüreklisin! Arkadaşın sana yetmiş mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun) demelidir. Eğer arkadaş, hatasını anlayarak özür dilemişse, hemen affetmeli! Çünkü İmam-ı Şafii hazretleri, gönlü alınmaya çalışıldığı hâlde rıza göstermeyen kimsenin makbul biri olmadığını bildiriyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Arkadaşının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [İbni Mace]

(Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.) [İbni Mace]

(Kaba kimseye nazik davranan, zulmedeni affeden, mahrum edene ihsan eden, uzaklaşana yaklaşan yüksek derecelere kavuşur.) [Bezzar]

Allahü teâlâ da hiddetini, öfkesini yenenleri övüyor. (Al-i İmran 134)

 

Gittiğim yerlerde çeşitli sebeplerden dolayı bazı bahaneler bularak yapılan ikramları kabul etmiyorum. Günah oluyor mu?

CEVAP

Meşru bir mazeretiniz yoksa, yiyip içilmesi haram olmayan ikramı reddetmek uygun değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimseye bir arkadaşı ikramda bulunursa, onu kabul etsin! Çünkü o Allah’ın ikramıdır. Allah’ın ikramını da reddetmeyin!) [Ebu Nuaym]

(Arkadaşının evine gelip de, önüne konulanı yememek cefadır.) [Deylemi]

 

Kötülerle gezmek bile çok zararlıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kötü arkadaş, demirci körüğü gibidir. Üflenince, ateş kıvılcımları seni yakmazsa da, kokusu seni rahatsız eder.) [Buhari]

(İyi arkadaş, güzel koku satan gibidir. Sana koku sürmese de, yanında bulunduğun müddetçe güzel kokusundan faydalanırsın.) [Müslim]

 

Bazı kişilerin hilelerini, kusurlarını başkalarına anlatmak günah mıdır, gıybet olur mu?

CEVAP

Bid'at ehlinin bid'atını ve alış verişte insanları kandıranların bu hilelerini söylemek gerekir, gıybet olmaz. Ama bir kimsenin günahının zararı yalnız kendine ise ve bu günahı gizli ise, bunu açığa çıkarmak günah olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, bir müslümanın ayıplarını örtüp gizlerse, Hak teâlâ da, dünya ve ahirette onun ayıp ve kusurlarını örter. Kul, din kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da o kula yardım eder.) [Müslim]

(Müslümanlara eza cefa yapmayın, onları çekiştirip ayıplamayın ve onların hata yapmalarını arzulamayın!) [İbni Hibban]

 

Gıybet, Kur'an-ı kerimde, ölü kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir. Gıybetin bazı durumlarda zinadan da kötü olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir.

 

Gıybet, kendi ayıp ve kusurlarını bırakıp, başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmaya çalışmaktır ki, bir müslüman için bundan daha kötü ve zararlı bir şey yok gibidir.

 

Biz, kendi ayıplarımızın ortaya dökülmesini, rüsvay olmamızı istemediğimiz gibi, başkaları da ayıplarının açıklanmasını istemez. Sen arkadaşının aybını örtersen, Allah da senin aybını örter.

Sen başkasının aybını açarsan, senin ayıplarını da açan çıkar. Elâleme rüsvay olursun. Bu husus hadis-i şerifle bildirilmiştir.

 

Kendi kusurlarını araştıran ve bunların çaresini düşünerek başkasının kusurlarını göremeyen müslüman çok iyi insandır. Hadis-i şerifte de, (Kendi aybını gören, Allah’ın hayır dilediği kimsedir) buyuruluyor. Kişi kendi noksanını bilmek gibi irfan olmaz. (İmad-ül İslam)

 

Gıybet, söz taşımak ve diğer günahlardan kaçınmak cihad-ı ekber olarak bildirilmiştir. Ne mutlu kendi kusurunu görebilenlere...

 

Kusurları bilmek için

İnsanların bazıları, hatta çoğu, kendi kusurunu bilemez. Başkasının gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği göremez. Alışkanlık hâline getirdiğimiz kusurlarımızın hata olduğunu bile düşünmeyiz. Kusuru öğrenmenin birkaç yolu vardır:

1- Bir şey öğrenmek isteyen, o hususta kendini talebe kabul etmelidir. Yaşı kendinden küçük de olsa, bilmediği hususlarda bilenlere sormalıdır. Kalbin kusurlarını bilen, ilmiyle amil salih birinden kusurlarını ve tedavi çarelerini öğrenmelidir.

 

2- Kendisine kusurlarını gösterecek salih ve basiret sahibi bir arkadaş bulmalı, kusurlarını söylemesi için ona rica etmelidir. Hz. Ömer, eshab-ı kiramdan bazılarına kusurlarını sorardı.

 

Akıllı kimse, daima kendini kusurlu görmelidir. Hakiki dostlarımızdan başkasına kusurumuzun ne olduğunu sormak faydasızdır. Kimi dalkavukluk eder, kusurlarımızı gizleyip söylemez. Kimisi de haset eder, kusur olmayan şeyi kusur gibi gösterir.

 

Kötü huylarımız, zehirli yılan ve akrep gibidir. Birisi, ceketimizde bir akrep olduğunu söylese, doğru söyleyip söylemediğine bakmadan hemen ceketi çıkartırız. Kötü huylar ise akrepten daha tehlikelidir. Akrep en fazlasından bizi zehirleyip öldürebilir. Fakat kötü huylar, sonsuz felaketimize sebep olabilir. Kötü huylarımızı haber verene teşekkür etmiyorsak, bizi ikaz ettiği için sevinmiyorsak, gerçekten kusurlu olduğumuz anlaşılır. Hele bir de, (Senin de şu kusurların var. Bir de bana öğüt mü veriyorsun?) diyerek nasihati kabul etmediğimizi gösterirsek, kötü olduğumuz iyice açığa çıkar.

Bu hâl, günahlarımızın çokluğu sebebiyle kalbimizin karardığını gösterir. Daha açıkçası iman zayıflığından meydana gelmektedir. Kusurlarımızı söyleyene teşekkür ve dua etmeliyiz!

 

3- Düşmanlarımız da kusurlarımızı dillerine dolayabilir. Çünkü kin ve nefret gözlüğü ile bakan, kusurları daha kolay görür. Böyle bir düşman, kusurlarımızı gizleyen dalkavuktan daha iyidir. İnsan tabiatı, düşmanın ikazını hoş görmez. Fakat akıllı kimse, düşmanın sözlerinden istifade eder.

 

4- Kusurlarımızı öğrenmenin bir başka yolu da, başka Müslümanlara bakmaktır. Hadis-i şerifte, (Mümin müminin aynasıdır) buyuruldu. Başkasının kusurlarında kendi kusurlarını görür. Başkasında görüp hoşlanmadığı şeylerden kendini temizler. Birçok salih kimse, kötü insanın kötülüğünü görüp, kendilerini ıslah etmiştir. Bir ayyaş düşünün, fazla içtiğinden yol kenarına yatıp, kustuğunu köpekler yalamaktadır. Bu hâli gören kimse, ayyaşlığa özenmez. Bunun gibi kumarbazın, hırsızın hâline gıpta etmez. İyilerin iyiliklerine imrenir. Bildirilen bu yollarla kusurlarımızı düzeltmemiz mümkündür.

 

5- İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir. Sadık dost, arkadaşını tehlikelerden, korkulardan koruyan kimsedir. Böyle bir arkadaş bulunursa, bunu büyük nimet bilmelidir. Onun tavsiye ve nasihatlerine kızmamalı, aksine çok sevinmelidir. Mesela gıybetin, zinadan kötü olduğu, sevapları ateşin kuru odunu yaktığı gibi yok ettiği hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Biz gıybet etmeye başlayınca, bir arkadaşımız, (Sus, sevapların yanacak, Cehenneme gideceksin!) derse, bize iyilik mi etmiş olur, yoksa kötülük mü? İyilik ettiğine göre, böyle arkadaşa kızmak mı, yoksa minnettar kalmak mı gerekir? Yanımızda bir arkadaşın gıybeti yapılınca, hemen müdahale etmemiz gerekir.

 

Kötü huylar, kalbi, ruhu hasta eder. Hastalığın artması, kalbin, ruhun ölümüne sebep olur. Müslümanın önce kalbini temizlemesi gerekir. Kalb, yürek denilen et parçasındaki gönüldür. Kötü huylar çoktur. Hepsi için müşterek ilaç, hastalığı, zararını, sebebini, zıddını ve ilacın faydasını bilmektir. Bu hastalığı kendinde teşhis etmek, aramak, bulmak gerekir. Bu teşhisi herkes kendi yapmalıdır. Kendi yapamazsa, iyilerin, salih kimselerin bildirmesi ile anlamalıdır.

 

Salih arkadaşa nasıl muamele etmelidir?

CEVAP

Salih bir arkadaş bulunca, ona lüzumlu hürmeti göstermelidir! Onun can ve malını kendi can ve malından önce tutmalıdır! Ayıplarını araştırmamalı, aybı olsa bile görmemeli ve kimseye söylememeli, hatta kendi kendine aybını düşünmemeli, asla münakaşaya girmemelidir! Aleyhinde konuşan olursa, münasip şekilde susturmalıdır! Alınacağı veya üzüleceği bir söz söylememelidir! Suizanda bulunmamalı, uygunsuz hareketlerini dalgınlığa ve unutkanlığa yormalıdır! Yani bir mazeret arayıp susuz olduğunu kabul etmelidir! Çünkü güzel ahlak sahibi, insanları mazur görür. Onların kusurlarını meydana çıkarmaz.

 

Güzel ahlaklı mert kimse, insaflıdır. Yani kendisi insafla hareket eder; fakat başkasından bu insafı beklemez. Böyle bir arkadaşın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden ve düşmanlarından uzak olmalıdır! Ona karşı ve herkese karşı tevazu sahibi olmalıdır! Böyle bir kimseyi kendisine dost ve kardeş bilmelidir. ona hürmet göstermedikçe ilminden istifade edemez.

 

Arkadaşın kusurlarını gizlemeye çalışmamız çok iyi olur. Müslüman, kusurları gizleyici olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, bir müslümanın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onu kıyamet günü sıkıntılardan korur. Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allah da onun yardımcısı olur.) [Müslim]

 

(Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, zulmedilmesine de yardımcı olmaz. Kim arkadaşının ihtiyacını giderirse,Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim, müslümanın sıkıntısını kaldırırsa, Allah da kıyamet günü onun sıkıntılarını kaldırır. Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da kıyamette onun aybını örter.) [Tirmizi]

 

(Bir mümin, arkadaşının aybını görmez, onu gizlerse, şüphesiz Allahü teâlâ bu hareketi sebebiyle onu Cennete koyar.) [Taberani]

 

(Kim bir ayıp örterse, diri diri kuma gömen suçsuz kız çocuğunu kurtarmış gibi sevap olur.) [Ebu Davud, Nesai, Hakim]

 

(Kim arkadaşının aybını örterse, Allah da kıyamet günü onun aybını örter. Kim de müslüman arkadaşının aybını açığa vurursa, Allah da onun aybını açığa vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [İbni Mace]

 

(Kötülük etmeyin, ayıp araştırmayın! Kim bir müslümanın aybını araştırırsa, Allah da onun aybını ortaya çıkarır ve böyle bir kimse, en gizli bir yerde sığınsa bile, onu rezil eder.) [Tirmizi]

 

(Müslümanların aybını araştıran, onlara kötülük etmiş ve onları kötülüğe itmiş olur.) [Ebu Davud]

 

Bir arkadaşın kusurlarını gizlemek gerekir mi?

CEVAP

Müslüman, kusurları gizleyici olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette aybını örter. Kişi, arkadaşına yardımcı olduğu müddetçe, Allah da onun yardımcısı olur.) [Müslim]

 

(Arkadaşının aybını gizleyeni Allahü teâlâ, Cennete koyar.) [Taberani]

(Tevbe ettiği bir günahtan dolayı birini ayıplayan, aynı günaha müptela olmadan ölmez.) [Tirmizi]

 

(Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin.) [Hakim]

(Kendine reva gördüğünü, sana reva görmeyenin arkadaşlığında hayır yoktur) [İ. Adiy]

 

(Bir müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, "Aynen bir mislini de Allah

sana versin" diye dua eder.) [Müslim]

 

(Bir kimsenin arkadaşının gıyabında yaptığı dua reddedilmez.) [Haraiti]

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri