Kalb temizliği nasıl olur
Kalb ile yürek farklı mıdır? Kalbi nasıl temizlemek
gerekir? CEVAP
Göğsün sol tarafındaki et parçası yürektir. Yürek, hayvanlarda
da bulunur. Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan
elektrik cereyanı gibidir. Buna, gönül de denir. Gönül, insanlarda bulunur,
hayvanlarda bulunmaz.
Bedendeki bütün a’za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak, insanın kalbindedir. İman eden, kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, dine uyar. Kalbi kötü olan dinden kaçar. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ dinlerini, peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Dünyada rahat, huzur içinde yaşar. Ahirette de sonsuz saadete kavuşur. Kötü huylar, kalbi, ruhu hasta eder. Hastalığın artması, kalbin, ruhun ölümüne sebep olur. Önce kalbi temizlemek lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kalb bozuk
olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur.) [Beyheki]
İnsanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturan
yol kalbdir. İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin en zararlısı,
kalbin kararmasıdır. Bu sevgi, kötü arkadaşlardan ve lüzumsuz ve zararlı
şeyler seyretmekten hasıl olur. Faydasız kitap, [roman, hikaye, gazete,
dergi] okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak, bu sevgiyi arttırır. Kadın
ve kadın resimleri [resimli dergi, filmler, tv] seyretmek, şarkı, çalgı
dinlemek, bu sevgiyi kalbde yerleştirir. Bunların hepsi, insanı Allahü
teâlâdan uzaklaştırır.
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir.
İslamiyetin emir ve yasaklarına uymalıdır. Kalbi uyanık olmayanın, Allahü
teâlânın varlığını, büyüklüğünü ve Cennet nimetlerini ve Cehennem ateşinin
şiddetini hatırlamayanın, düşünmeyenin bedeninin İslamiyete uyması güç
olur. Bedenin İslamiyete severek ve kolay uyması için, kalbin temiz
olması lazımdır. Kalbin temiz ve nefsin mutmainne [uysal] olduğunun
alameti, bedenin İslamiyete seve seve uymasıdır.
Namaz kılmak, kalbi temizler. Günahların affedilmesine
sebep olur. Fakat, kulluk vazifesi olduğunu düşünmeden, şehvetlerini,
dünya çıkarlarını düşünerek kılınan namaz, şartlarına uygun olup, sahih
olsa bile, dünyada ve ahirette faydası olmaz. Namaz kılarken, Allahü
teâlânın büyüklüğünü, O’nun emrini yapmayı düşünmek lazımdır. Ancak,
böyle kılınan namaz, kalbi temizler, insanı kötülük yapmaktan korur.
Feyz, kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın razı
olduğu şeyleri yaptıran nurdur, bir kuvvettir. Feyzler, Resulullahın
mübarek kalbinden yayılmakta, evliyanın kalbleri vasıtası ile, evliyayı
çok seven kalblere gelmektedir. Feyze kavuşan bir insanın kalbi, ilimler,
marifetler, kerametler hazinesi olur. Bu saadete kavuşmak için, Ehl-i
sünnet itikadında olmak ve dinin emir ve yasaklarına uymak şarttır.
Bedeni besleyen rızıklar ve kalbi temizleyen feyzler,
ezelde takdir ve taksim edilmiştir. Fakat, bunlara kavuşmak için, âdet-i
ilahiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için çalışmak lazımdır.
Şartlarına uyarak çalışana elbet verilir. Kıymetli ulema ve evliyanın
kitaplarından tercüme edilerek hazırlanmış olan Hakikat Kitabevi’nin
yayınlarından ilmihal ve diğer kitaplardan her gün bir veya iki sayfa
okuyan o büyüklerden feyz alır. Feyz, nur demektir. Nur kalbe yağar,
kalbi temizler. Okudukça kalb nurlanır. Okuduğunu da anlamaya başlar.
Evliya, Resulullahı iyi tanıdığı için, Onun mübarek kalbinden feyz alır
ve bu feyzler, bunun kalbinden, kendisine bağlananların kalblerine akar.
Feyz gelen kalb temizlenir. Ahlakı güzel olur. Velinin kalbindeki feyzler,
nurlar, güneşin ziyası gibi yayılır. Onu seven müslümanların kalblerine
akar. Onların bu feyzleri aldıklarından haberleri olmaz. Kalblerinin
temizlendiğini anlarlar. Karpuzun güneş karşısında olgunlaştığı gibi,
kemale gelirler. Eshab-ı kiram, Resulullahın sohbetinde, böyle kemale
geldi. Kalbi temizlemek için ne yapmalıdır? CEVAP
Kalbi karartan günahlardır. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Bir kimse,
günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür
ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraiti]
Günahlar kalbi kararttığına göre günaha sebep olacak
şeylerden de kaçmak gerekir. Mesela uyku mubahtır. Ancak çok uyumak
kalbe kasvet verip günah işlemeye zemin hazırlar. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Üç şey kalbe
kasvet verir: Yemeği, uykuyu ve rahat olmayı sevmek.)
[Deylemi]
Günah işleyince, hemen tevbe ve istiğfar etmelidir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Paslanan
her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estağfirullah"
demektir.) [Deylemi]
Ölümü çok hatırlamak da, oruç tutmak da kalblerin pasını
siler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Her ay 3
gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai] (Su değdiği,
[rutubette kaldığı] zaman demirin paslandığı gibi, kalbler de [günah yüzünden] paslanır.) Orada bulunanlar, (Kalblerin cilası nedir ya Resulullah)
dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Ölümü
çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim okumaktır.) [Beyheki]
Müminin kalbi temizdir. Fasıkların
kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi ise simsiyahtır. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Müminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ışık vardır. Kâfirin kalbi
simsiyahtır ve terstir.) [Taberani]
Bir işi yaparken kalbime bir sıkıntı geliyor. Ne yapmak
gerekir? CEVAP
İslam âlimleri buyuruyor ki: Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma!
Şüphe ettiğin işlerde kalbine danış! Şüpheli bir şeyle karşılaşınca,
eli kalb üzerine koymalı, kalb çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı! Eğer,
farzla çarparsa yapmamalı! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Elini göğsüne koy, helal
şeyde kalb sakin olur. Günah işte çarpıntı olur. Şüpheye düşersen, din
adamları fetva verseler de yapma!) [İ. Ahmed, Hakim]
(Günah olan iş yapılırken
kalbde çarpıntı olur.) [Beyheki] (Nefse sükunet ve kalbe
ferahlık veren şey, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır.) [Beyheki, İ.Ahmed, Taberani]
(Helal haram bellidir.
Şüphelilerden kaçın! Şüpheli olmayanları yapın!) [Taberani] (Seni rahatlatan
şey iyidir. Seni şüpheye düşüren, sıkıntı uyandıran şey günahtır. Sana
fetva verse de böyledir.) [İ. Ahmed, Beyheki, Taberani]
(Kalbine
danış; iyilik, kalbin mutmain olduğu, rahatladığı şeydir. Günah ise,
canını sıkan, kalbinde tereddüt
uyandıran şeydir. Aksine fetva verseler de.) [Taberani, İbni Asakir] (Yapacağın
bir iş için, yedi defa Rabbinden hayırlı olanı iste, sonra kalbine bak,
hangisi kalbine ferahlık veriyorsa, hayırlı olan odur.) [Deylemi]
(Şüphelileri
bırak, şüphe uyandırmayana bak. Doğru işlerde kalb sakin olur, yalan
ise kalbde şüphe uyanır.) [Tirmizi, Nesai] (Müftüler,
fetva verseler de sen, yine kalbine danış.) [İ.Ahmed]
Ahir zamanda bilen bilmeyen herkes, din hakkında konuşup
fetva veriyor. Bazısı, son hadis-i şerife dayanarak, bir çok sahih hadise,
“Bu benim kalbime yatmıyor” diyerek uydurma damgasını vuruyor. Dinimizde,
herkesin kalbi ölçü olsa idi, Kur’an-ı kerime, Peygambere ve âlimlere
ihtiyaç kalmazdı. Bid’at fırkalarından mutezile de, (Akıl, iyi ile kötüyü,
hak ile batılı birbirinden ayırır) diyerek aklı ölçü kabul ediyorlar.
Bugün mutezile kafasında olanlar dindeki dört delile göre değil, aklına
göre konuşuyorlar. Dinimizde akıl da kalb de, bir şeyin haram olmasında
kesin ölçü olamaz. Mesela bir doktor, yazdığı kitabında (Dalak kandır
ve haramdır) diyor. Halbuki fıkıh kitaplarında dalak yemenin haram olmadığı
bildiriliyor. Bazıları da, (Ben Ankara’dan oğlumun bulunduğu İstanbul’a
uçakla kısa bir zamanda geldim. Bir gün kalıp gideceğim. Ben günlerce
yol gitmedim ki, hem gittiğim yer kendi evim sayılır, kendi evimden
daha çok rahat ediyorum. Niye İstanbul’da seferi olacakmışım ki. Üstelik
Peygamberimiz, aklı olmayanın dini yoktur, müftüler fetva verseler de sen kalbine danış,
demiyor mu? Öyle ise ben de aklıma ve kalbime danıştım, Ankara’dan İstanbul’a
gelmekle seferi olmam) diyorlar. Halbuki, bir kimse Ankara’dan bir saatte
İstanbul’a gelse, seferi olur da, Pendik’ten Fatih’e iki saatte gelse
yine seferi olmaz.
Eğer dindeki dört delil esas alınmazsa, herkesin aklına
ve kalbine göre sayısız din meydana çıkar. Ölçüyü iyi bilmek gerekir.
Bir kimse, bir memura hediye verse, müftü, bir çıkarı olmadan, kendi
rızası ile vermişse bu hediye helal diye fetva verir. Ama o kimse, (Ben
bunu memur işimi yapsın diye verdim, kalbim bunu hoş görmüyor) diyorsa,
burada kalbin rolü vardır. Müftü o hediye diye fetva verse de sen rüşvete
bulaşma.
Kalbin karardığı nasıl bilinir, temizlenmesi nasıl olur? CEVAP
Haram yemek kalbi karartır, hasta eder. Zünnun-i Mısri
hazretleri buyurdu ki: Kalbin kararmasının dört alameti vardır: 1-
İbadetin tadını duymaz. 2-
Allah korkusu hatırına gelmez. 3-
Gördüklerinden ibret almaz. 4-
Okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavrayamaz.
Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki: Kalbin
kararmasına 4 şey sebep olur: 1-
Öğrendiği ile amel etmemek. 2-
Bilmeyerek yapmak. 3-
Bilmediklerini öğrenmemek. 4-
Başkasının öğrenmesine mani olmak.
Nefs, kötü isteklerden [dinin yasakladığı şeylerden]
kurtarılınca, kalb temizlenir. Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede gerekir. Riyazet,
nefsin arzularını yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları arzu
eder. Bunlardan kaçmak gerekir. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri
yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve
ibadet ederek kalbi temizlemelidir!
Nefsin istediği her şey, sonsuz ahiret nimetleri yanında
kıymetsizdir. Ahiret nimetleri altın ise, dünya menfaatleri teneke bile
değildir. Bu geçici basit menfaatler, sonsuz nimetlerle mukayese bile
kabul etmez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır.
Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini
seve seve yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah işleyenin, (Benim kalbim
temiz, sen kalbe bak) demesinin çok yanlış olduğu buradan da anlaşılır.]
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir.
Kalbde, ya dünya sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allah’ı anarak,
ibadet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur.
Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendiliğinden dolar. Günah işleyince,
kalb kararır, hastalanır, dünya sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider.
Kalbin bu hali, bir şişeye benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu
boşaltınca, hava kendiliğinden dolar.
Kalbi temizlerken dört engel çıkar: 1- Mal sevgisi: Malın kendisi değil, sevgisidir. Kalbi temizlemek,
ahireti kazanmak için malın önemi büyüktür. Fakat mal sevgisi engeldir.
Mal sevgisini kalbden çıkarmalıdır!
2- Makam
sevgisi: Ahiret nimetlerini elde etmek için makam ve mevki elbette
iyidir. Mal gibi makamın da kendisi değil sevgisi engeldir. Hizmet için
bir makama talip olmak başka şey, nefsin arzularını tatmin için makam
sahibi olmak ayrı şeydir.
3- Yabancı
sevgi: Allah sevgisinden başka her sevgiyi kalbden çıkarmalıdır!
4- Günah:
Her günaha tevbe etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kim günah
işlerse, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Tevbe ederse silinir.
Günahlara devam ederse, o leke büyüyüp kalbin tamamını kaplar.) [Nesai]
Bu dört engeli aşmak için dört şey gerekir. 1- Çok yememek,
helalinden yemek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çok yiyip
içmekle kalbinizi öldürmeyin!) [İ.Gazali] (Haram karıştırmadan,
kırk gün helal yiyenin kalbi nurla dolar. Kalbine nehir gibi hikmet
akar. Dünya sevgisi kalbinden çıkar.) [Ebu Nuaym]
2- Çok uyumamak. Çok yiyen çok su içip çok uyur. Çok uyuyan da Kıyamette
pişman olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
çok yiyip içeni ve çok uyuyanı sevmez.) [İ.Gazali]
3- Çok konuşmamak. Hadis-i şerifte, (Çok
konuşan çok hata eder, çok günah işler. Çok günah işleyen de, Cehenneme
gider) buyuruldu. (Ebu Nuaym)
4- Kötülerden
uzak durmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kişinin
dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat
edin.)
[Hakim]
Kalb ile işlenen günahlar
nelerdir? CEVAP
Hep evinde duran veya hasta
olup dışarı çıkamayan kimse de günah işleyebilir. Kalb ile işlenen altmıştan
fazla günah vardır. Bunlardan bazıları kısaca şöyledir:
Tul-i
emel,
zevk sürmek için çok yaşamayı istemektir. Tul-i emelin sebepleri, dünya
zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine aldanmaktır.
Tul-i emelli, ibadetleri vaktinde yapmaz, tevbeyi terk eder. Kalbi katı
olur. Nasihat tesir etmez. Ölümü unutur. Hep dünya malına ve mevkiine
kavuşmak için ömrünü harcar, ahireti unutur, dünyanın faydasız zevkini
düşünür. Bunlardan kurtulmak için, ölümün her an gelebileceğini düşünmeli,
sıhhatin, gençliğin ölüme mani olmadığını unutmamalıdır! Birçok hastanın
iyileşip yaşadığı, sağlam birçok kişinin öldüğü çok görülmektedir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki: (İnsan
yaşlandıkça, mal hırsı ve tul-i emeli gençleşir.) [Müslim]
Kibir, kendisini
bir veya birkaç bakımdan başkasından üstün görmektir. Yanına başkasının
oturmamasını istemek, doğru sözü kabul etmemek, kusurunu söyleyene teşekkür
etmemek ve hep zenginin davetini tercih etmek kibir alametidir. Kibirli
olan, salih insan olamaz. Kibir, her iyiliğe engeldir. Kibirli değilim
diyen, kibirlidir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Allah,
kibredenleri sevmez.) [Nahl 23]
Ucub,
kendisini başkasından üstün bilmek, yaptığı iyi işler sebebiyle kendini
beğenmektir. Ucbeden, günahlarını hatırlamaz. Allahü teâlânın kendine
ihsan ettiği iyilik etme nimetini kendinden bilir, kabiliyeti ile övünür.
Suizan,
birinin kötü bir iş yaptığını zannetmektir. Kalbe gelen kötü düşünce,
o haliyle suizan olmaz. Kalbin o tarafa kayması suizan olur. Mesela
birisinde bir kalem görünce, (Acaba bu kalemi çalmış olabilir mi) diye
düşünmek suizan olmaz. (Çalmış olabilir) diye zannetmek suizan olur.
Haset,
kıskanmak, çekememektir. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini
reddeder. Kendisinden üstün bile olsa, ona karşı kibirlenir, ondan bir
şey sorup öğrenmek istemez. İnsan, hasetten kurtulamaz. Mesela birinin
iyi bir arabasını görünce, onda kusur arar. (Şurası şöyle, burası böyle)
der. Haset edenin ömrü üzüntü ile
geçer. Haset ettiği kimsenin nimetinin azalmadığını, hatta arttığını
görerek, sinir krizi geçirir. Hasetten kurtulmak için, haset ettiğine
hediye vermeli, ona karşı tevazu göstermeli ve onun nimetinin artması
için dua etmelidir.
Hıkd,
başkasından nefret etmek, ona karşı kin beslemektir. Kendine nasihat
verene kin beslemek haramdır. Onu sevmek, ona hürmet etmek gerekir.
Halbuki o, kendisi ile aynı derecede veya daha üstün olana kızar. Bir
şey yapmak elinden gelmediği için, ona karşı kibirlenir. Tevazu gösterilmesi
gerekene tevazu edemez. Onun haklı sözlerini, tavsiyelerini kabul etmez.
Herkese karşı ondan daha üstün olduğunu göstermek ister. Ona eziyet
verse de, özür dilemez.
Şematet, başkasına
gelen belaya sevinmektir. Hadis-i şerifte,
(Arkadaşınıza şematet ederseniz, Allahü teâlâ, belayı ondan alır, size
verir) buyuruldu.
Hicr, dostuna
darılmaktır. Üç günden fazla dargın durmak helal olmaz.
Gadr,
sözünde durmamaktır. Hadis-i şerifte, (Gadr
eden, kıyamette kötü şekilde ceza görür) buyuruldu. (İslam Ahlakı)
Kalbi günahlardan riyazetle temizlemek mümkünmüş. Riyazet
nedir? CEVAP Günahlar kalbi karartır. Günahkâr kimsede, ibadet etme
isteği kalmaz. Günahı silmek için iyilik ve ibadet yapmak lazımdır.
Günah işlemeden iyilik ve ibadet yapılırsa kalb daha parlar, cilalanır.
Kur'an-ı kerimde meâlen buyuruluyor ki: (Bizim için,
bizim uğrumuzda mücahede edenleri elbette kendi yollarımıza kavuştururuz.) [Ankebut 69] Nefs-i emmare ile cihad, iki yolla olur. Birincisine
(Riyazet), ikincisine (Mücahede) denir.
Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir.
Nefs ahmak olduğu için her istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları
ister.
Mücahede
ise, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet
etmemizi istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç
gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır. Yahya bin Muaz-i Razi hazretleri buyuruyor ki: (Riyazet dört şeyle olur: Az yemek, az uyumak, az konuşmak
ve günahlardan gelecek sıkıntıya katlanmakla.)
Bir kimse
mücahede ve riyazet yaparsa, yani bildiği hususlarda dinimizin emirlerine
uymaya çalışırsa, bilmediği hususları da kolayca öğrenir. Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Bildiği
ile amel edene, Allahü teâlâ bilmediklerini de öğretir.)
[Buhari]
Allahü teâlânın bildirdiği yola girip o yolda yürümeye
çalışana yaptığı işler kolaylaştırılır. Allahü teâlâ bir iyiliğe on
mislinden yedi yüz misline kadar, hatta daha fazla sevap verir. Allahü
teâlânın ihsanı boldur. Allahü teâlâ, hadis-i kudside, (Bana bir karış yaklaşana, bir arşın yaklaşırım) buyuruyor. Elbette
bu yaklaşma manevi yaklaşmadır.
Birisine, yakın dostum demek, evimiz yakın demek değil,
dostluğumuz iyi demektir. Allahü teâlânın yakınlığını da böyle anlamalıdır.
(Yere göğe sığmam, mümin kulların
kalbine sığarım) ve (Müminlerin
kalbindeyim) hadis-i kudsileri de böyledir.
Bir insan, her türlü kötülüğü yaptıktan sonra, kalbim
temizdir, diyemez. Bir insanın iyi veya kötü olması yaptıklarına göre
değişir. Bir insan eğer hiç kimseye zararı dokunmuyorsa, elinden geldiği
kadar herkese faydalı olmaya çalışıyorsa, Allah’ın emirlerine uyup yasakladıklarından
kaçıyorsa o insan hem iyi niyetli hem de temiz kalblidir. Fakat her
kötülüğü yapıyorsa, Allah’ın emirlerini yapmayıp yasaklarından kaçmıyorsa;
ne kadar niyetim iyi, kalbim temiz, sen kalbe bak, dese de ona inanılmaz
ve iyi biri olduğu asla söylenmez. Çünkü Hadika isimli kıymetli kitapta
buyuruluyor ki: Haram işleyenlerin, sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri
yanlıştır. Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına
uyanın kalbi temiz olur.
Allah’ın emrini yapmayıp, yasaklarından da sakınmayan
küfre girer mi? İbadet nedir? Bir kimse bildiği halde ibadet etmezse,
ancak kalbi temizse Cennete gider mi? CEVAP
Üç sualiniz var: 1-
Tekliflere yani emirlerin yapılması gerektiğine ve yasaklardan sakınmak
lazım geldiğine inanmak, imanın şartıdır. Tekliflerin çoğuna inanıp
da, yalnız birine inanmayan, buna uymak istemeyen, Muhammed aleyhisselama
inanmamış olur. Kâfir olur. Müslüman olmak için, tekliflerin hepsine
inanmak gerekir. Bir müslüman, tekliflere inandığı halde, bunlara uymazsa,
mesela, tembellik ederek, namaz kılmazsa; kötü arkadaşa ve nefsine uyarak,
içki içerse, kadın, tesettüre riayet etmezse, imanı gitmez, kâfir olmaz.
Günah işlemiş, asi müslümandır. Tekliflerin sadece birine uymak istemezse,
yani beğenmez, vazife olduğuna önem vermez ise, hafif görürse, imanı
gider, kâfir olur. (Namaz kılmıyorsam, açık geziyorsam ne çıkar? Sen
kalbe bak. Kalbim temizdir) demek, veya (önce ekmek parası kazanmak,
herkese iyilik etmek. Sonra namaz) gibi sözler, tekliflerin bir kısmını
beğenip bir kısmını beğenmemektir. Her müslümanın bu inceliğe dikkat
etmesi, tekliflere uymayanların, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları
gerekir. Teklife uymamak başka, uymak istememek başkadır. Bu ikisini
karıştırmamalıdır!
2-
İbadet demek, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama tabi olmak demektir.
Yani bütün sözlerini ve hareketlerini Onun emirlerine ve nehylerine
uydurmak demektir. Şunu iyi bilmelidir ki, ibadet şeklinde yaptığı işler,
eğer Onun emri ile olmadı ise, ibadet olmaz, hatta günah olur. Namaz
ve oruç ise de böyledir. Ramazan Bayramının birinci günü ve Kurban Bayramının
her dört günü oruç tutmak günahtır. Halbuki, oruç bir ibadettir. Fakat,
emir ile olmadığından günah oldu. Bunun gibi, başkasından zor ile alınan
elbise ile veya böyle bir yerde namaz kılmak da günahtır. Halbuki namaz
bir ibadettir. Fakat, emir ile olmayınca isyan oluyor. Bunlar gibi,
bir kimsenin, nikahlı ailesi ile her türlü oyun ve latife yapması ibadettir,
yani sevaptır. Halbuki yapılan şey oyun ve eğlencedir. Fakat emir ile
olduğundan sevaptır.
Görülüyor ki, ibadet demek, yalnız namaz kılmak, oruç
tutmak değildir. İbadet demek, İslamiyetin emirlerine uymak demektir.
Çünkü, namaz ve oruç, islamiyete uygun olunca, ibadet olur.
3-
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İyi bil ki, amelsiz ilim, insanı
kurtaramaz. Bir kimse, dağda bir aslana rastlasa, yanında tüfeği ve
kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesur olsa
da, bu aletleri kullanmadıkça, aslandan kurtulabilir mi? İşte bunun
gibi, bir kimse ne kadar ilim sahibi, olursa olsun, bildiğine göre hareket
etmezse, ilminin faydası olmaz.
Mütehassıs bir doktor hastalansa, hastalığı da kendi
branşında olsa, bunun en etkili ilacını da bilse ve bu ilaç hakikaten
o hastalığa çok iyi gelse, ilacı kullanmadıkça, yalnız bilgisi onu iyi
edemez. Bir insan da, ne kadar ilim edinse, ne kadar kitab okusa, bildiklerini
yapmadıkça faydası olmaz. (Eyyühelveled)
Günah işleyenlerin, "Sen kalbe bak, kalbimiz temizdir.
Allah kalbe bakar" demeleri doğru mudur? CEVAP
Kur'an-ı kerimde mealen, (Günah işleyene ve kâfir olana itaat etme) buyuruldu. (İnsan 23) Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede, önce (günah işleyene)
sonra (kâfire itaat etme!) buyurdu. Çünkü, müslümanın kâfirle buluşması
az olur. Günah işleyenden emir alması daha çok olur. Bundan başka, günah
işleyen ile birlikte bulunmanın, kâfirle beraber bulunmaktan daha çok
zararlı olduğunu göstermektedir. Yine Kur'an-ı kerimde mealen, (Kalbi bizi zikretmekten gafil olan ve nefsinin
arzuları peşinde koşan ve hareketlerinde islamın dışına taşan kimseye
itaat etme) buyuruldu. (Kehf 28)
Bu âyet-i kerimeden anlaşılıyor ki, nefse uymak, kalbin
gafil olmasını gösterir. Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin
bozuk olmasının alametidir.
Açık gezenlerin, içki içenlerin veya başka günah işleyenlerin
ve ibadet etmeyenlerin, müslümanlara karşı, (sen, kalbe bak, kalbimiz
temizdir. Allah kalbe bakar) demelerinin yanlış ve bozuk olduğunu, bu
âyet-i kerime göstermektedir. Hadis-i şerifte de, (Kalb bozuk olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur) buyuruldu. (Beyheki)
Bu hadis-i şerif de, günah işleyenlerin bu gibi sözlerini
yalanlamaktadır. (Allah dışınıza
bakmaz, kalblerinize bakar) hadis-i şerifi, ibadet yapanlar, hayır
işleyenler içindir. Yani, ibadetin kabul olması için, Allahü teâlânın
rızası için yapılması gerekir.
Bazı kimseler hiç ibadet etmediği ve her çeşit günahı
işlediği halde, "benim kalbim temizdir, sen kalbe bak" diyorlar.
Kalb nasıl kirlenir, nasıl temizlenir? CEVAP Namaz kılmayan ve kendisine farz olan diğer ibadetleri
yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. Günah işleyenlerin kalbi temiz
olmaz. Günah kalbi karartır. Zaten namaz kılmamak en büyük günahlardan
biridir. Hatta namaz kılmayana kâfir diyen âlimler bile olmuştur. Namaz
kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış demektir. Her türlü rezaleti
işleyip de, "sen kalbe bak" demek, dinsizlerin veya din cahillerinin
sözüdür. Bir yazar, kitabında, bir fasıkı överken, "çok içki içerdi.
Şarabı hamamın kurnasına koyar, oradan içerdi; fakat tertemiz, pırıl
pırıl bir kalbi vardı" diyor. Allahü teâlâ ve Peygamber efendimiz,
namaz kılmayanın ve içki içenin kalbi temiz olmaz buyururken, cahil
yazar, böyle söylemekle Allah’ı ve Resulullahı yalancı çıkarmaya çalışıyor.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse,
günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür
ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraiti]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın
emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması,
dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve yapmaktır.
Kalb, sevgi
yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir. Kalbde, ya dünya sevgisi
veya Allah sevgisi bulunur. Allah’ı anarak, ibadet yaparak, kalbden
dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi,
kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalb kararır, hastalanır, dünya
sevgisi yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye
benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden
dolar.
Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine
su koyunca da, bu suyu çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalb de bardak
gibidir. Kalbi Allah sevgisiyle doldurmak için, başka her şeyi temizlemek
gerekir. Bir kalbde iki veya daha fazla sevgi bulunamaz. Kur'an-ı kerimde,
(Allah, insanın içinde iki kalb yaratmamıştır)
buyuruluyor. (Ahzab 4)
Nefs-i emmare, dine inanmaz. Bunun için, nefsi, tezkiye
etmek, kötülüklerden temizlemek ve faziletlerle doldurmak gerekir. Şems
suresinde mealen, (Nefsini tezkiye
eden kurtuldu. Nefsini, günahta, cehalette, dalalette bırakan zarar
etti) buyuruldu.
Hadika’da buyuruluyor ki: Haram işleyenlerin, sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri
yanlıştır. Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına
uyanın kalbi temiz olur. Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap işleyemez
olur) buyuruyor. (Bezzar)
La ilahe
illallah kelimesini çok söylemek, kalbi temizlemekte çok tesirlidir.
Her gün, belli miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz söylenebilir.
(Kayyum-i Rabbani c.1, m.14)
Rabbimizin
gazabını söndürmek için (La ilahe illallah) güzel kelimesinden daha
faydalı bir şey yoktur. Bu güzel kelime, Cehenneme götüren gazabı söndürünce,
daha küçük olan başka gazaplarını elbette söndürür. Bu güzel kelime,
Kıyamet için ayrılmış olan 99 rahmet hazinesinin anahtarıdır. Küfür
karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden
daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse,
bu kelimeye inanınca, imanın zerresi hasıl olur. (c.2, m.37)
Allah’ı anmanın, La ilahe illallah demenin faydalı olabilmesi
için dinimize uymak şarttır. Farzları ve sünnetleri yapmak ve haramlardan
ve şüphelilerden sakınmak gerekir. (m.190)
Kalbin Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır,
paslandırır. Bu pası temizlemek gerekir. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i
seniyyeye uymaktır. Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin kalbi karartan
isteklerini yok eder.
Her kaptan içindeki sızar
Kimliğini bilmediğim, hoca olduğunu sandığım birisi,
bir radyoda, “Önyargılı davranmamalı” diyerek şöyle konuşuyordu: “İçki
içmeyenleri hatasız, içki içenleri hatalı sanmak çok ama çok yanlış
bir düşüncedir. Kumar oynamayanları hatasız, kumar oynayanları hatalı
sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Namaz kılanları hatasız, namaz
kılmayanları hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Dine uygun
tesettürlü bir bayan hatasız, tesettürsüzler hata içerisinde gibi bir
duyguya kapılmak çok ama çok yanlış bir düşünce. Dürüstlük giyim kuşamla
değil yetişme tarzı ve karakterle ilgilidir. İnsanları giyim kuşamıyla
yargılamak çok ama çok yanlıştır. Büyük hatadır. Böyle yanlış duygu
ve düşünceye kapılanlar bu yanlışlarından vazgeçmelidir.” CEVAP Bu sözleri
söyleyenin hoca olması mümkün değildir. Sözlerinin dini bir yanı olmadığı
gibi dinden de haberi olmadığı anlaşılmaktadır. Bir insanın iyi veya kötü olduğu, konuşmalarından, hareketlerinden,
yaptığı işlerden anlaşılır. Bir hadis-i şerifte, (Her kaptan içindeki sızar) buyuruluyor. İmam-ı Rabbani hazretleri
de, “Görünüşümüz, batınımızın [içimizin] alametidir” buyuruyor. Yunus
Emre de diyor ki: Kim ki edepsiz gezer, er geç yolundan azar Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
İstisnalar hariç, bir adamın işine bak, giyinişine bak,
ne mal olduğu belli olur. İstisna olanları hüküm gibi ortaya atmak yanlıştır,
hem de çok yanlıştır. Birkaç örnek verelim: Minare olan yerde cami var demektir. Sünnet olmak Müslümanlık
alameti sayılır. Sünnetsiz birini görsek buna gayri müslim demek yanlış
olur. Türk bayrakları dalgalan yerin Türkiye, polis elbisesi giyenlerin
de polis olduğu anlaşılır. Ancak başka ülkede de Türk bayrağı dalgalanabilir,
polis olmayan biri de, polis elbisesi giyebilir. Ama bunlar istisnadır.
İstisnalara bakıp da genel bir hüküm verilemez. Allah korkusunun alameti, haramlardan kaçmaktır. Her
günahı çok tehlikeli görmelidir! Müminin alametlerinden biri de günahını
çok tehlikeli görür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Mümin günahını
başucunda, hemen üstüne yıkılacak bir
dağ gibi görür. Münafık ise burnuna konmuş hemen uçacak sinek
gibi görür.) [Buhari]
Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin bozuk
olmasının alametidir. Açık saçık gezenlerin veya başka günah işleyenlerin,
(sen, kalbe bak, kalbim temizdir) demelerinin yanlıştır. Hadis-i şerifte
buyuruluyor ki: (Kalb bozuk
olunca, bedenin işleri de hep bozuk olur.) [Beyheki]
İçki içen,
kumar oynayan, namaz kılmayan, açık saçık gezen, başka vasıfları ne
kadar iyi olursa olsun, bir kere açıktan işlediği bir günahı vardır.
O peşinen salih birisi olmayı kaybetmiş, fasık sınıfına girmiştir. Allah’ın
emrine isyan ediyor. Tesettürlü olan, çok kötü olsa bile, açıkça bir
günahı görülmemektedir. Fahişelerin hemen hepsi açık saçık giyinir.
Tesettürlü kadından da fahişe olabilir, ama bu oran çok azdır. Onun
için kıyafetlerin önemi inkâr edilemez. “Dürüstlük giyim kuşamla değil”
diyen cahil türedilere itibar etmemelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor
ki: (Din cahillerinin çoğalması, kıyamet alametlerindendir.)
[Buhari]
Haram işleyene, günah işlediği bilinene, açıktan günah
işleyene fasık denir. Mesela namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan,
yabancı kadınlara bakan, hanımını, kızını açık gezdiren fasıktır. İşlediği
günaha da fısk denir. Küçük günaha devam eden de fasık olur. Fasıklar
hakkında hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Fasık övülünce,
Rabbimiz gadaba gelir.) [Beyheki] (Dinin afeti
üçtür: Fasık âlim, zalim idareci, cahil sofu.) [Deylemi] (Fıskı aşikare
olan fasıka lanet olsun.) [Deylemi] (Fıskını
ilan eden fasık, hürmeti kaybetmiştir.) [Deylemi]
Kalbe gelen düşünceler
Kalbe gelen kötü düşüncelerden dolayı günah olur mu? CEVAP Düşünce kalbde beş şekilde bulunur: 1- Kalbe
gelip gider. 2- Kalbe
gelip kalır. Fakat insan o işi yapmak istemez. 3- Kalbe
geleni yapıp yapmamakta tereddüt eder. 4- Kalbe
geleni yapmayı tercih eder. 5- Kalbe
geleni yapmaya kasteder, kendini zorlar. (Hadika)
Kalbe gelen, ilk üç düşünce, insanın kendi ihtiyarı
ile olmadığı için azap yoktur. Diğer ikisine ise sual ve azap ihtimali
çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ,
kalbe gelip de, söylenmeyen ve yapılmayan kötü şeyleri affetti.) [Buhari] (Haram işlemek
kalbden geçer de Allah’tan korkarak yapılmazsa, günah yazılmaz.) [Berika]
Biri, haram işlemeye niyet edip, Allah’tan korktuğu
için vazgeçerse, niyetinden dolayı günaha girmez. Nefse ve şeytana uymayıp
Allahü teâlâya itaat ettiği için büyük sevaba da kavuşur. O haramı işlemeyişi
Allah korkusundan değil de, insanlardan utandığı için ise, böyle düşüncenin
de günah olduğunu söyleyen âlimler vardır.
İmam-ı Gazali ve İmam-ı Fahreddin-i Razi hazretleri,
(Harama kasdedip de insanlardan utandığı için işlemeyen kimse günaha
girer) buyurdular. Bazı âlimler de, (Haram işlemeyi hatırından geçirse,
fakat azmetmese günahkâr olmaz) buyurdu. Azmederse günahkâr olur, fakat
o işi yapma günahı kadar değildir. (Bezzâziyye)
Yalnız kalbe gelen şeylerden dolayı sual ve azap olmayacağını
bildiren âlimler de olmuştur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kalbe gelen
kötü şey, söylenmez ve buna uygun hareket edilmezse affolur.) [Beyheki] Kibir, ucub gibi hususlar bunun dışındadır. Çünkü bunlar
zaten kalb ile olur. Netice olarak kalbe gelen kötü şeyleri defetmeye çalışmalı,
kalbi çirkin şeylerden, bozuk düşüncelerden temizlemeli ve güzel ahlakla
süslemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyamette
fasık-salih herkes pişman olur. Fasık, fıskı bırakıp doğruluk ve takva
üzere bulunmadığına, salih ise daha çok ibadet etmediğine pişman olur.)
[Feraid-ül
fevaid] O halde vaktin kıymetini bilip Allahü teâlânın rızasına
uygun işler yapmaya çalışmalı!
Ruh temizliği nedir? CEVAP Hadis-i şerifte (İlim
ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi) buyuruldu. Yani (İlimler içinde
en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sağlık bilgisidir)
buyurarak, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak gerektiğini
emretti. İslamiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi
emrediyor. Çünkü, bütün iyilikler, bedenin sağlam olması ile yapılabilir.
İslamiyette ruh temizliği esastır. Yalan söyleyen, hilekârlık
yapan, insanları aldatan, zulmeden, haksızlık yapan, din kardeşlerine
yardım etmeyen, büyüklük satan, yalnız kendi menfaatlerini düşünen bir
kimse, ne kadar ibadet ederse etsin, hakiki bir müslüman sayılmaz. Kur'an-ı
kerimde mealen buyuruldu ki: (Ey Resulüm,
kıyamet gününü inkâr eden, yetimi, öksüzü incitip hakkını gasp eden,
fakiri doyurmayan ve başkalarını da fakire iyilik yapmaya teşvik etmeyen
o kimseyi gördün mü?) [Maun]
Bu gibi kimselerin ibadeti kabul olunmaz. İslam dininde
yasaklardan, haramlardan sakınmak,
emirleri, farzları yapmaktan daha önce gelmektedir. Hakiki bir müslüman,
her şeyden önce, tam ve mükemmel bir insandır. Güler yüzlü, tatlı dilli,
doğru sözlüdür. Kızmak nedir bilmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kendisine
yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikler verilmiştir.)
[Tirmizi]
Müslüman son derece mütevazı, alçak gönüllüdür. Kendisine
başvuran herkesi dinler ve imkan buldukça yardım eder. Müslüman vakurdur,
kibardır. Ailesini ve vatanını sever. Hadis-i şerifte (Vatan sevgisi imandandır) buyuruldu.
Bunun için, vatanına saldıranlara karşı gereken vazifesini yapar. Hakiki
müslüman, dinine, anasına, babasına, hocasına, âmirine karşı saygılıdır.
Lüzumsuz şeylerle uğraşmaz. Ancak faydalı şeylerle meşgul olur. Kumar
oynamaz, vaktini boş geçirmez.
Kalb gözü nedir? CEVAP Kalb gözü, baştaki gözden daha keskin görür. Nitekim
Kur'an-ı kerimde mealen, (Gözünün
gördüğünü kalbi yalanlamadı) buyuruluyor. (Necm 11)
Cenab-ı Hak, İbrahim aleyhisselamdaki kalb gözünü kastederek
buyuruyor ki: (Biz İbrahime,
göklerin ve yerin gizli sırlarını gösterdik.) [Enam
75]
Bu görme işinden habersiz olana da "kalbi kör" buyuruyor. Kur'an-ı
kerimde mealen, (Gerçekte gözler
değil, sinedeki kalbler kör olur) buyuruluyor. (Hac 46)
Kalb körlüğü çok kötüdür. Kur'an-ı kerimde yine buyuruluyor
ki: (Dünyada
[kalb
gözü] kör olan, ahirette de kördür.)
[İsra 72]
Hadis-i şerifte de, (Ümmetimden kalb gözü açık, ilham sahibi [evliya] kimseler vardır. Ömer bunlardan biridir) buyuruldu.
(Buhari) |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |