Cömertlik

 

Cömertliğin fazileti nedir?

CEVAP

Cömerdin az ibadeti, cimrinin çok ibadetinden üstün olduğu gibi, cömert cahil de, cimri âlimden üstündür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibadet eden cimriden daha çok sever.) [Tirmizi]

(Allah katında cömert bir cahil, cimri âlimden daha üstündür. Çünkü cimrilik en ağır hastalıktır.) [Dare Kutni]

 

Cömerdin imanı kuvvetli, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Cömertlik iman sağlamlığından ileri gelir. İmanı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik, şekten, şüpheden meydana gelir. [İmanda] şüphesi olan da Cennete giremez.) [Deylemi]

(Bir kulun kalbinde cimrilikle iman bir arada bulunamaz.) [Nesai]

(Cömert, Allah’a, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Cimri ise bunun aksinedir.) [Tirmizi]

(Cömert olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! İyi bilin ki cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemi]

 

Cömert, gayr-i müslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, diğer kâfirlerinki kadar şiddetli olmaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Cömert kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin en büyüğü olan] Malike, "Bunu, dünyadaki cömertliği nispetinde Cehennemin azabı hafif olan tarafına koy" buyurur.) [Deylemi]

 

Cömerdin kazancı, malı bereketi olur. Cömertliği nispetinde malı artar. Misafirin rızkı ile geldiği, kırk gün bereket bıraktığı, sadaka vermekle malın eksilmeyeceği hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.

Cömert olmaya çalışmalı, cimrilikten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir.) [Müslim]

 

Cimrilikten kurtulup cömert olmak

Cimrilik nedir? Cömert olmak için ne yapmak gerekir?

CEVAP

Cimrilikten kurtulup cömert olmak için, cimriliğin dünya ve ahiretteki zararlarını cömertliğin de faydalarını iyi bilmek ve inanmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlaklıdır.) [Dare Kutni]

(Ebdal denilen evliya, çok namaz kıldığı, çok oruç tuttuğu için değil, cömertlik ve halka nasihat etmeleri sebebiyle Cennete girer.) [Ebu Nuaym]

 

(Cennet, cömertler yurdudur.) [Ebuşşeyh]

(Cennette cömertler köşkü vardır.) [Taberani]

(Rabbim, "İbrahim cömert olduğu için, dost edindim" buyurdu.) [Taberani]

(Cömert olan ve halktan az şikayet eden, bu ümmetin efendisidir.) [Taberani]

 

(Cömert, Allah’a hüsnü zannı olduğu için cömerttir. Cimri de, Allah’a suizannı olduğu için cimridir.) [Ebuşşeyh]

 

(Cömertlik, dalları dünyaya sarkmış bir Cennet ağacıdır. Kim bu ağacın bir dalına tutunursa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem ağacıdır. Bu dalın birine yapışan, Cehenneme gider.) [Beyheki]

 

(Allah, cömertlikle güzel huyu sever, cimrilikle kötü huyu sevmez.) [Berika]

(Ben kefilim ki, cömert Cennete cimri Cehenneme girecektir.) [İsfehani]

(Cömerdin yemeği ilaç, cimrinin ki hastalıktır.) [Dare Kutni]

(Kendi ihtiyacı varken, başkasını tercih edenin günahları affolur.) [İ. Habban]

{Kur'an-ı kerimde Eshab-ı kiram, böyle övülüyor: (Kendileri zarurette iken, başkalarını kendilerine tercih ederler.) [Haşr 9]}

(Cömert olursanız, Allah da size, cömertçe ihsanda bulunur.) [Deylemi]

(Yukarıdaki el, aşağıdakinden, veren el, alan elden üstündür.) [İ.Huzeyme]

 

İnsan, genelde cimridir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(De ki, "Eğer Rabbimin rahmet hazineleri sizin olsaydı, tükenir korkusuyla yine de vermeyip cimrilik ederdiniz." Gerçekten insan çok cimridir.) [İsra 100]

(Allah’ın ihsan ettiği mal ile cimrilik yapanlar [zekat vermeyenler] iyi yaptıklarını [zengin kalacaklarını] mı zannediyorlar? Halbuki kendilerine kötülük ediyorlar. Cimrilik edip vermedikleri o mallar, [Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde] boyunlarına dolandırılacaktır.) [A. İmran 180]

 

Cömert miyim, cimri miyim?

Bir kimse, kendinin cömert veya cimri olduğunu bilebilir mi?

CEVAP

Bir kimseye verdiği şey zor gelmezse, cömert sayılır. Zor gelirse cömert sayılmaz. Mürüvvetin icapları ile iktifa eden, cimrilikten kurtulur. Mürüvvet, insanlık demektir.

 

Hz.Hasan da buyurdu ki: "Mürüvvet, kulun, dinini muhafaza edip nefsini korkutması, misafirini iyi karşılaması, münazaalarda, güzel davranması demektir. Ululuk ise, komşuya eziyet etmemek ve zorluklara göğüs germektir. Kerem de istemeden vermek, yerinde yemek yedirmek, saile yumuşak davranmak ve bol vermektir."

 

Zekatı severek veren, kurban kesen cömerttir. Hadis-i şerifte, (Zekatını severek veren, misafirini ağırlayan, darda kalana yardım eden cimrilikten kurtulur) buyuruldu. (Taberani)

 

Misafir ağırlamak

Malı saçıp savurmak ne kadar kötü ise, malı korumak da o kadar mühimdir. Misafire ikram etmek ise, malı korumaktan mühimdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Misafir ağırlamayanda hayır yoktur.) [İ. Ahmed]

(En iyiniz, yemek yedireninizdir.) [Hakim]

(Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [İ. Gazali]

(Yemek sofrası misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine istiğfar ederler.) [Taberani]

(Arkadaşına, arzu ettiği yemeği ikram edenin günahları affolur.) [Bezzar]

 

Bir insanın karnını bir sefer doyurmanın bile ne kadar mühim olduğu görülüyor. Birini ömür boyu doyurmak veya öldükten sonra ebedi olarak doyurmaya sebep olmak daha büyük sevaptır. Bunu esirgemek ise çok kötüdür. Onun için, (Cimrilerin en kötüsü, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmayandır) buyurulmuştur.

 

Her bakımdan cömert olmaya heves etmelidir! Çünkü, cimrinin malı felakete uğrar, cömert de verdikçe, fazlası ile alır. Hadis-i şerifte (Cömerdin evine rızk, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir) buyuruluyor. (İbni Mace)

 

Yüksek tansiyonu olanın, hacamat yaptırması sağlık açısından iyidir. Kan vermekle sağlığa, yeni kana kavuştuğu gibi, misafir de rızkı ile gelir, kırk gün bereket bırakıp gider. Gerekli yerlere vermekle, cömerdin eli daralmaz. Peygamber efendimiz, yemin ederek (Sadaka vermekle mal azalmaz) buyurdu. (Tirmizi)

 

Şeytan ise cimriliğe teşvik eder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Şeytan fakirlikle korkutup, size cimriliği emreder.) [Bekara 268]

Cimri, rızk için endişelenmemelidir! Her mahlukun rızkını Allahü teâlâ verir. (Her canlının rızkı Allah’a aittir.) [Hud 6]

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Rızk için üzülme, takdir edilen rızk seni bulur.) [İsfehani]

(Allah, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [İ. Hibban]

(Allah korkusunu sermaye edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur. Kur'an-ı kerimde buyuruldu ki: "Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve rızkını ummadığı yerden gönderir.") [Talak 2,3-Taberani]

 

Peygamber efendimize inanan, vermekle malın azalmayacağını bilen bir müslüman, nasıl olur da, şeytana uyup cimrilik edebilir? Yahya aleyhisselam, (Şeytan cimri mümini sever, fasık da olsa, cömertten nefret eder) buyuruyor. Bişr-i Hafi hazretleri de (Cimriyle karşılaşanın kalbi katılaşır) buyuruyor. Hadis-i şerifte ise (Aman cimrilikten çok sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmiştir) buyuruluyor. (Müslim)

 

[Not: (Cimri, Cennete girmez), (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır. Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir. Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

 

(Cömert Cennete yakındır) hadis-i şerifi de böyledir. Yani cömerdin imanı yoksa ebedi olarak Cehennemde kalır. İmanı varsa, sevapları fazla ise Cennete gider. Ehl-i sünnete göre, iyilik eden muhakkak Cennete, kötülük eden muhakkak Cehenneme gider diye bir şey yoktur. Bir müminin günahı sevabından çok ise, affa ve şefaate de uğramamışsa, günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider. İmanı olmayan kimsenin ise, ne yaparsa yapsın, hiçbir iyiliği onu Cehennemden kurtaramaz. (İslam Ahlakı)]         

 

Cömertlik için ne dediler?

Cömertlik nedir, cömert kime derler?

CEVAP      

Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir. Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz. Kerem sahibi bir cömerte sorarlar:

- Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde bulunuyorlar mı?

- Hiçbiri bana minnettar kalmaz. Yani onlara o hissi verecek şekilde hareket etmem. Bir şey verirken kendimi aşçının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye, minnete sebep olmaya hakkı yoktur.

 

Bir zat da buyurdu ki:

"Servetiyle ülkeler satın aldığı halde yapacağı ikram ile gönülleri satın almayan adama şaşarım."

Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler. O da, (Kötü sözlerimize dayanan, isteyene veren, cahilliklerimize göz yuman) der.

 

Hz. Hüseyinin oğlu Ali: "Ben isteyene vermem" diyen cömert sayılmaz. Hakiki cömert, Allah’a itaat  eden kullarına Allah hakkını ödeyen, bunun karşılığında teşekkür beklemeyen ve bunu yalnız Allah için yapan kimsedir, demiştir.

 

Mala bağlanmak

Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar:

- Cömertlik nedir?

- Allah rızası uğrunda servetini sarfetmektir.

- Mala nasıl bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?]

- Onu Allah yolunda dağıtarak...

- İsraf nedir?

- Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır.

Cimrilik ve cömertliğin ölçüsü insandan insana değişir. Mesela bazı şeyler, fakir için normal karşılanırken zengin için ayıplanır. Yabancılar normal karşılarken aile efradı onu ayıplar. Gençlere normal olan bir husus, ihtiyar için hoş görülmez. Erkekler yaparsa kötü, fakat kadınlar yaparsa önem verilmez.

 

Kasaptan, bakkaldan aldığı şey, az noksan diye geri götürüp veren cimridir. Bir şey yer iken, pencereden evine gelen birini görüp, hemen yediğini saklayan, cimridir.

 

Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz. Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir. Dinde cömertlik ise, yine hiçbir karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını vermektir.

 

Mal, insanoğluna bir fayda için verilmiştir. O malı saklayıp faydalı bir işte kullanmamak cimrilik olur. Faydalı işler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi gördüğü şeylerdir. Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak, arzusudur. İnsanlık yiğitlik demektir.

 

Karşılık beklemek

Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden vermektir. Muhtaçları gözetmeden vermektir. Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdiğini azımsamak cömertliktir.

 

Zaman icabı, ileride bir sıkıntıya düşmemek için malı, parayı saklamak, avam için cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir. Dinin ve mürüvvetin icaplarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da cömert sayılmaz.

 

Övülmek veya teşekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz. (Biz şunu verelim, o da bana bir şey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler) gibi düşüncelerle veren de cömert değildir.

Büyükler buyuruyor ki: (Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir.)

 

Cömertliğin üstün mertebesi olduğu gibi, cimriliğin de aşırı derecesi vardır. Bu da kendine gerekmeyen şeyi vermemektir. Canının istediği şeyleri almaya gücü yeterken param gidecek diye almaz. Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa tedavi olmaktan vazgeçer.

 

Cömertlikte zirve        

Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri başkalarına vermektir. İsar ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.

 

Cömertliğin üstün derecesi olan isar büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar yapar. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:

(Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, diğerlerini kendilerine tercih edip öz canlarından daha üstün tutarlar.) [Haşr 9]

 

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kendisine gerektiği şeyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip başkasına verirse, Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [İbni Hibban]

 

Medine’nin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medine’ye hicret eden müslümanlara [Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Bütün mallarına onları ortak etmişlerdir.

 

Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın evlerinden çıkıp başka bir yerde kalmaları şartı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak şartı ile, ganimetler Ensar ile Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı olamayız) dediler. Buna Peygamber efendimiz çok memnun oldu.

 

Başkasını kendine tercih

Peygamber efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir şey yoktu. Ensardan biri bu misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir kişilik yiyeceği vardı. Kandili söndürüp yemeği misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:

(Allah, sizin misafire gösterdiğiniz cömertliğe çok memnun oldu. "Kendileri, ihtiyaç içinde olsalar da, başkalarını kendilerine tercih ederler" âyet-i kerimesini gönderdi.)

Hz.Musa’ya, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nuru gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Allahü teâlâ, (Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak isardır. Ya Musa, ömründe bir kere isar edene, isar ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan haya ederim) buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Elbette sen hulk-i azim [büyük ahlak] üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)

 

Cömertlik menkıbeleri

 

Bir kimse, cimrilere ait menkıbeleri okuyunca, cimriliğe karşı nefreti artar. Cömertlerin menkıbesini okuyunca, cömertliğe heves eder. Bu bakımdan birkaç menkıbe yayınlıyoruz:

 

Cömert esir

Resul-i Ekrem, götürülen düşman esirlerinin, birini işaret edip bırakılmasını emredince, Hz. Ali, sual etti ki:

- Bunların hepsi düşman, hepsinin suçu da bir, bunu niçin istisna ediyoruz? 

Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı; çünkü bunun cömert olduğunu, cömertliği Allahü teâlânın hoşuna gittiğini söyledi.) [İ. Gazali]

 

Mektubu açmadan

Birisi Hz. Hasana bir mektup getirdi. Mektubu açmadan, İsteğin yerine getirilecektir diyerek geleni gönderdi. Oradakiler (Mektubu okumadan niçin cevap verdin?) dediler. Buyurdu ki:

(Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekeceği sıkıntıdan Allah beni mesul tutar.)

 
Herkesin değeri

Yanına oturan fakir bedeviye Hz. Ali (Bir isteğin mi var?) buyurur. Bedevi utancından diliyle bir şey söylemeyip işaretle bildirir. Hz. Ali, yanında bulunan iki giyeceğin ikisini de Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hz. Alinin çok hoşuna gider. Çocukları, için ayırdığı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, (Ey Emir el müminin, beni kendi ailemin en büyük zengini ettin) der. Hz. Ali de, şu hadis-i şerifi nakleder:

(Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür.) [M. Cami]

 
Sahibini bulan kelle

Eshab-ı kiramdan birine bir koyun kellesi hediye edildi. (Benden daha fazla ihtiyacı olan vardır) diyerek bir başkasına verdi. Kelle, aynı şekilde yedi kişiye dolaştıktan sonra tekrar ilk veren zata geldi. Onun diğerlerinden daha muhtaç olduğu meydana çıktı.

 
Ziyarete mani mal

Kays, herkese çok ihsanda bulunan, isteyenlere borç para veren cömert bir zat. Bir gün hastalanır. Tanıdıkları ziyaretine gelmez. Sonunda öğrenir ki, kendisine borçlu olanlar, utandıkları için gelemiyorlar. Bunun üzerine (Arkadaşlarımı, tanıdıklarımı ziyaretten men eden malı Allah kahretsin!) der. Daha sonra bir tellal çağırtıp, her yeri dolaşıp (Kaysın kimde alacağı varsa bağışlamıştır, hakkını helal etmiştir) demesini ister. İlandan sonra Kaysın ziyaretine o kadar çok insan gelir ki, izhidamdan evinin merdiveni kırılır.

 
Rüzgarayak’ı istemeyin benden

Peygamber efendimizden önce yaşamış olan Hatim-i Tai, cömertliği ile meşhur bir şair idi. Onun ülkesinde at eti yenirdi. Hatim-i Tainin pek çok at vardı. Atının biri, dillere destan olacak kadar her bakımdan mükemmel bir Arap atıymış. Çok hızlı koştuğu için adını rüzgarayak koymuşlar.

 

Zamanın hükümdarı, Hatimin söylendiği gibi gerçekten cömert olup olmadığını öğrenmek ister. Gözde veziri ile istişare edip, bütün servetine bedel olan Rüzgarayak isimli atını istemek için on kişi gönderir. Eğer bu seçkin atı vermezse, cömertliği anlatılanlar gibi olmadığı anlaşılacaktır.

 

On kişi, kendilerini tanıtmadan bir gece Hatimin evine misafir olurlar. Hatim, hemen bir at kestirip ziyafet hazırlatırken, yorgunluklarını gidermek için misafirlere yıkanacak yeri gösterir, yeni çamaşır ve elbise verir.

 

Muazzam ziyafetten sonra, on kişi kendilerini tanıtıp, hükümdarın arzusunu bildirirler:

- Hükümdarımız, ünü cihana yayılan Arap atınızı istiyor.

Hatim bir ah çekerek der ki:

- Aaah ki ah... Beni en ince noktadan vurdunuz. Elimi ayağımı bağladınız. Tek bütün servetimi isteyin de Rüzgarayakı istemeyin benden. Hatta canımı isteyin hükümdarıma vereyim. Fakat onu istemeyin.

Hatimin böyle söyleyip ağlaması üzerine gelen heyet, Arap atının çok kıymetli olduğunu anlayıp derler ki:

- Ey cömert insan, nasıl iştir bu, canını veriyorsun da, bir atı vermiyorsun? Anlaşılan atın bütün servetinden, hatta canından daha kıymetliymiş.

- Hayır öyle değil. Gece aniden misafir geldiğiniz için, yılkıların otlağına gidip at getirinceye kadar, belki sabah olurdu. Misafirlerim aç uyuyacaklarına evim başıma yıkılsa daha iyi olurdu. Onun için çok sevdiğim Rüzgarayakı kesmek zorunda kaldım. Misafirin gönlünü hoş etmek, en ünlü atımdan, servetimden, hatta canımdan daha kıymetlidir.

Hatim, defalarca özür diledi. Misafirleri uğurlarken, her birine birer Arap atı ile birer kese altın verdi.

 

Cömertlik imtihanı

Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tainin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemez. Sarayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatime yaklaştı) dediğini duyunca, Hatim sağ kaldıkça, cömertlikte birinci olmasına imkan olmadığını anlar, onu öldürtmeye karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline yirmi altın verir. İşi bitirince de, yirmi altın daha vereceğini söyler.

 

Genç, sora sora Tay kabilesine kadar gelir. Güler yüzlü, kendisi gibi yiğit bir gençle karşılaşır. Bu sevimli genç (Hoş geldin yiğit. Çok yorgun olduğunu anlaşılıyor. Bu gece misafirim ol!) diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. Sabah olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç gün daha kalmasını ısrar eder. Misafir der ki:

- Çok önemli bir işim var. Bir an önce gitmem gerekir.

İyilik ve hizmet etmekten zevk duyduğu anlaşılan ev sahibi der ki:

- İşin nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?

- Ey asil kişi, sen çok cömertsin, iyilik seversin, senden sır çıkmayacağı belli. Hatim isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?

- Hatim ile ne işin var?

Misafir, niçin geldiğini anlatıp der ki:

- Bu işte bana yardımcı olman mümkün mü?

- Elbette mümkündür. Yalnız bu iş pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereyağından kıl çekmiş gibi zahmetsiz olur.

- Ne yapmam gerekir?

- Hatim de senin gibi yiğit biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif edeyim. Ancak öldüremez de iş meydana çıkarsa, yerini söylediğim için beni öldürebilir. Bu bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı bağla. Zorla söylettiğin anlaşılsın.

Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice bağladıktan sonra sorar:

- Hatim nerede?

 Hatim denilen kimse benim. Madem benim başım senin işine yarayacak, ne diye onu vermiyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur. Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!

Genç, neye uğradığını şaşırır. Hemen Hatimin ayaklarına kapanıp der ki:

- Sana gül yaprağı ile vuran kalleştir. N’olur beni bağışla!..

Genç, helalleşip oradan ayrılıp hükümdarın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hükümdar da, iyiliksever, cömert olduğu için hatasını anlayıp (Taşıma su ile değirmen dönmez. Cömertlik mal ile değilmiş. Hatimin cömertliği yaratılışından, fıtratından, güzel huyundan ileri geliyormuş. Sen verilen görevi fazlasıyla yerine getirdin) diyerek yirmi yerine kırk altın verir.

 

Hatim-i Tai’den daha cömert fakir

Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Taiye derler ki:

- Kendinden daha cömert birini gördün mü?

- Evet gördüm.

- Kimmiş o?

- Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ederek (Burası çok lezzetliymiş) dedim. Genç, dışarı çıktı. On koyunu varmış. Birisini daha önce kesmişti. Dokuzunu da şimdi kesmiş. Benim sevdiğim kısımları pişirip önüme getirdi. Ben olanların farkında değildim. Giderken kapının önündeki kanları görünce sitemle sordum:

- On koyunun onu da kesilir mi?

- Sübhanallah bunda şaşılacak ne var? Bir şey sizin hoşunuza gitmiş. Bunu yapmak da benim gücüm dahilindedir. Bunu sizden esirgemem hiç uygun olur mu?

Bunu dinleyen arkadaşları tekrar sorarlar:

- Yetim gencin ikramına karşılık siz de ona bir şey verdiniz mi?

Hatim-i Tai der ki:

- Verdim ama pek mühim sayılmaz.

- Ne verdiniz?

- Üç yüz deve ile beş yüz koyun.

- O halde sen ondan daha cömertsin.

- Hayır o genç benden daha cömerttir. Zira o koyunların tamamını verdi. Ben ise malımın çok azını verdim. Bir fakirin, yarım ekmeğinin tamamını misafire vermesi mi mühimdir, yoksa bir zenginin sürüsünden bir deveyi misafirine ikram etmesi mi?

Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri