Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

47.Mektup

47. MEKTUP


MEVZUU :


a) Ehl-i İslâmın zaafı ve küffarın galebesinden şikâyet..
b) İslâm dininin tervici ve müslümanlartn takviyesi için sultanları teşvik..

***

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

***

Allah-ü Taâlâ size, ecdadınızın yolunda sebat ihsan eylesin. Başta, onların en faziletlileri Seyyid'ül-kevneyn ikinci olarak diğerleri üzerine salât, tahiyyet ve selâm..

Bilmiş olasın ki,

Bu âleme nisbetle sultan, âdemoğullarının bedenine nisbetle kalb mesabesindedir.

Üstte anlatılan manaya göre: Bir kalb yararlı olursa., beden de yararlı olur; fasid olunca da beden fasid olur. Bunun gibi. sultanın salâhı da, âlemin salâhı sayılır; fesadı dahi âlemin fesadıdır.

İlk asırda Ehl-i İslâm üzerine cereyan eden hadiselere bir bakmaz mısın?. İslâmın tam gurbeti, ehlinin çaresizliği, azlıkları ve zaaf lan olmasına rağmen ne getirmiştir.. Şu durum hariç: Müslümanlar, dinleri üzerinde sabit kalmışlar; küffar ise., küfürleri üzerinde durmuşlardır.

Yani: Kuvvetleri, saltanatları olmasına rağmen, Müslümanlar üzerine hiç bir küfür hükmünü yürütememişlerdir; kâfirler, Müslümanların hiç bir işini değiştirememişlerdir. Allah-ü Taâlâ'nın şu kavli bu manayı anlatır:

— «Sizin dininiz size; benim dinim bana.» (109, 6)

Ama geçen asırda, istilâ ve galebe yoluyla; tslâm diyarında kâfirler hükümlerini yürütmüşlerdir. O kadar ki: Müslümanlar, İslâm ahkâmını izhar etmekte dahi, aciz kalmışlardır; o derecedeki izhar edeni öldürmüşlerdir.

Nekadar yazıktır, bu ne musibet ve bu ne hüzün ve hasrettir ki: Muhammed Resulûllah Mahbub-u Rabbil-âlemin'i tasdik edenlerin başlarına gelmiştir. Zelil düşmüş, kıymetleri yok olmuştur. Ama, onu inkâr edenler, son derece izzet ve itibar görmüştür.

Müslümanlar yaralı kalbleri ile İslâm'ın taziyesine otururken; kâfirler, alaya ve eğlenceye alarak, onların yaralarına tuz ekmişlerdir.

Hidayet güneşi, dalâlet ufkunda perdelenmiştir. Hak nuru, batıl perdesi gerildiğinden, ayrılıp gitmiştir.

***

Şu anda, İslâm'ın açığa vurulmasına mani hal zeval bulmuştur. Müslümanların sultanı, saltanat tahtına oturduğunun müjdesi vardır; bu müjde, avamın ve havasın kulağına ulaşmıştır.

Bu durumda, Ehl-i İslâm'a düşer ki: Sultan'ın yardımına koşalar. Onun imdadına koşmak, kendilerine bir borçtur. Şeriatın tervici, milletin takviyesi için ona delâlet etmelidirler.

Bu imdad ve takviyenin, elle olması mümkün olacağı gibi; dille de olabilir.

İmdadın en geçerlisi, dille olanı olduğu gibi; en faziletlisi de, Şer'î meseleleri beyan etmektir; akaid-i kelâmiyeyi, kitap ve sünnet-i seniyye, icma-ı ümmet-i nebeviye uyarınca izhar etmektir. Bu yoldan izhar etmeli ki; araya, dalâletçi, müptedi* (bid'atçı, dinde yeni icad Çıkaran) girmesin; sonra, yollan kapar; işi fesada çekerler..

İmdad babında bu kısım, Ehl-i Hak ulemaya mahsustur ki. bunlar âhirete yönelmişlerdir.

Dünya ulemasına gelince: Bunların bütün gayreti dünya metaına sarılmak, onun geçici şeylerini toplamaktır. Bunlarla arkadaşlık öldürücü zehir olup fesadları da pek salgındır..

Anlatılan manada şu şiir pek güzeldir:

Olunca ilim sahibi nefsine esir;
Onunla battığı yerden kim çıkabilir?.

Geçen asırda zuhur eden her belâ, anlatılan cemaatın uğursuzluğu sebebi ile geldi. Bunlar, o kimselerdir ki; Sultanı hak yoldan çıkardılar. Yetmiş iki( bozuk) fırkadan hiç bir fırka yoktur ki; dalâlet yolunu seçmekte uydukları bu bozuk ulema olmasın. Delâleti seçenler arasında, bu dalâleti bir başkasına geçmesi bakımından, bu kötü âlimlerden gayrisi azdır. Bu zamanda, kendilerini sofiyeye benzetenler dahi, bu kölü ulema hükmündedir; bunların fesadı da başkalarına sirayet eder.

***

Zahir olan mana şu ki: Her kim, yardıma gücü yettiği halde, imdada koşmazsa., ama ne cins yardım olursa olsun; dolayısı ile, Ehl-i İslâm'ın işlerine de sekte verirse., kendisi itaba uğrar..

Üstte anlatılan mana icabı olarak, bu Fakir istiyor ki: Kendisini İslam Devletine yardım meydanına atsın; imkân nisbetinde orada cihad eylesin.

— «Her kim, bir cemaatın (mal, can gibi şeylerle yardıma koşar da herhangi bir şekilde onların) artmasına sebeb olursa onlardandır..»

Mealine gelen hadis-i şerif hükmüne göre, ihtimal ki, bu güçsüz Aciz, onların zümresine dahil olur.. Kendimi şu kocakarıya benzetiyorum; ki o: Eğirdiği bir iplik yumağı ile, Yusüf'e müşteri olarak pazara çıkıyor.. Ona ve bizim peygamberimize salât ve selâm..

* **

Allah-ü Taâlâ dilerse., yakında huzurunuza gelmek şerefi ile teşerrüf ümidi vardır.

***

Allah-ü Taâlâ, sana güç ve tam olarak Sultan'a yakınlık müyesser etmiştir. Bunun için, Cenab-ı Şerifinizden beklenen odur ki: Şe-riat-ı Muhammediye'nin tervicine, Müslümanların sıkıntıdan kurtulmalarına, İslâm'ın garipliğine gizli aşikâre yardımcı olasınız.

Bu mektubu getiren, Emir'den vazife almış olup ikbal sahibidir. Geçen sene bu vazifeyi sizin huzurunuzda almıştır. Bu sene de, aynı ümitle gelmektedir.

***

Sübhan Allah size hakikî ve mecazî devleti nasib eylesin.

 

Günün Sözü

"“Akrabası ile münâsebetlerini kesen kimse cennete giremez.” (Hadîs-i Şerif—Müttefekun aleyh)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.