Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

70.Mektup

70. MEKTUP


MEVZUU: İmanın camiiyet durumu; yakınlık bulmasına sebeb olduğu gibi uzaklığına da sebcbdir.

***

NOT : İMAM I RABBANİ Hz. bu mektubu, Hanlarhanı'na yazmıştır.

***

Allah-ü Taâlâ, sizlere Şeriat-ı Mustafaviye caddesinde sebat ihsan eylesin.

Üstteki duaya:

— Amin !.

Diyen kula Allah merhamet eylesin.

***

Bilmiş olasın ki,

İnsanı, camiiyet durumu (yani: Tafsilatı ile hemen her şeyi özünde bulması) Yüce Hakka yakınlık, kerem ve fazilet bulmasına sebeb olduğu gibi; aynı şekilde ondan uzaklık duymasına, cehaletine ve dalâlette kalmasına da sebeb olur.

Önce onun yakınlık bulmasını anlatalım. Şöyle ki: Aynasının tamamlığı, isimlerin ve sıfatların bütünüyle zuhuruna; hatta zatî tecellilere dahi kabiliyetli oluşu sebebi ile yakınlık bulur.

Şu kudsî hadis, anlatılan manaya bir işarettir;

— «Beni, ne yerim aldı; ne de semam. Lâkin mümin bir kulumun kalbi beni aldı..»

Onun uzaklık bulmasına gelince., onu şöyle anlatabiliriz: Bir defa o, bu âlemin parçalarından her şeye muhtaçtır. Uzaklık bulması dahi, bu ihtiyacındandır. Şu âyet-i kerime onun bu ihtiyaç durumunu anlatır:

— «Bütünüyle yerde olanları, sizin yarattı.» (2/29)

Onun bu ihtiyacı icabıdır ki, bütün eşya ile bağlantısı vardır, îşbu bağlantıdır ki: Onun uzaklığına ve dalâletine sebeb olur. Bu manada gelen bir şiir şöyledir:

Halkın ötesindedir insanın mertebesi; Bundandır huzur izzetinde gerilemesi.. Ayrılmazsa uzaklığından, gurbet halinden; Bulunmaz hiç mahrumiyette insan gibisi..

İnsan, mevcudatm en şereflisidir; aynı zamanda kâinatın en şereflisi.. Âlemlerin Rabbı Allah'ın Habibi Muhammed, insandan gelmiştir. Ona ve âline salât, selâm, tahiyyat..

Yerin ve semaların Rabbı Allah'ın düşmanı Ebu Cehil dahi insandan gelmiştir.

Durum anlatıldığı gibi olunca, hiç şüphe edilmesin; iş zorlaşıyor. Onun için bu çeşitli bağlantılardan kurtulmak müyesser olmadığı süre; vahdetten dahi münezzeh olan Vahid Zat'la bağlantı hâsıl olmaz.

Ancak:

— Hepsine erilmezse de, hepsi terk edilmez.

Muktazasına göre, günün az mikdarında, sünnet-i seniyeye uyarak, sahib-i şeriata ittiba ederek, muamele ve maişet yolu tutulmalıdır. Ona ve âline salât ve tahiyyat.. Şundan ki:

Âhiret azabından kurtulmak, ebedî sonsuz nimetlere ermek, anlatılan ittibaa bağlıdır.

***

Nema bulan mallardan ve ticaret eşyası cinsi şeylerden, Hakkı olduğu zekâtını eda etmek gerekir. Bunu verirken, mallarla ve nimetlerle bağlantıyı kesmeyi vesile etmelidir.

***

Nefis yemeklerde, güzel elbise giymeklerde; nefsin hazzı düşünülmemeli ve öyle bir hazza itibar edilmemelidir. Asıl lâyık olan: Yemekte, içmekte ve giymekte taat için kuvvet hâsıl olmasından başka bir şey niyete alınmamalıdır. Güzel elbise giymek ise.. Allah-ü Taâlâ'nın şu emrine göre tezyin için olmalıdır:

«Her namazgahta zinetinizi alınız. (Yani: Temiz elbise giyin.)» (7/30)

Her namaz zamanı manasına olup, bu işte başka bir uygunsuz niyet olmamalıdır. Bu işte, hakikî bir niyet olmazsa., insan kendisini iyi niyet için zorlamalıdır. Şu mana, burada geçerlidir:

— «Ağlamıyorsanız, ağlamaya çalışınız.»

Ve., insan, hakikî niyeti bulması, zorlamalı niyetten kurtulması için, Sübhan Allah'a iltica edip tazarruda bulunmalıdır. Bu manada bir şiir:

Kabul eder o yaşı ki, gözüm damlatır;

O zat ki, bir damladan inci yaratır..

***

Anlatılan kıyas, bütün işlerde yapılmalıdır. O mütedeyyin ulemanın fetvalarına göre ki: Kendileri azimeti tercih etmiş; ruhsatlı yollardan kaçınmışlardır.

İnsan, yaptığı iyi işleri ebedî kurtuluşa bir vesile bilmelidir.

Anlatılan manaları kuvvetlendiren bir âyet-i kerime şöyledir:

— «Eğer iman eder; şükrederseniz, Allah size azab etmekle ne yapsın?.» (4/147)