Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

71.Mektup

71. MEKTUP


MEVZUU:

a) "Nimet ihsan eden zata, kendisine nimet verilenin şükretmesi vacib olduğunun beyanı..
b) Şükrün husulünün, ancak şeriat hükümlerinin yerine getirilmesine bağlı olduğu..

***

NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hanlarhamnın oğlu Mirza Darab'a yazmıştır.

Sübhan Allah size yardım edip güçlendirsin.. Bilmiş olasın ki,

Kendisine nimet ihsan edilenin, o nimeti ihsan edene şükretmesi; aklen ve şer'an vacibdir.

Şu malumdur ki: Şükrün vücubu, ulaşan nimet kadar olacaktır; nimetin ulaşması pek çok olunca, şükrün de o kadar çok ve bol olması lâzımdır.

Anlatılan manadan ötürü: Değişik derecelerine göre; zenginlere, fakirlerin kat katı kadar şükretmek vacibdir. Bu mana icabıdır ki, bir hadis-i şerifte, Resulûllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:

— «Bu ümmetin fakirleri, zenginlerden beş yüz sene evvel cennete gireceklerdir.»

***

Yüce ve Mukaddes Allah'a şükür ancak aşağıda belirtilen şekillerde olabilir:

a) İtikadı, fırka-i naciye olan ehl-i sünnet vel-cemaat görüşüne göre düzeltmek gerekir.

b) Şer'î amellerin yerine getirilmesi; anlatılan üstün fırkanın açıklanan içtihadlarına uygun şekilde olmalıdır.

c) Anlatılan sünnî fırka-i naciyeden olan sofiye sülûküne göre tasfiye ve tezkiye yoluna girilmelidir.

Bu son sayılan rüknün vücubu, istihsanî olmuştur. (Yani: Uygun ve güzel görüldüğü içindir.) Daha önce anlatılan iki rükün böyle değildir. Zira, İslâm'ın esası, önce anlatılan iki rükne bağlıdır. Son rüknün durumu, İslâm'ın kemaline olup esasına dahli yoktur.

Usulünce anlatılan bu üç rükne aykırı düşen amel, sıkı riyazet, şiddetli mücahede cinsinden olsa dahi; masiyet, azgınlık, tuğyan sınıfına dahil olup Yüce Sultan olan nimet sahibi zata baş kaldırmaktır.

Hind Brehmenleri, Yunan Feylesofları riyazet ve mücahedede kusur etmedikleri gibi, o sahada bir şey de kaçırmazlar.. Lakin bu riyazet ve mücahedeler, peygamberlerin getirdikleri şeriata uygun düşmediğinden reddedilmiştir. Ahiret âleminin nasiplerinden mahrum olmuşlardır.

***

Üstte anlatılan manalardan ötürüdür ki: Efendimiz sahibimiz günahlarımıza şefaatçi kalblerimizin tabibi Allah'ın Resulü Muhammed'e tabi olmanız gerekir. Allah-ü Taâlâ, ona ve âline salât ve selâm eylesin.

Bir de, her biri hidayet mürşidi olan halifelere; (Yani: Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali'ye) tabi olmanız gerekir.. Allah onlardan razı olsun..