Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

84.Mektup

84. MEKTUP


MEVZUU : a) Şeriat ve hakikattan her biri, diğerinin aynı olduğunun beyanı.,
b) Hakkal-yakin mertebesine ermenin alâmeti odur ki:

Bu makamm ilimleri ve maarifi, şeriatın ilimlerine ve maarifine mutabık buluna.. Ve., bu münasbetle bazı hususların beyanı.

***

NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Seyyid Ahmed Kadirî'ye yazmıştır.

***

Sübhan Allah sizlere şeriat caddesinde istikamet nasib eylesin. Bütün gayretinizi, onun mukaddes zatına müteveccih eylesin; tamamen katında tutsun. Sana ve bize, zatından gayrı her şeyden yüz çevirmek müyesser eylesin.. Zeyğ-i basardan mukaddes Seyyid-ül-beşer hürmetine..

Salâtların en faziletlisi, selâmların ekmeli onun üzerine olsun.. Keza onun âline, ashabının tümüne de.. Âmin!. Bir mısra:

Yazılanın en güzeli, dostların sözleri..

***

Her ne zaman sevgiliden söz edilse., söylenen söz, onun kelâmından olmasa dahi, o edilen söz, Yüce Mukaddes zatla bir bakıma münasebettir. İşbu manada münasebeti ganimet biliriz..

İşte anlatılan mana icabı olarak, asıl gaye olan bu manada sözü uzatma cür'etinde bulunuyoruz.

Şeriattan ve tarikattan her biri, diğerinin aynıdır; icmal ve tafsil hariç, aralarında hiç bir ayrılma yoktur. Bir de, istidlal, keşif, gaybet, şehadet, amel ve zevali..

İlimler ve hükümler, şeriat-ı garranın beyanı mucibi ile malum olur. Bu ilimler ve hükümler de, Hakkal-yakin hakikati ile taHakkuk ettikten sonra açılır, ayniyle tafsil olur. Gaybet halinden şehadete geçilir. Çalışmanın zorluğu, amelin yük olma manası ortadan kalkar.

Hakkal-yakin mertebesine ermişliğin alâmeti: Bu makamm ilimleri ve maarifi, şeriatın ilimlerine ve maarifine mutabık olmasıdır. Arada bir kıl kadar aykırı durum olsa, bu ona delildir ki: Hakikatlar hakikatına vusul olmamıştır.

***

Tarikat meşayihinden; ilim veya amel olarak, şeriata muhalif ne gibi bir şey vaki olursa., o vaktin sekir haline mebnidir. Vaktir; sekri ise., ancak yol esnasında olur.. Nihayetin nihayetine varan Müntehilerin hali ise., tamamen ayıklıktır. Şöyle ki: Vakit, onların fiillerine mağluptur. Hal ve makam ise., bunların kemaline tabidir..

Bir şiir:

Sofi ibn-i vakt'olmuştur misalden;
Lâkin saftır, boştur vakitten halden..

Üstte anlatılan mana ile taHakkuk etmiştir ki: Şeriata muhalif hareket, işin hakikatına vusulün olmayışındandır..

Meşayihten bazılarının ibarelerinde şöyle bir cümle gelmiştir:

— Şeriat hakikatin kabuğu olup hakikat ise, şeriatın özüdür.

Bu cümle, her ne kadar diyen kimsenin istikamet sahibi olmayışından haber vermekte ise de; lâkin muradının şöyle demek olduğu mümkündür:

— Mufassal manaya nisbetle tafsil, öze nisbetle kabuk hükmündedir. Keşfin yanında istidlal, özün yanında kabuk gibidir..

Ama, halleri istikamet üzere olan büyükler; böyle mevhum ve muhalif ibarelerin konuşulmasına cevaz vermezler.. Şeriatla hakikat arasında icmal ile tafsil, istidlal ile keşiften başka fark tesbit etmezler..

Bir kimse, Hace Bahaeddin Nakşibend Hz. ne şöyle sordu:

— Bu seyir ve sülûkten maksad nedir,.

Şöyle anlattı:

— İcmali olan marifeti tafsilli eylemek; istidlali olanı da keşfe getirmek..

Sübhan Allah bizlere, ilim ve amel olarak; şeriat üzerinde istikamet nasib eylesin.. O şeriatın sahibine salât ve selâm..

***

Sizi rahatsız edeceğimiz bir husus kaldı. Şöyle ki:

Bu duâ mektubunu getiren, Şeyh Mustafa Şüreyhî olup Kazî Şüreyh soyundandır.. Babaları ve dedeleri büyüklerdendir. Hepsi çok vazife yapmış maişeti bol kimselerdir. Ama kendisi, maişet darlığından askerliğe teveccüh etti. Bu hususta senetlerini ve fermanlarını beraberinde getirmiştir. Ümid edilen odur ki: îyi haline teveccüh gösterip iltifat gösteresiniz; bilhassa derlenip toparlanmasına sebeb olacak bir yoldan.. Böylece, kendisi bu ıstırap ve perişanlıktan kurtulur..

Başınızı daha fazla ağrıtmadan, bu kadarı ile yetinelim..