Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

131.Mektup

131. MEKTUP

MEVZUU : a) Hacegân Hazretleri Tarikatının yüce şanını beyan..
b) Bu tarikatta yeni icatlar çıkaran, bu çıkardıklarını da, bu Tarikatı tekmil sayan cemaattan şikâyet..

***

NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Hace Muhammed Eşref Kâbili'ye yazmıştır.

***

Âlemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun.

Salât ve selâm, Resullerin efendisine ve onun pâk âline..

***

Pek reşid kardeşim Hace Muhammed Eşref bilmeli ki.. Allah, kendisini evliya-i kiramı şereflendirdiği şeyle şereflendirsin..

Allah sırlarını takdis eylesin; Hacegân Hazretlerinin bu tarikatı, matluba ulaştıran yolların en yakınıdır. Sair meşayihin nihayeti, bu büyüklerin bidayetine derc edilmiştir. Bunların mensubiyetleri, sairlerin mensubiyetlerinden çok üstündür.

Anlatılan bütün bu meziyetler, bu Tarikat-ı Aliyye'de, sünnet-i seniyyeye tutunup imkân nisbetinde kötü bid'atlardan kaçınma sebebi ile olmaktadır.

Bu büyük zatlar, batın işine zahirde faydalı görseler dahi, ruhsatla amele cevaz vermezler; sirette, suret cihetinden muzır görseler dahi azimet ile amel etmekten ayrılmazlar.

Bu zatlar, halleri ve vecidleri, şer'î hükümlere tabi görürler. Zevkleri ve maarifi, şeriat ilimlerine hizmetçi kabul ederler. Hiç bir şekilde, nefis şeriat cevherlerini; çocuklar gibi, vecdin cevizine ve halin muzuna değiştirmezler..

Sofiyenin vecd icabı söyledikleri bazı zamansız sözlere aldanmazlar; onların batıl sayılan fitnelerine kapılmazlar.

Esas meseleleri bırakıp parçalı işlerle uğraşmazlar. Fütuhat-ı Medeniyeyi bırakmak sureti ile, Fütuhat-ı Mekkiye ile uğraşmazlar. (Yani: Resulûllah'ın S.A. esas emrini bırakıp yalnız tasavvufla yetinmezler.)

Halleri devamlıdır; vakitleri süresizdir.

Tecelli-i zatî, bu zatlar için, devamlı olup başkalarına ani çakıp geçen şimşek gibidir.

Sonunda gaybet hali gelen huzur, bu zatlara göre, itibardan düşüktür. Şu âyet-i kerime bu zatların halini pek güzel anlatır:

«Öyle erlerdir ki; onları ne ticaret, ne de alış veriş Allah zikrinden alıkoyar..» (24/37)

Ancak, bu büyük zatların tattığı zevk kaynağına herkesin fehmi ulaşamaz.. Hatta olur ki: Kısır görüşlü biri, bu Tarikat'ın bazı kemalâtını inkâra kalkar.

Bu manada bir şiir şöyledir:

Ayıplarsa kusurlu biri bilmeden onları;
Kem sözlerden hep beridir onların sahaları..

Evet..

Bu Tarikat'ta sonradan gelenler, onda bazı yeni icadlar yapmaya başladılar. Bu büyük zatların asıl yollarını kaybettiler. Onların müridlerinden bir topluluk da sandı ki: Bu yeni icadlarla, Tarikat'ı kemale erdirdiler. Haşa ve kellâ..

— «Onların ağzından çıkan kelime ne büyük..» (18/5)

Bunların yaptıkları, kemale erdirmek şöyle dursun; bu Tarikat'ın tahribine ve zay olup gitmesine çalışmaktır.

Bu Tarikat'a onların yaptıkları, nekadar esef vericidir nekadar.. Bunlar bu Tarikat'ta öyle bid'atlar ihdas ettiler ki; onları diğer tarikatlarda bulmak mümkün değildir. Şöyle ki:

Teheccüd namazını cemaatle kılarlar. Hatta bu vakitte teheccüd namazını cemaatle kılmak için etraftan insanları toplarlar. Onu, tam bir cemiyetle eda ederler.

İşbu yaptıkları, tahrimî kerahetle mekruhtur.

Fukahadan kerahetin taHakkuku için, nafile namaza çağırmayı şart görmüşlerdir. Ancak, nafile namazın cemaatle edasını mahalle mescidinde kalmaya cevaz vermişlerdir. Bununla beraber, nafile namazı cemaatında, üç kişiden fazla olursa., ittifakla kerahetine katılmışlardır.

Bundan başka bu bid'atçılar, bu vaziyette teheccüd namazını on üç rikât olarak kabul etmişlerdir. On iki rikâtını ayakta kılarlar. İki rikât da oturdukları yerde kılarlar ve bu son iki rikâtı da tek rikât yerine kabul ederler. Böylece kıldıkları on üç rikât olur..

İş onların sandıkları gibi değildir.

Resulûllah S.A. efendimiz, teheccüd namazını bazan on üç rikât, bazan on bir rikât, bazan dokuz rikât, bazan da yedi rikât olarak kılmıştır.

Resulûllah S.A. efendimizin kıldığı bu teheccüd namazına gelen tek rikât, ancak vitir namazı dolayısı ile olmuştur. Yoksa, oturarak kılınan iki rikâtın, ayakta kuman tek rikât yerine geçtiği manasında değildir.

***

Üstte anlatılan ilmin ve amelin menşei, Sünnet-i Mustafaviye'nin incelenmeyişidir. Onun sahibine salât, selâm ve tahiyyet..

Asıl şaşılacak durum şu ki: Bu gibi bid'atlar ulema beldeleri ve müçtehidlerin yerlerinde revaç bulur. Allah onlardan razı olsun. Halbuki, bizim gibi fukara zümresi, İslâmi ilimlerin feyzini onların bereketinden almaktadır.

Doğruyu ilham eden, noksan sıfatlardan münezze Allah'tır.

Bu manada bir şiir:

Az anlattım sana derdimi sebebi korkudur.
Sizi, yormaktan, yoksa kalan kelâmım çoğudur.

 

Günün Sözü

"Rahmetinden o sizin için hem geceyi, hem gündüzü yaptı ki hem içinde dinlenesiniz ve hem çalışıp fazlından isteyesiniz de şükredesiniz.” (Sûre-i Kasas, 73)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.