Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

190.Mektup

190. MEKTUP

MEVZUU : a) Zikre devama teşvik..
b) Tarikat-ı Naksibendiyeyi tercih..
c) Zikir keyfiyetinin (şeklinin) beyanı.

***

NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Mir Muhammed Numan'ın çocuklarından birine yazmıştır.

***

Âlemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun. Salât ve selâm Seyyid'ülmürselin'e ve onun pâk âlinin tümüne..

***

Bil ve mütenebbih ol,

Senin saadetin, hatta bütün âdemoğullannm saadeti, felahı ve halâsı., evet bütün bunların her biri, Yüce Sultan Mevlâ'yı zikretmelerindediı. İmkân nisbetinde, bütün vakitler, şanı yüce Allah'ın zikri ile dolmalıdır. Bir anı dahi, gafletle geçirmek caiz değildir.

Sübhan Allah'a hamd ü şükürler olsun. Daimî zikir Hacegân tarikatında müyesser olmaktadır. Allah onların sırlarının kudsiyetini artırsın. Hem de ilk başta.. Bu mananın hâsıl olması, nihayetin bidayete dere edilmiş olması ile mümkündür. Bu manadan ötürüdür ki, bu tarikatı tercih etmek, talib için uygun ve pek münasiptir. Hatta bu yolu arayanlara vaciptir.

Durum anlatıldığı gibi olunca, sana lâzımdır ki; bütün cihetlerden gayreti alıp bu Tarikat-ı Aliyye'nin büyükleri canibine ikbal edesin. Asıl himmeti, bunların mana caniplerinden taleb edesin..

Başta zikretmek gerekir. Bunun için de, çamkozası şeklindeki kalbe teveccüh etmelisin. Bu bir parça et, hakikî kalbin hücresi gibidir. Bu zikir halinde, mübarek ALLAH ismini bu anlatılan kalbin üzerinden yürütmelisin. Kasden, bu zikir vaktinde azalardan herhangi birini hareket ettirmemelisin. Tam manası ile, kalbe dönük bir şekilde otur.

Bu kalbin suretini, kuvve-i muhayyilede asla tahayyül, kesin olarak ona iltifat etme.. Çünkü esas gaye kalbe teveccüh olup onun suretini tasavvur değildir.

Uygun düşer ki, bu mübarek ALLAH lafzını:

— «Onun misli gibi bir şey yoktur.» (42/11)

Âyet-i kerimesi iîe belirtilen manada düşünesin. Bu manaya, sıfatlara dair mülâhazalardan hiç birini eklemeyesin. Hatta Hazır Nazır olma manalarını dahi.. Böyle yapmalısın ki, Hazret-i Zat zirvesinden, sıfatlar altına düşmeyesin..

Anlatılan yola girersen, kesrette vahdeti müşahede manasına girersin. Misalden münezzeh zata taalluku ve teveccühü bırakıp misale bağlı şeylerle tatmin olursun. Zira, her ne şey ki, misale bağlı varlıkların aynasında zuhura gelir; o şey:

— «Onun misli gibi bir şey yoktur.» (42/11)

Doğrultusunda olamaz.. Ve her ne şey ki, kesrette müşahede edilir; o şey, hakikî vahid olamaz elbette.

Aklı başında olan kimseye o düşer ki: Misalden münezzeh olanı, misale bağlı şeylerin ötesinde araya.. Basit-i hakikîyi, kesret kavramının dışında araya..

Şayet şeyhin sureti zikir vaktinde zuhur ederse., yani: Bir zorlama olmadan; uygun olanı onu kalbe götürmendir. Onu kalbde muhafaza etmek sureti ile zikir iştigaline devam etmelisin.

Mürşid kimdir bilir misin?. Asıl mürşid odur ki, Yüce Sultan Mukaddes Hakkın zatına ulaşma yolunda ondan istifade edesin..

Mücerred olarak külah giymek, hırka ve eldeki şecere ve bunlardan başka halk arasında örf ve âdet olan şeylerin hepsi mürşidliğin ve müridliğin hakikati dışındadır; bunlar rüsum ve âdet olan şeyler sınıfına dahildir.

Ancak, hırka: Kâmil ve mükemmel bir şeyhten gelirse., onu inanarak ihlasla kullanırsan; bu surette kuvvetli neticelerin ve semerelerin husulü muhtemeldir.

***

Bilesin ki,

Bu yolda rüyalara ve uykulara pek itimad ve itibar yoktur. Zira bir insan, sırf rüyada gördüğü için, bir sultan veya bir kutup olamaz. Uykuda değil, ayık halinde kutub veya sultan olursa kabul edilir.. Haller ve vecidlerin durumu da aynıdır. Bunlar da, eğer uyanık iken zuhur ederse., itimad edilir.. Aksi halde itimad edilmez..

***

Bilesin ki,

Zikrin faydası ve onda bir tesir bulunması; şeriat hükümlerini yerine getirmeye bağlıdır.

Şu hususlarda çok ihtiyatlı davranmak lâzımdır:

a) Farzların ve sünnetlerin edasında..

b) Haram ve şüpheli şeylerden kaçınmakta..

c) Az veya çok işlerin hemen hepsi için ulemaya müracaat edip onların fetvaları muktazasına göre amel etmekte..

Vesselâm..