Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

319.Mektup

319. MEKTUP

MEVZUU: Bazı derin sırlar beyanındadır. Bundan, Resulullah (sav) Efendimizin, Millet-i İbrahime (İbrahim Peygamberin yoluna) ittiba etmeye memur olmasının manası anlaşılacaktır.

NOT: İmam-ı Rabbani Hz.leri bu mektubu, Camiu Ulum-u Akliye ve Nakliye Hace Mecdüddin Hace Muhammed Ma'sum'a yazmıştır.

Allah'a hamd olsun. Selâm seçmiş olduğu kullarına.

Sanıyorum ki; yaratılmamdan maksad şudur: Velâyet-i Muhammediye, Velâyet-i İbrahimiye ile boyanmış ola. Her ikisine de salât, selâm ve tahiyyat. Bu velayetin hüsn-ü melâhati ile, o velayetin cemal-i sabahati imtizaç eyleye.

Bu manada bir hadis-i şerif şöyle geldi:

"Sabahat itibarı ile Yusuf, melâhat itibarı ile ben daha üstünüm."

Bir dahi, Mahbubiyet-i Muhammediye makamı, bu boyanma ile yüksek dereceye ulaşa.

Bir manada benziyor ki: Millet-i İbrahim'e tabi olmaktan maksad, bu büyük devletin husulüdür. Aynı şekilde, İbrahim'in salâtına, berekâtına benzeyen salât ve bereketlerin dileği bu garaza mebnidir. Resulullah Efendimize ve ona salât, selâm olsun.

Melâhat ve sabahat, Yüce Mukaddes Zat güzelliğinden haber vermektedir; hem de, sıfatların karışımı olmadan. Ne var ki, sıfatların, fiillerin,

eserlerin güzelliği tamamen, bereketi çok olan sabahattan istifade yollu gelmektedir; sonunda Hazret-i Cemal'e bağlanmaktadır. Hem de pek münasip bir şekilde.

Melâhat hüsnün (güzelliğin) merkezi gibi olup, sabahat ise... o merkezi

çevreleyen daire gibidir.

Hazret-i Zat'ta basatat olduğu gibi, vüs'at dahi vardır. Amma, bu basa-tat ve vüs'at bizim anlayışımıza geldiği gibi değildir.

Aynca, bu manada olan icmal ve tafsil dahi, bizim idrakimize sığar biçimde değildir. Bir ayet-i kerime meali:

"Gözler, ona erişemez; ama o bütün gözleri ihata eder. O, Latif Habir'dir."(6/103)

Hazret-i Zat'ta tesbit ettiğimiz besatat ve vüs'at... bunlardan her biri, diğerinden ayndır. Bazılannın sandığı gibi, biri diğerinin aynı değildir. Bu mertebede enbiya arasında sabit olan temeyyüz, bizim idrakimize sığmayacağı gibi, anlayış çerçevemizden de uzaktır. Sabahat ve melâhat dahi, bu mertebede birbirinden ayrıdır. Onlardan birinin ahkâmı, diğerinin ahkâmına mugayirdir.

***

Üstte anlatılan manalardan da bilinmiş oldu ki: Yaratılmamdan maksad olduğunu anladığım durum hasıl oldu. Bin senelik temenni, icabet gördü.

Allah'a hamd olsun ki: Beni iki deniz arasında sıla eyledi; iki cemaatın dahi ıslahçısı... Hem de herhalde ekmel manada hamd olsun.

Salât ve selâm insanların hayırlısına. Keza onun enbiyadan ve melâike-i izamdan kardeşlerine.

***

Sabahat, melâhat rengine girince; şüphesiz Hullet-i İbrahimiye makamı için vüs'at hasıl oldu. Kuşatan dahi merkez hükmüne girdi.

***

Şunun bilinmesi yerinde olur ki:

Muhabbet makamına melâhat mertebesi münasip düşer; hullet makamına ise... sabahat mertebesi.

Mahabbette, sırf mahbubiyet Hatem'ür-rüsül Resulullah (sav) Efendimi-zir nasibidir. Halis muhabbet ise, Musa Kelimullah'a (as) mahsustur.

Halil'de (as) ise, celisiyet ve nedimiyet nisbeti vardır.

Muhib ve mahbubdan her biri, nedim ve celisten başkadır. Bunlardan her birinin kendi başına bir nisbeti vardır.

***

Bu^Fakir, Velâyet-i Muhammediye ve Velâyet-i Museviye terbiyesinden olduğundan -her ikisinin sahibine de salât, selâm ve tahiyyet- kendisinin melâhat makamında yeri ve meskeni vardır. Velâyet-i Muhammediye'ye -sahibine salât ve selâm- mahabbeti olduğundan, mahbubiyet nisbeti onda ağır basmaktadır. Muhibbiyet nisbeti dahi mağlup ve mesturdur.

***

Ey Oğul,

Bilesin ki; bu muamelenin varlığı ile -ki yaratılışım o muameleye bağlıdır- bir başka büyük muameleye daha havale edildim.

Varlığımdan maksad; şeyhlik, müridlik, halkı tekmil ve irşad değildir. Bu muamele, ondan başka bir muameledir. Bu muamele zımnında, onunla nisbeti olan feyzini alır; yoksa alamaz.

O büyük muameleye nisbetle, tekmil ve irşad muamelesi yola atılan bir şey gibidir.

Peygamberlerin daveti için; batini muamelelerine nisbetle bu hüküm aynı ile vardır. Nübüvvet makamı her ne kadar mühürlenmiş ise de, onun kâmil olan tabilerine, nübüvvet kemalâtından ve onun hususiyetlerinden, teabiyet ve veraset yollu nasip vardır.

***

 

Günün Sözü

"“Kur’ân-ı Kerîm’de şekk (ve tereddüt) etmek, (lafzında veya mânâsında bozukluk olduğunu iddiâ etmek) küfürdür.” (Hadîs-i Şerif—Hâkim, el-Müstedrek)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.