Mektubat-ı Rabbani-Tam Metin Tercümesi-Abdülkadir Akçiçek-Çile Yayınları-1979

343.Mektup

343. MEKTUP

MEVZUU : Şu iki sualin cevabıdır:

a) Rabıta bağının devamı..

b) Meşguliyette fütur..

***

NOT :İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Hace Muhammed Eşrefe ve Hacı Muhammed Firketî'ye yazmıştır.

***

Rahman Rahim Allah'ın adı ile..

Allah'a hamd olsun; selâm seçmiş olduğu kullarına..

***

Pek aziz kardeş Eşrefin gönderdiği mektup geldi. Ona derc edilen keyfiyetler dahi anlaşıldı. Hace Muhammed Eşref, rabıta nisbetinin devamından yazıp demiş ki:

Rabıta nisbeti, beni o kadar istilâ etti ki, namazda onu kendime mescud görmekteyim. Eğer onu atmak istesem, asla atılmıyor.

Bunun cevabı şudur:

Ey Muhib,

Bu devlet, taliplerin temenni ettikleri bir şeydir. Ve bu: Ancak binde bir kimseye verilir. Bu muamelenin sahibi, istidadlı, tam münasebeti olandır. İhtimal ki: Kendisine iktida eden zatın az sohbetinden bütün kemalât, cezbediliyor. Rabıta nasıl atılır ki: O, kendisine doğru secde edilendir; ama kendisi için secde edilen değil.. Mihraplar ve mescidler dahi bu manadan atılmazlar.

Bu gibi devletin zuhuru, ancak saidler zümresine müyesser olur. Ta ki, rabıta sahibi bütün hallerde, vasıtasını bile.. ona müteveccih ola.. Amma her vakitte.

Ne var ki, anlatılan devletten mahrum olan kimseye gelmez. Onlar, kendilerini, bu manadan müstağni sayıp şeyhlerinden yana, teveccüh kıblelerini tahrif etmişlerdir; muamelelerini dahi zay etmişlerdir.

***

Bu arada, çocukların anasının vefat haberini de yazmışsın. Bunun için:

«Biz, Allah içiniz, ona dönücüleriz..» (2/156)

Dedikten sonra, fatiha okuduk. Kıraat esnasında icabet eseri anlaşıldı.

***

Mevlâna Hacz Muhammed'in anlattığına göre, iki aydan beri, kendisine meşguliyette (vazifesinde) bir fütur gelmiş. Daha önce var olan lezzet ve halâvet kalmamış.

Bunun için de, şöyle deriz:

Ey Muhib,

Gam çekmeye yer yok. Yeter ki şu iki şeye fütur gelmesin:

a) Sahib-i Şeriat Resulüllah S.A. efendimize tabi olmaya.. ona salât, selâm ve tahiyyet.

b) Şeyhe olan ihlâs ve mahabbete..

Bu iki şeyin bulunduğu yere, bin çeşit zulmet gelse, yine de zararı yoktur; ziyandan korkulmaz. Allah korusun, onlardan birinde noksan çıksa, hüsran içinde hüsran olur. İsterse, huzur içinde ve gönül birliği halinde olsun. Zira, böyle bir şey istidraçtır; kendisi için kötü sonuç vardır.

Yerinde olur ki: Sübhan Hak'tan bu iki şeyde sebat etmeyi bütün varlığı ile tazarru edip dileye.. Bunlarda istikamet sahibi olmayı, o Sübhan Zat'tan istemeli... Zira, işin esası, necatın medarı budur.

***

Selâm size ve diğer kardeşlere.. Bilhassa muhibb-i kadim Mevlâna Abdülgafur Semerkandi'ye..

***

 

Günün Sözü

"Kişinin mâlâyânîyi (dînine ve dünyasına faydası olmayan şeyi) terk etmesi, dîninin güzelliğindendir.” (Hadîs-i Şerif—Tirmizî)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.