34-Bölüm
:034:
ÜÇÜNCÜ Bölüm
İki el ve iki ayak kemiklerinin bileşik keyfiyetini,
isim ve özelliklerini
yedi madde ile açıklar.
iki pazu kemiklerini
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Pazu kemiği
yuvarlak şekil üzere suret
bulmuştur. Ta ki âfet kabulünden uzak olmuştur.
Üst tarafı yumru olu, omuz
çukuruna gevşek bir mafsalla girmiştir. Bu
mafsala gevşekliğinden, çok
çıkma ârız olmuştur. Bu gevşeklikte iki fayda
vardır: biri ihtiyaçtır, biri
emniyet ve selamettir.
İhtiyaç: Bütün yönlerde selamet
harekettir. emniyet ise, sâbittir. Zira ki
pazu, her taraftan yana hareket
etmeğe muhtaçtır. Lakin o hareket,
onda çok
ve devamlı gelir. Ta ki,
bağlarının kopmasından korkula. Belki pazu, çoğu
durumlarda sâkin ve sair
mafsalları hareketli bulunmuştur. O mafallar
pazudan ziyade muhkem
yaratılmıştır. Pazu mafsalını dört bağ
tutmuştur.
Biri, enine perde gibidir ki, o mafsal,
sair mafallar gbi kuşatıcı
olmuştur. İkisi sonundan
inmiştir. Birinin tarafı geniş olup, pazu tarafını
çevrelemiştir. biri büyük ve sert
olup, dördüncü bağ ile kargaburun
çıkıntısından
inmiştir. Şekilleri geniş olup, pazuya temas etmiştir. Pazu
kemiği göğüsten yana çukur
olup, boşluktan yana yumru kılınmıştır. Ta ki
üzerinde toplanmış ve tertip
edilmiş olan adaleler, sinirler ve damarlar
örtülmüş olup,
avuçladığı nesne gökçek ve kolay avuçlansın. iki el,
birbirinin üzerine rahat
ulaşsın.
Pazunun alt
tarafını üzerine iki bitişik çıkıntı
bileşmiştir ki, iç
tarafında olan uzun
ve inci bulunup, bir nesne ile mafsalı olmayıp, ancak
sinir ve damarları
korumak için yaratılmıştır. Dış tarafında
olan çıkıntı
ie ve üstte olan çukurda
bulunan lokma ile dirsek mafsalı tamam olmuştur.
İkisi arasında
bir yeri vardır ki, onun iki tarafında iki oyuk vardır.
Üstteki oyuk önde ve
alttaki oyuk arkada vâki olmuştur. Üst oyuğun engeli
yoktur. Düzgündür. Fakat ikinci oyuk, daha büyüktür. Göğüs
oyuğuna yakın
olan yeri düz olmayıp, oyuğu dahi yuvarlak
bulunmayıp, duvar gibi düz
yaratılmıştır. Ta ki onda, kol
çıkıntısı, boşluk tarafından yana hareket
edip, ona
ulaştığında dursun. Bu iki oyuğa, iki atabe adı
vermişlerdir. Bu
mafsallar, bu yapı üzere düzen
tutmuştur.
Bilek kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri
demişlerdir ki: Bilek,
uzunlamasına iki kemikten
oluşmuştur. Onlara: iki bilek kemiği derler.
Bunların başparmağa yakın ola üstteki ince
olup, ona, üst bilek kemiği
derler. Küçük parmağa yakın olan alttaki,
taşıyıcı olduğundan alt kemik
adını almıştır.
Üst bilek kemiğinin faydası: Onunla bileğin
hareketi eğilip, bükülücü
olmaktır. Alt kemiğin faydası: Onunla bilek kavrama
ve yayılmadan yana
hareket eder. Bu iki
kemiğin her birinin ortası ince ve latif
yaratılmıştır.
Ta ki, kalın adaleler onları sıkmasıyle
ağırlık veren
kalınlıklarından
kurtulmuş olalar. ama etrafı, et ve adaleden arınmış
ve
bağlar ile
gizlenmiş oldukları için, mafsalların hareketiyle sert
çarpmalara
uğradıkları için kalın ve metin
kılınmıştır. Üst kemik,
girintili-çıkıntılı
olup; faydası, eğik hareketlere kabiliyeti olmak
bilinmiştir. alt
kemik, yumma ve açmaya yaradığı için düz
yaratılmıştır.
Dirsek mafsalı,
adale ile süt ve alt kemi mafsallarındandır. Üst kemiğin
tarafında küçük bir
çukur vardır ki, pazunun boşluk tarafında olan
çıkıntı
onda
raptedilmiştir. O çukurda, bu çıkıntının dönmesiyle
eğri hareketler
hâsıl
olmuştur. Alt bilek kemiğinin iki çıkıntısı
vardır ki, aralarında
(sin) harfine benzer benzer bir yer bulunmuştur. Onun
çukurunda olan yüzeyi
yumru kılınmıştır. Ta ki pazunun çukur
tarafında olan yere girip, dirsek
mafsalı ondan bileşe. Vakta
ki giren yer, çukur yer üzerinde geri ve süt
taraflarına hareket eylese, el
yayılır. Kaçan çıkıntıyı haseden çukurdan
duvar eri ayrılsa; eli ziyade
yayılmaktan haps ve men edip, adale ile bilek
istikametine yakın olur. Kaçan iki
yer birbirinin üzerinde ön ve üst
taraflarına hareket eylese, el
yumulup, bileği pazuda ön tarafa teğet
olur. İki
çıkıntının aşağı tarafları, tek bir
şey gibi toplanmış olup,
onlardan geniş ve ortak bir çukur
meydana gelir ki, çoğunlukla alt
çıkıntıda
bulunmuştur. Bu çukurdan fazla kalan âfetlerden uzak olmak için
yumru ve kaygan
yaratılmıştır. Alt bilek kemiğinin çukuru gerisinde
uzunlamasına bir çıkıntı vardır ki,
faydası: Korumak ve kollamaktır.
Üçüncü Madde
El ayasının kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
El ayası, bir
çok kemiklerden meydana gelmiştir. Ta ki cüzüne erişen
âfet, bütününe
erişmesin. El ayası, eli yumduğunda, o kemiklerle
çukurlaşmakta ve büyük
cisimler üzerinde avucun çukur olmasıyle, kayganların
tutulması mümkün
olsun. Bu kemiklerin mafsalları birbirine
zaptolunmuştur, ta ki dağılmasın.
Avucun aldığı nesnelerde tutuşu zayıf
olmasın. Hatta ayanın derisi soyulsa,
bu kemiklerin hepsi bitişik ve tek
görünür. Bu bitişme ile bile bu
kemikleri birbirine birçok bağlar,
sağlam bağlayıp; bir miktar mutavaat
vermiştir. Ta ki avucun içinde
kavramaya yarayan çukurluk meydana gelsin.
Aya kemikleri yedi ve bir de fazla
kemik yaratılmıştır. Ama yedi asıl
kemik, iki saf
kılınmıştır. Bir safı,
bilekten yanadır ki, cisimleri ince
ve sayları üç
bulunmuştur. İkinci safın kemikleri, parmak taraklarından
yana
bulundukları için
geniş olup, sayısı dört bilinmiştir. Şu halde üçü
araya
sıkıştırılıp,
bileğe yakın olan tarafı ince ve gayet bitişik
bulunmuştur.
Öteki safa yakın
olan tarafı, geniş ve bitişiklikleri az
kılınmıştır.
Sekizinci kemik ise, el
ayasının iki safını düzenlemek için değil, belki
ayaya yakın olan
siniri korumak içindir. üç kemiğin açlarının
birleşmesinden,
onun tek ucu hâsıl olup, iki bilek kemiği uçlarından hâsıl
olan geni çukura girip,
ondan mafsal yumulur ve açılır. Alt bilek kemiğinde
açıklanan
çıkıntı, aya kemiklerini yakın ola kemiğin çukuruna
girip, onunla
mafsal, eğik ve
açık olmuştur.
Tarak kemikleri dört
olup, dört parmağa mukabil gelmiştir. Bu tarak
kemikleri, ayaya
yakın olan tarafta birbirine yakın olmuştur. Ta ki bitişik
gibi olan kemikleri
ayaya bitişmesi gökçek olsun. Parmaklar tarafından yana
bir miktarca açık
olmuştur. Ta ki kemikler, farklı açıklıklara güzel
bitişsin. İç
tarafından çukur olmuştur, ta ki genişlik ve
sıkışıklığa
yardımcı
olsun. Aya mafsalı ile tarak kemikleri, aya etrafında olan
çukurlara,
kıkırdaklara bürünmüş olan tarak kemiklerinden
çıkıntılar
girişiyle telif
edilmiş yaratılmıştır.
Parmak kemiklerini
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki,
anatomi bilginleri demişlerdir ki: El parmakları
eşyayı
kavramakta yardımcı âletlerdir. Parmakların eti, kemiklerden
hâli
yaratılmadı.
Gerçi muhtelif hareketleri sülük ve balık hareketleri gibi
mümkün idi. Lakin
parmakların işleri, el titremesi gibi zayıf olmayıp,
metin ve kavi olmak için
kemiklerle dolu yaratılmıştır. Bu parmaklar, birer
kemikten
yaratılmayıp, müteaddit kemiklerle bulunmuştur. Ta ki işleri zor
olmasın. Her parmak üç kemikten
yaratılmıştır. Zira ki, üçden ziyade olsa,
ağır eşyayı
zaptetmekten âciz kalırdı. Üçten az olsa, parmakların
hareketleri eksik olurdu. Parmak
kemiklerinin uçları ince, kaideleri
geniştir. Üsttekiler alttakilerden
boy boy büyük yaratılmıştır. Ta ki
yüklenici ve yüklenen arasında
münasebet gökçek olsun. Bu kemikler yuvarlak
kılınmıştır. Ta ki
âfetlerden korunmuş kalsınlar. Boşluksuz ve iliksiz,
sertlik üzere yaratılmıştır. Ta ki çekme ve
kavrama hareketlerinde
metanetleri sağlam ve kuvvetli olsun. Dışları
yumru, içleri çukur
bulunmuştur, ta ki tutma ve oğma kolay olsun.
Dış tarafları dahi baş parmak
ve küçük parmak gibi parmak olmayan taraflar yumru
kılınmıştır; ta ki
sıkışma anında âfetlerden korunmuş olan
yuvarlak şekle benzesin. İçlerinde
et az olmuştur. Ta ki onları koruyup ve örtüp, kavrama
ile temas olunan
nesnelerin altında eğilici
olsun. Dış tarafları etsiz kılınmıştır.
Ta ki,
ağır olmayıp, hafiflik
bulsun. Parmakların etrafında tırnaklar olmuştur. Ta
ki uçları, etkili silah yerini
tutsun. Parmakların uç etleri çoktur. Ta ki
birine
yapıştığında iyice tutsun. Orta parmağın
mafsalı uzun olup,
ötekilerininki daha kısa
olmuştur. Ta ki, kavrama sırasında parmakların
etrafı eşit olup, avucun
içinde boş yer kalmayı, muntazam olsu. Kavranan
yuvarlak üzerinde el ayası ve
parmaklar çukurlaşıp, her taraftan ona temas
kılsın.
Baş parmaklar, diğer
dördünden daha kısa ve kalın yaratılmıştır. Ta ki
hepsine mukavemette muadil kalsın.
Eğer baş parmak, kendi yeri
gerisinde
konulsaydı, faydası
kalmayıp, engelleri peyda olurdu. Zira ki eğer
baş parak, elin içinde
olsaydı, el içiyle ola işlerin çoğu yapılamazdı. Eğer
küçük parmak tarafında konulsaydı,
iki el, kavradıkları nesnede, birbirine
mukabil ve uygun gelmezdi ve birbirine
yardım edebilmezdi. Eğer elin
sırtına olsaydı, ziyade
uzak olup, yararı kalmazdı. Başparmak, tarak
kemiğine bağlanmadı. Ta
ki kendi ile dört parmak arasında mesafe dar
olmaya. Şu halde, vakta ki, dört
parmak bir taraftan, bir nesneyi kuşatıp,
başparmak ta onlara mukavemet
eylese; elin, bir büyük nesneyi alıp
kavraması mümkün olur ve bir
tarafla başparmak, avucun kavradığı nesnenin
azası benzeridir ki, onu örter. Bütün
parmakların asâyişi, rutubetli ve
yapışkan
kılınıp, birine giren rutubetli ve yapışkan
kıkırdak ve çukurlara
bitişik
yaratılmıştır. Ta ki onunla rutubetleri sürekli olup,
onlara
hareketlerinden kuruluk gelmesin. Mafsallarını, kuvvetli
bağlar sarıp,
kıkırdak örtüleriyle bitişik
yaratılmıştır. Ta ki muhkem olsunlar. Ziyade
sağlamlık için mafsallarında bulunan
açıklıkları, küçük kemikler ile
doldurulup, metanet verilmiştir. Bunlara: Semsemaniye derler.
Tırnaklar dört fayda için yaratılmıştır.
Birinci faydası: Bir nesneyi
bağlayıp düğümlemekte; parmaklara dayanak
olmaktır. İkincisi: Onlarla ufak
nesneleri kaldırıp toplamaya kudret bulmaktır.
Dördüncüsü: Bazı vakitler,
gerektiğinde, silah gibi onlarla düşmandan intikam
almaktır. Tırnakların
etrafı, yuvarlak kılınmıştır. Ta ki
çarpma âfetlerinden korunsunlar.
Yumuşak kemiklerden yaratılmıştır. Ta ki
sert nesnelerle karşılaşmada
kolaylıkla eğilip, selametle bükülsünler. Mukavemetle
yarılıp ve kırılmayıp,
sağlam kalsınlar. Kazınma ve törpülenme taraflarında
bulunmuşlardır. Onun
için büyüyüp ve gelişip, uzar
kılınmışlardır. Ta ki çarpmalarda
mahvoldukça
yine tamam olsunlar. Uzadıkça,
kesmekle karar bulsunlar.
Beşinci Madde
Kasık kemiklerini
ve kalçayı bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki,
anatomi bilginleri demişlerdir ki: Bedende bulunan
kemiklerin biri dahi
kasık kemiğidir. O, kuyruk sokumu yanında sağlı ve
sollu iki kemiktendir
ki, kasığın ortasında sağlam bir mafalla birbirine
bitişmiştir.
Bunlar, adı geçen üstteki kemiklerin yesası gibi bilinmiştir.
Alttaki kemiklerin
hepsinin yüklenicisi ve nakledicisi bulunmuştur. Bu iki
kemiğin her biri
dört cüze taksim olunmuştur. Boşluktan yana olan
parçalarına
hâsıla kemiği ve harkafe kemiği adı verilmiştir. Önden
yana
olan parçalarına
kasık kemiği denmiştir. Arkadan yana olan
parçalarına virek
kemiği denilmiştir. içe ve
aşağıya olan parçalarına kalça payı denilmiştir.
Zira ki, bularda, iki kalça
kemiklerinin yumru uçları girecek oyuklar
bulunmuştur. Bu iki kemik üzerinde
meni âletleri, rahim, makat, mesane gibi
latif azalar konulmuştur.
İki ayağın faydası: iki nesnedir. Biri nizam,
üzere ayakta durmaktır ki,
iki ayak ile sabit ve kaimdir. Biri
yukarı çıkma, inme ve düz durma
durumlarında intikallerdir. iki
kalça ve iki ayak ile bu intikaller
yapılır. Zira ki, eğer
ayağa bir âfet erişse, ayakta durma düzeni zor olur.
İntikal kolay ve rahat olur. Eğer kalça ve baldır
adalesine bir âfet
erişse, o vakitte ayakta durma kolay olur, intikal zor olur.
Ayak
kemiklerinin birincisi iki kalça kemiğidir ki, bedende olan
kemiklerin en
büyüğüdür. Zira ki, bu iki kemik, üstlerinde olanı
yüklenici ve altlarında
olanı nakledicidir. Bu iki kemiğin üst tarafları
kubbe gibi yumru olup,
hakk'u-l vikete olan çukura girmiştir. Bu iki kemik, önden ve
boşluktan yana
yumru, geri ve içeriden yana çukur ve kesik
kılınmıştır. Ta ki büyük
adleleri, sinirleri, birçok damarı gökçek koruyup; hepsinden
düz bir nesne
hâsıl olup, onula oturuş daha güzel olsun. Eğer
hakk'u-l virek beraberinde
düz konulsaydı, iki oyluk arası uygunsuz ve geniş
olup, yamuk olurdu. Bu
iki kemiğin alt tarafında diz mafsalları için her
birinin iki çıkıntısı
vardır. Diz mafsalından önce baldır kemiklerini
beyan ederiz, ta ki ondan
diz mafsalı ortaya çıka.
Altıncı
Madde
Baldır kemikleri ve iki diz mafsalını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
bilek gibi
baldır dahi iki kemikten yaratılmıştır.
Biri büyük ve uzundur ki, ona büyük
kasba denilmiştir. Biri küçük ve kısadır ki; üst
tarafı kalça kemiğine
bitişik olmayıp, ona küçük kasba adı
verilmiştir. Kalça gibi baldır
kemiğinin boşluktan yana yumruluğu
bulunmuştur. Küçük kasba, alt tarafta
içten yana yumru yaratılmıştır. Ta ki onlarla baldır adaleleri ve sinirleri
muntazam olsun. Hakikatte baldır,
o büyük kasbadır ki, kalça kemiğinden
kısa bulunmuştur. Ta ki,
hareket için hafif olsun. Bu baldıra bir mutedil
miktar verilmiştir ki; ne üstünü
taşımaktan âciz olur; ne hareketten zorluk
bulur. Bununla bile küçük kasba ile
dahi ona kuvvet ve sağlamlık
verilmiştir. Küçük kasbanın
bu sağlamlığından dahi büyük kasba ie
aralarında olan sinirleri ve
damarları örtücü ve koruyucu bulunmuştur.
Mafsal önünde büyük kasbaya
iştirakle yumulma ve yayılmaya kuvvet vermek
için yaratılmıştır.
Diz mafsalı: Kalça kemiğinin
alt tarafında olan iki çıkıntının baldır
kemiğinin üst tarafında
bulunan iki çukura girmek ile hâsıl olmuştur.
Bunlar, birer lif bağı ile
bağlanmış olup, iki taraftan iki metin bağ ile
muhkem düğümlenmiştir.
İkisinin önleri diz kapağı kemiğinde
yerleşmiştir.
Diz kapağı ayrı bir
yuvarlak kemiktir ki, ona diz gözü denilmiştir. Bunun
faydası, diz üzerinde oturma
anında diz mafsalını ayrılmaktan bu kemik ile
koruyup, emniyet bulmaktır. Bu
ağır bedeni taşıyan mafsal, hareketi ile
kuvvet verip, ona direk olmaktır. Ve
bu kemiğin yeri bu mafsalın önünde
bulunmuştur. zira ki bu mafsala
ani saldırı ve çarpma çoğu zaman ön
taraftan olur, bilinmiştir. ama
geri taraftan yana ani çarpma olmayıp, sağ
ve sol tarafa eğilmesi az
bulunmuştur. Şu halde ani kalkma ve oturmalarda
diz mafsalına ön taraftan zor
zahmet gelmekle ihtiyat kılınmıştır.
Yedinci Madde
Ayak kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Ayak, ayakta
sebat için âlet
yaratılmıştır. Şekli, ayakucu tarafına
uzamış bulunmuştur.
Ta ki üzerine dayanma ve dinelmeye
yardımcı olsun. İç taraftan yana beli
ince
kılınmıştır. Ta ki ayakta durma durumunda ön
tarafı ayaktan yana dönük
olup, yürürken atılacak
ayağın dayanmakla, yürüme düzeni uygun olsun.
Dikenli olan yere, ayak
bastığında tabanı üzere olup, diken ona şiddetle
batmasın. Yuvarlak nesnelere ayak
ayası, kolay ve sağlam basıp, bir tarafa
kayıp gitmesin. Ayağın
çok kemikten oluştuğundan nice faydaları
bilinmiştir. Biri budur ki: Ayak,
bastığı nesneyi gerektiğinde sağlam basıp
sabit olmaya kadir bulunmuştur. Zira
ki ayak, bastığı nesneyi el ayasının
kavradığı gibi kavrar
bilinmiştir. Sair faydaları, çok kemikli olan azanın
sayılan faydalarının
aynısı bulunmuştur.
Bir ayağın kemikleri yirmialtı
adet olmuştur. Biri topuk kemiğidir ki,
onunla bacak mafsalı
tamamlanmıştır. Biri ökçe kemiğidir ki, ayakta
durmanın temel direği onunla
bulunmuştur. Biri kayık kemiğidir ki, ayağın
ortası onuna yerden kalkıp ön
tarafı dahi onunla yere gelir. Ayak bileğinin
dört kemiği vardır ki,
onlarla ayak taraklara bağlanır. Biri merdiven
kemiğidir ki, altıgen
şeklindedir. O, ayağın dış tarafından yana
konulmuştur. Ta ki, yer üzerinde o
tarafın sebatı gökçek bulunsun. Beş
kemik dahi tarak için
yaratılmıştır.
insanın ayak topuğu
diğer hayvanların topuğundan daha çıkıntılı
kılınmıştır.
Ayağın hareketinde
faydalı olan kemiklerin en yararlı topuk bulunmuştur.
Nitekim ayağın sebatında
faydalı olan kemiklerin en lüzumlusu topuk
bilinmiştir. Topuk, daha önce
açıklanan iki baldır kemiğinin yuvarlak
tarafları arasında
konulmuştur ki, onu üst tarafından, kafasından, dış
tarafından ve iç tarafından
kuşatmıştır. Onun iki tarafı, topuk kemiğindeki
çukura girmiştir. Bu topuk, bacak
ile ökçe arasında bir vasıtadır ki,
onunla birbirine gökçek bitişmesi
bulunmuştur. O ikisi arasında mafsal,
metin olmuştur. Topuk ortada
bulunup önünden kayık kemiğine, mafsal bağı
ile bağlanmıştır.
Kayık kemiği, geri tarafından ökçe kemiğine, ön
tarafından bilek kemiğinin
üstüne, dış taraftan yana bacak kemiğine
bitişmiştir. ökçe,
topuğun altında konulup, kendi sert, arka tarafı
yuvarlak
yaratılmıştır. Ta ki, afetlere mukavemet edip, sertlikle
isabet
eden nesneleri iyi tarafa atsın.
Alt tarafı düz kılınmıştır. Ta ki, düz
basması kolay olup,
bastığı nesne üzerinde rahatla karar etsin. Ölçüsü
büyük olmuştur. Ta ki, bedenin
yükünü taşımaya kudreti yetsin. Şekli, uzun
üçgen olup, yavaş yavaş
incelip, ayağın ortasında dış tarafına
ulaştığında
son bulmuştur. Ta ki,
ayağın çukuru arkadan ortaya doğru yavaşlıkla gitsin.
Ayak bileği, el bileğine
uymaz. Zira ki, ayak bileğinin kemikleri bir saf;
el bileğininkiler iki saf
bilinmiştir. Bu bileğin kemik sayısı, ondan az
kılınmıştır.
Zira ki, kavrama ve harekete ihtiyaç, elde çok bulunmuştur.
Ayaktan istenen, sebat ve sağlamlık bilinmiştir.
Mafsal ve kemiklerin
çokluğu sebat ve sağlamlığa zararlı
olduğu gibi, yoklukları dahi sebat ve
sağlamlığa zararlı olduğundan, insan
ayağı bu biçimde yaratılmıştır.
Ayak tarağı, beş kemikten bileştirilmiştir.
Ta ki, her birine beş parmaktan
biri bitişip, bir safta dizilsinler. Ayağın
parmakları, elinkilerden daha
kısadır. Zira ki, ayakta istenen metanet, elde kavramak
bulunmuştur. Ama
baş parmak iki büyük boğumdan ve ondan başka
parmakların hepsi üçer
boğumdan yaratılmıştır. Ta ki, yürüme
hareketi düzenini bulup, yürüyüşünde
âhenk olsun.
Böylece insan bedeni semsemelerle (susam şeklinde kemik)
birlikte toplam
üçyüz kemikten oluşmuştur. Bu bileşim üzere bulunan
şaşırtıcı terkipler,
akıl sahiplerine ibret olmuştur.
Şaşırtıcı şekillerinde benzersiz
yaratıcıyı
fikreden ve düşününe akıllılara hayret
gelmiştir. Şaşanlar, bu sanat
şaheseri binadan çok ibret alıp, nice izzet ve lezzet
bulmuştur. Yaratıcı
ve şekil veren Allah, münezzehtir, deyip hayrette kalmıştır.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |