33-Bölüm
:033:
İKİNCİ Bölüm
Omurga kemikleri, boyun kemikleri, kaburgalar, eğe kemikleri
ve köprücük
kemiklerinin bileşim keyfiyetini beş madde ile
açıklar.
Omurga kemiğinin bileşim keyfiyetini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilgileri demişlerdir ki:
Omurga kemiği
nice faydalar için yaratılmıştır. Bir
faydası budur ki, canlının bekasında
kedisine muhtaç olunan murdar iliği (omurilik) içinde
bulundurmuştur. zira
ki bütün uzuvların sinirlerinin çakış yeri
dimağ olsaydı, insanın başı
şimdiki görünüşünden fazla büyük olmak gerekirdi. Bedene
ağır bir yok olurdu.
sinirler, uzak uzuvlara ulaşmakta, uzun mesafeye muhtaç olup;
âfetlere ve
kopuntulara açık olmaktan başka, ağır
uzuvları yerlerine çekmekte
kuvvetleri az olurdu. Şu halde
yaratıcı Allah Taâlâ, hikmet ve inayetiyle
dimağdan bir cüz olan
omuriliği bedenin aşağısına erimiş bir maden gibi
akıtıp, omurgayı ona
muhafız etmiştir. Ta ki omurga etrafında sinirlerin
Bölüm
leri tevzi olunmak uygun olup,
daha güzel ola. Omurganın bir faydası
budur ki: Önünde konulmuş olan
azaların koruyucu kalkanı bulunmuştur. Onun
için boğumlar ve
çıkıntıları vardır ki, onlar: Senaşen ismiyle
isimlendirilmişlerdir. Bir
faydası dahi budur ki, beden kemiklerinin
yaratılışına esas
ve temel bulunmuştur. Nitekim gemi omurgası gibi olduğu
yukarıda bilinmiştir. Onun
için omurga kemiği gayet metin ve muhkem
yaratılmıştır. Bir
faydası dahi budur ki, insanın ayağa kalkması için ve
hareketine imkan içi müstakil
bulunmuştur. Onu için omurga kemiğinin düzeni
omurlarla nazm olunmuştur. Hepsi
tek kemik veya büyük kemikler olmayıp, güzel
intizamı, en iyi
yaratılış üzere kılınmıştır. Omurlar
arasında bulunan
mafsallar e yumuşaktır ki,
kıvamı za'f bula ve ne serttir ki katlanmaya
engel ola. Belki böyle ara ara
yaratılmıştır. Omurganın omurları bir
kemiktir ki, ortasından omurilik
nüfuz edecek delikleri vardır. Bazı
omurların sağ ve solundan
deliğin iki tarafından dört çıkıntısı
bilinmiştir. Bazısı
yukarıya ait, bazısı aşağıya aittir. Bazı
omurların atı
çıkıntısı olup,
dördü bir tarafında, ikisi bir tarafında bulunmuştur. Bazı
omurların sekiz
çıkıntısı müşahede
kılınmıştır. Bu çıkıntıların
faydalarının biri budur ki:
Bunlarla afsala nasb ve bitişme ile omurlar
arası muntazam olup; birinin
çıkıntılarının başları, birinin
oyuklarına
grimiş olup, metanet bulmuştur. Bu omurga
omurlarının çıkıntılarındın
gayri, başka çıkıntıları vardır ki,
onların faydaları; çarpmadan koruyup,
mukavemetleriyle kalkan olmaktır. Bu
çıkıntılar, sert ve geniş kemikler
bulunmuştur ki, omurların uzunlaması üzerine
konulmuştur. Bunların
gerisinden yana yerlerine şevk ve senasen denilmiştir.
Sağda ve solda
ulunanlarına kanatlar derler. Bunlar, bedenin uzunlamasında
olan sinir,
damar ve adaleleri korurlar. Kenarlara yakın olan
kanatların bir faydası
dahi budur ki: Kenarların üst tepeleri bunlara
çakılmış olup, oyuklarıyla
raptedilmiş olu. Zira ki her kanadın iki çukuru ve her
kenarın iki yumru
çıkıntısı vardır. Bu omurların orta
deliklerinden başka ince delikleri
vardır ki onlardan sinirler çıkıp, damarlar girer.
Bu delikler onun için
omurların iki tarafından yaratılıp, gerisinde
bulunmamıştır. Zira ki onda,
giren ve çıkan damarları
çarpmadan koruma gerekmez.
Damarlar ve sinirler, eğer
omurganın önünde yaratılsaydı, bedenin tabiî
ağırlığıyle ve
iradî hareketiyle meyilli olan yerlerde vaki olmakla, zayıf
olup, raptedemezlerdi. Bu, koruma için
olan çıkıntıların üzerine sinir ve
rutubet akıcı olup,
kaplamış ve örtmüştür ki, teğet olduğu et, incinmesin.
Mafsalların
çıkıntılarının da durumu budur. Onar, birbirini takip ile
muhtem tutup, her
taraftan raptederler. Lakin önden olan takip gayet
sağlamdır. Geride ola
selistir. Zira ki ön tarafa eğilme, arkaya eğilmekten
ziyade gerekir. Şu halde
omurganın omurları, takip ve irtibatlarıyle böyle
muhkem olduklarından, tek bir
kemik gibi sebat ve sükûn için
yaratılmamıştır.
Eğime ve katlanmayı kabul etmeleriyle esnek olduklarından,
birçok kemikler gibi hareket ve
esneklik için konulmuştur.
İkinci Madde
Boyun omurlarını
bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi
bilginleri demişlerdir ki: Boyun omurları
akciğer için, akciğer nice
faydalar için yaratılmıştır ki, açıklansa
gerektir. Boyun omurlarının,
omurga omurlarının üstündeki, altında olan
omurun üzerinde yüklenmiş
olduğundan, her bir omur, kendi taşıyıcısından
küçük ve hafif
yaratılmıştır. Ta ki âzanın hareketi hikmeti bir düzen
üzere
bulunmuştur. Omurganın en
altında ve sonunda olan omur, hepsinden daha
büyük ve daha sert
yaratılmıştır. Ana karnında, kemiklerin
nizamından önce
bulunmuştur. Kair içinde hepsinden
sonra çürüyüp, toprak olur
denilmektedir. Omuriliğin en üstü,
yer altındaki su yolu gibi çok ve katı
olduğu için boyun
omurlarının delikleri daha geniş
kılınmıştır. Zira,
sinir Bölüm
lerinden yukarıya
mahsus olan, aşağıya mahsus olandan çoktur. Şu
halde boyun omurları küçük ve
delikleri geniş olması, ince cisimlerin
gereği olarak, hepsinden sert ve sağlamdır. Senasenleri
küçük, kanatları
büyük ve ikişer başlı
yaratılmıştır. Bu omurların harekete ihtiyacı,
sebata
ihtiyacından fazla olduğundan, üst mafsalları alt
mafsallarından selis ve
yumuşak kılınmıştır. Bu
mafsalların şiddet ve sağlamlığa ihtiyacı az
olduğundan boyun altındaki gibi, üst alta
bağlı olan mafsal çıkıntıları
büyük ve geniş olmayıp, küçük bulunmuştur.
Boyun omurlarının sayısı yedi olması,
uzunluğu mutedil olmak içindir. Bu
omurların birincisinden başka, her birinin onbirer
çıkıntısı vardır ki,
birer sinüse, ikişer şube, ikişer kanat ve
yukarı tarafa çıkmış olan dörder
çıkıntı ve aşağıya dörder
çıkıntılıdır. Sinirlerin çıkış yerinin
yuvarlak
deliği, her iki omur arasında, yarım üzere taksim
olunmuştur. Fakat ilk
omur ile ikinci omurun nice özellikleri vardır ki, sair
omurlarda bulunmaz.
Zira ki, başın sağ ve sola olan hareketi, kendi ile
birinci omur arasında
bulunan mafsal ile bağıntılı olmuştur.
Başın ön ve arkaya olan hareketi,
kendisi ile ikinci omur arasından bulunan mafsal ile vücut
bulmuştur. Ama
ilk mafsal, birinci omurun şahsiyeti üzerinde sabit
olmuştur. Bu omurun üt
tarafında iki oyuğu vardır ki, onlara baş
kemiğinin iki çıkıntılı tarafı
girmiştir. Vakta ki bu iki çıkıntının
birisi oyuğundan yukarı çıkıp, öbürü
oyuğuna tamamiyle gömülse; baş ondan yana meyledip, o
tarafa eğilir. Ama
ikinci mafsal, ikinci omurda bulunmuştur. Bu omurun ön
tarafında uzun bir
çıkıntı yaratılmıştır ki,
birinci omurun omuriliğin önünde olan deliğinden
girip, baş kemiğinde bulunan omuruna ulaşır.
Vakta ki, sözü edilen çıkıntı,
o omurun deliğinden geçip, omura girse, baş ön tarafa
meyledip eğri olur.
Eğer çıkıntı oyuğundan çıkarsa,
baş düz durur. Eğer çıkıntı, deliğinden dahi
çıkarsa baş arka tarafa kaykılır. İkinci omurun gerisinde dahi kısa bir
çıkıntı vardır ki,
ancak birinci omurda olan çukuru itçinde hareket
edip,onu geçmez. Ama birinci omurun
özelliğidir ki, sensenesi olmaz.
Olmadığının
faydası budur ki, ağır olmayıp çevresinde olan sinir ve
adalelere zahmet vermez. Bu çukur baş kemiğinde
gömülmüş gibi olduğu için
kanatları dahi yoktur. Zira ki, sinirlerin
başlangıç yerine yakın olup,
yerleri dar olduğundan kanatları bulunmaması
hikmet-i ilâhidir. Bu omurun
özelliklerindendi ki, sinirle ondan doğarlar. Sair omurlar
gibi iki
tarafından ve ortak noktadan doğmazlar. Ancak geri
tarafının üstünden iki
delikten hepsi lif gibi ince oldukları halde
dışarı çıkarlar. Uzadıkça yavaş
yavaş alınlaşırlar; yerlerine göre kalın
olup, metanet bulurlar. İkinci
omurun kısa çıkıntısı, gerisinin üstünde
bulunup, onda sinir çıkış yeri
deliği mümkün olmadığından, bunun delikleri
sensenesinin yanlarında
kırılmıştır. Bu ikincinin
çıkıntıları sağlam bağlarla birinci omura
bağlanmıştır. baş mafsalı, birinci
omur ile selis bulunmuştur. İkinci omur
ile sair omurlar mafsallardan daha selis
kılınmıştır zira ki, bu iki mafsal
ile olan baş hareketlerine ihtiyaç faza bulunmuştur.
Hepsi yaratıcının
san'atı bilinmiştir.
Göğüs omurlarını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Omurlar
kemiklerdir ki, kaburga kemiklerine bitişik olup, önemli
azaları toplayıcı
ve muhafızdır. Bunlar oniki omurdur ki, onbirinin
sensenesi ve kanatları
vardır. Birinin kanadı yoktur. Senseneleri eşit
değildir. Zira ki,
bunlardan yürek gibi mühim azaya en yakın olup, bitişik
oanı daha büyük ve
daha kuvvetlidir. Göğüs omurlarının kanatları
diğerlerinden sert olup,
kaburgalar onlara ulaşmazlar. Göğsün yedi üst omurunun
senseneleri büyük ve
kanatları kalın olup metanet bulmuştur. Ta ki,
uzuvların demiri olan yüreği
en iyi şekilde koruyalar. Çünkü bu omurların cisimleri, sensene ve
kanatlarına gitmiştir.
Şu halde bunların mafsal çıkıntıları, kısa
ve geniş
suret bulmuştur. Onuncu omurun üzerinde
bulunan omurların üst tarafa doğru
olan mafsal
çıkıntılarında setli çukurları vardır. Aşağıya
doğru olan
çıkıntıları yumru
tarafları, o çukurlara girip, senseneri aşağıya
varmıştır. Onuncu omurun
sensenesi kubbe gibidir. Mafsal çıkıntılarının iki
tarafında olan çukurları
setsiz bulunmuştur. Zira ki, üstü, altıyla birlikte
setlenmiştir. Onuncunun
altındaki çıkıntıları üst tarafına ve
çukurları
aşağı tarafına
meyilli olup, senseneleri üst tarafına kavisli bilinmiştir.
Onikinci omurun kanatları olmaz:
Zira ki, onda kaburga kemiği varken gerek
kalmaz.
Midenin zarları tarafı, bu
onikinci omura bitişiktir bu omurun üstü küçük
yapılı olduğundan,
kendisinde fazla mafsal çıkıntısı yoktur. Göğüs
omurları,
boyun omurlarından büyük
olduğu için müşterek delikleri iki omur arasında
eşit bölünmeyip, derece derece
yukarıdakinde fazla ve aşağıdakinde az olup,
sinir deliği tamamıyle onuncu
omurda bulunmuştur. Göğsün diğer omurları ve
iki uyluk arası olan böğürün
bütün umurları, bu delikleri tamamiyle içine
aldığı için onların
olmaları ve sinirlerin çıkışı için bu omurların
sağ ve
solunda birer delik
yaratılmıştır. Göğüsün omurlarının üzerinde
sensene ve
geniş kanatları vardır. Mafsal
çıkıntılarının aşağıları, koruyucu
kanatlara
benzer genişliklerdir.
Böğürün omurları beş
kemik olmuştur. Böğür, kuyruk sokumu ile beraber
kasığın tamamına kaide gibi olup, o direk
kemiğin taşıyıcısı ve bacak
sinirlerinin çıkış yeri olmuştur. Böğür
kemikleri üçtür ki, onlar bütün
omurlardan daha sert, mafsalları daha sıkı ve
kanatları daha geniş
bulunmuştur. sinirler için ön ve arka taraflarında
delikler vardır ki,
oyluk mafsalları onlara mâni olmaya. Bu böğür kemikleri
açıklanan böğür
kemiklerine benzer.
Kuyruk kemiği, üç kıkırdak omurdan meydana
gelmiştir. Çıkıntıları yoktur
Küçük olduklarından, boyun omurları gibi sinirleri ortak
deliklerden
bitmiştir. Üçüncü omur tarafından bir sinir
çıkmıştır. Şu halde bu
açıklamadan anlaşılmıştır ki,
omurganın tamamı bir tek nesne gibidir.
Fazlalık ve şekillerse yuvarlaktır. Zira ki çarpma
âfetlerini kabul
etmekten en uzak şekiller, yuvarlak şekillerdir. Onun
için omurga
omurlarının yukarıdakinin başı
aşağıya, aşağıdakinin başı
yukarıya
kaykılmış olup, orta omur olan onuncusu
yanında hepsi toplanmıştır. Bu
onuncu omur, omurganın uzunluğu hasebiyle senasenin
ortası olup, iki
yönden birine bükülmüştür. Ta ki iki taraftan her irinde
bulunan dokuz
omur, bu onuncu omurun üzerine toplanmış olup, nizam
bulalar. Şu halde
boyun omurları ile omurga omurlarının toplamı,
yirmialtı omuru bulmuştur.
Dördüncü Madde
Kaburga kemiklerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Kaburga
kemikleri, kuşattıkları nefs âdetlerini ve
gıda âletlerinin yükseklerini
korumak için yaratılmıştır. Şu halde
bunlara ağırlık olmak için ve birine
eren âfet hepsine ermek için gıda ve nefesten göğüs
boşluğu dolup, geniş
yere muhtaç olduğundan açılmak kolay olmak için ve
teneffüs işlerine tayin
olunan göğüs adalesi çözülmemek için müteaddit kaburga
kemikleri olup,
hepsi tek kemik olmamıştır. Bu göğüs
kemikleri, baş aza olan yüreği ve onun
ardında bulunan azayı
kuşatmışlardır. Zira ki, o azalara
ârız olan
âfetlerin tesiri, büyük iş
olduğundan, onları tam bir ihtiyat ile korumak
lazımdır. Onun için üstteki
yedi kaburga, kedi içlerinde olan nefsanî aza
üzerinde, göğüs yanında
birleşip, yüreği her yönden korumakla her yönden
kuşatmışlardır. Ama
gıda azasına komşu olan alt kaburgalar, arka taraftan
koruyucu kalkan gibi, karaciğer
dalak vesair azayı korumak içindir ki,
birbirine bitişik olmayıp
derece derece kısalmıştır. Yukarıdakilerin uçarı
arası yakın ve
aşağıdakilerin uzak bulunmuştur. Ta ki, midein yeri
geniş
olup, gıda ve nefesten
dolduğunda güçlük çekip, incinmiş olmasın.
Üstteki yedi kaburga, göğüs
kaburgaları ismiyle isimlendirilmiştir. Bunlar,
her taraftan yedişer
kaburgadır ki, iki ortaları büyük ve uzun, etrafı kısa
kılınmıştır.
Zira ki bu şekil, her yönden insanın uzuvlarını daha iyi
sarmıştır. Bu
kaburgalar, yumruları üzere, önce aşağıya meyledip, ondan
yukarıya dönerek, kemikler,
göğüse bitişmiştir ki, sardıkları mekan geniş
bulunsun. Nitekim kaburgaların her
birinden iki çıkıntı, omurga omurlarının
her bir kanadında olan iki çukur
omura girip, katmerli mafsal hâsıl
olmuştur. Bunun gibi, bu yedi
kaburganın göğüs kemikleri ile bulunan
bileşimi, aynen omurga
omurlarının omurga ile olan bileşimi gibi suret
bulmuştur.
Geri kalan beş kısa kaburga,
arka kemiklerdir. Uçları sivridir. Uçları
kıkırdaklarla
korunmuştur ve çarpmalardan uzaktır. Kırılmaktan emin,
yumuşaklıkla sertlik
arasında ota bir kıkırdak cisim ile yumuşak uzuvlara
bitişik ve gömülüktür.
Göğüs kemiği, yedi kemikten oluşmuştur. Onun
tek kemik olduğu, yine
hafiflik için bilinmiştir. Kendi, yumuşak
kıkırdaklarla bağlanmış ve
mafsalları sağlam yaratılmıştır. Ta
ki, solunum organlarının genişlemesinde
yumuşaklıkla müsaadeleri bulunsun. Bu kemiklerin
sayısı, kendilerine bağı
olan kaburgaları sayısınca yedi bulunmuştur.
Göğüs kemiğinin en altına
geniş bir kıkırdak kemik bitişmiştir ki,
onun aşağı tarafı yuvarlak gibi
olup, hançere benzemekle, hançer kemiği nâmıyle
şöhret bulmuştur. Bu
kemiğin faydaları: Midenin ağzını
koruyup, göğüs kemiği ile yumuşak uzuvlar
arasında aracılık edip, sert ile yumuşak
arasını birleştirmekte uyuntu
vermektir.
Köprücük kemiğini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, anatomi bilginleri demişlerdir ki:
Köprücük
kemiği, göğüs kemiğinin iki yanından her
birinin üzerine konulmuş bir
kemiktir ki, onun boşluğundan boğazın
yanında boş bir açıklık kalmıştır. Ta
ki ondan dimağa yükselen damarlar ve inen sinirler geçip yol
bulmuştur. Bu
kemik, boşluğa meyledip, omuz tarafınada
bitişmiştir. Omuz, bu kemikle
bağlanmış olup, ikisi birilikte kol kemiğine
bağlanmıştır.
Omuz kemiği ince faydalar için vücuda gelmiştir. Bir
faydası budur ki: Kol
ile el ondan asılı olup, göğse bitişsin. iki
elin, birbirine hareketi kolay
olup, selasetten kalmasın. Bir faydası budur ki: Omuz,
kaburga
kemiklerinden uzak olup, iki kolun hareketi geniş kalıp,
engel olmasın. Bir
faydası budur ki: Göğse hasredilmiş olan uzuvlara
kalkan olup, omurga
omurlarının senasin ve kanatları makamında
durup, göğse âfet ermesin. Bu
omuz kemiği, göğüs boşluğundan yana ince,
enseden yana kalın olmuştur.
Boşluk tarafı üzerinde bükülmemiş bir boşluk vardır
ki, kolun dönen tarafı
ona girmiştir. Bunun içi çıkıntısı
vardır ki, birisi arka ve süt tarafına
kalkılmıştır. O, karga burnu nâmını
bulmuştur. Onunla omuz, köprücüğe
bağlanmıştır. O çıkıntıdır
ki, kolun ucunu üst tarafa eğilmekten engel
olmuştur İkinci çıkıntısı,
aşağı ve ön tarafa gelmiştir. Yine kol kemiğinin
çıkmasına engel olmuştur. Şu halde
göğüsten yana uzaklaştıkça, geniş olup,
yayılmıştır. Bu çıkıntının
dışı üzerinde üçgen gibi bir çıkıntı vardır
ki,
onun kaidesi, boşluktan yana, dar açısı
göğüste yana gelmiştir. Ta ki
sırtın düz olmasına halel gelmemek için, omurga
omurlarının senasini
yerinde koruyucu olmuştur. Bu çıkıntıya
bitişik olan kıkırdağın yuvarlak
tarafıyle omuz genişliği son bulmuştur. Bu
kıkırdağın bitişmesi de, diğer
kıkırdaklar gibi bilinmiştir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |