Kalplerin Keşfi

Mahlûkat Arasında Verilecek Hüküm

Sahabilerden Ebû Hureyre'den (R.A.) rivayet edildigine göre, Peygamber'imiz ((s.a.v.).) söyle buyuruyor:

«Müflis, kimdir, bilir misiniz?» Biz «Aramizda müflis, parasi, pulu ve mali kalmamis kimsedir yâ Rasûlallah diye cevap verdik. Bunun üzerine Peygamber
(S.A.V)´imiz söyle buyurdu.

"Ümmetimin asil müflisi. Kiyamet Günü Allah (CC)'in huzuruna namaz, oruç ve zekât ile geldigi halde falana küfrettigi, filâna iftira ettigi, berikinin malini yedigi, ötekinin kanini döktügü, bir baskasini dövdügü ortaya çiktigi için yaptigi iyiliklerin bir kismi falan, öbür kismi filâna verilen ve borçlari karsilanmadan iyiligi bittigi takdirde hak sahiplerinin günahlari kendisine devredilerek böylelikle cehenneme atilan kimsedir."
Böyle bir hesaplasma gününde basina gelecekleri söyle bir düsün. Çünki riyadan ve seytanin öbür tuzaklarindan kurtulmus bir iyiligin pek yok. Buna ragmen uzun bir süre içinde seytan tuzaklarindan ve riyadan kurtanlabilmis bir iyiligin sahibi olursan onun basina da haksizlik ettigin kimseler üsüsür ve onu hemencecik elinden alirlar.

Kendini dogru yoldan ayirmayarak devamli olarak gündüz oruç tutsan ve geceleri de namaz kilsan bile hemen hemen her gün bütün iyi amellerini silip götürecek kadar dedikodu yaptigini görürsün. Yedigin haramin, harami helâl mi oldugu kesinlesmemis davranislarin ve ibadetlerdeki kusurlarin ne olacak? Boynuzsuz hayvandan hak alinarak boynuzluya verilecek olan ince hesap günü haksizliktan kurtulmayi nasil umabilirsin?
Sahabilerden Ebû Zerr (R.A.) der ki; «Bir gün Peygamber (S.A.V)'imiz boynuz boynuza dögüsen iki koç gözüne ilisti. Bana dönerek:
«Yâ Ebû Zerr, su koçlarin ne üzerine boynuzlastiklarini biliyor musun?» diye sordu. Ben O'na «hayir, bilmiyorum» diye cevap verdim. O bana dedi ki. «Fakat Allah (CC) bu kavganin sebebini biliyor ve Kiyamet Günü aralarinda hüküm verecektir.»
Ebû Hureyre (R.A.):
«Yeryüzünde kimildayan bütün canlilar ve ucan bütün kuslar sizin gibi birer ümmettirler.» (En'am Sûre-i Celilesi. 38) mealindeki âyet hakkinda söyle der:

"Hayvanlar ve kuslar da dahil olmak üzere bütün canlilar Kiyamet Günü yeniden diriltilerek biraraya toplanir ve boynuzsuz koyunun hakkini boynuzlu koyundan alacak derecedeki hassas ilâhî adalet bütün canlilara uygulanir. Bundan sonra Allah (CC) hayvanlara ve kuslara "simdi toprak olun" diye emir buyurur.

Iste o sirada önlerindeki azabi apacik gören kâfirler: «keske ben de toprak olaydim.» diyeceklerdir.

Behey zavalli, o gün al eline defterinin uzun yorgunluklar pahasina islemis oldugun iyilikler sayfasini bos görüp «nerede benin yapmis oldugum iyilikler» diye sorunca «onlar haksizlik ettiklerin kimselerin defterlerine nakledildi» , cevabini alinca ve bir ömür boyu nefsinin arzularina karsi direnerek kaçindigin günahlar ile amel defterinin kötülük sayfalarini dopdolu görüp:

«Yâ Rabb'i, bunlar benim hiç islemedigim kötülüklerdir» deyince.

«Bunlar dedi -(kodusunu yaptigin, küfrettigin, haklarinda kötülük kurdugun alis - veriste, komsulukta, karsilikli konusurken, tartisirken, ders çalisirken, ilmî arastirma yaparken veya baska her hangi bir ortak münasebet esnasinda aldattigin, hakkini yedigin kimselerin günahlaridir» diye cevap alinca halin ne olacak! Ibni Mes'ûd'un (R.A.) rivayet ettigine göre PeyGamber'imiz ((s.a.v.).) buyuruyor ki:

"Seytan, Islâm âleminde puta taptirmaktan ümidini kesmistir. Fakat daha hafif düsüklüklere düsmenizi yeterli görecektir ki, onlar da zulümlerdir. Buna göre elinizden geldigi kadar zulümden sakininiz."

Çünki kul. Kiyamet Günü dag kadar ibadet ile Allah (CC)'in huzuruna varir ve bu ibâdetlerin kendisini cehennemlik olmaktan kurtarmaya yeterli oldugunu, fakat orada biri cikagelerek «yâ Rabb'i, bu adam bana karsi faian haksizligi isledi» deyince Ailâh (CC) da : «O halde ondan su iyiligi sil» diye buyurur. Böyle böyle defteri silinerek sonunda hiç bir iyiligi kalmaz.

Bu durum suna benzer. Bir yolcu kafilesi düsünün, kiraç bir yerde konaklamislar, yanlarin da yakacek bir seyleri yok. Fakat yolcular dört bir yana dagilarak odun toplamislar ve çok geçmeden biraraya gelince ortaya bir yigin odun çikarak ates yakmislar. Iste günahlarin birikmesi de böyle olur.»

«Sen de onlar da öleceksiniz. Sonra hepiniz Kiyamet Günü aranizdaki davalar ile ilgili olarak durusmaya çikacaksiniz» (Zümer Sûre-i Celilesi. 30—31) , mealindeki âyetin indigi zaman sahâbilerden Zübeyr (R.A.):

«Yâ Rasûlellah, biribirimizi ilgilendiren günahlar yeniden dâva konusu mu edilecek?» diye sordu Peygamberimiz ((s.a.v.).) ona:
«tabii, her hakliya hakki geri verilmek üzere aranizdaki meseleler yeniden dâva konusu edilecek» diye cevap verdi. Bunun üzerine Zübeyr «vallahi, çok çetin is» dedi .
Sen de yanlis atilan bir tek adima bile göz yumulmayan, haksiz yere atilan bir tek tokata veya söylenen bir kelimelik söze bile müsamaha gösterilmeyerek mazlumun hakki zalimden alinan günün önemini iyi kavra.

Sahâbilerden Hz. Enes (R.A.) der ki, bir gün Peygamber (S.A.V)´imizin söyle dedigini duydum. «Allah (CC) bütün insanlari çirilçiplak ve topraga bulasmis halde yeniden dirilterek Mahser'de toplar. Sonra hem yakindan va hem de uzaktan duyulan bir ses ile söyle seslenir:
«— Ben hem sultan hem de hâkimim! Cennetlik bir kimse, üzerinde cehennemlik birinin hakki varsa, bu hak cehennemlige verilmeden kendisi cennete giremez. Buna karsilik cehennemlik birinde cennetlik birinin hakki varsa, ben de bu hakki cehennemlikten alip cennetlige vermedikçe o cehenneme girmez. Bu haksizlik isterse bir tokat olsun.»
Biz Peygamberimize «nasil olur? Hani bizler çirilçiplak ve toztop-rak içinde, yani baska hiç bir seyimiz olmaksizin Mahser'e gidecegiz» diye sorduk.

Peygamber (S.A.V)´imiz bize «hak alis - verisi iyilikler ve kötüfükler ile olacak» diye cevap verdi.
Ey Allah (CC)'in kullari, baskalarinin mallarina el koyarak, irzlanna saldirarak, kalblerini kirarak ve onlarla kurdugunuz münasebetler sirasinda kötü huyluluk göstererek kullara haksizlik etmekten sakininiz. Çünkü sirf Allah (CC) ile kul arasinda kalan günahlarin afvedilmesi çabuk olur.

Üzerinde kul hakki bulunup yaptiklarina tevbe etmesine ragmen hak sahiplerinden helâllik almak imkâni bulamayanlar, haklarin sahiplerine verilecegi güne hazirlik olmak üzere iyi amel islemeyi artirmali, sirf Allah (CC)'in bilecegi. Allah (CC) ile kul arasinda kalan iyilikler islemeye eksiksiz bir ihlâs ile devam etmelidir. Böylelikle o kimsenin Allah (CC) 'in yakinligini kazanarak O'nun haksizliga ugrayanlarin isteklerini karsilamak üzere sevdigi kullar hesabina ayirdigi bagislardan pay almaya nail olmasi umulabilir.

Nitekim sahâbilerden Hz. Enes (R.A.) der ki: «Bir gün Peygdmber (S.A.V)´

imiz ile birlikte otururken bir ara azi disleri görünecek sekilde O'nun güldügünü gördük. Hz. Ömer (R A): «Ya Rasülallah, anam - babam sana feda olsun, neye güldün?» diye sordu. Peygamberimiz su cevabi verdi:

«— Ümmetimden iki kisi Allah (CC)'in huzurunda diz çöktü, biri «Yâ Rabb'i, bu kardesimden hakkimi al» dedi. Allah (CC)`da ötekine: «kardesinin hakkini kendisine ver» diye buyurdu. Verecekli adam «hiç bir iyi amelim kalmadi» dedi.

Bunun üzerine Allah (CC) alacakliya: «ne yapacaksin, arkadasinin sana verecek hiç bir iyi ameli kalmadi» diye buyurdu. Alacakli «o halde hakkim kadar günahimi üzerine alsin» dedi.

Böyîe derken Peygamber (S.A.V)'imiz yasli gözlerle «o gün öyle yaman bir gündür ki, her günahini sirtina yükleyecegi birini arar» diye buyurdu ve sözlerine söyle devam etti:
"Bu arada Allah (CC) alacakli tarafa: «kaldir basini da cennet bahçelerine bak» diye buyurdu. Adam basini kaldirarak «Yâ Rabb'i, altindan bir takim yüksek evler ile incilerle bezenmis sehirler görüyorum. Bunlar acaba hangi peygambere, veya hangi siddika yahut hangi sehide ayrildi» dedi.

Ulu Allah (CC): «Bu gördügün ev ve köskler bana bedelini ödeyenlere verilecek» diye buyurdu. Alacakli adam «Yâ Rabb'i, onlarin bedelini sana kim ödeyebilir» dedi. Allah (CC): «sen verebilirsin» diye buyurdu. Adam: «nedir o bedel» diye sordu.

Allah (CC): «Arkadasina hakkina bagislaman» diye buyurdu. Bunun üzerine alacakli adam: «yâ Rabb'i ona hakkimi bagisladim» dedi. Allah (CC)´da alacakliya «o halde onun elinden tut ve onu cennete götür» diye buyurdu.

Sonra Peygamber'imiz ((s.a.v.).) bize dönerek «Allah (CC)'dan korkun ve aranizda dogan anlasmazliklari barisçi yollardan halledin. Görüyorsunuz ki, Allah (CC) mü'minlerin arasini bulmaktadir» diye buyurdu.

Yukardaki hadis, helâlligi alinmamis hak sahipleri ile Allah'in arabuluculugu sayesinde hesaplasmanin ancak insanlar arasinda uzlastirici olmak ve benzeri gibi" ilâhî huylari benimsemek ile mümkün olabilecegine dair bir uyari mahiyetindedir.
Simdi kendi kendine düsün. Eger Kiyamet Günü, amel defterin haksizliklardan yana bos çikarsa veya Allah (CC)'in lütfuna mazhar olup afva ugrar da ebedi saadete erisin kesinlesirse muhakeme yerinde ne benzersiz bir sevinç ile ayrilirsin. Artik «Riza» elbisesini giymis, sonrasi bedbahttik olmayan bir saadete ve her en sona erme tehlikesi ile karsi karsiya olmayan bir rahata ulasmis olacaksin!

Iste o zaman sevincinden kalbin yuvasindan uçacak gibi atar. yüzün ayin on dördü gibi ak ve parlak bir görünüme bürünüverir.

O sirada her türlü yükü sirtindan indirmis olmanin rahatligi içinde diger canlilar arasinda basi dik olarak yürüyerek calim satmana, alninda parildayacak olan mutiuluk rüzgâri ile «hosnutluk» serinliginin tazeligini tasavvur et. Dünyanin basindan sonuna kadar gelmss ve gelecek olan butun canlilar sana ve haline bakar, güzellik ve saadetine imrenirler.

Melekler etrafinda dolasarak sehidler huzurunda «bu falan oglu filândir. Allah (CC) ondan razi oldu ve onu hosnut etti. O artik sonrasi bedbahtlik olmayan bir saadete kavustu» derler. Bu mertebeyi dünyada iki yüzlülük, yaltakçilik, yapmaciklik ve süslenip püslenerek insanlarin kalbinde kazandigin itibardan daha üstün görmüyor musun?

Eger bu mertebenin daha yararli oldugunun farkinda isen, daha dogrusu ikisini birbiri ile mukayese etmenin bile yersiz oldugunu kabul ediyorsan Allah (CC) ile aranda olan münâsebetlerini katiksiz samimiyet ve iyi niyete dayandirarak o mertebeye ulasmaya çalis. Iyi bilesin ki, bu mertebeye ulasmanin baska çaresi asla yoktur.

Mâzâ Allah bir de öbür türlü olur da, amel defterinde sana önemsiz gelen, fakat Allah (CC) katinda agir kabul edilen bir günahinin varligi ortaya çikarsa ve bu günah yüzünden Allah (CC)'in gazabina ugrar da O sana' «ey kötü kul,
lanet sana, senin ibadetini kebut etmiyorum» derse bu azari duyar duymaz hemen yüzün kararir, Allah (CC)'in gazabina ugradigin için melekler de sana gazab ederek «bizim ve bütün canlilarin laneti üzerine olsun» derler.

O zaman zebaniler (azab melekleri) Allah (CC)'in gazabina ugradigindan dolayi sana karsi duyacaklari öfke ile üzerine yürürler, bütün kabalik, korkunçluk ve ürkütücü görüntüleri ile üstüne çullanirlar, alnindan yakalayarak herkesin gözü önünde seni yüzüstü sürüklemeye baslarlar, bütün kalabalik yüzünün kararmasina ve perisanligina seyirci olur.

Bu arada sen feryad: basarak: «Ah, ölsem, yok olsam da kurtulsam» dersin. Zebaniler senin bu feryadina «bugün bir defa ölüp yokolmayi degil, bir çok ölümü imdada cagir» diye cevap verirler. Bu arada melekler senin için «bu odam falan oglu filândir. Allah (CC) bunun rezilliklerini ve çirkin islerini ortaya dökerek kirli isleri yüzünden ona lanet etti. Artik o sonrasi saadet olmayan bir bedbahtliga ebediyyen mahkûm olmustun deyip herkesin duyacagi bir sekilde seslenirler.

Bu aci âkibet, dünyada insanlardan gizli olarak yahut baskalarinin gözüne girmek için veya onlar, kullar nazarinda itibarini yitirmekten çekindiginden dolayi isledigin bir günah yüzünden basina gelmis olabilir. Dünyanin geçici ve Âhirettekine çok daha az olan kalabaligi karsisinda utanç verici bir duruma düsmekten çekinip Âhiretin korkunç kalabaligi huzurunda rezil olmaktan korkmaman ne büyük cehalet! Üstelik isin sonunda Allah (CC)'in gazabina maruz kalmak, aci bir azaba çarpilarak zebanilerin elinde cehennemi boylamak da var. Iste Ahirette karsilasacagin durumlar bunlar, fakat sen tehlikenin farkinda bile degilsin!