Reenkarnasyon: Ölümden sonra ruhun, bir bedenden diğer bir bedene geçmesini kabul eden sapık bir inanıştır. Arapça'da bu inanışa "tenasuh, tecessum ve hulûl" denir. Bu insanlar kendileri'ne bir isim buldular. "Ruhçuluk". İslamda bu felsefeye inanmak batıldır. İnanan kâfir olur.
Bu inanışa göre, bedenler ruhların kalıpları gibidir, ruh kalıptan kalıba, bedenden bedene göç etmektedir. bu düşünceyi otrtaya atanların iddiası şudur: "Ruhlar ezelde yaratılmış ve tekamül etmeleri için dünyaya bir bedene sokularak gönderilmiştir. Bu sebeple dünyaya geldiği zaman yaşadığı 60- 70 senelik ömür ona tekamül için yetmez Öldükten sonra dünyaya tekrar tekrar gelip bedenlenmesi gerekir. İnsan ruhu, cesedini terkettikten sonra, karada, havada veya denizde yaşayan herhangi bir hayvanın bedenine girerek varlığını devam ettirip gitmektedir. Hatta bazı ilkel milletler, inan ruhunun, önce madenlere, sonra bitkilere, daha donra da insanlara geçerek devamlı devir şeklinde tekrar tekrar gelip bedenlendiğine inanırlar.
Bu düşüncede olan insanlar, dünyayı bir imtihan dünyası olarak değil de hep bir azar düyası ve bir tür hapishane olarak yorumlanmakta ve bir musibet olarak görmektedirler. Yine bu düşünceye göre bütün musibet, afet ve belalar ve nimetler, mutluluklar önceki hayatındfan yapmış olduğu iyi ya da kötü işlerin neticesidir. Önceki hayatının mükafat veya cezasının belli olması için, insanın tekrar, tekrar dünyaya gelerek mükafat veya ceza çaekmesi gerekir.
Hatta uzantısı Türkiye'de bulunan bu insanlar, bir fare gördüklerinde başında oturup ağlarlar. Sorulunca şöyl derler: "Bu bir insan idi. Kim bilir hangi günahı işledide bu hale geldi." Fareyi veya başka bir hayvnı bir insan olarak görürler, insanın ruhunun fareye girdiğine inanırlar. Böyle bir düşünce ile farenin başında ağlarlar.
Bu sapık fikrin ilk önce nerede doğduğu hakkında ihtilaflar vardır. Bazı kaynaklara göre bu düşüncenin kaynağı Eski Hint'dir. Bazılarına göre ise, Eski Mısır'dır. Eski mısır'da ölen bir kimsenin ruhunun, hayvanların özellikle kuş ve yılanların cesetlerine geçerek devam ettiğine inanılır.
Bu hurafe Eski yunan, Mısır, Hind, Çin ve İran'da farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Hindistan'da bu görüş genel olarak görülür. Bütün canlılara şamil olduğu söylenir.
Mısır'da ilkel olarak ortaya çıkan bu köhne görüş, Hind'de mistik bir şekle, Yunan:'da felsefi bir elbiseye sokulmuş, İran da ise bu batıl inanca bir ahlak ve din süsü verilmiştir. Bu görüş, Zerdüşt ve Mendikiler gibi dini guruplar tarafından da benimsenmişir. İran'da eskilerden gelen bu batıl felsefe, Şiiliğin aşırı kolu olan "gulat-i şia" ya da girmiştir.
İslam'dan sonra bu batıl felsefe, fikir dünyasından silinip gitmiştir. Ancak çağımızda bu sfsatayı yeniden sergilemek isteyen bazı art düşnceli simalara rasdtlanmaktadır. Bunların başında Avrupa, özellikle Fransa gelmektedir. Bu materyalistler, ruha ve ahirete inanmamaktadırlar.
Ahiret inancını zedelemek için bu batıl düşünceye sarılmaktadırlar. Memleketimizde de bu hurafewyi "Metapsişik derneği" ismi altında yaymaya çalışan propagandasını yapan insanlar vardır.
Bu batıl düşünceyi İslam alimleri redetmiş apaçık bir küfür olduğunu beyan etmişlerdir. Özellikle Hindistan'da yaşamış olan İmam-ı Rabbani şiddetli bir dille bu düşüncednin küfür olduğunu söylemiştirç
Kur'an-ı Kerim reenkarnasyon
nazariyesini şöyle rededer:
"De ki: Rabb'im şeytanların dürtüklemelerinden sana
sığınırım. Ver onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım Rabb'im. Nihayet
onlardan birine ölüm gelip çatınca "Rabb'im beni dünyay geri döndür"
der. "Ki bıraktığım dünyada yararlı bir iş yapayım", "Hayır, bu
onun söylediği, (olmıyacak) bir laftır. Önlerinde, ta dirilecekleri kiyamet
gününe kadar geri dönmelerine engel olan bir perde vardır." (Muminun suresi 97-100)
Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |