Dul Kadın ve Yahudinin İmanı
Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış
çocuğu ile zengin bir hacının dükkanına girerek, Allah rızası için
yardım istedi. Hacı fakir kadına yardım etmediği gibi:
- Bıktım sizden nedir bu iş.. Ben sizin için mi çalışıyorum. Defol
şurdan, diyerek kovdu.
Hacıdan hiç ummadığı bir şekilde cevap alarak kapı dışarı edilen
kadıncağız, melül- mahzun oradan ayrılıp giderken, hacının
karşısında, aynı mağazadan bir dükkanın sahibi olan yahudi, o fakirin
ızdırabını anladı .
- Nedir hanım, hacı size niçin bağırdı?, diye sordu.
İmanlı ve şuurlu bir kadın olan fakirceğiz, Yahudiye hacıyı şikayet
etmek yerine :
- O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyur ey kefere!
diye cevap verdi.
Fakat Yahudi durumu anlamıştı. Kadını ısrarla dükkana çağırıp, ne
isterse almasını, kendisine ve çocuğuna olacak elbisenin kendisinde
bulunduğunu hatta hacınınkinden daha iyisini kendisinden alabileceğini
söyleyerek dükkanına getirdi. Dul kadın ve yetim çocuk Yahudinin
dükkanından beğendikleri elbiseyi giydiler, kuşandılar ve kadın
Yahudiye :
- Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi giydirdiğin gibi Allah da
sana Cennette köşkler verip Cennet elbiseleri giydirsin, giblerden dua
etti, yanındaki masum çocuk da, anasının duasına amin, dedi. Şen
şakarak oradan ayrılıp gittiler.
Dul ve yetimi dükkanından kovan hacı, o gece bir rüya gördü. Rüyasında
kıyamet kopmuş ve kendis cennete girmişti. Cennette gezerken gayet
güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki, köşkün kapısında
kendisnin ismi yazılı idi. <<Demek ki burası bana ait>>
diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi
olarak bekleyen melekler hacıyı içeri almadılar.
- Giremezsin hacı, dur bakalım nereye gidiyorsun? dediler.
Hacı durdu :
- Niye giremiyorum, bu köşk benim değil mi? diye sordu.
Melekler cevap verdiler :
- Düne kadar senindi ama, maalesef dün sizden başkasına devredildi.
Daha henüz kapısının üzerrindeki tabelâ da sçkülmemiş, yakında
sökerler, dediler.
Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içinde uyandı ki,
yatakta yatıyor : <<Eyvah ben ne yaptım ... Dün çocuklara iyilik
etmemekle hata ettim, demek ki benden sonra onları yahudi Avram efendi
giydirmişti. Köşkü kaçırdık>> dedi.
Sabah olunca doğru yahudi Avram efendinin dükkanına gitti. Selam, hoş -
beşten sonra:
- Avram efendi, dünkü dul kadına sen kaç liralık elbise
verdiysenonların parasını sana ben vereceğim, dedi.
Yahudi bir altın değerinde elbise verdiğni söyledi.
Hacı :
- Madem o kadarmış al sana onun iki misli, dedi.
Fakat Avram olmaz, dedi. Hacı değerini yükseltti, hacı yükselttikçe
yahudi olmaz diyor, yahudi kabul etmedikçe hacı vermek istediği parayı
artırıyordu. Hacı yüz altın, ikiyüz altın vermeğe başladı ama, artık
Avram'ın da sabrı taşmıştı.
- Olmaz hacı olmaz, o köşk yüz altınla bin altınla satın alınmaz... O
senin gördüğün rüyayı ben de gördüm ve işte müslüman oldum. o köşk düne
kadar senindi, sen daha evvel yaptığın hayır - hasenatla o kçşkü
yaptırmıştın ama, dün bana sattın. Ben onu tekrar sana satmaya niyetli
değilim. Sen artık bundan sonra kapına geleni boş çevirmede, Cennette
kendine başka saraylar yaptır. Allah'ın mülkü geniştri, dedi.
Yahudiden de bu cevabı alan hacı, bir daha kapısına geleni boş
çevirmeyceğine dair kendi kendine söz vererek oradan ayrılığ gitti. Ama
köş de elden gitti. Allah yardımcısı olsun.
Kaynak: Büyük Dini
Hikayeler,
İ.Sıddık İmamoğlu, Osmanlı Yayınevi