Fıkıh Köşesi

MÜLKÜN SAHİBİ VE RIZIK İÇİN ÇALIŞMAK

Soru: "Bir sohbette; zenginlik meselesi konuşulurken, 'Mülkün sahibi kimdir?' sualini ortaya atıldı. Her namazdan sonra yapılan kamette tekrarlanan 'Lehu'l mülk ve lehu'l hamd' ifadesi, değişik şekillere yorumlandı.(...) Zihnime takılan sualleri şöylece sıralayabilirim: Mülkün sahibi kimdir? Mal elde etmek için çalışmak, fuzuli bir gayret midir? Eğer fuzuli bir gayret ise; zekat, infak ve hac gibi mali ibadetleri nasıl izah edebiliriz?"

CEVAP: Önce "Mülkün sahibi kimdir?" sualinize cevap verelim. Arapça'da (M-L-K) kökünden gelen; "Mülk" ve "Milk" kelimeleri, farklı muhtevalara sahiptir. Mülk; daha ziyade hakimiyet ve iktidar manasına kullanılır. "Lehu'l Mülk ve lehu'l hamd" (Mülk O'nundur ve hamd etmeyi O'na tahsis ederiz) ibaresindeki mülk, hakimiyet demektir. Teşrii (hüküm koyma) noktasında, Allah-u Teala (cc)'nın hükümranlığını tasdik ve ikrar etmek, her Müslümanın üzerine farzdır. Milk kelimesi ise, eşya ve mal üzerindeki tasarruf hakkını ifade eder. Türkçede "Mülkiyet" (hakimiyet) ile "Milkiyet" (mala sahip olma) kelimeleri; birbirinin yerine kullanıldığı için, bu incelik kaybedilmiştir. Mahiyet farklılaşması söz konusudur. Rızk elde etmek için çalışmak, fuzuli bir gayret değildir. Allah-u Teala (cc) yeryüzündeki bütün nimetleri, insanlar için, bir meta ve zinet olarak yaratmıştır.(1) Meta kavramı; insanların tabii ihtiyaçlarını (yemek, içmek, barınmak vs) karşıladıkları veya faydalandıkları her şeyi içine alır. Nitekim, "Size her ne şey verilmiş ise, hepsi dünya hayatının bir metaıdır..." ( Eş Şura Suresi, 36) ayetinde, bu mahiyet açıkça belirtilmiştir. Bütün insanlar; hayatlarını devam ettirebilmek için, dünya malını elde etmek durumundadırlar. Bu noktada herhangi bir isti(s.a.v.)öz konusu değildir. Müslümanlar; gerek dünya malını elde ederken, gerek harcarken, İslam fıkhının hududlarına riayet etmeyi taahhüd etmişlerdir.Teslimiyetin (Müslüman olmanın) tabii sonucu budur. Hz. Abdullah İbn-i Mes'ud (ra)'dan rivayet edilen hadis-i şerif'te, Resul-i Ekrem (sav)'in, "Rızk temin etmek için çalışmak (kesbi talep etmek) her Müslüman üzerine farzdır"(2) buyurduğu malumdur. Hanefi fukahası, "Bir mükellefin, kendisinin ve ailesinin nafakasını temin etmeye çalışması farzdır. Mü'minlerin ihtiyaçlarını karşılamak ve akrabalarına infak etmek için, bundan fazlasını kazanması müstehaptır. Rahat ve müreffeh bir hayat sürmek için, rızk teminine gayret sarfetmesi ise mübahtır"(3) hükmünde ittifak etmiştir. Meşru yoldan mal elde etmek ve bu malı Allah-u Teala (cc)'nın indirdiği hükümlere göre harcamak (mali ibadetlere riayet etmek) salih bir ameldir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İmam-ı Kurtubi- El Camii Li Ahkami'l Kur'an- Kahire: 1967 C: 10, Sh: 135.
(2) Şeyh Muhammed İbn-i Süleyman- Mecmuau'l Enhur (Şerhu Damad) İst: 1316 Mtb. Amire C: 2, Sh: 527.
(3) İmam-ı Mavsili- El İhtiyar fi Ta'lili'l Muhtar- İst.: 1980 C: 4, Sh: 170.